Asgari ücretlinin çocuğu sıbyan mekteplerine mahkum
12 yaşında çırak olarak girdiği tekstil atölyelerinde 27 yıldır çalıyor Sevgi... Bugün makineci olarak çalışan Sevgi asgari ücret civarında bir ücret alıyor.
Fotoğraf:Evrensel
Murat UYSAL
İstanbul
Sevgi 39 yaşında. 12 yaşında çırak olarak girdiği tekstil atölyelerinde 27 yıldır çalıyor. Bugün makineci olarak çalışan Sevgi asgari ücret civarında bir ücret alıyor. İstanbul Küçükçekmece’deki 2 artı 1 evinde oğluyla beraber yaşıyor. Çoğunlukla İkitelli’deki küçük atölyelerde çalışıyor Sevgi. Büyük fabrikalara girip çalışamayacağından değil, çocuğuna bakacak kimse olmadığından daha yakındaki küçük atölyeleri tercih ediyor. Zamanında Esenyurt’ta, Haramidere’de, Kıraç’ta büyük tekstil firmalarında daha iyi ücretlere daha güvenceli işlerde çalıştığı da olmuş. 3 sene süren bu dönemde Sevgi çocuğunu sıbyan mekteplerine göndermek zorunda kalmış.
"ÇALIŞTIĞIM İÇİN GÖNDERMEK ZORUNDAYDIM"
İkitelli’de yaygın olan tabelalı, tabelasız bu mektepler çalışan kadınlar için mahallede kreş yerine koyuluyor. Kreşten çok daha ucuz olan bu sıbyan mektepleri kadınlar çalışırken çocuklarını bırakabilecekleri alanlara dönüşüyor. Sevgi de komşularından öğrenmiş bu mektepleri. Kendisi 3 sene İkitelli’den uzakta büyük firmalarda çalışırken oğlunu bu mekteplere bırakmış. Alevi olmaları, oğlunun bu mekteplerde öğretilenleri ilk defa duyacak öğrenecek olması, bu sebeplerle oğlunun dışlanacağı korkusu Sevgi’yi tedirgin etse de o dönem buna mecbur olduğunu söylüyor:
“Sabah evden çıkarken mektebe veriyordum çocuğu akşam 20.00’de alıyordum. Çünkü kimse yoktu bakacak kimse yoktu. 3 yaşından okula başlayıncaya dek gitti. Arap alfabesi öğretiliyordu, dua ezberletiliyordu. Eve geliyordu, kendisinden seccade ve takke istediklerini söylüyordu. Yok deyip gönderiyordum, bu kadar içine girmesini istemiyordum. Dua ezberlemediği, istenilen gereçleri getirmediği için karanlık oda cezası ile cezalandırdıklarını duydum. Ben de bir gün kendisiyle gittim. Oğlumu dışlamamaları için Alevi olduğumu söylemedim ama evimizde böyle şeyler olmadığını anlattım. Onlar ‘O zaman oğlunuzu getirmeyin’ diyemiyordu, ben de çalıştığım için göndermek zorundaydım...”
"SİGORTASIZ GÜVENCESİZ 7 SENE"
Sevgi, oğlu okul yaşına gelince onu sıbyan mekteplerinden almış ancak oğlu okula başlayınca da uzaklardaki büyük tekstil firmalarında çalışmaya devam etmesi mümkün olmamış. Dönmüş İkitelli’deki merdiven altı, küçük atölyelere. Birinde üç ay öbüründe beş. En uzunu 1 sene süren işlere girip çıkmış. Şimdi de öyle bir atölyede çalıyor. Uzun süre sigortasız, günlükçü olarak çalışmış olmanın acısını duyuyor Sevgi:
“İlk ay çalışıyorsun veriyor paranı, ikinci ay geciktiriyor, üçüncü ay hiç alamıyorsun. Tekstil berbat bir meslek ama en azından mesleğimiz var. Bence çaycılık, temizlikçilik yapmak yerine tekstilde bir mesleğinin olması önemli bir şey. Makineciyim diyorsun öyle giriyorsun öyle para istiyorsun. Soran oluyor, 39 yaşındasın emekliliğe az kalmıştır diye aklım günlükçü olarak çalıştığım yıllara gidiyor. 7 sene haybeye, sigortasız kenara bir şey koymadan git gel. Daha yeni yeni sigortalı çalışmaya başladım. Günlükçülere sigorta yapmadıkları için sigortayı da yevmiyeye yansıtıyorlar. Haliyle daha yüksek para alıyorsun. Günlükçü olarak çalışmak özellikle göçmenler için cazip geliyor. Bir güvence beklemiyorlar. O zamanlar ben de beklemiyordum...”
