Luseyl serabı: ‘En iyisi’ olan kazandı
Arjantin, Emiliano Martinez’in nefis penaltı sihirbazlığıyla 3. kez Dünya Kupası şampiyonu oldu. 150 dakikalık ‘Luseyl Serabı’nda hak eden ve “en iyi”ye sahip olan kazandı.
Fotoğraf: Erçin Ertürk/AA
Mithat Fabian SÖZMEN
Bundan sadece 12 yıl önce büyük oranda çölden ibaret olan, 45 milyar dolarlık altyapı harcaması, dev bir stadyum, yapay takımadalar ve lüks rezidanslarla bugünkü hâline kavuşan (kim bilir kaç işçi öldü) Luseyl’de Dünya Kupası tarihinin en heyecanlı final maçlarından birini izledik. Arjantin’in turnuvada büyüdükçe büyüyen teknik direktörü Lionel Scaloni, müthiş bir takımdaşlık ruhuyla oynayan oyuncularına bu kez de Angel Di Maria hamlesiyle taktik avantaj sağladı. İlk yarıda hem penaltı yaptıran hem de gol atan 34’lük solak, Arjantin’i 2-0 öne geçirdi. 64’te oyundan çıkana kadar Arjantin sahanın tartışmasız hakimiydi. Hatta bu hakimiyeti, Fransa’nın Muani’nin vuramadığı kafayla ilk şut girişimini yaptığı 68. dakikaya kadar uzatabiliriz. 70’te Kylian Mbappe, ilk kez solda topla buluşup içeriye kat etti ve istediği pozisyonu buldu ancak topu auta attı. Arjantin hâlâ oyuna hakimdi ama daha önce Suudi Arabistan, Avustralya ve Hollanda müsabakalarında gördüğümüz şey bir kez daha oldu. Fransa ilk ciddi pozisyonunda penaltı kazandı, golü attı ve Arjantin hızlı çözülmelerinden birini daha yaşadı. Mbappe’nin 81’de attığı gol ve aynı dakikalarda sahaya yansıyan Fransa üstünlüğü büyük oranda iki takımın arasındaki fizik/atletizm farkının bir tezahürüydü. Belki de Dünya Kupası tarihinin en tek taraflı 70 dakikasının ardından Fransa, Almanya’nın 1954’teki “Bern Mucizesi”ni tekrarlayıp 2-0’dan gelip finali kazanan ilk takım olacaktı.
HERKESİN AKLINDAKİ SENARYO…
Ancak bu turnuvada psikolojik olarak da ne kadar güçlü olduğunu kanıtlayan Arjantin, bir sınavdan daha başarıyla çıktı. Aradaki fizik farkına rağmen oyun üstünlüğünü yine ele aldılar. Herkesin aklına 1986 Arjantin-Almanya finalinin senaryosu geldiğinde Lautaro Martinez, “Pardon beyler, ben Burruchaga değilim” diyerek fırsatları cömertçe harcadı. Neyse ki o vardı. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz ve doğrudur, başlıktaki “En iyi” göndermesi de onun sıklıkla kendini içinde bulduğu tartışmaya bir atıf. Açıkçası Lionel Messi’nin “tarihin en iyisi” olup olmadığı benim pek umurumda değil. Bence her dönemi farklı değerlendirmek lazım. Ancak Messi’nin kendi döneminin en parlak dehası olduğu konusunda pek bir şüphem yok. 35 yaşında çıktığı bu finalde maç boyunca bireysel olarak kontrolü hep elinde tuttu, hep en doğru pası verdi, en doğru oyunu kurdu, en doğru vuruşu yaptı. Maçı 3-2’ye getirdiğinde de penaltı atışlarında da böyleydi bu. Neticede Kylian Mbappe, kendisine Dünya Kupası gol krallığını getiren, finaller tarihinin ikinci hat-trick’ini tamamladı ancak kenarda Scaloni, sahada Messi ve gönüllerde Maradona’nın liderliğinde müthiş bir direnç ve dirayet ortaya koyan Arjantin, Emiliano Martinez’in nefis penaltı sihirbazlığıyla 3. kez Dünya Kupası şampiyonu oldu. 150 dakikalık ‘Luseyl Serabı’nda hak eden ve “en iyi”ye sahip olan kazandı.
TURNUVANIN TAKTİK KARNESİ
Geçmişte Dünya Kupası, futbolun yenilikçi taktiklerinin görücüye çıktığı bir numaralı platformdu. Ancak artık öyle değil, daha doğrusu öyle olmasına gerek yok. Artık bir taktiksel inovasyonun keşfedilmesi, analiz edilmesi 1 hafta sürüyor. Birkaç hafta içinde de ona karşı yeni taktikler üretilebiliyor. Bu bakımdan Katar 2022, “yenilikler” turnuvası değildi. Ancak hücumda daha yetenekli, daha güçlü olan takımların disiplinli, boşluk bırakmayan savunmalar karşısında zorlandığını, turnuva şartları içinde “geçiş”lerin hücum verimliliğinde topa sahip olmaya dayanan anlayışları geride bıraktığına tanıklık ettik. Bu, sürprizlerin sayısını artırdı.
HÜZÜNLÜ VEDALAR, EN İYİ ÇIKIŞ YAPANLAR
Katar 2022 pek çok şeyle birlikte Lionel Messi, Cristiano Ronaldo, Luka Modriç, Robert Lewandowski, Manuel Neuer, Luis Suarez, Karim Benzema, Sergio Busquets, Thiago Silva, Olivier Giroud gibi yıldızların “son dans”ı oldu. (Neymar’ı 2026’da da izleriz bence) Ancak geleceğe heyecanlı bakmamızı sağlayan, ilk Dünya Kupası’nı oynayan genç yeteneklerin sayısı da az değildi. Jamal Musiala, Jude Bellingham, Vinicius Jr., Gonçalo Ramos, Aurelien Tchouameni, Bukayo Saka, Phil Foden, Gavi, Pedri, Jules Kounde, Enzo Fernandez, Julian Alvarez, Achraf Hakimi, Josko Gvardiol bunlar arasında öne çıkan isimlerdi.