Katar’da düzenlenen dünya kupası iş cinayetleriyle hatırlanacak
Berkay Sert, futbolun büyüleyiciliğinin binlerce insanın ölümünün üzerini örtme görevi gördüğü Katar'da düzenlenen dünya kupasını yazdı.
Fotoğraf: AA
Berkay SERT
Futbol, en basit anlamıyla on birer oyuncudan oluşan iki takım arasında, kendine özgü küresel bir topla oynanan bir takım sporudur. Ancak bu tanım çoğu zaman yeterli kalmamış ve futbolun kitlelerin balesi olduğunu, önemsiz şeylerin en önemlisi olduğunu, basit bir oyun olduğunu ve sonucunda hep Almanların kazandığını, bir hayat memat meselesi değil bundan çok daha mühim bir şey olduğunu, çok basit bir oyun olduğunu ama zor olanın da onu basit oynamak olduğunu söyleyen önemli kişiler olmuştur. İlk tanım haricindekilerin çok öznel ve bazılarının da fazlasıyla nükteli tanımlar olduğu açıktır ancak bu tanımlar zannediyorum ki insanların futbola bakışlarını ve bu sporun hayatlarında nasıl bir yeri işgal ettiğini az çok anlatıyor.
Dünya kupaları ise geçmişten günümüze taktiksel trendleri belirleyen, çığır açıcı değişimlere yol açan, farklı kültürlerin karşılaşmasıyla görsel bir şölene de dönüşen, futbol için düzenlenen en değerli turnuvadır. Hakkı Özdal 2002 Dünya Kupası öncesi kaleme aldığı bir yazıda dünya kupalarının etkisini şöyle anlatıyor: “Futbol alabildiğine popüler bir oyun artık. Onun sihirli adının değdiği her şey, ister istemez kitlelerin ilgisini çekiyor. Duvar boyalarının da, patates cipslerinin de bankaların da reklamlarına imge gücü veriyor futbol. […] Dünya Kupası ise bu endüstrinin gerçek bir fuarı niteliğinde. Sadece kendisini açık bir pazardaymış gibi hissederek değerini arttırmaya çalışan oyuncular değil oyunun yeni kuralları, yeni kostümler (formalar), yeni taktikler, yeni stadyumlar vs. genellikle bu büyük organizasyonla birlikte dolaşıma sokuluyor.”[1]
FUTBOL VE İKTİDAR
Dünya kupaları genellikle futbol için bir şöleni ifade ederek insanları heyecanlandırırken çok büyük bir organizasyon olması dolayısıyla dönem dönem iktidarların yaptıklarının uluslararası kamuoyu nezdinde meşrulaşmasının yollarından da biri olmuştur. 1936 Berlin Yaz Olimpiyatlarında Nazilerin, 1978 Arjantin Dünya Kupası’nda cuntanın ve şu sıralarda devam eden Katar Dünya Kupası’nda Katar hükümetinin yaptıkları bu konuya örnek olarak gösterilebilir.
2 Aralık 2010’da yapılan oylama sonucunda şu anda devam etmekte olan dünya kupası için Katar ev sahibi seçilmiştir. Bu seçim ekolojiden spor kültürüne, ekonomiden işçi haklarına birçok konuyu tartışmaya açmıştır. Daha adaylık sürecinde büyük skandallar yaşanmış, ortaya çıkan rüşvet iddiaları üzerine yapılan soruşturmalarda birçok üst düzey yönetici cezalar almıştır. Bu cezalara rağmen Katar’ın dünya kupasını düzenleme hakkı elinden alınmamıştır.
Katar, 1970’lerden itibaren yeni keşfedilmiş gaz rezervleriyle müthiş bir gelir elde etmeye başlamış, sonrasında bölgedeki savaşlarda aldığı rollerle beraber bölgede bir güç olmak konusunda adımlar atmıştı. Medya düzenlemeleri, savaşlarda alınan roller, Amerika’yla yakın ilişkiler derken bölgesel güç haline gelmenin bir sonraki aşaması olarak spor ortaya çıkmış ancak düzenlenen birtakım organizasyonlarda beklenen etki yaratılamamıştır. Bu sürecin sonucunda Katar hükümeti gözünü dünya kupasına dikmiştir.[2]
Katar’ın dünya kupasını düzenleyeceğinin açıklandığı tarihten bugüne de tartışmaların ardı arkası kesilmedi. Özellikle stadyumların yapımında ölen işçilerin durumu gün geçtikçe göz ardı edilemez hale geldi. Guardian’ın 2021 yılında yaptığı habere göre Katar’ın dünya kupasını düzenleyeceğinin açıklandığı günden 2021 yılına kadar ülkede en az 6 bin 500 göçmen işçi hayatını kaybetmiştir.[3] Bu rakamlar, Filipinler ve Kenya da dahil olmak üzere Katar’a çok sayıda işçi gönderen bir dizi ülkeden gelen ölümleri içermediğinden, toplam ölüm sayısı önemli ölçüde daha yüksektir (Ve bu haberin de üzerinden bir buçuk yıl gibi bir zaman geçti).
Birçok kurum Katar’daki ölümlerin kayıt altına alınmasında şeffaflık, titizlik ve ayrıntı eksikliğinin altını çizmiştir. Bunun üzerine Katar hükümeti yaşanan trajedilerden büyük üzüntü duyduklarından ‘ölüm sayılarının’ oranlanınca çok da yüksek olmadığına varan bir dizi açıklama yapmıştır. FIFA’nın bir sözcüsü ise yaptığı açıklamada hiçbir kanıt sunmadan, “Sahadaki çok sıkı sağlık ve güvenlik önlemleriyle dünya kupası şantiyelerindeki kazaların sıklığı, dünyadaki diğer büyük inşaat projelerine kıyasla düşük oldu” demiştir.[4] Tüm bu yaşananlar akıllara Arap Yarımadası’nda ağırlıklı olarak inşaat gibi sektörlerde çalışan göçmen işçileri izlemek için kullanılan Kafala isimli sistemi getiriyor.
İslami evlat edinme hukukunda “kafale”, çocukların evlat edinilmesi anlamına gelir. Kafalanın İslami hukukunun kapsamı, yirminci yüzyılın sonlarında birçok ülkede göçmen işçilerin belirli süreli sponsorluk sistemini içerecek şekilde genişletilmiştir. Bu sistem Katar, BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn, Ürdün gibi ülkelerde uygulanan, her yabancı çalışanın bir işveren ya da şirkete bağlı olduğu bir sponsorluk sistemidir. ‘Sponsorluk ve kefillik’ adı altında, işçiler işverenin izni olmadan ülkeden ayrılamıyor, tek bir işverene bağlı oluyor ve işlerini değiştiremiyor ya da bırakamıyorlar.
Bu tarz uyulamalar, aslında Orta Doğu dışındaki ülkelere de yabancı değil. Önde gelen kapitalist devletler göçleri ekonomik çıkarları doğrultusunda kontrol etmek istemişlerdir. Örneğin Alman İmparatorluğu’nda daha I. Dünya Savaşı’ndan önce doğu ülkelerinden gelen emek gücü akınının göçe dönüşmemesi adına “mevsimlik çalışma modeli” adı verilen bir sistem uygulamaya konmuştur. Göçmen işçilerin bir yıl ile sınırlı ve sadece tek bir işverene bağlı olarak çalışabilmesini sağlayan bu sistem “rotasyon ilkesi”ne dayanıyordu. Bu ilke, ülkelerin göçmen işçilere zaman zaman ihtiyaç duyduğunu varsayıyor ve bu işçilerin sürekli yenilenebileceği fikrini ortaya atıyordu. Alıcı ülke o anki şartlara bağlı olarak alacağı işçi sayısını arttırıp azaltabiliyordu.[5]
Göçmen işçiler dünyanın her yerinde bulunsa da Katar’ın bu konudaki konumu diğer ülkelere göre biraz farklı. Katar’da 2 milyonu aşkın göçmen işçi bulunmakta ve bu sayı ülke nüfusunun yüzde 87’sini oluşturmaktadır. Ayrıca ILO’nun paylaştığı verilere göre göçmen işçilerin ülkelerdeki iş gücünü oluşturma yüzdelerine bakılınca en yüksek yüzde 41.4 ile Arap Yarımadası ülkelerine aittir. Bu oran 2015’te paylaşılan verilerde Katar için dramatik bir farkla yüzde 90’ın üzerindedir. Ayrıca dünyadaki kadın göçmen işçilerin yalnız yüzde 6’sı Arap ülkelerindedir; bunun nedeninin de kısmen, bu bölgede bakım ekonomisi (ev işçiliği dahil) dışında, kadınlar için istihdam olanaklarının sınırlı olması olabileceği belirtilmiştir.[6]
KATAR’DA ÇALIŞAN İŞÇİLER
Uluslararası Af Örgütünün Khalifa International Stadyumunda çalışan 234 işçiyle yaptığı röportajlar işçilerin maruz kaldığı koşullar hakkında çarpıcı bilgiler içeriyor.[7] Birçok işçi çektikleri kredinin kendilerini çok zorladığını ancak ailelerine para göndermeleri gerektiği mecburiyetinin kendilerini diri tuttuğunu söylüyorlar ancak ailelerine yeteri kadar da para yollayamadıklarını, paranın çoğunun krediye gittiğini belirtiyorlar. 2015 yılında Khalifa Stadyumunda çalışmış olan Sunil Pardeshi, Katar’da çalışması için Nepal’de bir işe alım görevlisine 68 bin 500 rupi (650 dolar) ödemiş. Nakit parası olmadığı için aylık yüzde 5 faizle kredi çekmiş. Bunun sonucunda Sunil, ilk altı ayını sadece borcunu kapatmak için çalışmış oluyordu. Bu durumu, “Ücret tüm paramı tüketti. Haftanın altı günü burada çalışıyorum, bu zor bir iş. Dileğim aileme para göndermek ama kredimi ödedikten sonra eve geri göndermek için çok az şey kaldı.” şeklinde belirtiyordu.
