28 Aralık 2022 03:45

Eflatun Zamanlar

Tacim Çiçek, Neriman Ağaoğlu’nun Eflatun Zamanlar kitabına dair yazdı.

Görsel: Kitap kapağı

Paylaş

Tacim ÇİÇEK

“Bilinen bir gerçeği yineleyerek yazıma başlamak isterim. Öykü/hikaye gerçekten bir öykünme değildir. Edebiyatın öteki dallarıyla öyle veya böyle bir yakınlığı, bir bağı olsa bile bana göre de şiirin bir tür gölgesidir. Bu bakımdan öykü, şiirin yolunda yürümeyi ve kendini var etmeyi benimsemiş, özümsemiş özgün bir dil alanıdır. İyi bir öykünün/hikayenin nasıl olması gerektiği konusunda birçok tanım yapmak olası fakat öykünün/hikayenin ne olduğuna dair bir fikir birliğine varmak olanaksız ne yazık ki. Bir metnin canlılık ve sahicilik duygusu (Ki unutmayalım kısa ya da uzun aslında her öykü bir metindir.) yani okuru saran şey, dilin kurguyla iç içe olmasıdır. Çünkü bu ikisi öykünün olmazsa olmazıdır. İlki bize dil şöleni/lezzeti sunar, öteki de metni sonuna kadar ilgiyle elden bırakmamamızı sağlar. Bilinmelidir ki öykü/hikaye yazan hiçbir kimse, iyi ve gerekli bir amaç olan hikaye anlatma uğruna dil bayrağını asla yere düşürmez; düşüremez de. Düşüren ya da iyi bir hikaye bile olsa kötü bir dile (anlatım/üslup) heba eden kişi, iyi bir öykücü/hikayeci değildir.” Böyle yazmıştım hikaye üzerine olan bir yazımda. (Geride Yazılan Kaldı, 2021 Doğu Y.)

DİL VE KURGU

Çoğu hikayeci, hikayede başka başka şeyleri önemseyebilir ya da öne çıkarabilir. Önemsenen veya öne çıkarılan şey dil, kurgu, konu, teknik, biçem, mekan, mekansızlık, kişiler, hikayenin gerçekliklerle örtüşüp örtüşmemesi vs. olabilir. Bunların hepsi de hikayenin olmazsa olmazlarıdır kuşkusuz. Fakat ben daha çok hikaye dilini ve kurgusunu önemsediğimi belirtmek isterim. Dil ve kurgu hikaye açısından vazgeçilmez iki ögedir. Biri bize, kolay ve tadına vara vara hikayeyi okutur, öteki de sonuna kadar ilgimizi canlı tutar. Okur, sonuçta kârlı çıkar, dünyasına, hikaye dünyasından zenginliklerle döner. İster yaşanmışlıklardan, ister gözlerimizden isterse tümüyle hayalden oluşsun yazar/hikayeci işin inceliklerini biliyorsa dış-konuların tümünden kendi iç-konularını oluşturabilir. Çünkü kimi yazar kendi kişisel hayat hikayesinden ve birlikte oldukları ya da hikayelerini iyi bildikleri kişilerinkinden yola çıkarak hikaye ve roman yazabilir. Bu doğal. Ya da kurguladıkları iç-konular kimi okur tarafından onların gerçek hikayeleri, yaşamları da sanılabilir. Eflatun Zamanlar’ın Yazarı Neriman Ağaoğlu’nun en azından kitabında paylaştığı öz yaşamı ile tematik olan on hikaye kişilerinin yaşam öyküleri paralellik gösteriyor. Belli ki yazar, sendikal mücadele ve hemşirelik yaptığı dönemlerden tanıdığı kişilerin kendisiyle de ortak olan hayat hikayelerini ana izlek alarak oluşturmuş. Yani özel ve kişisel olan anılar toplamını on hikâyede birkaç kişinin etrafında kurgulamış. Özen gösterip bunu kişisel olmaktan çıkarıp hikayeleştirmiş. Yani dış-konulardan soğurarak kendi iç-konularını oluşturabilmiş. Maalesef bunu çoğu yazar adayı ve de sözde yazar yapamıyor. Bunu derken Ağaoğlu’nun yeni yetme ve soyunduğu alan için yetersiz ve yeteneksiz demiyorum; aksine edebiyata, yazmaya sevdalı biri. İlk şiiri İnsancıl dergisinde 1996’da yayımlanmış. İlk öyküsü de 2003’te Kum’da… Lacivert öykü şiir dergisi yayın kurulunda yer almış. Kitap tanıtım yazıları, denemeleri ve hikayeleri birçok edebiyat dergisinde yayımlanmış.  Mesleğiyle ilgili sendikalarda kadın çalışmalarında görev almış. Ve Z. Saral ile birlikte de Edebiyatımızda Kadın Yazarlar Sözlüğü’nü hazırlamış. (Phoenix y. Ank./2013) 

HER TÜRLÜ ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ AĞIRDIR

Eflatun Zamanlar’da (eylül 2022, Şey Kitap/ İzmir) yer alan Arkası Yarın, Uzun Bir Yolculuğu, Uzun Selvi Sokak, Sevdalı Bir Yıldız, Ağrı Eşiği, Kırk İkindi, Yeniden, Başka Hayatlar, Bir Dönüş Yolculuğu ve Füsün dediğim gibi tematik ve birbirinin ardılı hikayeler. Hepi topu altmış sayfalık kitabın hikaye adlarını ara bölümlerin başlıkları olarak da sayabilirsiniz. Çünkü yazar, bir hikayeden diğerine geçişte araya kısa mektuplar koymuş kurgusu gereği. Bir dönem yedikleri içtikleri bile ayrı gitmeyen iki cesur kadının yani Zeynep ile Nurten’in birbirine yazdıkları mektuplardır ve ikisinin tanıdıkları diğer kadın ve erkeklerin ortak hayat hikayeleri de mektuplardan sonra başlar… Ortak hayat hikayelerinin ana karakterleri kadınlar: Zeynep, Nurten, Yıldız, Füsun, Selma, Aysel ve diğerleridir… Yoldaşlar, dostlar, sevgililer, anneler, babalar da Ulaş, Ali ve diğerleri... Hayatları, sevdaları, tutkuları, mücadeleleri anlatılanlar tanışıktırlar. Öğrencilik yıllarındaki kaynaşmalardan, mücadelelerden, örgütlenmelerden başlayan birliktelikleri, yaşamları ve mücadeleleri sonraları hayatın farklı yerlere ve sevdalara savurmasıyla son bulur. Bu insanlar en çok da kendileri olabilmeyi öyle kalabilmeyi içselleştirmiş ve bunun olması için de gerekenin özgürlükleri olduğunu anlarlar. Oysa her türlü özgürlüğün bedeli ağırdır. Onlar da bu ağır yükü omuzlanırlar.

Yazarın, ister gerçekliklerden soğurmuş olması isterse baştan sona kurgulamış olması hiç de önemli değil, çünkü sahicilik duygusu öyle baskın ki kapılıp gidiyorsunuz hikayelere. Her şeyden önce, ufak tefek hatalara rağmen berrak ve pürüzsüz olan dili sarıp sarmalıyor…  Ardından hikayelerin kurgusu giriyor devreye ve sizi kendi atmosferine çekiyor. Ve biçimsel birkaç yanlış dışında söylenebilecek tek kusur: Özne çoğul olunca yüklemin de çoğul yapılmış olması… Oysa dil bilgisi açısından bu doğru da olsa söyleniş ve okunuş bakımından doğru gelmiyor bana da Fakir Baykurt gibi maalesef… Çünkü özneler çoğul olabilir ama onların yapıp ettiğini anlatan anlatıcıdan dinliyoruz olup biteni…

Eflatun Zamanlar, okuyana sadece keyif vermeyecek hikaye kahramanlarının kişisel ya da ortak hayat hikayelerinde benzer yaşanmışlıklarını da anımsatacak diye düşünüyorum…

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Bakan Bozdağ’a Roboski sorusu: 11 yıldır neden tek bir fail yargılanmadı?

SONRAKİ HABER

Emine Şenyaşar hakkında 2 ayrı soruşturma daha açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa