2023’te gençlik kötünün iyisine razı olmayacak!
Hayat pahalılığı; gününü okul yemekhanesinin saatlerine göre ayarlayan, okuyabilmek için çalışan, en büyük korkusu yıllar önce aldığı bilgisayarının başına bir şey gelmesi olan bir gençlik yarattı.
Fotoğraf: Evrensel
Hazan İLİK
Mutsuzluğun ve umutsuzluğun pik yaptığı, 2022’yi geride bıraktığımız bu günlerden bir dilek şişesi bırakalım 2023 yılına. Türkiye gençliğinin ardında bırakmak istediği sorunları, hayalini kurduğu geleceği, gerçekleşmesini istediği özlemleri yazalım içine.
9 TAKSİT HAYAT
2022, lise kantinlerinden üniversite yemekhanelerine, ev kiralarından faturalara, ders kitaplarına, hijyen ürünlerine (liste uzar gider) gelen zamlarla birleşen yoksulluğun yıkıcı etkilerinin hiç olmadığı kadar hissedildiği bir yıl oldu. Hayat pahalılığı; gününü okul yemekhanesinin saatlerine göre organize etmeye çalışan, aksi halde hazır noodle ile karnını doyurmak zorunda kalan, okumak için çalışan, en büyük korkusu yıllar önce aldığı bilgisayarının başına bir şey gelmesi olan, en iyi “yatırım hedef”i daha fazla zam gelmeden ihtiyaç duyduğu şeyleri kredi kartına 9 taksit ile edinmek olan bir üniversite gençliği yarattı. Türkiye gençliği yoksulluk, işsizlik ve güvencesizlikle boğuşurken MEB, eğitim hayatından neredeyse tümüyle kopardığı yüz binlerce lise öğrencisini “mesleki eğitim” kılıfıyla, imzaladığı protokollerle sermayenin kâr iştahını kabartan bir sömürü sisteminin ortasına attı.
KAMPÜSLER, SINIFLAR ZAPTURAPT ALTINDA
Günlük hayatın her anının dini referanslarla düzenlenmesi için atılan adımlarla, “Ailenin korunması” adı altında medeni haklar başta olmak üzere kadınların en temel yaşamsal haklarına ilişkin saldırılarla, LGBTİ’lere dönük sistematik nefret kampanyalarıyla iktidarın gayriresmi ortakları olan tarikat ve cemaatlere günbegün daha fazla söz hakkı tanındı. Gençler bu karanlığın içine itildi. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencisi Enes Kara’nın kaldığı tarikat yurdunda intihara sürüklenmesi, Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübünün açık hava gösteriminin LGBTİ içerikli olması gerekçesiyle engellenmesi, onlarca konser ve festivalin yasaklanması, Kabataş Erkek Lisesinin yurt yatakhanesinde lise dışından gelenlerin katılımıyla gerçekleştirildiği iddia edilen “dini sohbet”lerin öğrenciler tarafından protesto edilmesi sadece birer örnek.
Tek adam yönetiminin baskı ve yasakları arttı, üniversiteler de pas geçilmedi. Genelgelerle, kadrolaşmayla, tehdit ve cezalarla özellikle üniversite gençliğinin kampüs yaşamı zapturapt altına alınmaya çalışıldı. Üniversitede atanmış rektörün, lisede müdürün, atölyede patronun, ‘Astığım astık kestiğim kestik’ deyip her yerde kendini tek adam zannedenlerin en ufak hak ve özgürlüğü ayaklar altına aldığı bir atmosfer, gençlerde haksızlığa uğramışlık hissiyle beraber öfke ve umutsuzluğu büyüttü.
GÖRMEYE BAŞLAMAK…
Kolektivizmin, örgütlü hareket etmenin, kendi siyasetini icra etmenin henüz topyekün bir seçenek olarak sahnede yerini almadığı, başarı ve mutluluk gibi isteklerin yalnızca kişisel çabalara bağlı çıktılar olarak anlaşıldığı koşullarda bireysel umutsuzluk ve çaresizlik hissiyle psikolojik bozukluklar da atbaşı gitti. Gençliğin bir kesimi, gelecek tahayyülü kısıtlanmış, hayallerinin ufku bugünün buz gibi gerçekliğinde daraltılmış halde ehvenişere (“Yemekhane ücretsiz olmasın ama kaliteli olsun.”, “Millet İttifakı 4-4’lük değil ama şu iktidar bir gitsin.”, “KYK faizlerinin silinmesi iyi oldu ama tüm borçlar silinmez.”) ikna edilmiş gözüküyor. Elbette şimdilik. Çünkü kurtuluşun kendi eyleminde olduğunun bilincine varmış kimse, birbirinden hiç de farklı olmayan iki kötü seçenekten birini tercih etmekten, “buna da şükür” demekten fazlasına sahip. Türkiye gençliğinin 2023 yılından diledikleri de ancak kötünün iyisine razı olmayıp en iyisi için kendi siyaset araçlarıyla bir yanındakiyle birlikte mücadele ettiğinde gerçekleşecek.
2022’nin değil belki ama son dönemin çok okunanlarından Saramago’nun Körlük romanından alıntıyla bitirelim: “Bedenimiz de örgütlü bir sistemdir, örgütlü kaldığı sürece ayakta kalıyor. Ölüm ise örgütsüzlüğün sonucundan başka bir şey değil. Bir körler toplumu yaşamını sürdürebilmek için nasıl örgütlenebilir, örgütlenmek yeter. Örgütlenmek bir bakıma görmeye başlamak demektir.”