"HAKKIM VERİLİYOR OLSA BEN DE BİR ŞEYLERE SAHİP OLURDUM"
Sevgi makineci olarak çalıştığı atölyede en çok makinelerin üzerindeki sayaçlardan şikayet ediyor. Sayaçlar parça çıkardıkça dönüyor. Gün sonunda sayaçlar kontrol ediliyor, bin parçanın altına düşmemeye çalışıyor Sevgi ama her gün böyle olmuyor. Çıkan az parça işçilere baskı, mobbing olarak dönüyor. Sevgi bu atölyede makineci olduğundan 7 bin 500 liraya çalışıyor. Asgari ücrete, asgari ücretin altındaki ücretlere çalışanların olduğunu da söylüyor. Çırakların asgari ücreti dahi göremediğini anlatıyor. Sevgi evde iki kişi yaşamalarına rağmen bu ücretle geçinemediklerini söylüyor: “Asgari ücretin 10-12 bin liradan aşağı olmaması gerekiyordu. 7 sene günlükçü çalıştığım atölyenin patronu kendisine 2 tane ev aldı altına araba çekti. Ben bu 7 senede hiçbir şeye sahip olamadım. Hakkım veriliyor olsa ben de bir şeylere sahip oldurdum değil mi? Bu patronun bizden çaldıkları, bir de devletin çaldıkları var. Bizden vergiler alınıyor her yerde her şeyde vergi var. O paralar kasalara gidiyor ama işçiye gelmiyor...”
"EK İŞ YAPAN, MESAİYE KALAN, GÜNLÜK İŞE GİDEN"
Asgari ücretin 10-12 bin lira civarında olması gerektiğini savunan Sevgi hesabı, “Asgari ücret 10-12 bin lira olursa benim ücretim 2-3 bin lira fazlası olur” diye kuruyor. Kendisi gibi birçok işçinin de asgari ücreti, üzerine koyacaklarıyla beraber hesapladığını anlatıyor. Ek iş yapanlardan, fazla mesaiye kalanlardan, düzenli çalıştığı atölyenin izin günlerinde günlükçü olarak çalışanlardan bahsediyor. “Asgari ücret, işçi ve ailesinin ekonomik ve sosyal hayatlarını iyi şekilde yaşayabilmelerini sağlayacak kadar olmalıdır” diye tanımlanıyor. Yoksulluk sınırının altındaki ücretlerle geçinemeyen işçiler, markette pazarda en temel ihtiyaçlarından; ek işlerle, fazla mesailer ve uzun çalışma saatleriyle hayatlarından kısıyor. Sevgi ile çok da fazla kısmadan bir asgari yaşam hesap yapıyoruz. Kirası, faturası, market harcaması okul masrafı… Hepsini dahil edip bir ücret çıkarmaya çalıyoruz. Hesabın sonunda Sevgi’nin 10-12 bin lirası da çok düşük kalıyor.
İŞÇİNİN EN TEMEL İHTİYAÇLARININ ASGARİ HESABI 15 BİNİ AŞIYOR
“Ben eski kiracıyım ama bu eve sıfırdan biri girmeye çalışsa, bir işçi çıkıp İkitelli’de giriş kat 2 artı 1 orta halli bir ev tutmaya çalışsa en az 5 bin lira kira verecek. Geçen ay 15 gün bile yakmadım 600 lira doğal gaz faturası geldi. Bu ay binden aşağı geleceğini düşünmüyorum. Elektrik, su, telefon hepsini katınca 700 lira da öyle. Çocuk okula gidiyor sadece servis parası 900 lira, harçlığı, ihtiyaçları en az 2 bin lira da çocuğa gidiyor. Benim bir çocuğum var 2-3 çocuğum olduğunu düşünemiyorum bile. Daha markete girmedik, hiç girmeyelim zaten. Biz iki kişi olduğumuz için haftada bir kahvaltılık alıyoruz. Her şeyi gram gram alıyorum, bir iki kahvaltıya yetecek malzeme. Geçen hafta bunlar 300 lira tuttu. Zaten toplu market alışverişi yapamıyoruz, parça parça o gün ne bittiyse ondan az az. Bir ayda en az 2 bin de markete gidiyor. Pazar ise marketten daha pahalı. Çocuk var meyve almaya çalışıyorum, iki haftada bir gittiğim pazarda 300 lira harcıyorum.”
Sevgi ile yaptığımız bu asgari harcama dahi 15 bin lirayı geçiyor. Bu harcamanın içerisinde; giyim, sosyal-kültürel aktiviteler, sağlık, tatil, birikim gibi hesaplar yok. Asgari ücretli en temel ihtiyaçlarını karşılamak için dahi ekstra çalışmaya, mesaiye, ek işe mecbur kalıyor.