İzmir’de kadınlar sokakları terk etmedi
Artan zamlar, yükselen faturalar ve sefalet ücretlerine karşı işyerinde şiddet ve tacize, güvencesiz çalışmaya, işten atmalara karşı da mücadelelerin, grev alanlarının direnci oldu kadınlar.
Fotoğraf: Eda Aktaş / Evrensel
Nuray ÖZTÜRK
Pınar ÇETİNKAYA
Patronların daha da zenginleşmesinin önünü açan politikaların halka en çok da kadınlara yoksulluk ve daha çok sömürü olarak döndüğü, kadınların eşitlik haklarına yönelik saldırıların arttığı, tüm bunların sonuçları olarak kadına yönelik şiddetin sistematik olarak tırmandığı bir yıl oldu 2022 kadınlar için. Ancak derin yoksulluk, işsizlik ve dizginsiz sömürü, artan şiddete rağmen kadınlar mücadeleden vazgeçmedi.
İzmir’de kadın mücadelesi hak arama mücadeleleri açısından kentin önemli bir dinamiği olarak 2022 yılında da yerini korudu. Yılın ilk günlerinden itibaren fabrikadan mahallelere kentin dört bir yanında geçinemiyoruz eylemleriyle yoksulluğa karşı ek zam talepleriyle sokaklara çıkan emekçilerin önemli bir parçası oldu kadınlar.
Kadınların şiddetsiz bir yaşam talebini görmeyenlere, ataerkil tahakküm üzerinden kendi gerici iktidarını korumak için haklarına göz koyanlara, çocuk istismarını meşru sayıp, kadını kutsal aile içinde tanımlayanlara karşı öfkesi kitlesel protestolarla sokaklara taştı. İstanbul Sözleşmesinden çekilinmesini onaylayan Danıştay kararlarına karşı vazgeçmiyoruz dedi kadınlar bir kez daha. Kutuplaştırma siyaseti, savaş politikalarıyla Kürt halkına yönelik düşmanlaştırma politikalarının bir sonucunda katledilen Deniz Poyraz’ın hesabını sormak için adliye koridorlarına yansıdı dayanışma. 8 Mart’ta ‘savaşsız, sömürüsüz, şiddetsiz bir yaşam için, eşit, özgür, sömürüsüz dünya için’ isyanı yükseltti. 1 Mayıs’ta ‘eşitlik, özgürlük, barış için’ sokaklara çıktı. Yıl boyu süren direnişlerin en önünde yer aldı, işten atmalara, sendikasızlaştırmaya, iş cinayetlerine karşı mücadele etti.
İKP’NİN BİRLEŞTİRİCİ ETKİSİ
Kadına yönelik şiddete karşı, kadın cinayetlerine karşı, şiddetsiz bir yaşam için yan yana geldi. Derin yoksulluğa, ev içi artan yüklere, çocuk yoksulluğuna karşı kampanyalar örgütledi. Kentin her bir yanında söyleşiler, etkinlikler, eylemler gerçekleştirdi. Onca barikata, polis şiddetine rağmen kadınlar vazgeçmedi. Baskıyla, yasakla, tutuklamalarla sesini kısmaya çalışanlara karşı özgürlük ve eşitlik talebinden bir adım geri atmadı.
İrili ufaklı bu mücadelelerde AKP iktidarının kadın düşmanı politikaları ve bu politikalara karşı kadınların birleşik mücadelesini örgütlediği, 30’un üzerinde kurum ve örgüt bileşiminden oluşan İzmir Kadın Platformu (İKP) ise katalizör görevi üstlendi.
Kuruluş tarihi 90’lı yıllara dayanmakla birlikte özellikle son 15 yıldır kesintisiz olarak varlığını koruyan İKP, sadece kadın hareketinin birleşik mücadelesi değil, özellikle darbe sonrasında ülkede gelişen kaotik ortam ve baskı süreçlerine karşı kadın meselesine dair söz söyleme iradesini ısrarla ortaya koymasıyla kentin demokrasi mücadelesi açısından da önemini korudu. Bu sokakları terk etmeme hali kimi zaman İzmirli kadınların tepkisini ve kamuoyunun dikkatini çekme notasında refleks eylemlerle, kimi zaman haftalar öncesinden yürütülen tartışma ve hazırlıklarla örgütlenen kitlesel eylemlerle kendini gösterdi.
Yürüyüşlerin kesin suretle yasak olduğu, hatta 1 Mayısların bile kordon boyundan girişlere sıkıştırıldığı zamanlarda İKP gerek 25 Kasımlar da gerekse 8 Martlar da kitlesel yürüyüşler örgütleyebilen, bunda ısrar enden ender mücadele platformlarından.
Demokratik mücadele alanlarının ve sokaklara, alanlara çıkmanın yasaklandığı ya da abluka altında alındığı bu süreçte tüm bu eylemlilik halleri aslında baskı mekanizmalarında da ciddi delikler açması bakımından önemli.
ORTAK MÜCADELEYE İHTİYAÇ ARTIYOR
İzmir’de kadın hareketinin birleşik mücadelesi kent için demokratik alanlar yaratsa da zaman zaman ideolojik farklılıklardan gelen dönemsel ayrışmalar da yaşanıyor. Bunun örneğini geçtiğimiz 8 Mart’ta kentte iki ayrı yürüyüşün düzenlendiği süreçte gözlemledik.
Tabi burada dikkat çekilmesi gereken nokta bu tip ayrışmaların sonuçları ne olursa olsun siyasi atmosferin ve iktidarın kadınlara, LGBTİ’lere yönelik gerici ayrımcı politikaları, bu münferit tartışmaları eritip birleşik bir kadın mücadelesine olan ihtiyacı da tekrar tekrar tazelemesi. Bu 25 Kasım’da tüm bu sancılı süreçlerin üstünden yine bir birleşik irade ile alanlara çıkılması da bunun göstergelerindendir diye okunabilir.
İzmir ne kadar modern, laik, görece daha özgür bir kent olarak lanse edilse de kadınların kendi hayatlarında yaşadığı şiddet, taciz ve yoksulluk had safhada. Özellikle mücadele eğilimi içerisinde olan örgütsüz genç kadınlar, şiddetle tek başına başa çıkmak zorunda kalan emekçi kadınlar başta olmak üzere başvurulacak kapı ve araçlar arayan kesimler açısından birçok kadın örgütü olsa dahi daha geniş bir mücadele platformu arayışı içerisinde olduğu da gözlemleniyor.
Bu noktada, İran’da başlayan halk hareketinin bir parçası olarak İzmir’de yaşayan İranlıların sokağa çıkma isteği, İzmir kadın hareketiyle, özelde İKP ile bir eylemsellik yaratabileceği hissi önemsenmelidir. Elbette Mahsa Amini’nin öldürülmesinin ardından İran’da yükselen halk hareketine kadınların öncülük yapması belirleyici bir noktadır bu arayışta fakat İzmir’de eylemlerine Türkiyeli kadınların destek vermesi birleşik bir söz söylemenin de olanaklarını yaratmıştır. Birlikte örülen eylemler ise İranlıların sonraki tepkileri için de önemli bir başlangıç oluşturmuştur. Bu yüzden, İzmir kamuoyunda İKP’nin diğer platformdan daha da etkili bir demokratik alan açtığı söylenebilir.
Yeni bir yıla yaklaşırken, tek adam rejiminin kadınların hakları ve hayatları üzerinden yükselttiği saldırı dalgasına, artan baskı ve şiddete karşı daha çok dayanışma ve mücadeleyi örgütleme sorumluluğu var şimdi kadınların üzerinde. Kadın mücadelesi içerisinde yer alan tüm kesimlerin bulundukları alanlarda örgütlendiği, bu örgütlü mücadeleyi ortak talepler etrafında birleştirdiğinde yarattığı etkiyi göz önüne alarak bunu başarmamak için ise hiçbir neden yok.
Artan zamlar, yükselen faturalar ve sefalet ücretlerine karşı işyerinde şiddet ve tacize, güvencesiz çalışmaya, işten atmalara karşı da mücadelelerin, grev alanlarının direnci oldu kadınlar. Marlboro’da Lezita’da olduğu gibi sendika hak ve özgürlükler için verilen direnişlerde en ön saflarda yer aldı. Türkiye’de ilk defa toplu iş sözleşmesi maddelerine ücretsiz regl iznini, işyerinde şiddeti önleyici maddeleri yazdıran belediye işçisi kadınlar Anlaşmazlıkla sonuçlanan toplu iş sözleşmelerinde grev alanlarını ilk önce doldurdu. Bu yılda sağlık işçisi kadınlar ücretsiz HPV aşısını TİS taslağına ekletmeyi başardı. İzmir Büyükşehir Meslek Fabrikası işçilerinin, Evde Bakım Hizmetleri işçilerinin işten atmalara karşı direnişleri kazanımla sonuçlandı.