25 Aralık 2022 03:36

Almanak | 2022 biterken işçi hareketi: Daha kararlı, daha inisiyatifli

2022’nin alameti farikası fiili grevler oldu. Geleceğe umut ve direnç taşıyan, mücadeleyle dolu bir yıl olarak geride kaldı. 2023 ise şimdiden 2022’yi aşacak görünüyor.

Farplas işçileri | Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel

Paylaş

Şengül KARADAĞ

2022 yılı çeşitli sektörlerden işçilerin grev ve direniş dalgasıyla açılmıştı; kapanışa ise Cumhurbaşkanının yasağını tanımayan metal işçilerinin grevi imza attı. 

2016’daki darbe girişiminden bu yana grev ve eylemlerin sayısı her yıl bir önceki yılı aşan bir seyir izledi. Türkiye işçi sınıfı bir anlamda “sürekli bir eylem hali içinde” bulunuyor. Çünkü içinde bulundukları koşullar, sendikal bilinci zayıf, sınıf bilinci geri kesimleri de kapsayacak biçimde, işçi ve emekçileri safları sıklaştırmaya zorluyor.

Bununla birlikte ekonomik krizin pandemiyle daha da ağırlaşan sonuçları karşısında işçi hareketi genel bir direniş hattı oluşturamadı. Şimdilik hak temelli ve fabrika merkezli olarak mücadelesini sürdürüyor. Fakat bu mücadeleler yer yer sendikal bürokrasiyi zorlayan biçimlere de bürünerek ilerliyor. Bir bakıma işçi hareketi bir “biriktirme süreci” içinden geçiyor. 

BÜROKRASİNİN FOTOĞRAFI

Hayat pahalılığı ve vergi yükü nedeniyle alım gücü sürekli düşen işçi ve emekçilerin, ulusal gelirden aldığı pay son 20 yılın en düşük oranına geriledi. Daha 2021 yılının ortalarından itibaren işçi, emekçi ve yoksul halk saflarından “Geçinemiyoruz” çığlığı yankılanmaya başlamıştı. Her yerden ek zam talepleri yükselirken, o sıralar MESS’le görüşmeleri süren metal işçileri de sendikalarına TİS taslağının revize edilmesi çağrısı yapıyordu. İşçilerin büyüyen hoşnutsuzluğunu yatıştırması gerektiğini çok iyi bilen Türk Metal yönetimi2 Ocak’ta Kocaeli’de büyük bir miting düzenledi.

Yaklaşık 100 bin metal işçisinin katıldığı ama seslerinin “Duyulmadığı” bu mitingden on gün sonra, asla unutulmayacak bir fotoğraf düştü önümüze. Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş genel başkanları, MESS başkanıyla yan yana, kameralara gülümseyerek imza atıyorlardı. Kapalı kapılar ardında MESS’le oturdukları masadan enflasyonun altında zam oranına imza atarak kalkmışlardı, hep birlikte! Türk Metal’in Başkanı Pevrul Kavlak’ın her sözleşmeden sonra dediği gibi ama bu kez gerçekten “Tarih yazdılar.”

Sendikal bürokrasi adına “tarihi” bir örnek de Genel-İş’te yaşandı. Düzenlediği ‘tüzük kurultayı’ ile İstanbul ve İzmir’de TİS sürecinde genel merkezi eleştiren 16 işçiyi sendikadan ihraç etti!

İŞÇİ DÜŞMANLIĞININ FOTOĞRAFI

MESS sözleşmesini kabul etmeyen Birleşik Metal-İş üyesi Çimsataş işçileri, “Niye daha fazla ürettiğim halde daha az ücret alıyorum?​” diyerek üretimi durdurdu. Sendika bütün gücüyle işçileri vazgeçirmeye çalıştı. Dayanışma için arayan sendikalara gelmemelerini söyleyen bir sendikacı düşünün! Devlet, uzlaştırmak için kaymakam, bastırmak için TOMA gönderdi sonra. İşçiler, polis zoruyla fabrikadan çıkarıldı. Bu direnişten akılda kalan veciz söz MESS’in avukatına aitti: “Bunlara bir toplu iğne başı dahi veremezsiniz. Yoksa Türkiye’de 243 fabrikanın olduğu metal sektöründe hayat durur.”

Gebze’de Birleşik Metal-İş’te örgütlendikleri için işten atılan ve direniş başlatan Farplas işçileri de devlet şiddetiyle en sert şekilde karşılaştı. Fabrikaya giren çevik kuvvetin biber gazlı, coplu saldırısında işçiler hastanelik oldu. Patron Tuncay Özilhan’ın villasının önünde eylem yapan Migros işçileri de darbedilerek gözaltına alındı. Gözaltı aracında kelepçeli elleriyle gözyaşlarını silen Migros işçisinin görüntüsü akıllara kazındı.

Patronun ve sendikal bürokrasinin gücünün yetmediği durumda tüm azametiyle devreye giren devlet, yargı, hukuk, kolluk tüm olanaklarını sermayenin hizmetine sundu. Polis barikatları, TOMA’larla girilen fabrikalar, yıkılan direniş çadırları, coplanarak gözaltına alınan işçiler, grev yasakları… Tek adam iktidarının işçi düşmanı yüzü 2022’de daha da aydınlandı!

DALGA DALGA GREV

Adı geçen direniş ve grevlerin her biri, 2022’ye damga vuran grev dalgasının parçalarıydı. Ocak-şubat aylarında metalden madene, tekstilden kuryelere, demir çelikten taşımacılığa 108 fabrika ve işyerinde grev yapıldı. Ağır çalışma koşulları, işten atmalar, hak gaspları, sendikalaşma gibi nedenleri de olmakla birlikte grev dalgasının ortak talebi ücretlerin yükseltilmesiydi.

Grevler birbirini etkiledi ama kopuk bir haldeydiler. Trendyol kuryelerinin direnişi kazanımla sonuçlanınca, Aras Kargo, Sürat, Hepsijet, Scotty, Yemek Sepeti peş peşe eyleme geçtiler, ama birleşmeye yönelmediler. Geçmişte Ünaldı, Başpınar gibi havza direnişlerini başarıyla gerçekleştiren Antep işçileri de bu kez birleş(e)medi ve zaten bu nedenle sonraki aylarda yaşanan kitlesel işten atmalara engel olamadılar. Bu bakımdan Aliağa Gemi Söküm işçilerinin, tek bir firmada başlayıp 22 firmaya genişleyen ve günler süren fiili grevi, ileri bir adım oldu. Ancak onlar da bu birliklerini sürdürmeyi başaramadılar ve parça parça yenildiler.

Grevler çoğunlukla sendikasız işyerlerinde yaşandı ama işçiler bütünüyle örgütsüz değildi; kendi aralarında ağlar kurarak, temsilciler seçerek hareketi koordine ettiler. Trendyol ve Divriği Çiftay madenleri gibi bazı yerlerde seçilmiş ‘işçi komiteleri’ işçileri temsilen patronlarla yazılı protokol bile yapabildiler. Birliklerini sağlayarak, ailelerini ve Divriği halkını da arkalarına alarak kazanan Çiftay maden işçileri, “İrademizin karşılık bulabildiğinin farkına vardık” diyorlardı.

Birbirlerinin eylemlerini takip eden işçiler arasında “Birlik olan ve mücadele eden kazanıyor” fikri yaygınlık kazandı. Grev dalgasının işçi sınıfı açısından en önemli kazanımı bu oldu.

HUZUR NEREDE?

Bu fikir, sendikalı işçi kesimlerini de etkiledi. Başını petrokimya işçilerinin çektiği eylemler, büyük patronların huzurunu kaçırdı!

28 Mayıs’ta işçi kıyımına karşı rafineriye kapanan TÜPRAŞ işçilerinin “Huzuru bozduğunu” söylüyordu Koç Holding. Huzur, Türkiye’nin en çok kâr eden şirketlerinden birinde işçileri en düşük maliyetle ve kuralsız bir biçimde çalıştırmaktı. Petrol-İş yönetimi kıyımı sessizlikle geçiştirmeye niyetliydi. Ama huzuru boyun eğmekte değil mücadelede gören işçiler, buna izin vermedi. “Sendika iş güvencemi de sağlayamayacaksa ne yapacak?​” diye soruyorlardı. Beş gün süren direniş, patronla görüşme bahanesiyle sendika tarafından bitirildi.

TPI Composite işçileri ise oyuna gelmedi. Aralarındaki birliği sağladılar, üretime yönelen bir eylem tarzını benimsediler ve inisiyatifi elden bırakmadılar. Başlattıkları direniş sendikanın geri çekme tutumuna, patronun baskısına ve devlet şiddetine rağmen kazanımla sonuçlandı. Kazanımlarını bir adım öteye taşımak amacıyla Petrol-İş şube yönetimine karşı liste çıkaran TPI işçileri, kongreyi de kazandılar.

Yine Petrol-İş üyesi Standard Profil işçilerinin ağustos ayındaki direnişleri birlik, mücadele ve dayanışma ile kazanıldı. AKP’nin ara buluculuk çabası, tehditleri, “Fabrika kapanır” blöfleri tutmadı. İşçilerin kaybedecek bir şeyleri yoktu, sendikacılara “Geri adım atarsanız fabrikaya gelmeyin” dediler. Kazandılar…

Yılın son haftalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmit’te kurulu Bekaert fabrikalarındaki grevi yasakladı. Birleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikada işçiler, yasağı tanımayarak greve çıktı. “İşçiler açsa patronlara huzur yok” diyen grevciler, Bekaert patronuna değil sadece TÜPRAŞ’taki Koç’a da ‘tek adam’a da mesaj verdiler.

UMUT VE DİRENÇLE YENİ YILA!

Sonuç olarak 2022’nin alameti farikası fiili grevler oldu diyebiliriz. Birliğini kuran, bürokrasiye teslim olmayan, dayanışmayı sağlayan işçi kesimleri her anlamda kazandı.

İşçi sınıfı, sendikal bürokrasiye karşı mücadelede biraz daha ilerledi. Tek adam iktidarının saldırılarının dozu artmasına rağmen eylemlerini daha da büyütebildi. Henüz umutsuzluk ve yalnızlık halinden, bireysel kurtuluş arayışlarından sıyrıldığı söylenemez elbette; ama bugünlerin tarihi yazılırken kazanımlarının yanında bunlar önemsiz kalacak… 2022 yılı, işçi sınıfı hareketinde geleceğe umut ve direnç taşıyan, mücadeleyle dolu bir yıl olarak geride kaldı.

2023 ise şimdiden 2022’yi aşacak görünüyor. Halihazırda tek tek fabrika bazında süren grev, direniş ve eylemlere kamu işçilerinin TİS’leri ve MESS grup sözleşmeleri de eklenecek. Asgari ücretin 8 bin 500 TL olarak açıklanması, şimdiden pek çok sektörde sayıları on binlerle ifade edilen işçilerin TİS’lerini anlamsız kıldı. Tepkilerin büyüyeceği, sendikal bürokrasiyi de çokça zorlayacak bir sürece giriliyor. Türk-İş’in Erdoğan’a rağmen asgari ücret masasından kalkması ve açıklanan rakamı yetersiz gördüğünü açıklaması, diğer etkenlerin yanında, bunun bir göstergesi.

İKİ YIL SONRA YENİDEN KİTLESEL 1 MAYIS!

1 Mayıs 2022, pandemi gerekçesiyle iki yıldır büyük kitleler halinde alanlara çıkamayan herkes için ferah bir nefes alma günüydü. “Böyle Gitmez, Birlikte Değiştireceğiz” şiarıyla 80 civarında merkezde alanlarda kutlandı. Yılın başındaki grev dalgası 1 Mayıs alanlarına örgütlü bir şekilde yansımadı. Sendikaların alana taşıdığı işçi sayısı da sınırlı kaldı. Buna rağmen, ülkenin içinde bulunduğu seçim atmosferinin de etkisiyle, son yılların en kitlesel ve yaygın 1 Mayıs’ı kutlandı.

GAZETECİLER DE GREVDEYDİ

Türkiye Gazeteciler Sendikasının BBC İstanbul Bürosunda 14 Ocak’ta başlattığı ve kazanımla sonuçlandırdığı grev, basın iş kolunda 13 yıl sonra bir ilkti. 

SENDİKALAŞMA MÜCADELESİ

Düşük ücrete, güvencesizliğe, ağır ve sağlıksız çalışma koşullarına, hak gasplarına karşı tek çareyi bir araya gelmekte gören işçiler, yıl boyunca onlarca fabrikada sendikalaşma mücadelesi verdi: Aryıldız, Lila Kağıt, Pas South, Kıraç Metal, Yasin Çakır Un Fabrikası, Marlboro, Betonstar, Lezita, Özgörkey, Vansan, Farplas, Pulver Kimya, Smart Solar, Barutçu Tekstil, Technomix (Bursa), Oppo, Sunny Atmaca Bilgisayar, Termokar, Asen Metal, Tüvtürk…

ÖNCEKİ HABER

Okullarda 1 öğün ücretsiz yemek için çalışma yürüten kadınlar: Biz kazandık, daha fazlasını da kazanabiliriz

SONRAKİ HABER

Kartonsan işçileri: Grevle kazanacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa