Ortadoğu’ya Çin çıkarması
Çin Lideri Şi Cinping'in Riyad ziyareti Arap basınında geniş yer buldu. Biden'ın ziyareti ile karşılaştıran yorumlar ile ekonomik ve siyasi çıkarlardaki ortaklıklara dair analizler öne çıktı.
Fotoğraf: Royal Court of Saudi Arabia/AA
Geçtiğimiz haftanın en önemli ve Arap medyasında en çok işlenen konusu şüphesiz ki Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in üç gün süren Riyad ziyaretiydi. Veliaht Prens Muhammed bin Selman 2019 yılında Pekin’i ziyaret etmişti. Ancak Şi Cinping’in ziyaretinin bizzat Muhammed bin Selman’ın davetiyle gerçekleşmesi, kapsamı, bu esnada gerçekleştirilen üç zirve ve diğer Arap ülkelerinin temsilcileriyle yapılan görüşmeler, buluşmayı bir iadeiziyaretten çok daha fazlası yapıyor. Aslında ziyaretten çok “Ortadoğu’ya Çin çıkarması” olarak adlandırılsa abartı olmaz. Arap basınının Şi Cinping’in üç gün süren temaslarında öne çıkardığı noktaları şöyle özetlemek mümkün.
1. Joe Biden’a karşı Şi Cinping: Arap medyasında hemen hiç kimsenin gözünden kaçmayan ilk nokta Şi Cinping’e gösterilen konukseverlik ve buna karşı geçtiğimiz temmuz ayının ortalarında Riyad’ı ziyaret eden ABD başkanı Joe Biden’a yapılan soğuk karşılamaydı. Biden’ın ziyaretinin temel amaçlarından en önde olanı şüphesiz ki günlük petrol üretimini arttırarak Rusya’yı sıkıştırmaktı. Ancak ziyaretin sonrasında OPEC+ bu beklentinin tam tersine petrol arzını azaltma kararı almıştı. Dr. Eyman Şweikhe ortaya çıkan bu tablonun Şi Cinping’in 30 devlet başkanı ve kurumla yapılan görüşmelerden daha önemli olduğunu ifade etti.
2. Çıkarma neden Riyad’a yapıldı: Dr. Şweikhe, Pekin’in, Suudi petrol ihracatının dörtte birini ithal ederek en büyük müşterisi olmasının iki ülke arasında yaşanan gelişmelerin zemini olduğuna dikkat çekti. Londra merkezli al Arab gazetesi ziyareti “Milyarlar değerinde anlaşma: Çin, Amerikalıların Suudi Arabistan’daki kazanımlarını devralıyor” manşetiyle duyurdu. Haberde “Krallık ile Çin arasında kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması” çerçevesinde 29,3 milyar dolarlık 34 imza atıldığı bilgisi yer aldı.
3. Arabistan’ın 2030 vizyonu ve Çin: Bilindiği üzere 2016’da Veliaht Prens bin Selman’ın açıkladığı 2030 vizyonu çerçevesinde Suudi Arabistan; petrole olan bağımlılığını azaltma, ekonomisini çeşitlendirme ve sağlık, eğitim, altyapı, rekreasyon ve turizm gibi kamu hizmet sektörlerini geliştirme planı yapıyor. Buna karşılık Çin de, Asya ve Afrika kıtalarını kapsayan ve modern İpek Yolu olarak da adlandıran bir “Kuşak-Yol” projesiyle 2049 yılına kadar bir dizi ülkeye yatırım yapmayı amaçlıyor. Şarkul Awsat gazetesinden Selman Dusari, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 ve Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projeleriyle iki ülke benzer hedeflere sahip iki ekonomik vizyonu paylaştığını yazdı. Dasuri, “Tüm bunlar, bu sıkı stratejik ittifakın yeni ve önemli bir aşamasını temsil ediyor” dedi.
