22 Aralık 2022 00:46

Bir Olay: 2023'ün gelişi | Bir Kavram: Yılbaşı

Takvim ile insan arasındaki ilişki diyalektik bir ilişkidir. Takvim de toplumsal bir unsur hâlini aldığında insanların düşünce ve imgelerini etkiler.

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

BİR OLAY: 2023’ün gelişi

Dünya genelinde pandeminin son tedbirleri, aşı tartışmalarının devamı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve pandemi kısıtlamaları ile Rusya’nın işgali boyunca yaşanan ekonomik sıkışmanın sonuçlarının patronlar ve devlet eliyle halkın üzerine yıkılmaya çalışıldığı, Türkiye özelinde ise bunlara ek olarak artan enflasyon ve yoksullaşmanın üzerine yolsuzluk ve hukuksuzluk ağlarının daha belirgince gözlenip ortaya döküldüğü bir yılı geride bırakıyoruz. Bu şekilde arkamızda bıraktığımız yılın son gününe doğru yaklaşırken, akıllarda yeni yıla dair umut ve kararlar şekillenirken yılbaşı etkinlikleri ve kutlamaları da hızla gündeme girmeye başladı. 2022’deki son sayımızın bu sayfasında, biz de “yılbaşı” kavramı üzerinden toplumsal zamanın inşasını ele alıyoruz.

 

BİR KAVRAM: Yılbaşı

Dünyanın en yaygın kullanılan takvimi olan Miladi takvime göre 31 Aralık yılın son günüyken takiben gelen 1 Ocak yılın ilk günüdür. Bu iki günü birbirine bağlayan gece, başta Hristiyanlık dininin inançları ve ritüelleri olmak üzere birçok farklı kültürel ve sosyal sebeple çok geniş bir dünya nüfusunun kutlama yaptığı ya da kutlama organizasyonlarına katıldığı bir gecedir. Farklı takvimlerde doğal olarak yılbaşı farklı zamanlara denk düşmektedir. Roma İmparatoru Sezar’ın döneminde kabul edilen ve Papa 18. Gregoryus döneminde Clavius’a yaptırılan Miladi takvimin yanı sıra İslam dininin Ay’ın hareketlerini temel aldığı ve Müslümanların göç hareketini başlangıç aldığı Hicri takvim ya da Yahudiler tarafından kabul edilen İbrani takvimin yılbaşı Roş Haşanah birbirlerinden farklı yılbaşılarına sahiptir. Ayrıca farklı takvimler yalnızca dinî inançlar çevresinde şekillenmemiştir. Örneğin, Celali takvimine göre baharın gelişi olan Nevruz yeni yılın ilk günü olarak sayılır ve Ortadoğu coğrafyasında birçok halk tarafından bayram olarak kutlanır. Anlaşıldığı üzere, toplumsal zaman astronomik hareketlerin hesaplanmasının ötesinde kültürel ögelere de dayanır ve belli bir topluma zaman çerçevesinde değerler yükler. Bu da toplumsal zamanın verili bir unsur, hesaplanabilir bir hakikat olmaktan ziyade inşa edilmiş bir toplumsal element olduğunun göstergesidir. Zamanın dilimlere bölünmesi birçok toplumda gözlemlenebilir. Zamana dair ortak bir dile sahip olmak ve ortak toplumsal faaliyetlerin organizasyonunu kolaylaştırmak için bu yöntem işlevseldir. Toplumlarda fiziki olarak somut olan bu zamanın toplumsal soyutlanması olan bu işleme kültürel ögelerini atfetmişlerdir. Ne var ki bu değerler daima metafizik unsurlara dayanmamıştır. Örneğin, Güneydoğu Asya’daki Khasi kabilesi her gün kurulan sekiz farklı pazardan ötürü sekiz günlük haftaya sahipti*. Aynı örüntü gün içi zaman organizasyonlarında da gözlemlenebilir. Fransa’nın kuzeyindeki Aire-sur-la-Lys kentinde 15. asırda baskın olan tekstil endüstrisinden ötürü halk saat planlamasını fabrikanın çalışma saatine göre yapmış, hatta tüccarların saati kilise saatinin yerine geçmiştir**.

TAKVİMİN DİYALEKTİĞİ

Takvim ile insan arasındaki ilişki her süreçte olduğu gibi diyalektik bir ilişkidir. Yalnızca insanların yaşamları, kültürel yapıları takvimi etkilemez ancak takvim de toplumsal bir unsur hâlini aldığında insanların düşünce ve imgelerini etkiler. Örneğin yılbaşı, insanların yalnızca zamansal bir planlamanın devri olarak algıladıkları alelade bir gün ya da gece değildir. Yeni bir “başlangıç” olarak radikal kararlara, iyimser dileklere, çeşitli beklentilere konu olabilir. İnşa edilen takvim, insanların algılarını ve beklentilerini de inşa ederek toplumsal diyalektiğin güzel bir örneğini sunar. Buna karşın, bu ilişkide son tahlilde modern toplumsal ilişkinin örtülü bir itirafıdır. Toplumsal yaşamın nihaî belirleyici etkeni*** olan ekonomik biçim ve ilişkiler, bu beklentilere, planlara da yansırlar. Örneğin, toplumsal yaşamı bizzat üreten kitlelerin örgütlü meclislerde toplumsal yaşama dair hayata geçirilecek yeni kararları tartışarak oylayıp yürürlüğe sokmak yerine dileklerde ve umutlarda bulunması veya yeni yılda hangi üründen ne kadar üretileceğini ve çalışma saatlerini tartışıp oylamak yerine ürettiği metalara ulaşmaya dair hayaller kurması, onların toplumsal yaşamın yönetiminden soyutlandıklarının, sadece yaşadıkları hayata değil, yaşayacakları hayata da yabancılaştıklarının bir örneğidir. Yılbaşı kutlamalarının ve hatta yer yer dileklerinin bile kişinin sevdiklerinden ziyade bir meta gösterisine dönüşmesi, bu bakımdan bir tesadüf değildir. 1 Ocak artık İsa’nın doğumu ya da yeni yılın başlangıcı değildir sadece; indirimlerdir, zincir marketlerin yılbaşı sepetleridir, markaların halkla ilişkiler ve reklam sürecidir. Kapitalizmin her şeyi metalaştırma eğilimi, takvimi de işgal etmiştir.

İYİ YILLAR!

Buna rağmen insanların bir araya gelip böyle kutlamalarda bulunması toplumsal bütünlük ve bağlılık açısından işlevseldir. Bu yılbaşı kararınız, yeni yılda kitleler olarak gelecek yılbaşlarında dilek ve umutlarda bulunmanın ötesine geçeceğimiz yılların inşası için mücadele etmek olsun, yılbaşı dileğinize gerek kalmasın.

ÖNCEKİ HABER

Özgürlük tek başına değil yan yan kazanılır

SONRAKİ HABER

“Hem kurak hem karanlık”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa