13 Aralık 2022 19:39
/
Güncelleme: 14 Aralık 2022 15:38

Öğretmenlik Meslek Kanunu ve sendikaların tutumu

Eğitim sendikaları, Öğretmenlik Meslek Kanunu ve yönetmeliğine karşı mücadeleyi gerek hukuksal gerekse örgütsel boyutuyla sonuç alıncaya kadar sürdürmelidirler.

Öğretmenlik Meslek Kanunu ve sendikaların tutumu

Fotoğraf: Evrensel

Şuğayip VAYİÇ
Eğitim Sen İzmir 4 No’lu Şube Başkanı  

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. Maddesinde yani hem alan yazında hem de mevzuatta öğretmenlik mesleği özel bir uzmanlık alanı olarak tanımlanmaktadır. Ancak piyasacı eğitim politikaları, eğitim dışı fakültelerden yapılan atamalar, yanı sıra ücretli, sözleşmeli ve kadrolu atama şeklindeki istihdam modelleri sonucunda aynı işi yapan öğretmenler arasında ekonomik farklılıklar yaratılarak ayrımcılık körüklenmiştir. Bütün bu uygulamalar kuşkusuz, öğretmenlik mesleğinin statü ve saygınlığını azaltmış, öğretmenler yaşadıkları ekonomik sıkıntılardan dolayı da farklı uğraşlar peşinde koşmak zorunda kalmış ve ek gelir elde etmeye çalışmışlardır.

Bu sürecin devamı olarak 2022 yılında 2005 yılında denenen ancak Danıştay tarafından yasal alt yapısı olmadığı gerekçesiyle iptal edilen Öğretmenlik Kariyer Basamağı Sınavı uygulaması tekrar gündeme geldi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) öğretmenlerin ve eğitim sendikalarının Anayasa’ya ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı düzenlemeler içermesi nedeniyle yoğun tepkiyle karşı çıkmasına rağmen, Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ve ardından çıkarılan “Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği”ni hayata geçirmiştir.

Yıllardır eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunları görmezden gelen MEB, öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve özlük haklarına ve geleceğine yönelik, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret taleplerini yok saymaktadır. Gerçek bir meslek kanunu olmaktan çok uzak olan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ düzenlemesi, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren bir içeriğe sahiptir.

İŞYERLERİNE TAŞIN(A)MAYAN EYLEMLİLİKLER

ÖMK’nın ilk dillendirildiği ve taslak halinin kamuoyuna yansıtıldığı tarihten itibaren eğitim sendikaları ve özellikle Eğitim-Sen çeşitli eylem ve etkinliklerle kanunun içeriğine ve sonuçlarına dair tespitlerini kamuoyu ve işyerlerinde öğretmenlerle paylaşmaya başladı. Kanunun çıkmasında bir şekilde payı olan Eğitim Bir Sen’i ve kanuna değil ama sınava karşı çıkan Türk Eğitim Sen’i dışarıda tutarsak -ki bu iki sendika sonradan sendikaların oluşturduğu ortak platformda yer almamayı tercih etmişlerdir- diğer sendikalar da kendi güçleri oranında yine kamuoyuna yansıyan eylem ve etkinlikler gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu etkinlikler maalesef işyerlerine taşınamamıştır.

Eğitim Sen ise diğer sendikalardan farklı olarak etkinliklerini işyerlerine taşımış ancak yeterli olamamıştır. Kanun mecliste görüşülürken ve yürürlüğe girene kadar etkin olamayan eylem ve basın açıklamalarıyla yetinilmiş ve gerektiği ölçüde eğitim emekçileri aydınlatılamamıştır. Hatta kanunun yürürlüğe girdiği 14 Şubat 2022 tarihinden yönetmeliğin yayımlandığı 12 Mayıs 2022 tarihine kadarki zaman dilimi beklemeyle geçilerek hiçbir eylem ve etkinlik yapılmamıştır. Yönetmeliğin yayımlanmasıyla birlikte sınav gerçekliği gün yüzüne çıkmış ve öğretmen camiasınca işin ciddiyeti anca fark edilebilmiştir.

ÖĞRETMENLERİN TEPKİSİ SENDİKALARI HAREKETE GEÇİRDİ

Özellikle sosyal medya üzerinden kampanyalar yürütmeye başlayan sendikalı/sendikasız öğretmenler, sendikalarında harekete geçmelerini sağlamışlardır. Başından beri hiçbir sendikanın tek başına başarı sağlayamayacağı açıkken ve bütün sendikalarla ortak, birleşik bir mücadeleyle faaliyet yürütülmesi gerektiği ortadayken, başlangıçta özellikle bazı sendikaların yan yana görünmek istememeleri sonucu ortak faaliyet ve mücadele yürütülememiştir. Hatta bazı sendikalar sınava hazırlık faaliyetlerine başlamıştır. Faaliyet yürüten sendikalara Eğitim İş’i de eklemek gerekir. Çünkü şube düzeyinde de olsa sınava hazırlık ve üniversitelerle protokoller yapma eğilimleri görülmüştür.

