Prof. Dr. Levent Köker: Laiklik karşıtı, ayrımcı yasa reddedilmeli
Kamu Hukukçusu Prof. Dr. Levent Köker , AKP ve MHP'nin teklifindeki başörtüsü ve dini inanç vurgusunun hem ayrımcı hem de laikliğe aykırı olduğuna dikkat çekti.
Fotoğraf: Fatih Kurt/AA
Birkan BULUT
Ankara
AKP ve MHP’nin başörtüsü önünde engel olmadığını söylemesine rağmen bu konuda anayasa değişikliği teklifinde bulunmasının ardından gözler muhalefetin tutumunda. CHP henüz karar vermezken, 6’lı masada “Referandumsuz kabul edip, kurtulalım” tutumu hakim. HDP referandum ve tüm anayasanın değişmesi gerektiği gerekçesiyle sıcak bakmıyor. Gazetemize konuşan Kamu Hukukçusu Prof. Dr. Levent Köker ise başörtüsü ve dini inanç vurgusunun hem ayrımcı hem de laikliğe aykırı olduğuna dikkat çekti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne ilişkin yasa teklifini reddeden AKP ve MHP’nin anayasa değişikliği teklifini sunmasına muhalefetin nasıl bir cevap vereceği merakla bekleniyor. Kılıçdaroğlu’nun konuyu her yönüyle inceleyeceklerini belirterek hukukçulardan rapor istediğini açıklamasının ardından gözler parti yönetiminde yapılacak son değerlendirmede. Partinin hukukçu kadroları çalışmayı tamamladıktan sonra açıklama yapacaklarını belirtirken, milletvekilleri de konuya ilişkin görüşlerini dile getirmek için alınacak son kararı bekliyor.
ALTILI MASA TEKLİFİ 5 OCAK’TA GÖRÜŞECEK
İyi Partide başörtüsü konusunun CHP tarafından bu şekilde gündeme getirilmesi eleştiriliyor, ancak teklifin Meclise sunulması nedeniyle alınacak tutum masaya yatırıldı. İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, Genel İdare Kurulunda teklif metninde bazı düzeltmeler yapılması ve kabul edilmesi yönünde bir eğilim olduğunu açıkladı. Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ise teklife destek verirken, referanduma götürülmemesi için 400’ün üzerinde oyla kabul edilmesini savunuyor. CHP’nin tutumu henüz netleşmediği için 6’lı masada şimdilik “referanduma gitmeden evet” tutumu hakim. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 400’ün üzerinde oyla kabul edilse de teklifi referanduma götüreceği endişesi tüm partilerin ortak görüşü. Konunun 5 Ocak’ta altılı masada değerlendirilmesi bekleniyor.
HDP ise temel hak ve özgürlüklerin referandum konusu yapılamayacağı, iktidarın seçim kampanyasını bunun üzerine oturtmak istemesi ve Anayasa’nın tümünün demokratikleşmesi gerektiği gerekçeleriyle teklife sıcak bakmıyor.