4. Ortadoğu ve Afrika’da Çin: Arap dünyasının dikkatinin odaklandığı diğer nokta Çin’in sadece Ortadoğu’da değil Afrika’da da gittikçe artan etkisiydi. Al Halic bu durumla ilgili olarak “Pekin, kıtanın en önemli ticaret ortağı haline geldi. Pandeminin getirdiği zorluklara rağmen ikili ticaretin değeri 2020’de 187 milyar dolara ulaştı. Ayrıca 16 ülkede 25 Çin ekonomik ve ticari iş birliği bölgesi inşa edildi ve bu bölgeler 7.3 milyar dolarlık yatırımla 623 şirketi kendine çekti ve Afrikalılar için 46 binden fazla iş fırsatı sağladı” ifadelerine yer verdi.
5. Çin ve stratejik ortağı İran: Bilindiği üzere 2021’in başlarında iki ülkenin dışişleri bakanları Vang Yi ve Muhammed Cevad Zarif arasında “25 yıl sürecek bir stratejik ortaklık” anlaşması imzalanmıştı. Al Arap gazetesi yazarı Hayrullah Hayrullah son ziyaretteki tabloya rağmen Çin’in İran ile olan ilişkilerinin bölgedeki etkisini sınırlayan bir rol oynadığı görüşünde. Hayrullah, Çin’in ekonomik bir süper güç olmasına rağmen İran ekonomisine yatırımın daha büyük roller oynamasına engel olduğunu yazdı. Çin’in İran ile stratejik anlaşma imzalayarak Körfez ülkelerine şantaj yaptığı yorumuna yer verdi.
ÇİN-SUUDİ ZİRVESİ: SİYASİ REKABET VEYA DOĞU’YA CİDDİ BİR YAKLAŞIM
Dr. Eyman ŞWEİKHE
Rai al Youm
Bu hafta bölgede tarihi bir olay yaşandı. Bu gelişme Çin-Suudi zirvesidir. Analizlerde her ne kadar ortak çıkarlar üzerine vurgu yapılsa da esas sebep siyasi rekabet ve abasının altından çıkılmaya başlanan Amerika’dan intikam almaktır.
Ancak olay, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudiler tarafından sevilen ve çok arzulanan hoş bir konuk olması ve uzun süren resmi bir ziyarette olduğu için dünyanın dikkatini çekerek 30 devlet başkanı ve kuruluşun katılımıyla 3 zirvenin gerçekleştirilmesi değildir. Bundan daha ziyade olay, temmuzun ortasında yaptığı Ortadoğu ziyaretinde Riyad’a ağır bir konuk olan ve hayal kırıklığıyla dönen Amerikalı mevkidaşı Joe Biden’ın aksine Çin cumhurbaşkanının gördüğü tüm bu misafirperverliğin sebebidir.. Sanki seksen yılı aşan ilişkiler siyasi, stratejik ve ekonomik bir kayıtsızlığa dönüşmeye başladı. Suudi ve Amerikan taraflarının sunduğu tüm gerekçelere rağmen, OPEC+’nın aldığı karar, niyetleri ortaya çıkardı. Bin Selman’ın artık Amerika’yı eskisi gibi şımartmayacağını göstermiş oldu.
Bu ziyaretten önce tarih boyunca birçok Çin-Suudi ziyareti ve görüşmesi gerçekleşti. İlk resmi toplantı 1955’te yapıldı ve o zamanki Suudi veliaht prensi -daha sonra kral- Prens Faysal bin Abdülaziz ile Çin Başbakanı Zhou Enlai’yi bir araya getirdi.
1988 yılında merhum Suudi Kralı Abdullah bin Abdülaziz Çin’i ziyaret etti. Veliaht prens iken, 1999’da Çin cumhurbaşkanı Suudi Arabistan’a resmi bir ziyarette bulundu. Veliaht Prens -daha sonra Kral olacak- Prens Abdullah bin Abdulaziz ile bir araya geldi ve Suudi Arabistan’ın Çin’in Batı Asya ve Kuzey Afrika bölgesindeki en büyük ticaret ortağı olduğunu kaydetti.
Kral Abdullah bin Abdülaziz, 2006 yılında ülkenin kralı sıfatıyla yurt dışı turlarını başlatmak için başkent Pekin’i seçtiğinde Çin’e yaptığı ziyareti tekrarladı.
Peki Çin, ekonomisini canlandırmak için neden Suudi Arabistan’ı seçti?
Çin, tüketim malları ihraç eden en büyük sanayi ülkelerinden biridir ve Suudi Arabistan bu tür malların önemli bir ithalatçısıdır. Çin’in olağanüstü miktarlarda ham petrole de ihtiyacı var ve Suudi Arabistan bu artan ihtiyacın büyük bir bölümünü karşılıyor. Bu denklem, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin bundan sonrası için temel bir başlangıç noktası haline gelmesinde her zaman rol oynamıştır.
Bu ekonomik düzeyde, siyasi ilişkiler 2004 yılında Çin Dışişleri Bakanı Li Zhao Zheng’in Suudi Arabistan’ı ziyaretiyle pekişmeye başladı. İki taraf, düzenli bir siyasi diyalog başlatma ve iki ülkenin dışişleri bakanlarının başkanlık edeceği ortak bir Suudi-Çin komitesi kurma konusunda anlaştılar.
Bu sunumun ardından özellikle Biden yönetimi döneminde bölgeden yüzünü çeviren ABD’nin yaptıklarının bedelini ödemeye başladığı görülüyor. Sanki Çin dahil diğerlerinin doldurmaya başladığı bir boşluk bırakmış gibi, ona olan ilgi değişen derecelerde azaldı.
Belki de bugün Amerika, Suudi-Çin ilişkilerinin büyük bir gelişmeye tanık olduğu gerçeğine dikkat etmelidir. Özellikle de dünyanın en güçlü ve en büyük ekonomilerini içeren G20 çerçevesinde iki ülke aktif üyeler. Pekin, Suudi petrol ihracatının dörtte birini ithal ederek Suudi petrolünün en büyük müşterisidir.
Henüz net bir şey yok ama Suudi Arabistan’ın kendisini Amerika’dan kurtardığını, kendisinin değerini ve Arap ve İslam dünyasındaki stratejik konumunu anlamaya başladığını söylersek abartmış olmayız. Bölgedeki ve dünyadaki ekonomik ağırlık, ona hem Doğu hem de Batı ile iş birliği köprüleri kurmanın ana kapısı olma fırsatı veriyor. Bu durum ABD’yi çok rahatsız edebilir ve Suudi Arabistan’ı baltalamak için dolaylı önlemler alabilir. Ancak siyasi ve askeri hegemonyayı bitirmek yeni kutupların ortaya çıkmasına bağlı.
ÇİN, AMERİKALILARIN SUUDİ ARABİSTAN’DAKİ KAZANIMLARINI DEVRALIYOR
Al Arab
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan ziyaretinin ikinci günü milyarlarca dolarlık anlaşmaların imzalanmasına sahne oldu.
Pekin’in, Amerika en önemli anlaşmaları ve yatırımları elde eden ilk ortakken, Riyad ile Washington arasındaki soğukluktan yararlanmayı ve ABD’nin kazanımlarına ve şirketlerinin Suudi Arabistan’daki etkisine el koymayı başardığını gösteriyor.
ABD, Körfez’de ve bir bütün olarak Ortadoğu’da Çin etkisinin büyümesini endişeyle izliyor. Bu durum, Arap-Çin zirvesinin önemli sayıda Arap liderini cezbettiği bir zamana denk geliyor. Ancak Arap zirvesinin şu anki başkanı Cezayir Devlet Başkanı Abdulmecit Tebbun toplantıda yoktu.
Suudi Basın Ajansı’na göre, daha sonra Çin Cumhurbaşkanı Suudi hükümdarı ile bir araya geldi ve veliaht prensin huzurunda “Krallık ile Çin arasında kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması” imzaladılar. Ayrıca iki yılda bir iki ülkenin liderlerini bir araya getirme konusunda anlaştılar.
Suudi hükümet medyasına göre ziyaret, Çin’in korona virüsünden etkilenen ekonomisini güçlendirmeye çalışırken, ABD’nin tarihi müttefikleri olan Suudilerin güçlenmeye çalıştığı bir dönemde, ekonomik ve siyasi ittifaklarını çeşitlendirerek çeşitli alanlarda yaklaşık 29.3 milyar dolarlık anlaşmaların imzalanmasına tanık oldu.
Çin cumhurbaşkanının çarşamba günü gelişinden saatler sonra, Suudi devlet medyası yeşil hidrojen, bilgi teknolojisi, ulaşım ve inşaat dahil olmak üzere sektörlerde 34 yatırım anlaşması imzaladığını duyurdu.
Resmi Suudi Basın Ajansı ayrıntı vermedi, ancak iki ülke arasındaki toplam ticaretin 2021’de 304 milyar Suudi Riyali (80 milyar dolar) ve 2022’nin üçüncü çeyreğinde 103 milyar Suudi Riyali (27 milyar dolar) olduğunu söyledi.
Çin Dışişleri Bakanlığı’na göre Şi’nin programı, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Çin ile Arap dünyası arasındaki en büyük büyük ölçekli diplomatik faaliyeti” temsil ediyor.
SUUDİ ARABİSTAN VE ÇİN: AMERİKA İLE DENGEDEN DAHA FAZLASI!
al Kuds al Arabi
Başyazı
ABD Başkanı Joe Biden’ın geçtiğimiz temmuz ayında Suudi başkentine yaptığı ziyaretin ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Riyad’a yaptığı ziyaret ve siyaset ile ekonomi arasında iç içe geçen detayları karşılaştırma yapılmasına dair birçok işaretle dolu.
Fark, Riyad’daki misafirhanesinden Arap atları üzerinde Suudi protokol muhafızları ile çevrili bir arabada hareket eden Başkan Şi’nin konvoyuyla başlıyor. Elini sıcak bir şekilde sıkan (yorumcuların belirttiği gibi yedi saniye) Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’dan seçkin bir karşılama ve serilen “lavanta halıya” (kırmızı halının Suudi alternatifi). Bin Selman’ın Biden’ı karşılaması ise iki marşın çalındığı resmi bir törene ek olarak hızlı bir tokalaşma ile sınırlıydı.
Biden’ın söz konusu ziyareti bölgeye yapılan ilk ziyaretti ve Suudi Arabistan’ı “ayak takımından bir devlet” yaptığı “ağır” açıklamalarının ardından geldi. Ziyaret soğuk bir diplomasi yürüten Suudi veliaht prensin önünde bir Amerikan geri çekilmesinin damgasını taşıyordu. Ülkesinin Körfez ve Arap liderlerinin katıldığı bir zirveye ev sahibi olması ve dolayısıyla bu ziyaretin ve onu çevreleyen çağrışımlar çerçevesinde önce İsrail’e ayak basması ve Rusya ile Çin’i petrol ve gaz cephelerinde karşı karşıya getirme gibi taleplerle Amerikan başkanı tarafından tasarlanmıştı. Aslında bu durum bile Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin koşulları ve Riyad’ın, Arap ülkelerinin ve Filistinlilerin çıkarlarının değil İsrail’in çıkarlarının neden olduğu “acil” bir ziyaret olması gerçeğini değiştirmedi.
Ancak Suudi Arabistan’ın fiyatlardaki artışı kontrol altına almak için petrol üretimini artırması yerine, Riyad’ın geçtiğimiz ekim ayında OPEC+ ittifakı çerçevesinde Rusya ile üretim kotalarında önemli bir indirim konusunda anlaşmaya varmasına Biden şaşırdı. Kasım ayındaki kongre ara seçimleriyle birlikte ele alındığında, kendi deyimiyle “dar görüşlü” OPEC+ kararından hayal kırıklığını dile getiren Biden’a “kişisel bir darbe”ydi ve sözcüsü açık yüreklilikle “karar Rusya’nındır” dedi.
Öte yandan Suudi hükümdarı ve Çin cumhurbaşkanı “kapsamlı bir stratejik ortaklık anlaşması” duyurdu. Bu ziyaret sırasında Riyad, üç Suudi, Körfez ve Arap zirvesinden ayrılarak ekonomik ve siyasi ağırlığını gösterdi. Haber ajanslarına göre Ürdün Kralı, Kuveyt Veliaht Prensi ile Mısır, Filistin, Tunus ve Moritanya cumhurbaşkanları, Sudan Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı, Lübnan Başbakanı ve Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi başkanının yanı sıra Umman Sultanı ve Cezayir Cumhurbaşkanı gibi üst düzey yetkililerinin temsil edildiği etkinliğe 30’dan fazla ülke ve uluslararası kuruluş lideri katılıyor.
Pekin, petrol ve gaz ihtiyacının yüzde 50’den fazlasını Arap ülkelerinden ithal ettiği için, Araplar Çin’in enerji alanında önemli bir ortağı. Suudi Arabistan ve Rusya, Çin’e en fazla petrol ihraç eden ülkeler olmak için rekabet ederken, Katar kısa süre önce imzalanan uzun vadeli sözleşmelerle Çin’in en büyük gaz tedarikçilerinden biri haline geldi. Çin aynı zamanda Arap ülkelerinin en büyük ticaret ortağı ve ilk yatırımcısı haline geldi ve Cezayir’deki bir liman projesi, şehirdeki demiryolu projesi de dahil olmak üzere büyük projeler aracılığıyla Çin’in Arap bölgesindeki varlığı arttı.
Her halükarda, ziyaret yalnızca ekonomiyle ilgili olmadığı gibi, Suudilerin Washington ile Pekin arasındaki kasıtlı dengeleme hareketiyle de ilgili değil; ne de kıtanın bölgesel-küresel ittifaklarının stratejik olarak dağıtılması ve Washington’la yabancılaşmayı da temsil ediyor. Ancak Washington’ın görmezden gelemeyeceği önemli değişiklikleri ifade ediyor.
AFRİKA’DAKİ ÇİN MODELİ
al Halic
Başyazı
Geçtiğimiz on yıllar boyunca Afrika kıtası, zenginliklerine ve kaynaklarına el koyan Avrupa sömürgeciliği tarafından her zaman yağmalanmıştır. Avrupa; kıtayı yoksulluk, açlık ve yolsuzlukla yağmalanmış halde bıraktı ve gittikten sonra ona destek ve yardım anlamında hak ettiği hiçbir şeyi tazmin etmedi.
Bununla birlikte kara kıta, onu hegemonik faaliyetler ve diğer ülkelerle çatışma için bir arka üs haline getirme girişiminde Batı kutuplaşmasının hedefi olmaya devam etti. Ancak son yıllarda yaşanan küresel dönüşümler, özellikle Çin’in önemli bir ekonomik güç olarak yükselişi ve önemli kalkınma programları ve planlarıyla dünyaya yönelmesi, özellikle de 2013 yılında Çin’i dünya ile buluşturmak ve dünyanın en büyük altyapı projesini hayata geçirmek için başlatılan “Kuşak ve Yol” girişimiyle, insanlık tarihinde en büyük altyapı projesiyle kıtanın çehresi değişmeye başladı.
Afrika kıtası, kıtada depolanan zenginlik ve insan potansiyeli nedeniyle stratejik bir konum ve yatırım için ayrıcalıklı bir yer oluşturmadığı için bu girişimin merkezinde yer aldı.
Çin, Afrika ülkelerinin iç işlerine karışmadan uyguladığı “yumuşak güç” diplomasisi ile varlığını tesis edebildi. Kıtanın liderleriyle karşılıklı güvene dayalı ilişkiler kurdu. Bu ilişkileri Çin’in sömürgeci bir geçmişe sahip olmaması ve Avrupa ülkeleri gibi başka ülkeleri sömürü ve talana başvurmaması ile destekledi.
Afrika, çeşitli kalkınma sektörlerinde büyük bir Çin atölyesine dönüştü. Pekin, kıtanın en önemli ticaret ortağı haline geldi. Korona pandemisinin getirdiği zorluklara rağmen ikili ticaretin değeri 2020’de 187 milyar dolara ulaştı. Ayrıca 16 ülkede 25 Çin ekonomik ve ticari iş birliği bölgesi inşa edildi ve bu bölgeler 7.3 milyar dolarlık yatırımla 623 şirketi kendine çekti ve Afrikalılar için 46 binden fazla iş fırsatı sağladı.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2018’de düzenlenen Çin-Afrika zirvesinde, kıtanın kalkınmasına 15 milyar dolarlık ücretsiz yardım, faizsiz kredi ve Afrika ülkelerinin borçlarının bir kısmının silinmesi dahil olmak üzere 60 milyar dolar katkı sözü vermişti.