Kobane davası | Demirtaş: Tek delil Erdoğan’ın bizi suçlayan beyanları
Kobanê davasında tek delilin AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanları olduğunu belirten Selahattin Demirtaş, "Mahkemeniz bu kumpası 2023 seçimlerinde sürdürmeye çalışıyor ama başaramayacaklar" dedi.
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’de gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobane davasının 20’nci duruşmasının 8’inci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Halkların Demokratik Partisi (HDP) il ve ilçe örgütü üyeleri, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu avukatları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ve çok sayıda izleyici katıldı.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Duruşmada ilk olarak söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Anayasa’nın 83/1 maddesini anımsatarak, milletvekillerinin siyasi düşüncelerini tekrarlamak ve açığa çıkarmak noktasında dokunulmazlıkları dolayısıyla sorumlu tutulamayacağını ve bu düşüncelerinin beyan edilme yerinin Meclis ile sınırlı tutulamayacağını söyledi. HDP’lilerin siyasi faaliyetlerinin sorumsuzluk kapsamında ele alınması gerektiğini belirten Demirtaş, HDP’ye yönelik yargılamalarda bu hususun göz önüne alınmadığının altını çizerek, şunları söyledi: “AİHM, ‘Başvurucuların yargılamalarının tüm aşamalarında sorumsuzluk haklarını hatırlatmalarına ve itiraz etmelerine rağmen bunun göz önünde bulundurulmasını mahkememiz hayretle karşılıyor’ dedi. Yürüyüş, düşünceyi ifade etmenin bir yoludur. Böyle bir madde yokmuş gibi davranıyorsunuz. Oysa 83/1 maddesi ‘Sorumlu tutulamazlar’ diyor. Dava açma, ifade almaya çağırma gibi hiçbir faaliyet 83/1 maddesi gereğince yapılamaz. Dosyaya Meclis konuşmaları tutanakları geliyor. Ne mahkeme ne savcı bunları okuyup değerlendiriyor. Her tutuk gerekçesinde ve mütalaanızda ise açıklamalarımız tutuk gerekçesi yapılıyor. Meclis konuşmalarımız ve dışarda yürüttüğümüz siyasi faaliyetlerin uyumluluğuna baktınız mı? Hayır. Çünkü baktığınız takdirde sorumlu tutulamayacağız.”
"SAVCI ERDOĞAN’IN BEYANLARININ ALTINI DOLDURUYOR"
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz yorulmadık. Demiri çürütebildiniz, betonu çürütebildiniz, bizi çürütemediniz. Aleyhimizde olan dosyanın tek ve en güçlü delilini biz sunduk. Dosyada bu delilin altı doldurulmaya çalışılıyor. Dosyanın tek delili Recep Tayyip Erdoğan’ın bizi suçlayan beyanlarıdır. Erdoğan’ın açık tanık sıfatıyla bize yönelik suçlamalarıdır. Erdoğan elindeki medya ordusunu faaliyete soktu. Hakkımızda binlerce makale, milyonlarca tweet, binlerce televizyon programı yapıldı ve bizim bir çağrı yaparak kendi tabanımızdaki insanları katlettiğimiz olgusunu kendi tabanına oturttu. Bunun yalan olduğunu biliyorlar. ‘Sefamızın, rantımızın sürmesi için Kobane’deki bütün suçları bunların üstüne yıkmamız lazım’ diyorlar. Siz bu siyasi amacın altını doldurmaya çalışıyorsunuz. Aynı maddelerden mütalaa ve tutuk kararları veriliyor.
