Meghan ve Harry: ‘Sempatik’ emperyalizm ikonları
Kyra Mengeş, “Meghan ve Harry” belgeseline dair yazdı.
Görsel 'Meghan ve Harry' belgeselinin afşinden alınmıştır.
Kyra MENGEŞ
Geçtiğimiz günlerde İngiltere kraliyet ailesini takip edenlerin iple çektiği “Meghan ve Harry” belgeseli Netflix’te yayıma girdi. Meghan Markle ve Harry Windsor çifti, tanışma hikayelerinden başlayarak kraliyet ailesindeki görevlerinden ayrılmalarına kadarki süreci anlatıyor. Açılış ekranında kendi kurdukları hayır vakfı olan Archewell’in yapımcı olduğu doğrudan göze batan bu seriye belgesel demek haksızlık olur. Daha çok kendilerinin sorup kendilerinin yanıtladıkları bir halkla ilişkiler malzemesi demek çok daha doğru olacaktır.
2018 yılında evlenen Amerikalı Oyuncu Meghan Markle ile İngiliz Prensi Harry, 2020’de yaptıkları bir duyuru ile kraliyet ailesinde yer alan resmi görevlerinden çekildiklerini duyurmuşlardı. Bu ayrılıktan sonra medyada kendi temsilleri için attıkları ilk adım Oprah Winfrey’nin programına çıkmak olmuş ve orada da kraliyetteki ırkçı yaklaşımlar, kurumun dayatmaları ile ilgili detayları paylaşarak gündem yaratacak açıklamalarda bulunmuşlardı. Ardından Netflix ile büyük bir anlaşma aşamasında oldukları öğrenilmişti. İddialara göre Netflix ile yapılan bu yapım anlaşması 100-150 milyon dolar arasında.
HASSAS KONULAR
İki parça halinde yayımlanan dizide toplamda altı bölümlük bir röportaj serisi izliyoruz. Harry ve Meghan’ın varlık içindeki hayatlarını gösterip bu hayatın kesinlikle muhteşem olmadığı yönünde izleyiciyi ikna etmeye çalışan bu seri, çift ile yapılan röportajların odağında ilerliyor. Onların yorum yapmayı tercih etmediği hassas konularda ise araya birkaç bilirkişi yorumu sokuşturulmuş durumda. Hangi hassas konular mı? Mesela Milletler Topluluğu, mesela ırkçılık, mesela İngiltere’nin sömürge sistemi…
Serinin büyük çoğunluğunda Netflix belgesellerinin klasikleşmiş üslubu haline gelen büyük bir aşk hikayesi pazarlaması ile vakit geçiriyoruz. İzleyicinin yüksek sempatisini kazanma hırsıyla çiftin arkadaşlarının da yorumlarıyla “muhteşem” uyumlarını, “Bu dünyaya birlikte olmak için gelmiş olmalarını” dinlerken yoruluyoruz. Duygusal müzikler eşliğinde yaşadıkları her şeye rağmen aşkın kazandığını, bu olurken de asıl olanın yine halk olmadığını görüyoruz.
Fakat çiftin yüksek yoğunluklu övülen özelliklerinde bir hayli sıkıntılı çelişkiler yer alıyor. Sanki Milletler Topluluğu diye bir sömürge düzenini temsil eden bir yapının içinde dünyaya gelmemiş gibi davranmayı tercih eden Harry’nin Afrika’da çocuklar için yaptığı iyilikleri dinliyoruz. Afrika’ya giderek siyahi çocuklara yardım eden klasik, “koca kalpli beyazlar” meselesi çat diye karşımıza çıkıyor.
Geçmişte “Güneş batmayan imparatorluk” sıfatıyla Britanya sömürgesi olan ülkelerin bir araya gelmesinden oluşan Milletler Topluluğu günümüzde artık ortak hak ve adaleti bulmak için bir araya gelen bir grup gibi lanse edilse de geçmişte ele bulaşan kanı silmek çok da kolay değil. Kısaca, sömürgeci nitelendirmesini modern bir pozisyona soktuğu bir tanımlama olan bu toplulukta her ne kadar bağımsızlık ön planda dense de hâlâ 16 ülkenin monarkı Kral Charles kabul ediliyor. Zaten seride de Milletler Topluluğu hakkında herhangi bir yorum yapmaktan çekinen Harry yerine tarihçilerin yorumlarını dinliyoruz. Milletler Topluluğu ile ilgili bir yorum yapmamak ama gidip Afrikalı çocuklarla oyun oynamak bu yüzden de çok iyi kalpli kabul edilmek sorunsalı karşımıza çıkıyor.
‘NAZİ HARRY’ MANŞETLERİNE NE CEVAP VERİYOR?
Meghan gibi melez ırka sahip birisinin ilk defa İngiltere kraliyet ailesine girmiş olması kraliyette “ilerleme” olarak kabul edilen bir adım. Olaya Meghan ile tanıştığında taht sırasında altıncı sırada olan Harry’nin zaten halihazırda gözden çıkarılması üzerinden bakmayı da tercih edebiliriz. Meghan’ın kraliyet ailesine melez bir ırkla dahil olması bir ilerleme olarak gösterilirken aslında bu sadece taht şansı neredeyse hiç kalmamış olan Harry aracılığı ile “modernleştiklerini” göstermeye çalıştıkları bir proje olabilir mi? Günün sonunda kurallar gereği evlilik için kraliçeden izin alınması gerekiyor, bu evliliği şimdinin kralı Charles ya da Prens William talep etseydi sonucu ne olacaktı? Öte yandan Harry, Milletler Topluluğu’nun geleceğinin Meghan gibi melez ırka sahip birisinin kurtarabileceğini söyleyerek konuyu iyice farklı bir noktaya çekiyor.
Seride Harry’nin şu ana kadar İngiltere basınına yansımış olan hikayeleri kısmen de olsa ele alınıyor.
2005 senesinde katıldığı bir partide Nazi subayı üniforması giymesi ile haberlere “Nazi Harry” başlıklarıyla çıkan Prens Harry bu konuyla ilgili çok büyük bir hata yaptığını anlatıyor. O dönem yirmi yaşında olan Harry’nin cehaletinin kurbanı olduğu temalı birkaç sözden sonra sahne yerini Afganistan’da nasıl da kahramanca savaştığına bırakıyor. Afganistan savaşında ülkesini savunduğu için izleyicinin onunla gurur duyması bekleniyor. Savaşa katıldığı dönemki röportajlarında “Can kurtarmak için can almaya hazır” olan Harry’nin vatansever bir asker olarak övülmesi bekleniyor.
Program boyunca kraliyet ve basının sözsüz anlaşmaları üzerinden doğan maniple edilmiş manşetler konusunda Meghan ve Harry’ye hak verecek bile olsak altı bölümün sonunda tek taraflı, kimi zaman sempati uyandıran ama çoğunlukla yapay bir tat kalıyor geriye.
Tüm bunlar olurken Meghan ve Harry’nin halen Sussex Dükü ve Sussex Düşesi unvanlarını bırakmadıklarını hatırlatalım.
Özetle Harry ve Meghan “çok iyi ebeveynler”, “çok iyi kalpli insanlar”, “çok sosyal sorumlu vatandaşlar”, Eski Kraliçe Elizabeth “çok tatlı bir kadın” hatta bir babaanne, Kral Charles da “çok tatlı”, çünkü düğünlerinde orkestrayı o ayarladı.
Peki bu hikayenin kötüsü kim?
Sistematik zorbalığın, koca bir emperyalizm tarihinin, köhnemiş bir kurumun gerçek hikayesini anlatmıyor bu seri.
Görünen o ki, monarşiyi pembe dizi olarak göstermeye devam etme sürecinde, bu seri yeni bir bölümden ibaret.