17 Aralık 2022 04:59

AKP-MHP'nin anayasa teklifi | 'Amaç hak ve özgürlükleri korumak değil'

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, ‘başörtüsüne anayasal güvence’ teklifi için muhalefetle bir tur daha görüşeceklerini açıkladı. Uzmanlar teklifi Evrensel'e değerlendirdi.

Fotoğraf: TBMM

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

AKP ve MHP’nin ‘başörtüsü’ ve ‘aile tarifi’ni yeniden tanımlayan anayasa değişikliği teklifini yorumlayan uzmanlar, iktidarın kendi bekasını korumaya çalıştığını söylüyor, muhalefete de ‘Oyuna gelmeyin’ diyor.

Meselenin kadınların hakları olmadığını söyleyen Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz şöyle değerlendirdi: “Anayasa’da yazılanlar dahil anayasal hakların zaten görmezden gelindiği bir ülkede mesele kadınlar ya da hakları değil diye düşünüyorum. Asıl amacın başörtüsünü tekrar siyasal İslam’ın sembolü yapmak, toplumu ve siyasi partileri bu mesele üzerinden ayrıştırmak, kendi seçmenini gri alandan geri çekerek birleştirmek ve kartları yeniden dağıtmak olduğunu düşünüyorum. AKP’nin ekonomik ve sosyal konularla, demokrasi, hükümet sistemi tercihi gibi konularda başlayan yeni ayrışmaların yerine tekrar kendilerinin eski “zafer” dolu günlerinin siyasi meselelerini koyma arzusu var. Popülist yöntem sembolik konular üzerinden biz ve onlar yaratılması amacını taşır.”

‘ANAYASA ZATEN AYRIMCILIĞI YASAKLIYOR’

Teklifin bir reform ya da çözüm önerisi olmadığını söyleyen Boyunsuz  bu durumu Anayasa’nın 10’uncu ve 24 ‘üncü  maddesi ile anlattı:

“Şöyle ki; Anayasa’nın 10. maddesi zaten inanç sebebiyle ayrımcılığa uğrayamayacağını düzenliyor. Bu tüm inançları, hizmetleri ve hakları kapsayan bir yasak. Dolayısıyla aslında hukuken ayrıca düzenlenmesi gerekmiyor. Kıyafet seçimi tüm vatandaşlar için serbest olan bir konu. Devlet memurları ve çalışanlar için de hizmetin gerekleri ile sınırlı olan bir durumdur. Bu açıdan başörtüsü yasak olmadığı için aslında serbest bırakılması da söz konusu değildir. Yasak olmayan bir kıyafet serbest de bırakılamayacağına göre değişiklik neden öneriliyor o zaman diye sorulmalı.  Muhtemel amaçlar neler olabilir? Memur ve çalışan kadınlar için hizmetin gerekleri ile bile sınırlanabilmesi mümkün olmayan mutlaklıkta bir hukuki statü öneriliyor. Örneğin; bir başhekim çarşafla ameliyata girmek isteyen bir kadın hekime ameliyathane önlüğü giyinmesi gerektiğini söylerse ayrımcılıkla suçlanabilir. Bu durum genel olarak dini sebeplerle değişik biçimlerde örtünen kadınların aleyhine olacaktır. Özellikle özel sektörde ileride çıkabilecek tüm uyuşmazlıklarda bu yönde suçlanabilecekleri korkusuyla işverenleri en baştan örtülü kadınlardan uzak durmaya teşvik edecek bir düzenlemedir.”

‘KADINLAR VE DİNLER ARASINDA AYRIM YAPILIYOR’

