İki köylüyü madencilik açısından değerlendirelim
Dr. Enver Yaser Küçükgül altın madenciliğine karşı tavır konusunda Bergama köylüleri ile Erzincan-İliç-Çöpler köylülerini karşılaştırarak yazdı.
Bergama köylüleri|Fotoğraf:Özer Akdemir/Evrensel
Dr. Enver Yaser KÜÇÜKGÜL
İzmir
Bu ülkede cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum diyebilen kişiye ödül olarak yüz yetmişten fazla üniversiteyi denetleyecek kurumda sorumluluk verilen ülkemde akla, bilme, fenne ihtiyaç duyulmaması geleceğimiz için iyi olabilir mi? Böyle konuşabilen birini gelişmiş ülkelerde en üst yetkili makamlara atanabilmesinin imkansız olduğunu düşünüyorum.
Yukarıdaki hususları neden yazdım. Bir konu hakkında karar verenler o konuda eğitim almamışlarsa bu kararlarının ülkeye bir yararı olabilir mi? Köylü milletin efendisidir, Atatürk’ün bu yüceltmesine karşın size iki köylü gurubunu karşılaştırmanız için sunuyorum. Doğal olarak son haftalarda yazmaya çalıştığım madencilik açısından. Önce Bergama Köylülerini, sonrada Erzincan-İliç-Çöpler Köylülerini anlatmak istiyorum.
Bergama-Ovacık ve yakınlarında Çamköy, Narlıca, Tepeköy, Pınarköy, Süleymanlı, Kurfallı ve Sarıdere gibi bir çok köy Koza Altın Madeninin etrafında yerleşmiştir. Daha doğrusu Maden bu köylerin ortasına konumlanmıştır. Örneğin madenin Çamköy’e olan mesafesi 500 metredir. Ama Çamköy madenin kuzeyinde ve madenden daha yüksek kottadır. 1989 yılında Eczacıbaşı Holding sahip olduğu maden ruhsatını Avustralya Normandy şirketine sattı, ve adını EUROGOLD altın madeni şirketi olarak ilan etti. Eurogold’un bölgede maden çıkarıp kimyasal proses ile altın ve gümüş üreteceğini öğrenen yukarıda adını verdiğim çevre köylüler bu işin kendilerine ve ülkeye zarar vereceğini, tehlikeli ve zararlı maden atıkları ile sonsuza kadar yaşamak istemediklerini belirttiler. 1992 yılından 2001 yılına kadar İl İdare Mahkemelerine, Danıştay’a, Anayasa Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar dava açtılar ve hepsini kazandılar. Ancak hükümetler bu hukuk kararlarına uymadılar. Bergama köylülerine haksız iftiralar atıldı, yılmadılar, ülkenin her yerinde eylem yaparak sorunlarını anlattılar. Boğaz köprüsüne çıkıp pankart açtılar, çıplak eylem yaparak haklı davalarını tüm Türkiye’ye ve dünyaya duyurdular. Bu feryatlar ve davalarının gerekçelerini maden faaliyetinin kaçınılmaz çevresel etkilerini haykırırken eminim ki ERZİNCAN köylüleri de duymuştur.
Bergamalı köylülerin 1992de başlayan mücadelesi ile Türkiye altın madenciliğinin ne olduğunu ve risklerini öğrenmiş oldu. Aynı yıl Erzincan –İliç’de Şirket yaklaşık 2 kilometrekarelik alanda uzunluğu toplam 63 bin metreyi bulan 600 adet sondaj çalışması yaptı her yer kazıldı ve herkes işin boyutunu gördü.
Bergama'daki halk tepkisine benzer bir tepkiyle karşılaşmamak için madene yakın bölgede bulunan köylüleri ABD'ye ikna ziyaretine götürdü. İkna gezisine, AK Parti Erzincan Milletvekilleri Tevhit Karakaya ve Talip Kaban ile Erzincan Belediyeler Birliği adına Mercan Belde, Belediye Başkanı Osman Şeker, Erzincan Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Aydın Yalvaç, İl Genel Meclisi Başkanı Rıdvan Aydemir ve İl Emniyet Müdürü Ahmet Çimen katıldı. Şirket son olarak 17 Eylül'de 2006 tarihinde Erzincan Belediye Başkanı Mehmet Buyruk, Kemaliye Belediye Başkanı Mustafa Haznedar, Aras Elektrik Dağıtım Müessese Müdürü Mustafa Taşdemir, Erzincan'daki iki yerel gazeteciyi ve 2 madencilik uzmanını ABD'deki teknik geziye götürdü. Daha önce de benzer bir gezi tertip eden şirket, Çöpler, Bağıştaş, Dostal ve Sabırlı köylerinden seçilen temsilciler ile İliç Kaymakamı Selami Kapankaya, İliç Belediye Başkanı Ramazan Buran, AK Parti, CHP, MHP ve Anavatan Partisi ilçe başkanları, Erzincan Valiliği Özel Kalem Müdürü Şafak Önder ve İl Özel İdare Müdür Yardımcısı Saim Sezer'in de aralarında bulunduğu 18 kişiyi, 15 Ekim 2005 tarihinde ABD'ye götürdü. ABD'de 10 gün kalan Erzincan heyeti, Colarado ve Nevada eyaletlerinde madenlerle ilgili teknik gezi yaptı (22.09.2006, MYNET).
Görüldüğü gibi madencilik ve çevresel etki değerlendirmesi yapabilecek bir uzmanın bu gezilere götürülmemiş olması tesadüf değildir. Feraset sahibi olmak yeterli. Erzincan’ın bir köyünden çıkıp ABD gezebilmek hiç kolay bir iş değildir. Hele ABD vizesi almak sırat köprüsünü geçmek kadar zor iken bizim köylüler bu işi nasıl başarmışlar. Feraset sahibi bu insanlar dönünce madenin hiçbir zararı olmayacağına dair demeçler vermekten çekinmemiştir. Maden şirketinin ilk ABD gezisine katılan Çöpler Köyü Muhtarı Cahit Keklik ve AK Parti İliç İlçe Başkanı Mustafa Gürbüz, yapılan gezinin ardından ikna olduklarını söyledi.
Gezilere katılan heyetlerden birinde yer alan Süleyman Duygun, 2013’te gazeteci Özer Akdemir’e ABD gezisini şöyle anlatıyordu: “Götürüldüğümüz madenler yerleşim yerlerine çok uzaktaydı. Yerleşim yerine yakın olan yerlerde ise kimse yaşamıyordu. Yerleşim yerlerinin neden bu kadar ıssız olduğunu sorduğumda beni geçiştirdiler. Geziden döndükten iki gün sonra şirketin halkla ilişikler müdürü bize teyit amacıyla bir kâğıt imzalatmaya çalıştı. ABD’ye gittiğimize dair bir kâğıttı. Kâğıtta, siyanürle ayrıştırma yapılan madenleri gördüğümüz ve siyanürün doğaya, hayvanlara ve insanlara herhangi bir zarar vermediği yazıyordu. Siyanür konusunda bir bilgim olmadığı için kâğıdı imzalamayı reddettim. Zaten geziden döndükten sonra tuhaf şeyler oldu. Burada söz sahibi olan, arazi sahibi insanlar madende işe alındı. Madene karşı çıkan siyasiler madenden taraf oldu. Hatta kaymakam bile muhtarlarla toplantı düzenleyip maden konusunda olumlu bir algı yaratmaya çalıştı.”