"HERKES HAZIRLIĞINI KUMPASA GÖRE YAPSIN"
Çok kritik bir siyasi aşamaya geldik. Biz, tek adam rejiminin inşası için tutuklandık. Bahçeli ve Erdoğan'ın hedefi buydu ve yaptılar. Buradan çırpınmamıza rağmen muhalefetin hataları yüzünden yaptılar. Muhalefetin hataları nedeniyle evet oyu çıktı. Halk evet demedi, sandığı koruyamadılar. OHAL ortamında referanduma gidilmemeliydi. O dönem partimizin bir kaç sözcüsü hariç kimse meydanlarda bizden söz etmiyordu. 12 milletvekili hapisteyken, Meclis’te anayasa oylaması yaptılar, referandum yaptılar. Siyasi bir saik, siyasi bir amaç, 2019 referandumu için tutuklandık. İdris Baluken ardından tahliye edildi. Hesap hepimizin tahliyesiydi. Bu sefer ise seçim nedeniyle İdris Baluken kanunsuz bir biçimde yeniden tutuklandı, bizim tahliyemiz de durduruldu. 2019 seçimleri beklenecek dendi ve HDP’ye baskı içerde, dışarda ve cezaevlerinde arttırılmaya devam etti. 2019 yılında Cumhurbaşkanı adayı gösterildim. Bu süreçte tahliye talebim reddedildi. 2018 seçimleri gayrimeşru bir seçimdir. Dışarıda olmam gereken bir seçim bensiz yapıldı. Bizi tasfiye edenler tasfiye oldular. Bu yüzden HDP dimdik ayakta. 2017 referandumunda HDP ve CHP’nin bilgisayar sistemi içerden çökertildi. Dünyanın bütün kıtalarında server kiraladık ve her tutanak genel merkezimizde ve kiraladığımız serverlara aktı. 2015 seçimlerinde tek bir oyumuz çalınamadı. 2017’de aynı gece HDP ve CHP’nin bilgisayar sistemleri durdu. İki parti de ıslak imza ile YSK verilerini o gece yapamadı. O yüzden herkes hazırlığını bu kumpaslara göre yapsın.
"KARAR İKTİDARA LAZIM"
Mahkemeniz bu kumpası 2023 seçimlerinde sürdürmeye çalışıyor ama başaramayacaklar. Diyarbakır Belediyesi’ne kayyum atanması kullanılarak İstanbul tehdit edildi. Soylu, Anayasa'nın verdiği yetkiyi gösterdi. Hadi oradan, Anayasa kumpas kur diye sana bir yetki vermedi. Şebnem Korur Fincancı ve TTB’ye ‘terör soruşturması’ açıldı. Dün saymanımız hakkında ceza çıkarıldı. Elimizdeki mütalaa bunlardan bağımsız değil, tam parçası. Siz bu komplonun küçük bir parçası olarak konumlandınız. Bu mütalaa ve duruşma sonrasında verilen ara kararlar iktidara lazım.”
"GEÇMİŞİMİZLE YARGILANIYORUZ’
Verilen aranın ardından Eski HDP MYK üyesi Ayşe Yağcı, hakkında somut delilin ortaya konulmadığını, Ulaş adlı gizli tanığın soyut ve kanıtlanmamış iddiaları üzerinden tutukluluğunun devam ettiğini söyledi. Aynı tanıklar ve benzer iddialar üzerinden yargılama yapıldığına dikkat çekti. Eski HDP MYK üyesi Dilek Yağlı da "Siyaset yapma özgürlüğü hakkımız ve diğer haklarımızın iadesi için hukuka uygun karar vermeniz gerekiyor. Savcının verdiği mütalaa bizim için hiç önemli değil. Saygı duyduğumuz tek şey üzerindeki cübbe. Kendisinden hukuk zeminine oturan bir mütalaa bekliyoruz ama kullandığı kavramlardan yaptığı çıkarımlara kadar duygularından ve siyasi saikleriyle şekillenen bir mütalaa. Bize karşı mütalaa adı altında ortaya koyduğu düşünceler, hukuki herhangi bir nitelik taşımadığı için kabul etmiyorum. Kurduğunuz ara kararı kabul etmediğimi de yineliyorum. Bu mütalaanın arkasına sığınmış resmi ideolojilerin tamamen reddediyorum. Umarım daha demokratik bir ülkede birlikte sözümüzü söylemeye devam ederiz.” dedi.
