Roboskî Katliamı'nın 11. yılı: "Bizi ancak sorumluların yargılanması rahatlatır"
Roboskî’de acı 11’inci yılında. 34 kişinin öldüğü katliamda kardeşini kaybeden Narin “Yüz yıl da geçse, bin yıl da geçse içimiz soğumayacak, unutmayacağız” diyor.
Fotoğraf: MA
Meltem AKYOL
Diyarbakır
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî’de savaş uçaklarının bombardımanı sonucu çoğu çocuk 34 kişinin ölümünün üzerinden tam 11 yıl geçti. Adaletin uğramadığı Roboskî hâlâ kor gibi. Bir kez daha yakınlarını anacak aileler acılarının bir nebze hafiflemesi için adalet bekliyor. Katliamda kardeşini kaybeden Narin şöyle sesleniyor: “Adalet yerini bulmadığı gibi Roboskî ailelerinden yargılanmayan kimse kalmadı. Köyde bitmeyen bir yas var. Bizi sadece sorumluların hakim karşısına çıkması rahatlatır.”
ROBOSKÎ HÂLÂ KANIYOR
Tarihler 28 Aralık 2011’i gösteriyordu. Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî’de yaşayan 38 köylü, 17’si çocuktu, öğle saatlerinde sınırı geçmek için yola çıktı. Kimi sigara, mazot, kimi şeker ya da pirinç, çay alacak sonra da geri dönüp bunları satacaklardı. Yeni de değildi, burada yaşayanlar uzun yıllardır yaşamlarını kaçakçılıkla geçiriyorlardı. Başka çare de yoktu. Bunu bölgedeki karakolların tamamı da biliyordu. Öyle çok para da değildi, kişi başı en fazla 150 lira kazanıyorlardı. O akşam döndüklerinde sınırın kapatıldığını gördüler. Bir süre sonra önlerine aydınlatma ve tahrip mermileri atıldı. İki gruba ayrılıp beklemeye başladılar, ‘Çatışma vardır, bitince açarlar’ diyorlardı. Öyle ya karakol biliyordu gittiklerini. Öyle olmadı. 21.39 ila 22.24 saatleri arasında, iki uçaktan üzerlerine 4 bomba bırakıldı. Bombardıman sonucunda 34 kişi yaşamını yitirdi.
Akşamdan sabaha kadar hiçbir haber merkezi katliamı duyurmadı. Ertesi gün öğle saatlerinde, herkes duyduğunda bile haber yapmadı merkez medya. Ta ki Genelkurmay Başkanlığının resmi duyurusuna kadar.
O dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan ilk açıklamasında, “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum” dedi. Sonraki açıklaması daha sertti: “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat... İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar.”
Bu sözler soruşturmanın akıbeti açısından ipuçları veriyordu: Diyarbakır Başsavcılığı, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderdi. Ocak 2014’te askeri savcı ordunun suçu olmadığına ve yargılanmayacağına hükmetti. Anayasa Mahkemesi davayı "Evraklar geç gönderildi" diyerek reddetti. AİHM de "iç hukuk yolları tüketilmediği" gerekçesiyle başvuruyu kabul edilemez buldu.
Sonuçta aradan geçen 11 yılda bütün soruşturmalar kapatıldı. Ailelerin adalet talepleri yanıtsız kaldı, protestolar bastırıldı, dernekleri kapatıldı.
Roboskî Katliamı adaletsizliğin karanlık dehlizlerinde kaybolurken, bombardımanda yaşamını yitirenlerin parçalanmış cesetlerinin battaniyelere sarılı halde katırlarla taşınması hiç unutulmadı.
ADEM’İN GENÇLİĞİNİ, HAYALLERİNİ ÇALDILAR
Katliamda hayatını kaybedenlerden biri 19 yaşındaki Adem Ant’tı. Sözlüydü, evlenmek için para biriktiriyordu. Şimdi 30’unda olacaktı, olmadı, hayalini kurduğu kızla evlenemedi.
Ablası Narin anlatıyor: “Onu çok özlüyorum. Hani insanın içinde hep bir eksiklik kalıyor ya. Eksildik biz de. Hayalleri vardı, sözlüydü. En büyük hayali Garibe'siyle evlenmekti ya… Olmadı işte. Geçen sene evlendi sözlüsü. Başka birisiyle. Gözleri açık gitti. Hayalleri, geleceği, umudu… Hepsini çaldılar… Zaten biliyorsunuz adalet yerini bulmadı. Köyde hâlâ aynı şekilde yas var. Bitmeyen bir yas… Kendi evimden söyleyeyim. Annem hep ağlıyor, her hatırladığında, elbisesini gördüğünde, fotoğrafına baktığında… İsmini duyduğunda… Bir de olaydan sonra bir kardeşim oldu, adını verdik Adem’in. Bu bizim için gerçekten zor. Şimdi üçüncü sınıfa gidiyor, anısını yaşatmak istedik… İsmiyle hitap edemiyoruz Muhammed diyoruz… Bize bunu yaşattılar.”
Şöyle devam ediyor Narin: “Ailelerin gözünü boyamak veya susturmak için biliyorsunuz bir sürü şey yaptılar. İşte tazminattır, aileleri emekli yapmaktır. Roboskî ailelerine iyi davranıyoruz imajı veriyorlar. Kendi ailemden örnek vereyim. Anne-babamı sözde emekliye geçirmişler, aylık 400 TL veriyorlar, 400 TL. Maalesef annem de o parayı almak zorunda, çünkü diğer çocuklarını düşünmek zorunda. Diğerleri için bunu almak zorunda kalıyor. Geride kalanları düşünmek zorunda kalıyorsun. Yasımızı tamamlayamadan, acımızı dindiremeden geride kalanların derdine düştük biz…”
O TOKAT ROBOSKÎ’YEYDİ…
Katliamda 11 yakınını kaybeden HDP İstanbul İl Başkanı Ferhat Encu’ye atılan tokadı hatırlatıyor Narin: “O tokat aslında sadece Ferhat Encu’ye atılmış bir tokat değil. Bu Roboskî’ye hatta artık halka atılan bir tokat. Gerçekten çok öfkeliyiz. Hani bunu hiçbir şekilde hak etmedik. Bugün ben adalet talep ettiğim için, barış istediğim için defalarca yargılandım. Ama hani sadece ben değil bir sürü kişi yani Roboskî ailelerinden yargılanmayan kimse kalmadı. Umudumuzu çaldılar, Roboskî’de küçücük çocuklara bile sorsanız geleceğe dair hiçbir umutları yok. Zaten her türlü katlediliyoruz. Hem adalet yerini bulmuyor. En ufak bir şekilde zaten terörist muamelesi görüyoruz.”
“Yüz yıl da geçse, bin yıl da geçse, içimiz soğumayacak. Biz unutmayacağız, unutamıyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor” diyor Narin ve ekliyor: “Bizi ne rahatlatacak? Biliyoruz, gidenler geri gelmeyecek. Bizi sadece sorumluların hakim karşısına çıkması rahatlatır. Biz onları sanık kürsüsünde görmek istiyoruz. Ben oraya artık çıkmak istemiyorum. Sanık kürsüsünde olması gereken kişi ben değilim. Orada o emri verenler kimse, en alt seviyeden en üst seviyeye kadar, hepsi yargılanmalı.”