24. maddedeki düzenlemenin hukuken yalnızca dini sebeplerle kıyafet belirleyen Müslüman kadınlar için düzenlenen bir hüküm olduğunu söyleyen Boyunsuz, bunun başlı başına kadınlar ve dinler arasında bir ayrım yapmak anlamını taşıdığını söyledi. “Düzenleme kadınların çokça ihlal edilen yaşama haklarının veya fiziksel bütünlüklerinin korunması amacını taşımıyor ya da tüm kadınların baskı görmeden inanç ve kanaat özgürlüğüne sahip olmalarını yahut aileleri ve hayatlarındaki erkeklerden baskı görme kıyafet ve yaşam tarzlarının belirleyicisi olmalarını da korumuyor. Sadece İslam dininin belli bir yorumuna göre belirlenmiş kıyafeti seçenleri koruyor” diyen Boyunsuz “Hem de yaşama hakkına bile verilmemiş bir mutlaklıkta. Anayasa eliyle devletin koruduğu makbul kadın kıyafeti belirlenmiş oluyor. Elbette kadınlar kendileri seçtiklerinde buna da saygı duyulmalıdır. Ancak korunması gereken kıyafet değildir, kadının seçme özgürlüğüdür. Bir kadın bunu kendisi belirlediğinde müdahale görememelidir. Asıl özgürlük seçim yapabilmektedir” ifadelerini kullandı. Bu tercihin altılı masada da gözle görünür ayrışmalar yaşatabileceğini söyleyen Boyunsuz “Muhalif seçmenin amaç bütünlüğünü ve birlikteliğini bozabilir. Meclisten geçmesi halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tekrar anayasa değişikliği yapabilme gücüne kavuşturabilir. Muhalefeti sessizleştirme, istediğini konuşturma ve anayasa yapma gücüne hâlâ sahip olduğu anlamına gelecektir” dedi.

sAhmet Murat Aytaç

‘TUZAKTAN KURTULMAK ADINA BAŞKA BİR TUZAĞA KOŞMAK'

Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç da “Türkiye’nin tarihinde bir dönem önem kazanmış, aslına bakarsanız çoktan aşılmış somut bir sorunu, yani başörtüsünü anayasal bir mesele olarak öne çıkarmak, anayasa yapmanın genel kabul gören “soyutluk” anlayışıyla çelişki içindedir. Aile birliğini düzenleyecek değişiklikte evliliğin kadın ve erkek arasındaki bir birlik olarak “açıkça” tanımlanmasına gelirsek, o da anayasa kuralının genel ve kapsayıcı olma özelliğine aykırıdır” dedi. Eşitlik ve özgürlük ilkesinin her gerçek anayasanın ruhunu oluşturduğunu söyleyen Aytaç, söz konusu aykırılıkların bu ilkeyle doğrudan çelişki içinde olduğunu ifade etti. Eşitliğin sadece başörtüsü kullanan ve kullanmayan kadınlar arasındaki bir mesele olarak görülemeyeceğini söyleyen Aytaç “Pekala sarık takan veya cüppe giyen erkekler niye korunmuyor diye de sorabiliriz. Yahut yeşil parka veya kırmızı atkı takan insanlarla ilgili özel düzenlemeler niye gündeme gelmiyor sorusunu ortaya atabiliriz. Aynı eleştiri evlilik kurumunun açıkça tanımlanmasına da getirilmelidir. İhtiyaç duyduğumuz şeyin insan haklarıyla bağdaşmayan, anayasa karşıtı bu gibi düzenlemeler olduğunu sanmıyorum. Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey zaten güçlü toplumsal temeli olan bu türden ön yargılara ve ayrımcılık uygulamalarına maruz kalan grupları koruyacak uygulamalardır. Bu değişiklik önerilerinin yaptığıysa ayrımcılığı anayasal bir güvenceye kavuşturmanın ötesine geçememektedir” dedi.

‘SİYASİ BİR AÇIK ARTTIRMANIN KONUSU OLDU’

