16 Aralık 2022 04:49
/
Güncelleme: 23 Aralık 2022 17:12

Taşeron sistemi örgütlenmeye engel, yakıcı talep insanca yaşayacak ücret

30 bine yakın işçinin çalıştığı tersanelerde faaliyet yürüten siyasi parti ve sendikalar taşeron çalışmanın ve uzun çalışma saatlerinin işçilerle yan yana gelmeyi zorlaştırdığını ifade ediyor.

Taşeron sistemi örgütlenmeye engel, yakıcı talep insanca yaşayacak ücret

Fotoğraf: DHA

Tuzla tersanelerinde emeğin yüzü-3

Hazırlayan: Murat UYSAL

Dosya boyunca anlattığımız tersane işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları elbette örgütlülük durumlarından ayrı ele alınamaz. 30 bine yakın işçinin çalıştığı tersanelerde faaliyet yürüten siyasi parti ve sendikalar taşeron çalışmanın ve uzun çalışma saatlerinin işçilerle yan yana gelmeyi zorlaştırdığını ifade ederken, mevcut kanunların da işçilerin örgütlenmelerinin önünde engel olduğunu söylüyor.

Tersane işçilerini yaşadıkları sorunlar etrafında birleşmeye çağırdıklarını dile getiren Emek Partisi Tuzla İlçe Başkanı Çilem Tekalmaz, tersanelerde yürüttükleri çalışmayı şöyle anlatıyor: “İşçileri başta iş cinayetleri, taşeron ve esnek çalışmanın yarattığı sorunlar, barınma sorunları ve yevmiyelerin düşüklüğü gibi sorunlar etrafında bilgilendirmeye, sorunların çözümü için birleşme çağrılarında bulunuyoruz. Çeşitli işçi eylemlerini ve direnişlerini tersane işçilerine aktarıp, işçilerin sınıf kardeşlerinden haberdar olmaları ve mücadele deneyimi kazanmalarını sağlamak da temel çabalarımızdan. Yine özellikle çalışma koşullarındaki esnekliğin yarattığı sorunlara karşı işçiler arasında dayanışma ağının kurulması, çeşitli sosyal aktivite ve buluşmalar ile işçilerin yan yana gelmeleri de öyle. Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği, iş hukuku gibi alanlarda uzmanlarla işçilerin buluşmasını sağlayıp, sorunlarının hangi kaynaktan çıktığını, haklarının neler olduğunu ve sorunlarının çözümü için hangi adımların atılması gerektiği gibi konuları işçilerin gündemine getiriyoruz.”

"TAŞERON ŞİRKETLER GÖÇEBE İŞÇİ KİTLESİ YARATTI"

Tuzla tersanelerindeki işçi profilinin değişiminden bahseden Tekalmaz bu değişimin olumlu olmadığını söylüyor: “Özellikle 2008 öncesi her ne kadar tersaneler işçi cinayetleri ile gündeme gelmiş olsa da işçiler yevmiyelerin görece diğer sektörlerden yüksek olması nedeniyle tersanede çalışmayı tercih ediyordu. Ayrıca istikrarlı çalışan işçi kitlesi mevcuttu. Ama 2008 krizinden sonra ciddi bir daralma yaşandı. Neredeyse tüm yeni projeler iptal edildi ve çalışan işçi sayısında ciddi bir azalma oldu. Bu dönem çalışan işçiler büyük oranda başka iş kollarına geçiş yapmak zorunda kaldı. Yine 2011 sonrası Yalova tersanelerinin kurulması ile özellikle sıfır gemi yapımı Yalova tersanelerine kaydı ve Tuzla tersaneleri eski gemi tamir ve bakımı yapılan bir bölgeye dönüştü. İşçilere de yansıyan bu değişimin iki yönü vardı. Bunlardan ilki, 2008 öncesi yoğun hak arama mücadelesi içerisinde olan deneyimli bir işçi bileşeni varken, bu işçiler tersanelerden uzaklaştı. 2013-2014 yıllarından sonra tekrar işçi sayısı arttıysa da maalesef mücadele deneyimi zayıf bir işçi bileşeni oluştu. Yine zaten esnek olan çalışma koşulları Yalova tersanelerinin de kurulmasıyla adeta iller arasında, tersane ve taşeron şirketler arasında tam bir göçebe işçi kitlesi yarattı. Son olarak 2008’de başlayan değişime bugünkü ekonomik kriz ve enflasyon eklenince, geçinemeyen, tersanenin ağır çalışma koşullarına göre düşük olan ücretler nedeniyle tersaneyi geçici gören, ilk fırsatta işi bırakmaya çalışan ve istikrarsız çalışan bir genç işçi kitlesi oluştu.”

TAŞERON EVLERİYLE 7/24 KONTROL

Ekonomik krizin tersane işçilerinin hem çalışma hem de yaşam koşullarını ciddi manada etkilediğini anlatan Tekalmaz, geçmişte asgari ücretin 2-3 katı olan ücretlerin asgari ücret seviyesine gerilediğinden bahsediyor. İşçilerin bu nedenle fazla mesai yapmak zorunda kaldığından söz eden Tekalmaz, “Bugün işçilerin çalışma saati genelde 08.30 ila 17.00 arasında ancak işçilerin neredeyse tamamı 20.00’ye kadar fazla mesaiye kalıyor. Bu mesailer haftada en az 3-4 gün saat 22.00’ye kadar uzuyor. Yani işçi yaşamını devam ettirmek için günde ortalama 12-14 saat çalışıyor. Bu koşullarda çalışmak dışında hiçbir şeye zamanları yok dersek abartmış olmayız. Elbette bu yoğun çalışma işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da riskli ve ağır olan koşulları, çok daha riskli ve ağır hale getiriyor” diyor.

Tekalmaz tersane işçilerin barınma sorunlarını ise şöyle anlatıyor: “Barınma açısından kriz sonrası değişimler yaşanıyor. Özellikle bekar gurbetçi işçilerin ev tutması imkansız hale geldi. Ya bir odada 4-6 kişinin kaldığı pansiyonlarda çok kötü koşullarda kalıyor ya da akrabalarında barınmak zorunda kalıyorlar. Kriz sonrası taşeronlar evler kiralamaya ve işçileri kendi kiraladıkları evde barındırmaya başladılar. Aslında bu, patronların işçilerin 24 saatini kontrol etmesine de vesile oldu...”

"İNSANCA YAŞAYACAK ÜCRET EN YAKICI TALEP"

Tersane işçilerinin başlıca talepleri arasında elbette ücretler geliyor. Yılbaşında yapılacak olan zammın şimdiden konuşulmaya başlandığını aktaran Tekalmaz, “İşçiler insanca yaşayabilecekleri ve yaşamak için gece gündüz çalışmak zorunda kalmayacakları bir ücret istiyorlar. Yine başta iş cinayetleri olmak üzere birçok soruna zemin sağlayan taşeron ve yevmiye usulü çalışma sistemi işçilerin birçok sorununun kaynağı durumda. Diğer sektörlerde çalışan işçiler gibi gerçek ücret üzerinden SGK bildirimi, yıllık izin, kıdem tazminatı haklarının tanındığı bir çalışma sistemi istiyorlar. Bugün taşeron sisteminin kaldırılması ve insanca bir ücret talebi en yakıcı talep durumunda. Bu çalışma sistemi işçilerin örgütlenmesinin önündeki en temel engeli oluşturuyor. Bugün işçilere haklarının neler olduğunu öğretecek, işçi sınıfının derdini dert edinmiş aydınlarla buluşabilecekleri, bizzat tersane işçileri başta olmak üzere işçilerin mücadele deneyimlerini aktaracak ve bence işçiler arasında dayanışmayı önceleyecek bir çalışma ve oluşturulacak çeşitli araçlar tersane işçilerinin örgütlenmesine ivme kazandıracaktır. Tersane işçileri birleştikçe ve sorunlarını tartışıp mücadele etmeye başladıkça çok çeşitli olanakların doğacağını düşünüyorum” diyor.

ÖRGÜTLENMENİN DE ÖNÜNDE ENGEL

AKP iktidarının politikalarının da tersanelerde tartışıldığını vurgulayan Tekalmaz, “AKP iktidarından umudunu kesen işçilerin her geçen gün arttığını söyleyebiliriz. AKP iktidarının patronlardan yana bir iktidar olduğunu işçi deneyimleri ile öğreniyor. Özellikle 2018 sonrası çıkan ara buluculuk yasası tersane patronları tarafından işçi haklarının gasbı için yoğun kullanılan bir silaha dönüşmüş durumda” diyor.

İşçilerle olabildiğince yan yana gelmeye çalıştıklarından bahseden Tekalmaz tersane işçileriyle buluşmalarının önündeki engellerden ise şöyle söz ediyor: “Taşeron ve yevmiye sistemi oldukça esnek bir çalışma sistemi yaratıyor. Tanıştığın ve ilişki kurduğun işçilerin çok büyük bir kısmı tersane işçilerinin yüzde 90’ından fazlasını oluşturan taşeron ve yevmiyeci işçiler. Bu işçilerin sık sık işyeri değiştirmesi, bir ayağının memleketinde olması, bazen Yalova, bazen de Tuzla’da çalışması işçilerin partisi ile bağının güçlenmesinde de engeller yaratıyor. Yine yoğun çalışma saatleri de işçilerle iş sonrası geçirilen zamanı oldukça sınırlandırıyor. Tüm bu sorunlara rağmen her geçen gün işçilerin partisini tanıma ve kendi sorun ve talepleri uğruna partisinde örgütlenerek mücadele etme eğilimi de artıyor. Bu artış elbette bugün yüzlerce işçiyi kapsamış durumda değil ancak ilerlediğimizi söyleyebiliriz...”

"GÜÇLÜ TOPLU SÖZLEŞMELER YAPILABİLMELİ"

DİSK’e bağlı Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı tersanelerde üyelik barajını aşamamış olmalarına rağmen aktif bir çalışma yürüttüklerini anlatıyor. Tersanelerdeki işçi profilinin değişiminin 1980’den bu yana süregeldiğini vurgulayan Saygılı, “Geleneksel işçi profilinden giderek toplu sözleşmenin ender olarak bağıtlanabildiği, alt müteahhitlik ve taşeronluk ilişkilerinin yaygınlaştığı, göçmen ve vasıfsız işçilerin birbirleri ile acımasız bir rekabete sürüklendikleri bir devlet ve sermaye politikası işlemektedir” diyor. Pandemiden bu yana özellikle son 3 senede tersane işçilerinin hem yaşam hem de çalışma koşullarının zorlaştığını, Tuzla ve Aliağa gibi yerlerin ekolojik, ekonomik vahşi sömürü havzaları haline geldiğini söyleyen Saygılı, “Meslek hastalıkları, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin göstermelik, kozmetik prosedürler olarak geliştirilmesi, sürekli zararlı gazlarla temas içerisinde olma, aşırı iş ritmi isçilerin sağlıklı bir çevrede çalışma ve yaşama hakkını yok eder hale geldi” diye anlatıyor.

Saygılı, işçilerin sendikalarda örgütlenmesini engelleyen durumlara sendikacıların politik baskı, gözaltı ve tutuklamalarla karşılaşmasını, öncü işçilerin işten çıkarılmasını örnek gösteriyor. Tersane işçilerinin yan yana gelebileceği talepleri sıralayan Saygılı, “Tersane işçilerinin örgütlenmesi üç ana eksende ilerlemektedir. Birincisi işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin eksiksiz uygulanmasıdır. İkincisi ücret ve zaman esnekliğinin işçilerin alım gücünü azaltma ve emek verimliliğini azami sömürme aracı olarak kullanılmasını engellemek için güçlü toplu sözleşmeler yapılabilmelidir. Üçüncüsü ise sendikal çalışmayı sendika demokrasisi, birleşik direnişçi çizgi, sınıf temelli ekoloji ve yaşam savunusu antibürokratik bir eksene oturtmaktır” diyor.

"YÜKSEK ENFLASYON İŞÇİLERİ YOKSULLAŞTIRMAKTADIR"

HAK-İŞ’e bağlı Liman-İş Sendikası Marmara Bölge Başkanı Mülazım Dursun tersane işçilerinin deneyimli işçiler olmalarına rağmen emeklerinin karşılığını alamadıklarını söylüyor. Dursun, “Genç işçilerin yoğun çalıştığı tersaneler zenginle yoksulun arasındaki derin uçurumu gözler önüne sermektedir. Milyon dolarlık yatları üretir tersane işçileri ancak aldıkları ücretlerle kalın tokluğuna yaşamak zorunda kalır. Tersane firmaları kârlarına kâr katarken, tersane işçisi giderek yoksullaşmaktadır. Ülkemizdeki yüksek enflasyon genel anlamı ile tersanelerde de işçileri yoksullaştırmaktadır. Dün aldıkları ile bugün işçiler geçinememektedir, ancak sermaye grupları ise ciddi kârlar elde etmekteler” ifadelerini kullanıyor.

"İŞÇİLER ÖRGÜTLENMESİN DİYE YASALAR YAZILMIŞ"

Tersanelerde örgütlenebilmek için birçok engeli aşmak gerektiğinden bahseden Dursun, “Burada sendikalar ve toplu sözleşme kanunundan kaynaklı sorunlar yaşanmakta. Sendikaya üye olan işçiler işten atılmakta, tehdit edilmekte ve bu anayasanın ihlali bir durum olmasına rağmen cezai yaptırımları olmamaktadır. Yine yetki itirazı gibi anlaşılması zor ve tek amacı sendikalaşmayı engelleyen yöntemler işçilerin toplu sözleşme hakkından yararlanmasını zorlaştırmaktadır. İşçiler örgütlenmesin diye sanki yasalar yazılmış ve bunların aşılması lazım. Bırakalım bunu, örgütlenmeyi tamamlayan işçilerin sözleşme dönemlerinde grev yapma hakları dahi engellenmekte” diyor.

Tersane işçilerinin en büyük sorununun iş güvenliği olduğunu söyleyen Dursun, “Tersaneler önceki dönemler gibi gündem olmasa da işçiler kazalar geçirmekte ve bu kazalar sonrasında ciddi yaralanmalar yaşamakta, hayatlarını kaybetmektedirler. İşçinin canının hiçe sayıldığı uygulamalar iş cinayetlerini doğurmaktadır. Tersane işçisinin örgütlenmekten başka çaresi yoktur ancak bu konuda karşımızdaki yasalarla da mücadele etmemiz gerekmektedir” ifadelerini kullanıyor.

Tuzla tersanelerinde çalışan kadrolu işçilerin örgütlü olduğu Türk-İş’e bağlı Dok Gemi-İş’e ise ulaşamadık.

Evrensel'i Takip Et