"TANIKLARI TEM HAZIRLIYOR"
Av. Ali Bozan, Aynur Aşan hakkında Sami Baran ve Ulaş’ın beyanlarına değinerek, şu ifadeleri kullandı: “Her iki tanığın da beyanlarının soyut olduğu açık. Baran, soruşturma aşamasındaki beyanlarını hangi koşullarda verdiğini ve kabul etmediğini dile getirdi. Ulaş’ın beyanları da soyut. Tanığa doğrudan soru sorma hakkımız kısıtlanarak bir hafta sonu beyanları dinlendi. Ulaş usule aykırı dinlenmiştir ve beyanları kabul edilemez. Kovuşturma aşamasında dinlenen gizli tanıklar mahkemenizin temin ettiği tanıklardır. Mahkemeniz dosya kapsamında dinlenen bütün tanıklara kişilerin Kobanê olayları ile ilgisi olup olmadığını sorduğunuz ama onlar ‘Kobanê ile ilgileri yoktur’ diye beyanda bulundular. Terörle Mücadele Şubesi (TEM) tarafından gizli tanıklar hazırlanıyor. Bu nedenle de duruşmayı takip ediyorlardı. TEM’in salondan çıkarılmasına yönelik taleplerimiz de reddedilmişti.”
Tanık Menderes Öner’in para karşılığında MİT’e bilgi sattığını itiraf ettiğini hatırlayan Bozan, “İşvereni MİT de dosyada katılan olarak yer alıyor. Mahkemenin temin ettiği bir diğer tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu, tahliye edilme karşılığında bu dosyada tanıklık eden birisi. Ovalıoğlu’nun daha önceki ifadelerini talep etmiştik. Bu talep dosyadaki çelişkileri göstereceği için reddettiniz. Müvekkilim Aynur Aşan’ın tutukluluğu bir yılı geçti. Zeynep Ölbeci’nin birleşen dosyasında mahkemenizce sorgulamasının yapılmaması tutuk halinin devamı gerekçesi olarak sunulamaz. Mersin'de zaten sorgulaması yapıldı. 7 yıl boyunca kaçmadığı dosyadan bu saatten sonra da kaçması beklenemez” dedi.
"TUTUKLULUK HAKKANİYETE AYKIRI"
Meryem Adıbelli’nin avukatı Merdan Acun, müvekkili hakkında tutukluğuna devam kararında gizli tanık beyanlarının ve belgeye dayanmayan iddiaların gerekçe olarak gösterildiğini, duyuma dayalı beyanların olduğunu söyledi. Adıbbelli’nin safra kesesinde bulunan taşla birlikte hayati tehlikesini etkileyecek hastalığınnın olduğunu belirten Acun, "Dosyadaki tanıkların çelişkili beyanları ve hastalık durumu göz önünde bulundurularak tahliyesini talep ediyoruz” diye konuştu.
"AMAÇ HDP’LİLERİ İTİBARSIZLAŞTIRMA"
Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın avukatı Mehmet Emin Aktar, davanın HDP’li siyasetçileri itibarsızlaştırma amacı taşıdığını belirterek tahliyesini talep etti.
Av. Mesut Beştaş da iddiaların altının doldurulmaya çalışıldığını ve tanıkların beyanlarının soyut olduğunu belirtti, "Bu dosyanın tamamı şizofrenik bir yaklaşım ile incelendi. Olmayan şeyler olmuş gibi gösterildi” diye konuştu.
Eski Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in avukatı Cemile Turhallı Balsak masumiyet karinesine değinerek "Şüpheden sanık yararlanır maddesi gereğince müvekkillerin başından beri tutuksuz yargılanması gerekirdi. Tanıklarla ilgili olarak tüm tutarsızlık ve çelişkileri tüm aşamalarda dile getirdik. Duyumlar bir tutuklama gerekçesi olamaz. Tutuklama yerine başvurabileceğiniz bir tedbir varsa onu uygulamanız gerekir.” dedi.
Ayla Akat Ata’nın avukatı Çiğdem Kozan, mahkemenin ve savcılığın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) insan haklarına bağlı olduğunu belirterek, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) illegal yapı olmadığı kararına uyulması gerektiğini söyledi.
Nazmi Gür’ün sağlık durumunu belirten raporu mahkemeye sunduklarını belirten avukat Onur Ardık da tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya ara kararın açıklanması için ara verildi. (Ankara/MA)