"Irkçılık ve göçmen karşıtlığı sorununun çözümü için birbirimizi anlamamız gerekiyor"
For Sama (Sema İçin) belgeselinin Suriyeli kadın yönetmen Waad Al-Kateab "Irkçılık ve göçmen karşıtlığının çözümü için önce birbirimizi anlamamız gerekiyor." dedi.
Fotoğraf; Arife Karakum/AA
Suriye'de 2012-2016 yılları arasında Halep'te halkın mücadelesini anlatan For Sama (Sema İçin) belgeselini hazırlayan yönetmen ve aktivist Waad Al-Kateab, "Irkçılık ve göçmen karşıtlığının çözümü için önce birbirimizi anlamamız gerekiyor." dedi.
Anadolu Ajansı’ndan Enes Taha Ersen’e konuşan Waad Al-Kateab For Sama belgeselini, ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyelilere karşı ayrımcı tutumu ve bununla mücadelelerini anlattı.
“EN BAŞTA BİRBİRİMİZİ ANLAMAMIZ GEREKİYOR”
Waad Al-Kateab, Halep kuşatması sırasında dünyaya gelen kızı Sema'ya "sevgi mektubu" olarak adlandırdığı For Sama belgeselinde, 2012-2016 yılları arasında yaşadıklarını kızına anlattığını aktararak yapımıyla ilgili şu bilgileri verdi: "Herkese sorumluluk düşüyor. Devletler, hastaneler, okullar, sivil toplum kuruluşları herkes sorumluluk almak zorunda. Irkçılık, ayrımcılık, göçmen karşıtlığı meselelerinin çözümü sadece bir yerde bitmiyor. En başta birbirimizi anlamamız gerekiyor. Bunun için birbirimizi anlamayı, dinlemeyi sağlayacak projelere ihtiyaç var. Ben bunu kızım Sama için yaptım, başkaları da farklı projeler ortaya koymalı."
“SAVAŞ ORTASINDA ÇEKİM YAPTIĞIM İÇİN BANA ‘DELİ KADIN’ DİYORLARDI”
Al-Kateab, 18 yaşında üniversitede okumak için gittiği Halep'te dördüncü sınıfa geçtiğinde kendini iç savaşın ortasında bulduğunu aktararak, yıllarca kamerasıyla yaptığı 500 saatlik çekimlerin belgesele dönüştüğünü anlattı.
Savaş ortasında çekim yaptığı için kendisine "deli kadın" dendiğini dile getiren Al-Kateab, şöyle devam etti: "İnsanlar benim hakkımda birçok şey söyledi. Kendimi suçlu hissettiğim de oldu çünkü insanlar bir şeyler yaşıyor ve ben sürekli çekim yapıyorum. Belgeseli tamamlayacağımı hiç düşünmüyordum. Hatta çoğu zaman öleceğimi düşünüyordum. Çekimlerimi, yüzlerce fotoğraf ve görüntü gibi arşivde kalır sanıyordum. Bu kadar büyük etkileşim olacağını tahmin etmemiştim. Tek yaptığım şey sürekli çekmek ve devam etmekti. Sonucu ne olursa olsun, insanlara yaşananları gösterebilmek için uğraştım."
"BU İNSANLAR BOMBALARDAN KAÇABİLMEK İÇİN GELDİLER"
Al-Kateab, yabancı düşmanlığının, empati duygusunun gelişmesiyle azalacağını belirterek, insanların birbirlerini anlamalarını sağlayacak çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
Suriyelilerle ilgili yanlış bilgilerin basın ve sosyal medya üzerinden yayıldığını kaydeden Al-Kateab, dezenformasyonun Türk ve Suriye toplumu arasında entegrasyon sorunu oluşturduğuna dikkati çekti.
Eşi ve çocuklarıyla Londra'da yaşayan Al-Kateab, göçmen karşıtlığı yapanların, meselenin esasını görmezden geldiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: "Sorunun kaynağı yerine, sorun olarak görülen şeye odaklanıyoruz. 'Mülteciler geldi ve biz onları sevmiyoruz' Tamam ama neden bu insanlar kendi ülkelerini bırakıp başka ülkelere gitmek zorunda kaldılar? Bu insanlar Beşşar Esad zulmünden canlarını kurtarmak, bombalardan kaçabilmek için geldiler. Esad çoktan gitmiş olsaydı, ben bugün Londra'da yaşamak durumunda kalmayacaktım. Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar da çoktan evlerine dönmüş olacaktı."
“SURİYE’DEKİ DURUM HALA SURİYELİLERİN EVE DÖNÜŞÜ İÇİN UYGUN DEĞİL”
Ülkesindeki durumun hala Suriyelilerin evlerine geri dönüşü için uygun olmadığına işaret eden Al-Kateab, sözlerini şöyle sürdürdü: "Suriyeliler çok büyük travmalar yaşadı ve hayatlarının her anında bu travmaları taşıyorlar. Bugün buradan konuşması çok kolay fakat onlara söyleyebileceğim tek şey ellerinden gelenin en iyisini yapmaları. Çalışmaksa çalışmak, üniversiteye gitmekse üniversiteye gitmek, bir şeyler üretmekse bir şeyler üretmek. Hayatta kalmak zorundayız. Herkes çok büyük mücadele veriyor. Yalnızca üretken olmak ve yılmadan devam etmek gerekiyor." (HABER MERKEZİ)