İzmir çok güzel ama çevresi kötü!
Daha önceki iktidarlar bir yana son 20 yıllık AKP iktidarı boyunca bir zamanlar dağlarında çiçekler açan İzmir’in dağları maden işletmeleri tarafından delik deşik edildi.
Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel
Özer AKDEMİR
Şu ana kadar ortaya konan arkeolojik verilere göre 8500 yıldır insan yerleşiminin olduğu İzmir, binlerce yıldır iklimi, verimli toprakları, zengin su kaynakları ve bitki örtüsü ile Anadolu’da onlarca uygarlığa yurtluk yapmış bir kent. Günümüzde de İzmir’den bahsedilirken “Ege’nin incisi” denilir. Öyledir de gerçekten; güler yüzlü, sıcak kanlı, yaşamasını seven insanları ile İzmir, siyasal İslamcı gericiliğin bir kabus gibi çöktüğü ülkemizde yurttaşların rahat nefes alabildikleri yerlerden birisidir aynı zamanda. Hani bir insandan bahsedilirken “aslında güzel bir insan ama çevresi kötü” derler ya. İşte İzmir için de kullanabiliriz bu deyimi.
İktidarın yol açtığı ekolojik yıkımdan İzmir de üzerine düşen payı fazlasıyla aldı. Daha önceki iktidarlar bir yana son 20 yıllık AKP iktidarı boyunca bir zamanlar dağlarında çiçekler açan İzmir’in dağları maden işletmeleri tarafından delik deşik edildi. Binlerce yıldır bereket ve yaşam taşıyan nehirleri kirletildi. Ormanları kesildi, yakıldı, denizleri, kıyıları yağmalandı. Kentin rüzgarı ve güneşi bile paraya çevrildi. Asırlardır bu topraklarda emeği ile geçinen köylüler kendi yurtlarından bu talan nedeniyle göç etmek zorunda bırakıldılar. Karaburun yarımadasında yaşananlar bunun en somut örneği durumunda. Hayvanlar otlayacak meraya, kuşlar özgürce uçacak gökyüzüne, balıklar temiz suya hasret kaldılar...
Sayfalarca bu çevre talanını ve buna karşı verilen mücadeleleri yazabiliriz ancak bunlardan sadece birkaçına bu yazıda yer vereceğiz.
SULARIMIZI KİRLETEN ALTIN MADENİ
Efemçukuru Altın Madeni 12 yılı aşkındır İzmir’in içme ve kullanma sularını kirletmeye devam ediyor. Konak meydanına kuş uçuşu 20 km uzaklıktaki orman köyü Efemçukuru alfons tipi üzümleri ile ünlü bir köy aynı zamanda. Kente su sağlayan barajların havzasında bulunan altın madeninin yer altı ve yerüstü sularını kirlettiği bilirkişi raporu ile ortaya konmasına rağmen, Kanadalı TÜPRAG şirketinin itirazı üzerine rapor Danıştay tarafından “bilirkişiler İzmir’deki üniversitelerden” gibi “absürt” bir gerekçe ile yok sayıldı. Açılan onca dava madeni durduramadı. Öte yandan, kentin suyundan birinci derece sorumlu olan İBB'nin Efemçukuru konusunda ağzını bıçak açmıyor.
Oysa, “bu maden işletilirse İzmir’e başka bir yer bulmak zorundayız” diyen ama bunun ötesinde de pek bir şey yapmayan İBB eski Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun sözleri havada kalmış durumda. Küresel ısınmanın bilimsel olarak tüm dünyada kabul gördüğü, kuraklıktan en çok etkilenen Akdeniz kentlerden birisi olarak gösterilen İzmir de 300-400 bin insana su sağlayacak Çamlı Barajı’nın yine bu altın madeni işletilsin diye yapılmadığını da belirtelim. Öte yandan İzmir’in içme suyunu 2040 yılına kadar sağlayacağı illeri sürülen Gördes Barajı’ndan yıllardır kente bir damla bile su verilmedi. Baraj nedeniyle Ege Bölgesinin en büyük göllerinden Göl Marmara tamamen kurudu.
CEVHER BİTTİ BERGAMA’NIN ÇİLESİ BİTMEDİ
Bergama Ovacık altın madeni Türkiye'nin ilk altın madeni olarak biliniyor. Bergama Köylülerinin yaşam alanlarını korumak için verdiği mücadele Türkiye ekoloji mücadelesinin halkçılaşmasını sağlayarak, dönüştürdü. Ovacık’taki cevher bitmiş olmasına rağmen maden işletmesi hala faaliyetini sürdürüyor. Kozak Yaylasından, Dikili Çukuralan’dan maden cevheri getirilip Bergama Ovacık tesislerinde siyanürle ayrıştırılıyor.
ÇEŞME TALAN PROJESİ!
Çeşme Yarımadasının turizm bölgesi ilan edilerek sermayeye yağmalatılmasından öte bir anlamı olmayan, İzmir’in kanal İstanbul’u olarak adlandırılan Çeşme Projesi’nin yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu. Bakanlık ve sermaye pek çok örnekte olduğu gibi mahkeme kararlarına rağmen bu talandan vazgeçmeye pek niyetli görünmüyor. Çeşme Turizm projesine açılan dava dosyasına sunulan bilirkişi raporundan projeye dair birkaç başlığı yazalım;
16.000 hektarın üzerinde bir alanın tümüyle halka kapatıldığı,Bölgede öngörülen turizm yatırımlarının gerçekleştirilmesi durumunda doğal çevre tahribatının geri dönülemez bir duruma evrileceği,Koruma/kullanma dengesinin koruma alanları aleyhine bozulacağı,Mevcut su kaynakları ve altyapının tümüyle yetersiz kalması başta olmak üzere doğal çevrenin de bu gelişmeden geri döndürülemez bir biçimde olumsuz etkileneceği,İlan edilen sınırlar içerisinde çeşitli derecelerde arkeolojik sit alanlarının bulunduğu,
TARIM VE TARİHİN ÜZERİNE FABRİKA
Aliağa Foça arasındaki sanayi kuruluşları İzmir’in ve çevresinin havasını, suyunu, denizlerini kirleten en önemli çevre sorunlarının başında geliyor. Çoğu yerde binlerce yıllık Kyme antik kentinin üzerine yapılan bu sanayi kuruluşları yöredeki tarımın yanı sıra tarihi de yok ediyor. Üstelik bu işletmelerin tehlikeli atık niteliğindeki cürufları yol dolgu malzemesi, parke ve bordür taşı yapılarak sokaklarımıza kadar giriyor.
GAZİEMİR'DEKİ NÜKLEER ATIKLAR
Kentin ortası sayılan Gaziemir’de Aktepe ve Emrez Mahallesi arasında terk edilmiş halde bulunan nükleer yakıt çubukları yıllardır hala bulundukları yerden zehir saçmaya devam ediyor. Nereden getirildiği, kaç ton olduğu belli olmayan bu nükleer atıkların çevresinde yüz binlerce insan yaşıyor.
RES, JES, GES: ‘TEMİZ’İNDEN DOĞA SÖMÜRÜSÜ
Karaburun yarımadası başta olmak üzere İzmir'in ve ilçelerinin en önemli sorunlarından birisi de "yenilenebilir-temiz enerji" ambalajı ile sunulan RES, JES ve GES projeleridir. Köylerin içine kadar giren, yaşam alanlarının yanı sıra hayvanların beslenme alanı olan meraları da yok eden, toprak ve su kirliliğine yol açan bu “temiz enerji” projeleri nedeniyle binlerce insan yerinden yurdundan göç etmek durumunda kalıyor.
TAŞ OCAKLARI KÖYLÜNÜN OCAĞINI SÖNDÜRDÜ
Taşocakları birçok yerin olduğu gibi İzmir’in de en önemli çevresel sorunlarından birisi. İzmir çevresindeki taşocakları köylünün geçimlik tarım arazilerini tehdit ediyor.