Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılsın!
Yalnızca mesleki yönden değil hakkını, hukukunu, üretimden gelen gücünü bilen ve koruyan bilinçli nesiller yetiştirmeliyiz.

Fotoğraf: Özer Akdemir
Serdar AKDOĞAN
Liman-İş İzmir Şube Başkanı
Anayasa’nın 51. maddesi ile hüküm altına alınan, işçilerin sosyal ve ekonomik çıkarlarını korumak, iş sağlığı, güvenliği içerisinde çalışmalarını sağlamak ve geliştirmek amacı ile işçiler tarafından kurulan anayasal bir kurum olan sendikalar, üzerlerine düşen anayasal görevlerini ifa ederken kronikleşmiş sorunlar ve engellemelerle karşılaşıyor.Örgütlenmenin önündeki engelleri 4 başlık altında sıralayabiliriz: Hukuksal engeller, işveren engelleri, emekçilerin bilinç eksikliği ve ekonomik engeller.
Büyük bir çaba ile örgütlenerek çoğunluk sağlandıktan sonra yetkilendirildiğimiz işyerlerinde genellikle patronların başvurduğu ilk seçenek hukuksal engel olmaktır. İşveren ya çoğunluk sağlanmadığı ya da işkolu tutmadığı veya sendikanın sözleşme yetkisinin olmadığı gerekçesi ile dava açmaktadır. Ne acıdır ki işveren kendisinin bakanlığa bildirdiği beyanlarının gerçeği yansıtmadığını dava yolu ile ikrar ederken, Çalışma Bakanlığının sendikalara verdiği sözleşme yetkisinin gerçeği yansıtmadığı gerekçesi ile hem kendini hem de bakanlığı zan altında bırakmak sureti ile zaman kazanma yoluna gitmektedir.
Nasılsa yaptırımı veya cezası yok. İhtiyacının olduğu tek şey “zaman”. Bunu da yargı süreci eliyle yapıyor. Uzayıp giden mahkeme süreçleri içerisinde baskı, tehdit, asılsız tutanaklar, e-devlet kontrolleri, üyelikten istifa edenlere ikramiye verilmesi, son koz olarak öncü işçileri işten atarak göz korkutma! Örnek verirsek eğer, TCEEGE Limanında sendikalaştıkları için işten atmalar yaşandı ve işçilere mobbing uygulandı. Şu an 9 işçinin işe iade davası sürüyor. Nemport Limanında ise 6 yıldır yetki davası sürüyor.
Uzun süren davalar kazanılsa dahi içeride ne üye var ne greve çıkacak gücümüz var. Çünkü emekçiler, ekonomik nedenler ile zaten bankalara borçlu, kirası maaşının neredeyse 3/2’si olan, yaklaşık yüzde 10 işsizlik oranı olan ülkemizde işsiz kalma ve ödemekle bitmek bilmeyen icra borcu korkularına yenik düşerek, kendilerine dayatılmış sistem olan, karın tokluğunda modern köleliğe boyun eğmekten başka çare olmadığını düşünerek pes ediyorlar.
Peki ne yapmak lazım? Eğitimleri arttırmak lazım. Sendikalar elbette işyerlerini tek tek bilinçlendirmek amaçlı gezemez. Basın yoluyla da ulaşabilecek alan ise kısıtlı. Tabandan başlayarak meslek liselerinde geleceğin emekçilerine sendikal örgütlenme ve önemi hakkında, iş sağlığı ve güvenliği hakkında ve iş kanunu hakkında eğitimler verilmeli. Yalnızca mesleki yönden değil hakkını, hukukunu, üretimden gelen gücünü bilen ve koruyan bilinçli nesiller yetiştirmeliyiz.
Sendika olarak, iş kolumuzda olsun olmasın emekçiyi bilinçlendirmeye devam edeceğiz ve sendikasız emekçi kalmayana kadar mücadelemiz devam edecektir.
Sendikal mücadelenin yapı taşı bir olmak, birleşerek tek yürek olmak ise emek mücadelesini ayrıştıramayız. Emeğin siyaseti, dili, dini, ırkı olamaz. Ortak payda emeği, emekçiyi yüceltmek, sosyal ve ekonomik şartları insanca yaşanabilir hale getirmek ise tepeden başlamak lazım. Konfederasyonlar arasında birlik sağlanmalı, birleşik istişare kurulları vasıtası ile emekçinin hakkının daha sağlıklı şekilde savunulması sağlanmalıdır.
Örgütlenmenin önündeki hukuksal engeller kaldırılmalı. Baraj ve yetki karmaşası bitirilmelidir. Dava süreçleri hızlandırılmalı. Oyalama maksadı ile hukuki zeminden faydalanan, kendi beyanlarının asılsız olduğu iddiası ile yargıyı gereksiz yere meşgul eden işverenlere ağır cezai işlem uygulanmalıdır. Örgütlenme ve dava süreci içerisinde işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Taşeron işçilere, geçici ve mevsimlik işçilere kadro hakları verilmeli örgütlü mücadele desteklenmelidir. Kayıt dışı istihdamın önüne geçilerek güvenceli ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uygun çalışma koşulları sağlanmalıdır.
Evrensel'i Takip Et