13 Aralık 2022 04:40
/
Güncelleme: 09:44

Erdallar ne cuntayı ne de sermayenin egemenliğini kabul etti

Birkan BULUT
Ankara

12 Eylül darbesinin idam ettiği genç komünist Erdal Eren’in ölümünün üzerinden 42 yıl geçti. MHP’li bakanın koruması tarafından öldürülen ODTÜ’lü Sinan Sumer, onun protestosunda er Zekeriya Önge’yi vurduğu iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren ve Erdal Eren için yapılan protestoda gözaltına alınarak işkencede öldürülen Ercan Koca her yıl birlikte anılıyor. Darbeci general Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi” sözleriyle toplumun hafızasına kazınan Erdal Eren, Denizler gibi gençlik hareketinin unutulmayan bir simgesi olarak mücadele sözleriyle hatırlanıyor. Bugün de Karşıyaka Mezarlığında anılacak olan Erdal Eren’i konuştuğumuz Emek Gençliği MYK Üyesi Bilgesu Kiper, Erdal ve binlerce gencin ne cuntayı ne de sermayedarların halk üzerindeki egemenliğini kabul ettiğini vurgulayarak “ Bugün de kazanımlarımızın kalıcı olması, Erdallar gibi eşit ve özgür bir ülke mücadelesinin içerisinde olmaktan geçiyor” dedi.

12 Eylül koşulları açısından Erdal Eren’i nasıl değerlendiriyorsunuz?

12 Eylül 1980 askeri darbesinden önceki yıllarda, toplumun pek çok kesiminde değişim isteğinin çok güçlü olduğunu, farklı iş kollarından işçilerin, üniversiteli ve liseli gençlerin hak arayışlarının sokaklara taştığını görüyoruz. İşçiler ve emekçiler açısından sendikal hakların kazanıldığı, çalışma koşulları ve ücretlere dair kazanımların elde edildiği, bu kazanımlar biriktikçe temel hak ve özgürlükleri talep edenlerin sokaklarda buluştuğu bir dönemden geçiliyor. Bu dönemde, üniversiteli ve liseli gençler de bu mücadele rüzgârının tam ortasındaydılar. Bir taraftan işçi ve emekçilere destek olurken, bir taraftan kendi hak ve talepleri etrafında bir araya geliyorlardı. Üniversitelerde özerk ve demokratik üniversite, liselerde parasız, bilimsel, demokratik eğitim talepleri öne çıkıyordu. Liselerde, üniversitelerde, semtlerde gençlerin bir araya gelip mücadele edebildiği yerel örgütler mevcuttu. Bu yerel örgütler üzerinden gençler hem güncel ve acil talepleri etrafında mücadele ediyor, hem de ülkenin içerisinde bulunduğu baskı ve sömürü koşullarına karşı bir araya geliyorlardı. Erdal Eren de böyle bir dönemin gençlik mücadelesinin önderi olan bir gençti. Yapı Meslek Lisesi’nde okuyan Erdal Eren, Ankara’nın neredeyse bütün liselerinde örgütlenen Ankara Ortaöğrenimliler Derneği’nde (ANOD) faaliyet yürütüyordu.

Askeri darbe, tam da bu hareketliliği, geniş halk kitlelerinin içerisindeki değişim isteğini, mücadele rüzgarını kırmak üzere gerçekleştirildi. Örgütlü mücadele etmenin kazanımları, egemen sınıfların karına kar katmasının önüne geçmeye başlamıştı. Burjuvazi, bu nedenle tüm bu toplumsal hareketliliğin karşısına asker postallarını dikti. Sermayedarların ülke içerisindeki egemenliği, cunta ile garanti altına alındı. Darbe sonrasında Vehbi Koç, Kenan Evren’e yazdığı mektupta bu nedenle ‘Emrinize amadeyim.’ yazmıştı. Türkiye İşveren Sendikaları Komisyonu (TİSK) başkanı ise "20 yıl işçiler güldü. Biz ağladık. Şimdi gülme sırası biz de" demişti. Erdal Eren’in idam edilmesi de, sermayedarların emekçilerin, gençlerin mücadelesinin bastırılmasının aşamalarından birisi olarak gerçekleştirildi.

Bugün gençliğin mücadelesinde Erdal Eren ne ifade ediyor?

Bugün her kesimden gençlerin en yakıcı talepleri, beslenme, barınma ve ulaşım gibi temel hakların sağlanması. Tek adam iktidarı, bu taleplere kulak tıkıyor, gençliği baskılarıyla, savaş politikalarıyla geleceksizliğe, yoksulluğa sürüklüyor. Üniversite yönetimleri tek adam iktidarının ihtiyaçlarına göre tasarlanıyor. Sermayenin kuluçka merkezileri olarak dizayn edilen üniversitelerde öğrenci topluluklarının etkinliklerinden, bütçe planlamasına kadar her şey, tek adam iktidarının eli olan atanmış rektörlerce belirleniyor. Nitelikli barınma, beslenme, ulaşım hakları ‘bütçe yok’ denilerek üniversite gençliğinin elinden alınıyor. Bu haklara erişemeyen öğrencilerin eğitim hakkı fiilen gasp ediliyor. Ekonomik kriz derinleştikçe, artan eğitim masrafları lise öğrencilerinin de eğitimden verim almasının önüne geçiyor. Meslek liselerinde eğitim adı altında staj sömürüsü gerçekleşiyor. MESEM’lerde çalışan binlerce genç ağır çalışma koşullarıyla karşı karşıya kalıyor. Üniversiteli, liseli fark etmeksizin her yaştan gençler okuyabilmek, yaşayabilmek için aynı anda çalışmak zorunda kalıyor. Temel ihtiyaçlara gelen zamların geri çekilmesi, temel hakların karşılanması, parasız, bilimsel, demokratik eğitim talepleri güncelliğini koruyor.

Tek adam yönetiminin yaşamlarımızı sınırlandıran tüm politikalarının karşısında temel haklarımız için mücadele etmemiz, acil taleplerimiz etrafında birleşmemiz oldukça elzem. Kazanacağımız her bir talep, bir sonrakine alan açıyor. Kazanımlarımızın birikmesi, daha güçlü mücadele alanlarını örgütlememizi sağlıyor. Ancak tek adam iktidarının bir araya geldiğimiz alanlara saldırması, örgütlenme alanlarımızı kısıtlaması bu kazanımların elimizden yeniden alınmasını da hedefliyor. Bu nedenle hak ve taleplerimiz etrafındaki mücadelemizin, politik ve örgütlü bir mücadele ile de birleşmesi gerekiyor. Kazanımlarımızın kalıcı olması, aynı Erdal’lar gibi eşit ve özgür bir ülke mücadelesinin de içerisinde olmaktan geçiyor. 

Erdal Eren’in idamının gerçekleştiği 42 sene öncesine dönelim. Türkiye gençliği o dönemde de ‘Parasız, bilimsel, demokratik eğitim’ talebi etrafında mücadele ediyordu. Erdal Eren de o günün koşullarında bu talepleri sahiplenip mücadele eden gençlerden birisiydi. Ancak mücadelesi yalnızca bunlarla sınırlı değildi. Kendi taleplerini kazanmasının emekçi halkın mücadelesiyle bir olduğunu düşünüyordu. Yaşamanın özgür ve eşit olması için yapılması gerekenin ülkesinden temelli ayrılmak veya cuntanın baskı politikalarını kabul etmek olmadığı savunuyordu. Erdal Eren, Sinan Suner, Ercan Koca ve binlerce genç ne cuntayı ne de sermayedarların halk üzerindeki egemenliğini kabul etti. Acilen karşılanması gereken talepleri etrafında mücadele ederken, bütün hayati taleplerin karşılandığı bir ülke için de mücadele ediyorlardı. Sistemin veya yaşadığımız hayatın değişebileceğini düşünmeyen, siyasete katılmaya veya örgütlenmeye mesafeli yaklaşan binlerce genç için istek ve arzularımızın kendi eylemlerimizden bağımsız gerçekleşmediğinin sembolleri oldular. Erdal Eren’in, çevresindeki yüzlerce gencin içerisinden önder olarak çıkmasının nedenlerinden birisi de komünist bir genç olarak, kendi mücadelesini eşit ve özgür bir ülke mücadelesiyle, işçi sınıfın safında birleştirmesi olmuştu. Bugün de yaşadığı sistemle derdi olan, talepleri için mücadele etmek isteyen tüm gençlere Erdal’ların gösterdiği, koşullar ne olursa olsun örgütlü olmak, olumsuzluklara rağmen birlikte mücadele etmenin yöntemlerini aramak ve geliştirmektir.

‘KOMÜNİST PARTİ ÜYESİ OLARAK MÜCADELE ETTİ’

Bilgesu Kiper

Bilgesu Kiper | Fotoğraf: Evrensel

Türkiye’de devrimci gençlik önderleri arasında Erdal Eren’i ayıran özelliğine partisi olduğu sıkça vurgulanır. Bunu biraz açabilir miyiz?

Erdal Eren’in kendisinden önce mücadele eden 68 kuşağından farklarından birisi olarak partisinin olması tarif edilir. Mücadele ettikleri koşullar açısından Denizler ve Erdal Eren’in kuşağı açısından belirli farklılıklar vardır. Denizler kendi dönemlerinde gençlik mücadelesinin önünü açmış, geniş gençlik yığınlarının kendi talepleri etrafında birleştiklerinde nelerin değişebileceğinin sembolü olmuşlardır. Bununla birlikte kendi mücadelelerini işçilerin ve emekçilerin mücadelesiyle birleştirmişlerdir. Ancak mücadele ettikleri dönemin koşullarında işçi sınıfın ve gençliğin mücadelesine önderlik edebilecek bir parti yoktu. Denizlerin açtığı yolda Erdal Eren ve mücadele arkadaşları eşit ve özgür bir dünya mücadelesine işçi sınıfının safında, komünist parti üyeleri olarak devam ettirmişlerdir. Erdal Eren’in mücadele etmeye bağlılığı, son sözleri de dâhil olmak üzere mücadele ederek yaşamayı savunmasının nedenlerinden birisi de budur.

TARİHTEN ÖĞRENDİĞİMİZ ÖRGÜTLÜ POLİTİK MÜCADELE

Bugün gençlik hareketi, geçmişteki gençlik hareketlerinden ne kadar etkileniyor? Neleri örnek alıyor? Neleri eleştiriyor? Gençlik mücadelesi tarihinden beslenebiliyor mu?

Denizlerden Erdal’a, Erdal’dan da bugün gençlik hareketinin biriktirdiği çok fazla deneyim var. Bunlardan birisinin talepler etrafında mücadelenin örgütlenmesi, bu örgütlenme sürecinin de geniş karar mekanizmalarının inşasıyla gerçekleşmesidir. 68 kuşağının kitlesel forumları, 70’li yıllarda kazanılan Öğrenci Temsil Kurulları bize bunu öğretiyor. Gençlik kesimlerinin bir araya gelebildiği, taleplerini tartışabildiği, mücadelesinin yöntemlerini ve araçlarını belirlediği bir örgütlenme süreci, kazanımlar elde etmek ve bu kazanımların elde edildiği süreçlerde öğrenilenlerin kalıcı mücadele mekanizmalarında biriktirebilmek için gereklidir. Gençlik mücadelesinin mekanizmaları üzerinde biriken deneyimler, yeni kuşaklara akan ve mücadelenin gelişerek ilerlemesini sağlayan bir zemin de oluşturur. Mücadele mekanizmalarından kastımız, geniş gençlik yığınlarının bir araya gelebildiği alanlardır. Üniversitelerde öğrenci toplulukları, öğrenci temsilcilikleri vs. bu alanların örnekleridir. Tek adam yönetiminin mücadele mekanizmalarını sınırlandırması, toplulukları kapatması, etkinlikleri engellemesinin bir nedeni de gençlik mücadelesinin kazanımlarını yok etmek, baskı altına almaktır.

Geçtiğimiz dönem yürürlüğe giren İç İşleri Bakanlığı’nın ‘Barınma ve Güvenlik Tedbirleri’ genelgesi, Öğrenci Temsil Kurullarının işleyişinde yapılan antidemokratik değişiklikler bu kısıtlamaların yasal alandaki göstergeleridir.

Koşullar ne olursa olsun sürekli, sistematik bir mücadelenin önünü açan mücadele mekanizmalarını ilerletmek, sürekli yeni mevziler kazanmak için çalışmak gençlik mücadelesi tarihinin bize öğrettiklerinden. Bu tarihten öğrendiğimiz bir diğer önemli nokta örgütlü ve politik mücadele. Daha önce de bahsettiğim gibi kazanımlarımızın kalıcı olmasının, kazanımların sınırlı kalmamasının koşullarından birisi de temel hak ve talepler çevresindeki mücadelemizin politik bir eksenle birleşebilmesi. Örneğin bugün tek adam iktidarının karşısında, onun temsilcisi olduğu egemen sınıfın karşısında bir mücadeleyle buluşabilmesi. Gençlik mücadelesinin bugünkü seyri, çeşitli merkezlerde öne çıkan deneyimlerin izlendiği, ancak birçok mücadele deneyinin yerel örneklerde sınırlı kaldığı bir nitelikte. Bunun nasıl merkezileştirilebileceği, gençlik mücadelesinin politik bir örgütlülükle kalıcı kazanımlar da elde edeceği biçimde nasıl birleşebileceği sorularını cevaplamamız gerekiyor.

Emek Gençliği, tüm gençleri bu mücadeleyi nasıl büyütebileceğimizi tartışmak için bir araya gelmeye çağırıyor! Denizlerin örgütlü mücadelesiyle, Erdal’ın insanlığın ortak fikir ve eylem birikimini parti saflarında birleştiren mücadelenin tarihi Emek Gençliği’nin de tarihidir. Denizler kendilerinden sonraki kuşaklara devrim ve sosyalizm mücadelesini bırakırken, Erdal Eren bu mücadeleyi komünist parti saflarında gerçekleştirmiş, örgütlü bir sosyalizm mücadelesini miras bırakmıştır. Emek Gençliği, gençlik hareketinin biriktirdiklerinden öğrenerek gelişmeyi hedeflemiş, en geniş gençlik yığınlarının talepler mücadelesinin alanlarını örgütlemeye çalışarak bu mücadeleyi devralmıştır. Gençlik mücadelesinin tarihinden, deneyimlerinden öğrenmeye devam etmektedir. Temel hakların ve özgürlüklerin sağlanması, özgür, demokratik bir ülke için mücadele etmek gençlik mücadelesini yükseltmektir. Emek gençliği olarak Erdalların, Denizlerin ve bütün yoldaşlarının içinde yaşadığımız sistemin egemen sınıfı olan burjuvaziyi yıkmak için verdikleri mücadeleyi vermeye, sosyalist bir dünya için örgütlü mücadele etmeye çağırıyoruz.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et