Her sendika kendi özgünlüklerine göre eylem ve etkinliklerini gerçekleştirirken MEB de sınav takvimini işleterek süreci yürütmeye devam etmiştir. Özellikle yaz dönemi boyunca zorunlu hale getirilen eğitim videolarının izlenmesi büyük bir sorun olmuş ve öğretmenlerin haklı tepkilerini ortaya çıkarmıştır. Öğretmenlerin bu ortak tepkileri sendikaları da ortak hareket etmeleri konusunda zorlamıştır. Bu süreçte Eğitim Sen diğer sendikalara hem yazılı hem de diğer iletişim araçları üzerinden çağrı yapsa da diğer sendikalar olumlu dönüşler yapmamıştır. 14 Ekim 2022 tarihine kadar süreç bu şekilde her sendikanın kendi özgünlükleriyle eylem ve etkinlikler gerçekleştirmeleriyle, etkisiz bir şekilde sürdürülmüştür. Hatta etkisi tartışmalı olmasına ve bunun dile getirilmesine rağmen Eğitim Sen 15 Ekim 2022 tarihinde merkezi olarak Ankara’da ÖMK’ya karşı miting düzenlemiştir.

ORTAK MÜCADELE TALEBİNİN YANSIMASI

14 Ekim haftasında yine sosyal medya üzerinden öğretmenler sendika başkanlarına da çağrı yaparak sendikaların ortak mücadele etmesi konusunda kampanya yürütmüşler ve Eğitim Sen ve Eğitim İş başta olmak üzere toplam da 14 sendika çağrıya olumlu dönüş yapmış ve ortak toplantı yapılmıştır. Ortak toplantı sonucunda 2 Kasım tarihinde 1 günlük iş bırakmanın da içinde olduğu bir dizi eylem ve etkinlik kararı almışlardır. 14 sendika içinde yer almayan Eğitim Bir Sen ve Türk Eğitim Sen sendikalarına üye eğitim emekçileri tepkilerini bu sendikalardan istifayı örgütleyerek göstermişlerdir.

Özellikle İzmir için denebilir ki, Eğitim Sen dışında 2 Kasım iş bırakmaya yönelik faaliyet yürüten başkaca sendika olmamıştır. Bunun sonuçları da iş bırakan eğitim emekçisi sayılarına ve alan faaliyetlerine yansımıştır. Özellikle Eğitim İş Sendikası, birkaç ili istisna sayarsak, hiçbir ilde ve özellikle İzmir’de, daha önceden aldıkları karara istinaden diye açıkladıkları üzere, ortak işyeri faaliyeti yürütmemiş, ortak alan faaliyet çağrılarına olumlu dönmemiş, hatta üye yapma dışında işyerlerinde 2 Kasım iş bırakmaya yönelik faaliyetleri yok denecek kadar az olmuştur.

MEB, bütün bu eylem ve etkinliklere rağmen, ekonomik iyileştirme olacağı beklentisiyle Kariyer Basamakları Sınavına başvuru yapan öğretmenler için, ekonomik nedeni manipüle ederek sanki öğretmenler kariyer istiyormuş gibi, başvuru sayıları üzerinden sınavı yapma konusunda ısrarlı olmuş ve 19 Kasım günü sınavı gerçekleştirmiştir.

KARARSIZLIK KARAR OLAMAZ!

Sınavın içeriği ve şekli ile ilgili tartışma bir yana, bu süreçte görülmüştür ki karşı oldukları yasa ve yönetmelik gereği yapılan bu sınava girmemeyi Eğitim Sen de dahil hiçbir sendika örgütleyememiştir. Hatta girilmesi ya da girilmemesi konusunda karar bile alamamışlardır. Oysa sendikalar sınıf örgütleridir ve üyeleri adına iyi ya da kötü kararlar alırlar, almalıdırlar. Aldıkları kararlar daha sonra sonuçları üzerinden tartışılabilir. Ancak adı sendika olan hiçbir emek örgütü, üyeleri adına kararsızlık kararı alamaz, almamalıdır. Oysa sendikalı/sendikasız bütün eğitim emekçileri özel de sınava başvuru yapan öğretmenler olmak üzere, herhangi bir sendika girmeme kararı açıklasa, bu karara uyacak kadar tepkili ve hazır bir görüntü sergilemiş ve bunu işyerleri ziyaretlerimizde ifade etmişlerdir.

ORTAK MÜCADELEDE ISRAR

Gelinen noktada, Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya aykırı düzenlemeler içeren ÖMK’yi 9 Kasım 2022 Çarşamba günü esastan görüşmüş ve üye sayısı en çok olan üç sendikayı dinleme kararı vererek süreci uzatmıştır. Oysa eğitim emekçilerinin AYM’den beklentisi hukuka uygun karar alması, eğitim alanında oluşacak kaosa izin vermemesiydi. Ancak süreç AYM’nin bu kararı ile belirsizliğini korumaya devam etmektedir. Artık AYM hangi kararı alırsa alsın sınava giren girmeyen bütün öğretmenler bir şekilde mağdur olmuş olacaktır. Eğitim sendikaları almış oldukları ortak hareket etme kararlarını sürdürmeli ve daha etkin hale getirmeli, Öğretmenlik Meslek Kanunu ve yönetmeliğine karşı mücadeleyi gerek hukuksal gerekse örgütsel boyutuyla sonuç alıncaya kadar sürdürmelidirler. 

Evrensel'i Takip Et