Katar yasaları, işe alım sürecinde göçmen işçilerden işe alım ücretleri ve diğer masrafların alınmasını yasaklıyor. İşe alımla ilgili tüm masrafları ödemek Katar’daki işverenin sorumluluğunda ancak görüşülen 234 göçmen işçinin tamamı, kendi ülkelerindeki işe alım acentelerine 500 dolar ile 4 bin 300 dolar arasında değişen ödemeler yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor. İşçilerin çoğu da bu ücretleri ödeyebilmek için kredi çektiklerini belirtiyor.
İşçilerin şikayet ettiği en önemli konulardan birisi de pasaportları ülkeye girdikleri anda işverene teslim etmeleri. Bu uygulama Katar yasaları ve Yüksek Komite işçi refah standartlarında yasaklanmış durumda olmasına rağmen uygulanması çok zayıf ve cezalar çok asgari düzeyde. Bu incelemelerde röportaj yapılan işçilerin tamamı pasaportlarının ülkeye girdiklerinde elinden alındığını belirtmişler. Bangladeşli Aspire Zone bahçıvanı olarak çalışan Rasool, bu konuda bilgisinin olmadığını ve bunun ülkeye giren işçiler için bir prosedür olduğunu sandığını belirtiyor.
Ziyaretçiler işçilerin çok dar ve sıkışık odalarda, hijyenden çok uzak alanlarda konakladıklarını saptamışlar. İşçi refah standartları kişi başına altı metrekare olmak üzere oda başına en fazla dört yatak öngörmekte, ranza kullanımını yasaklamakta. Ancak ziyaretlerde işçilerin dört, altı, sekiz veya daha fazla kişinin kaldığı odalarda ranzalarda uyuduğu görülmüş, kampın ana girişinden tuvalet ve mutfağa birçok alanın işçilerin sağlığı açısından tehdit yaratacak derecede olduğu kaydedilmiş.
DÜNYA KUPASI VE İŞ CİNAYETLERİ
Tüm bu baskı ortamının ve hızla yetiştirilmesi gereken devasa inşaatların sonucunda -şu anda protestolarda belirtilen sayılara göre- 15 bine yakın insanın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Bu insanlık dışı koşullara gösterilen tepkiler ise çok zayıf kalmıştır. Bu protestolardan en çok yankı uyandıranları, Almanya’da üç kulübün taraftarlarının “5 bin 760 dakikalık futbol için 15 bin ölüm. Size yazıklar olsun!” şeklinde pankart açması ve ülkenin futbol takımının da maç seremonisi öncesi işçilerin yaşadıkları ve Katar’daki LGBT bireylere yapılan baskıya dikkat çekmek için ağızlarını kapayarak görüntü vermesidir. Diğer protestolarla birlikte maalesef tüm bunlar pasif bir direnişe hizmet etmiş ve insanlık dışı koşullarda organize edilen bu turnuva için bir boykot zemini ortaya çıkamamıştır. Futbolun büyüleyiciliğinin binlerce insanın ölümünün üzerini örtme görevi gördüğü, ülkeler arası anlaşmaların ve organizasyona sponsor olan kurumların da konunun politik yanını sönümlediği bu noktada Katar’da düzenlenen dünya kupası iş cinayetleri ve tüm dünyanın kayıtsızlığı ile hatırlanacaktır.
[1] Futbol Endüstrisi, Hakkı Özdal, Evrensel Kültür, Sayı 127, Temmuz 2002.
[2] https://www.evrensel.net/yazi/91877/katar-2022ye-dogru-satin-alinan-kupa-1 , Katar 2022’ye doğru: Satın alınan kupa -1, Mithat Fabian Sözmen
[3] https://www.theguardian.com/global-development/2021/feb/23/revealed-migrant-worker-deaths-qatar-fifa-world-cup-2022 , Revealed: 6,500 migrant workers have died in Qatar since World Cup awarded
[4] https://www.birgun.net/haber/katar-da-duzenlenecek-dunya-kupasi-6500-den-fazla-gocmen-iscinin-olumune-yol-acti-335162 , Katar’da düzenlenecek Dünya Kupası 6 bin 500’den fazla göçmen işçinin ölümüne yol açtı
[5] Modern Göçlerin İlerici Anlamı, Volkhard Mosler (çev. Sevinç Sönmez), Teori ve Eylem 2022 Güz
[6] ILO Küresel Yabancı Göçmen İşçi Tahminleri - Sonuçlar ve Metodoloji - Üçüncü Baskı
[7] The Ugly Side Of The Beautiful Game, Amnesty International 2016