KIYAFET TERCİHİ SADECE DİNİ İNANCA BAĞLANIYOR
Teklifin detaylarını ise Kamu Hukukçusu Prof. Dr. Levent Köker ile konuştuk. Anayasa değişikliği teklifinin ilk maddesinin başörtüsü serbestliğine hukuki statü kazandırmayı amaçladığını belirten Köker, “Bu madde iki fıkradan oluşuyor. Birinci fıkraya göre, ‘Temel hak ve özgürlüklerin kullanılması ile kamu ve özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz.’ Bu ifade ilk bakışta yadırganmayabilir ve uzun yıllar hukuka aykırı bir biçimde kadın kıyafetlerine müdahale edilmesinden doğan mağduriyetlerin bir daha yaşanmaması için bir tepki niteliğinde anlaşılabilir. Bununla birlikte, her hukuk kuralı gibi geçmişe değil, geleceğe dönük bir düzenleme olduğundan ve kadınların başlarının örtülü veya açık olmasına bağlı olarak bir ayrım ortaya koymasıyla bir ayrımcılık zemini oluşturabileceğinden ötürü sakıncalıdır. Bunun yerine, önerilen metinde ‘Hiç kimsenin kılık ve kıyafeti ile ilgili bir şarta bağlanamaz’ denilmiş olması yeterli olurdu” dedi. İkinci fıkraya ise hiç gerek olmadığını ve burada “dini inanç sebebiyle” ifadesinin daha önce de Anayasa Mahkemesi kararlarıyla tespit edilmiş olduğu üzere laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğunu kaydeden Köker, AİHM’nin de benimsediği bu görüşe göre, Anayasa ve yasalarda “dini inanç sebebiyle” yapılan düzenlemelere yer verilmesi hem laiklik ilkesine, hem bu ilkenin koruma altına aldığı özgürlükler düzenine bütünüyle ters düştüğünü vurguladı. Ayrıca bu fıkrada iki defa “Dini inanç sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafet nedeniyle” ibaresi kullanıldığına dikkat çeken Köker, “Buna göre, sadece başını örtmek değil, kadının kıyafet tercih etme özgürlüğü de ‘dini inanç sebebi’ne bağlanmakta, dini inanç sebebine bağlı olmayan kıyafetler açıkça Anayasa’nın ve dolayısıyla hukuk düzeninin korumasından mahrum edilmek istenmektedir. Bu, Anayasa’ya da, insan haklarına da, kadın haklarına da, hukukun evrensel ilkelerine de açıkça aykırı, ayrımcı ve baskıcı bir rejime zemin oluşturabilecek kadar tehditkar bir öneridir” diye konuştu.
FARKLI CİNSEL YÖNELİMLER SAPKIN İLAN EDİLİYOR
Teklifin ikinci maddesinde evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulabileceği hakkındaki düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğunun, teklifin gerekçesinde izah edildiğini belirten Köker, şöyle devam etti: “Buradaki gerekçe, son derece öznel ve ideolojik öğeler içermenin yanı sıra, toplumun belirli bir kesimini dışlayıcı, düşmanlaştırıcı ve apaçık ‘nefret söylemi’ niteliğinde olan ifadelerle doludur. Aile, Türk Medenî Kanunu’na göre, kadın ve erkek arasında yapılan bir sözleşme niteliğinde olan evlenme ile kurulur. Hal böyleyken, farklı cinsel yönelim sahibi birey ve grupları ‘sapkın’ ilan ederek nefret söylemlerinin ve hatta nefret suçlarının hedefi haline getirmeye hizmet edebilecek gerekçelerle böyle bir Anayasa maddesi formüle etmenin amacı, bu teklifi yazanların kendi siyasi ideolojilerini tüm topluma empoze etmeye kalkışmalarının ötesinde, hukuki bir değer taşımamaktadır. Teklifin bu maddesi gerekçesiyle birlikte reddedilmelidir.”
REFERANDUM İKİ SEBEPLE YERSİZ
Teklifin bu haliyle ve bir bütün olarak TBMM’den geçip, zorunlu veya Cumhurbaşkanı tarafından ihtiyari olarak halk oylamasına sunulmasının iki sebeple son derece yersiz olacağını anlatan Köker, şöyle konuştu: “Birinci sebep, teklifin düzenlemeye çalıştığı konular, Anayasa’nın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmında yer alan konulardır. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili konuların halk oylamasında oluşacak çoğunluk-azınlık tercihlerine göre düzenlenmesi kabul edilemez. Bu konuda asıl olan, hukukun evrensel ilkeleri ile Türkiye Cumhuriyeti’ni de bağlayan uluslararası insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, ekonomik, siyasi ve kültürel haklar sözleşmeleri gibi hukuk kurallarıdır. İkinci sebep ise, bu teklifle insanların kılık kıyafet ve cinsel yaşamlarıyla ilgili olarak, devletin baskıcı bir düzen kurmasına izin verici, bir diğer deyişle mevcut otoriter rejimin totaliterliğe dönüşmesine yönelik bir anayasal zemin oluşturulmak istenmektedir. Bu da, halk oylaması konusu olamayacak bir konudur. Yani, halka gidip, ‘Totaliter rejim getiriyoruz, ister misiniz?’ diye nasıl sorulamazsa, bu anayasa değişikliği de halk oylamasına konu edilemez, edilmemelidir.”