Millet İttifakında ve altılı masada yer alan İYİ Parti ve Gelecek Partisinden AKP’nin anayasa teklifine ilişkin gelen olumlu açıklamaları da yorumlayan Aytaç “Anayasa değişikliğiyle ilgili tartışmanın başlangıcı, Türkiye’nin haklar ve özgürlükler rejiminin ihtiyaç duyduğu değişim ihtiyacından çok önümüzdeki seçim sürecine dair stratejik ve taktik hesapların bu meselede daha belirleyici olduğunu gösteriyor. Millet İttifakı bileşenlerinden olan İYİ Parti ve Gelecek Partisinin açıklamalarını esas olarak bu çerçevede anlamak gerekir. Ülke tarihinde birçok kere şahit olduğumuz üzere, insan hakları ve özgürlükleri bir kez daha siyasi bir açık artırmanın konusu haline gelmiştir. Siyasetin içine sıkıştığı bu kısır döngüde kimse bu açık artırmanın dışında kalmayı göze alamıyor” dedi. “İşin bir diğer boyutuysa ittifak karşıtı siyasetle ilgili olabilir diye düşünüyorum” diyen Aytaç “Millet İttifakı, değişik ideolojik angajmanları olan ve temelde başkanlık sistemine ve Erdoğan yönetimine karşıt olmakta birleşmiş olan güçlerin birlikteliğini temsil ediyor. İktidar bloku bu ittifakı hedef alan benzer bir karşıt stratejiyi İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili tartışmalar sırasında belirgin bir şekilde uygulamıştı. O dönem muhalif blokun içinde LGBTİ+ bireyler, aile birliktelikleri gibi konularda, özellikle İslami kesimlerden yükselen bazı memnuniyetsizlikler gündeme gelmişti. Şimdi yine aynı kartı oynayarak böylesi bir çatlağı derinleştirmeyi, Millet İttifakının elastikiyetini test etmeyi hedefliyor gibiler. Bu da muhalefet içinden gelen bu gibi tepkilerin kaynağını daha rahat anlamamızı sağlıyor. Zira söz ettiğimiz iki parti de bu bakımdan benzer ideolojik angajmanları olan oluşumlar. Nitekim “atılı masa”nın bu konuda ortak bir tepki geliştiremediği, daha doğrusu geliştiremeyeceği de açıkça görülüyor. Önümüzdeki dönemde iktidar blokundan muhalefet bileşenlerinin tutumunu, kurdukları birliğin dayanaklılığını test eden bu türden başka girişimler de bekleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

‘TUZAKLARIN EN BÜYÜĞÜ ŞİMDİ KARŞIMIZDA’

“Elbette insanın kendisi için kurulan bir tuzaktan kurtulmak istemesinden daha doğal bir şey yok. Ama ya izlediğiniz kurtuluş yolu sizi sadece böylesi bir “tuzak” içine sürükleyecek başka bir yolsa, o zaman ne olacak?​” diye soran Aytaç, “Daha somut bir örnek için milletvekilli dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili tartışmayı hatırlatmak isterim. O zaman Kılıçdaroğlu değişikliğe olumlu destek veren CHP’nin tavrını benzer gerekçelerle savunmuştu: “Eğer hayır deseydik, bu değişiklikle beraber başkanlık sistemine geçiş için referanduma gidilecekti.” Peki sonuç ne oldu? Taktik gerekçelerle siyasetin otoriterleşmesine verilen destek muhalefetin kriminalize edilmesinin önünü açmakla kalmadı, bir başka referandumla başkanlık sistemine geçilmesine de engel olamadı. Şimdiki durumun da buna benzememesi için çok iyi düşünmek gerekiyor. Esasında bu çok etkili bir manipülasyon tekniği olarak da değerlendirilebilir. Her tuzakta bir kapan bir de avı tuzağa çekecek bir yem vardır. Asıl başarı o yemi alırken kapana kısılmamaktır. Yoksa bir tuzaktan kurtulmak adına başka bir tuzağa koşmayı kurtuluş gibi görmeye, kötünün iyisine razı olmaya mecbur kalırsınız. Önemli olan tuzağın ötesine geçebilecek siyasi esnekliği ve kabiliyeti sergileyebilmektir. İnsan hakları ve özgürlüklerinin böylesi kısa vadeli taktik hesapların konusu haline gelmesi aslında tuzakların en büyüğüdür. Çünkü uzun vadede her toplumsal kesim bundan büyük zarar görecektir” dedi.

 

ÖNCEKİ HABER

TİP Genel Başkanı Baş: Başörtüsüne yönelik Anayasa değişikliği teklifine 'hayır' diyoruz

SONRAKİ HABER

Gökkuşağı bayrağı paylaşan Gazeteci Semra Çelebi'ye dava açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa