Bir kadro ilanına kaç skandal sığar?
Bilim üretmek ve nitelikli bir eğitim vermek için akademik yapının özgür ve bağımsız olması gerekiyor, bu da ancak akademiye gölge düşüren YÖK’ün kaldırılmasıyla mümkün olabilir.
Batuhan ENGİNER
İTÜ
Geçtiğimiz hafta Gazeteci Fırat Fıstık’ın paylaşımlarıyla gündeme gelen, İstanbul Teknik Üniversitesinin Bilgisayar ve Bilişim Fakültesindeki araştırma görevlisi alımlarında TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un oğlunun da adının geçtiğine dair iddialar, İTÜ’den ve diğer üniversitelerden binlerce öğrencinin tepkisini çekti.
24 Ekim’de Bilgisayar ve Bilişim Fakültesine araștırma görevlisi alınacağına dair bir ilan açılmıș, bu ilana bașvuranlardan biri ise Mustafa Șentop’un oğlu Mehmet Selahaddin Şentop olmuş. 6 Aralık’ta ise alım ilanı açıklama getirilmeksizin ve sonuçlar açıklanmaksızın iptal ediliyor, hemen ardından Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı ve BBF Dekanı istifa ediyor. Eğitim-Sen’in hazırladığı rapora göre bu yaşananların nedeni Selahaddin Şentop’un değil de başka bir adayın sınavı kazanması. İTÜ’nün kamuyla paylaștığı açıklamada ise sınav iptaline sebep olarak sınavda soruların ve cevapların tutanak altına alınmaması gösteriliyor, nasıl oluyorsa aynı cümle içerisinde hem jürinin cevap kağıtlarını okumadığı hem de cevap kağıtlarını okuyan jürilerin yetersiz olduğu ifade ediliyor. İTÜ’nün yaptığı açıklama, çelişkili ifadeler barındırması ve Bölüm Başkanı ile Dekanın istifalarının yarattığı soru işaretlerini gidermemesiyle dikkat çekiyor.
İTÜ ATTIĞI ADIMLARLA SORU İŞARETLERİNİ BÜYÜTÜYOR
Fırat Fıstık’ın bir öğretim görevlisinden aktardığına göre șüpheli olayların sebebi, komisyon üyelerinin görevi sırasında bir baskın yapılarak cevap kağıtlarının toplanması ve güvenlik tarafından prosedürü tamamlanmamıș sınav belgelerine el konulması yoluyla Selahaddin Șentop’un kazanamayacağı düșünülen sınavda kasıtlı bir usulsüzlük yaratılması. Fırat Fıstık, Bölüm Başkanı ve Dekanın istifalarının sebebini de bu baskı atmosferiyle açıklıyor. Bütün bu iddialardan sonra İTÜ, Selahaddin Șentop’un danıșman hocasını Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı atayarak tartıșmaya yeni bir soluk da kazandırıyor.
Bu sürecin nasıl sonuçlandığını zamanla göreceğiz fakat ateș olmayan yerden duman çıkmaz, bu gibi iddiaların varlığı dahi okulumuzun adını kirletmektedir. Nitekim bu durum İstanbul Teknik Üniversitesine özgü değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki sayısız üniversitede bugüne dek birçok skandal yașadık. Bütün üniversitelerin sorunu aslında ortak: Demokratik ve özerk bir zeminde bulunmamak. Bilim üretmek ve nitelikli bir eğitim vermek için akademik yapının özgür ve bağımsız olması; bölüm başkanlarının, dekanların, rektörlerin atanmak yerine seçimlerle belirlenmeleri gerekiyor. Bu da ancak Türkiye’deki bütün üniversitelere gölge düşüren YÖK’ün kaldırılmasıyla mümkün. Siyasi iktidarın üniversitelere ve kampüslere, yani öğrencilerin yaşam alanlarına müdahale etmesinin bir aracı olan ve hocalarımızı, tıpkı Boğaziçi’nde olduğu gibi, bir gecede işten atma hakkına sahip olan YÖK, özerk ve demokratik üniversiteyi öldürerek bizim nitelikli eğitim ve insanca yașama taleplerimizi de öldürüyor. Özgür bilim ve özgür bir kampüs için derhal özerk ve demokratik üniversite talebi etrafında birleșmeliyiz.