30 Aralık 2022 17:54

Akademisyenler: Kayyum idaresi, kendi siyasi görüşlerine uygun sendikal yapılanmayı hakim kılmaya çalışıyor

Boğaziçi Üniversitesi’nde eylemlerini sürdüren akademisyenler haftalık açıklamalarında Eğitim Sen'e yönelik kararı eleştirdi, kayyum yönetimine eşitlik ve hakkaniyet ölçütlerini hatırlattı.

Fotoğraf:: Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri/

Paylaş

Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişinin 726. gününde açıklama yapan akademisyenler, kamuoyunda Gökkuşağı Davası” olarak bilinen davada verilen beraat kararına dair, "Boğaziçi Üniversitesi’nin kimsenin dil, din, ırk, etnik kimlik, engellilik, yaş, cinsel kimlik ve yönelim temelinde ayrımcılığa uğramadığı; herkesin özgür ve eşit bir biçimde var olabildiği bir kamusal alan olarak kalması için mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi. Eğitim Sen temsilciliğinin taşınması kararının kayyum yönetiminin sendikaya karşı uyguladığı tecrit ve yıldırma politikasının son örneklerinden biri olduğunu belirtilen açıklamada "Yönetimin üniversitede temsil edilen tüm sendikalar ve kurum çalışanlarıyla ilişkilerini eşitlik ve hakkaniyet ölçütleri üzerinden düzenlemesi gerektiğini hatırlatıyoruz" denildi.

493. KEZ ARKALARINI DÖNDÜLER

Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının dört yüz doksan birinci, 30 Temmuz 2021 günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının dört yüz onuncu, buna karşı açılan davada idare mahkemesinin bu işlemi hukuksuz bularak iptal etmesinin altmış birinci, Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü tam zamanlı Öğretim Görevlisi Can Candan’ı ikinci kez görevden alınmasının yüz altmış yedinci, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Tolga Sütlü’nün mesnetsiz gerekçelerle dönem başladıktan sonra görevden alınmasının yetmiş dördüncü günü.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’te "Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz" diyerek arkalarını 493. kez rektörlük binasına döndüler.

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite”, “Kabul Etmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz” yazan dövizler ve üzerlerinde #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz” yazan Can Candan, Mohan Ravichandran, Tolga Sütlü ve Özcan Vardar fotoğrafları taşıdılar.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 493. nöbetlerinin ardından her haftanın son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudu

"MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ"

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Bugün 30 Aralık Cuma. Nöbetimizin 493., direnişimizin 726. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.

Kamuoyunda “Gökkuşağı Davası” olarak bilinen, LGBTİ+ bayrağı taşıyan 12 öğrencimizin, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandıkları dava bu hafta sonuçlandı. Mahkemede, isnat edilen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle öğrencilerimizin beraatine karar verildi. Bu karar, barışçıl protesto eylemlerinin her vatandaşın anayasal hakkı olduğunu, mesnetsiz ithamlar ve uydurma gerekçelerle bu hakkın kimsenin elinden alınamayacağını bir kez daha vurguluyor. LGBTİ+ bayrağının bir suç unsuru sayılamayacağını ve LGBTİ+’ların kriminalize edilmelerinin evrensel hukuka ve insan haklarına aykırı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bizler de Boğaziçi Üniversitesi’nin kimsenin dil, din, ırk, etnik kimlik, engellilik, yaş, cinsel kimlik ve yönelim temelinde ayrımcılığa uğramadığı; herkesin özgür ve eşit bir biçimde var olabildiği bir kamusal alan olarak kalması için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Üniversitemizde, Senato ve Üniversite Yönetim Kurulunun kayyım yönetimi tarafından ele geçirilmesinden bu yana daha da belirginleşen bir yönetim krizi yaşanıyor. Naci İnci yönetiminin kurum dışından devşirdiği dekanlar adeta birer küçük kayyım olarak işlev görüyorlar. Bu dekanların, üniversitedeki otoriter yönetimi pekiştirmek ve nüfuz alanlarını genişletmek için hukuku ihlal ederek kendilerini birden çok bölüme vekaleten başkan olarak atadığını, bölümlerce seçilen başkan adaylarının atamalarını yersiz gerekçelerle engellediğini, kendileri için ilgili bölümlerde kadro açtırmaya çalıştığını, öğrenci dilekçelerini geciktirip öğretim üyelerinin atama ve yükseltmelerini beklettiğini ve ders programlarına doğrudan müdahale etmeye çalıştığını endişeyle gözlemliyoruz. Akademik birimlerin uzmanlık, birikim ve iradelerini hiçe sayan bu keyfî uygulamalar, fakültelerin işleyişinde idari zafiyet ve yetki kargaşası yaratmakta, kurumumuzda uzun vadeli hasarlara yol açmaktadır. Açıkça görülüyor ki fakülte yönetimlerini hedef alan bu müdahalelerin hedefi, Boğaziçi Üniversitesinin liyakat esaslı, şeffaf ve katılımcı yönetim modelini cebrî yöntemlerle tasfiye ederek mutlak bir idari hakimiyet elde etmek, akademik birimleri âtıllaştırmak ve öğretim üyelerini biata zorlayarak itirazlarını dile getiremez hale getirmek. Ancak Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin 2 senedir her türlü baskıya rağmen, yükümlülüklerinden ödün vermeden, kararlı bir dayanışma içinde sergiledikleri demokratik karşı duruş, gayrimeşru yönetimin tüm işgalci tasarruflarının başarısızlığa mahkûm olduğunu gösteriyor.

"KAYYUM İDARESİ, AKADEMİSYENLERİ HAKSIZ SORUŞTURMALARLA İTİBAR SUİKASTINA UĞRATMA ÇABASINDA"

Kayyım yönetimi, sansürcü ve yasakçı uygulamalarına her geçen gün bir yenisini ekliyor. Her biri kendi alanında saygın ve itibar sahibi olan, Türkiye’nin kültürel, ekonomik, bilimsel gelişimine katkı sunan akademisyenlerimiz, ulusal ve uluslararası düzeyde ödüllere layık görülmelerine, prestijli komisyon ve bilimsel kurumlara seçilmelerine rağmen, kayyım yönetimi bu gelişmeleri sessizlikle karşılıyor. Gayrimeşru yönetim üniversitemiz için gurur ve övünç kaynağı olması gereken bu haberleri genel kamuoyuyla paylaşmadığı gibi, kurum içi duyuru ve bilgilendirme platformlarında dahi sansürlüyor. Bir üniversite idaresi bilim insanlarına araştırma faaliyetleri için özgür, güvenilir, destekleyici bir çalışma ortamı sunmakla mükelleftir. Kayyım idaresi ise, bu en temel sorumluluğunu yerine getirmediği gibi göreve atandığı ilk günden itibaren akademisyenleri haksız soruşturmalar ve mesnetsiz ithamlarla itibar suikastına uğratma çabasında.

Kayyım idaresinin giderek artan baskıcı uygulamaları tüm üniversite personelinin çalışma haklarını ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlamayı hedefliyor. Gayrimeşru rektörlük 28 Aralık tarihinde yaptığı resmi bir bildirimle üniversitemizin yetkili sendikası olan Eğitim-Sen’e Kuzey Kampüs’te yer alan temsilcilik odasını bir hafta içinde boşaltması gerektiğini tebliğ etti. Sendikaya Kilyos Sarıtepe Kampüsündeki Spor Salonu binası içinde bir oda tahsis edilmiş olduğu bildirildi. Yetkili sendika temsilciliğinin, neredeyse tamamen boşaltılmış ve çalışanlardan arındırılmış bir kampüse taşınması talebi, kayyım yönetiminin Eğitim-Sen’e karşı uyguladığı tecrit ve yıldırma politikasının son örneklerinden biri. Yönetim, bir taraftan yetkili sendika üyesi olan çalışanlara baskı uygulayıp, onları disiplin soruşturmaları ve sürgünlerle yıpratırken, diğer taraftan de yeni işe alınan personeli çeşitli baskıcı yöntemlerle başka sendikalara üye olmaya zorluyor. Bu yolla kayyım idaresi, üniversitede kendi siyasi görüşlerine uygun bir sendikal yapılanmayı hakim kılmaya çalışıyor. Kayyım yönetiminin demokratik ve etik değerlerle bağdaşmayan bu tarafgir ve kayırmacı yaklaşımını bir kez daha ifşa ediyor ve yönetimin üniversitede temsil edilen tüm sendikalar ve kurum çalışanlarıyla ilişkilerini eşitlik ve hakkaniyet ölçütleri üzerinden düzenlemesi gerektiğini hatırlatıyoruz.

"GAYRİMEŞRU UYGULAMALAR SONA ERMELİ"

Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları, enstitü müdürleri ve yüksek okul müdürü seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz ve haksızca işlerine son verilen dekanlarımız ve enstitü müdürümüz bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Atama ve yükseltme kriterleri hiçe sayılarak, bölüm, fakülte ve enstitülerin onayı alınmadan, tepeden inme kararlarla yapılan tüm atamalar gayrimeşrudur, geri alınmalıdır. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Gayrimeşru yönetim tarafından gerekçesiz şekilde el konulan İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi binası eski işlevine kavuşturulmalı, yeniden araştırmacıların kullanımına sunulmalıdır. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.

Bizler her iş günü her öğlen bu meydanda toplanıyor, rektörlüğe sırtımızı dönüyor, gayrimeşru yönetimin demokratik olmayan uygulamalarının hiçbirini kabul etmediğimizi, ilkelerimizden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Kamuoyuna ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü ifade etmek isteriz.

Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar, Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Bekaert ve Kartonsan işçilerinden yeni yıl mesajı: Bu yıl işçilerin yılı olsun

SONRAKİ HABER

İlaç yokluğu neden son bulmuyor, eczacıların sorunları neler? - Nurten Saydan | Sağlık Olsun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa