1 Ocak 2023 03:45

Yarını beklerken: Arefe

Turgenyev’in Arefe’si 1853’te sıcak bir yaz gününde, Moskova nehrinin kıyısındaki bir ıhlamur ağacının gölgesine uzanmış 20’lerinde iki gencin tasviriyle başlar. Bu iki insandan biri felsefeyle haşır neşir olan Bersyenev diğeri ise yontucu Şubin’dir. O gün orada önemsiz ama içerikli sohbetler yapan iki arkadaş romanın karakterlerindendir ama esas kahramanı değildirler. Daha çok, sahneye birazdan girecek olan -eleştirmen Dobrolyubov’a göre* asıl kahraman- Yelena Andreyevna ile, önce adı sonra kendisi ortaya çıkacak olan İnsarov’un özelliklerinin altını daha kalın çizebilmek için seçilmiş gibidirler.

Yelena, kocasından ilgi görmeyen ve sık sık yorgunluk ve ağrılar çeken bir anne ile çarlık bürokratı, eski soylu bir babanın kızıdır. Evde eğitim görmüş, duyarlı, iyiliksever, düşünceli, aile çevresinde mutsuz bir genç kadındır. Kendisinden hoşlanan bu iki delikanlıdan hiçbirine duygusal ilgisi yoktur. Yoksullara, hayvanlara iyilikler yaparak bastırmaya çalıştığı ama bir türlü tatmin olmayan tutkularını körelten çevresine karşı, içine kapanık bir bekleyiş içinde geçirir hayatını. Neyi beklediğini Yelena da bilmez. Bunları açığa çıkaracak ya da biçim verecek insan (İnsarov) gelene kadar da bilemeyecektir.  

İnsarov bağımsızlık hareketinin başladığı Bulgaristan’ın kurtuluşuna kendisini adamış bir dava adamıdır. Yurt, kurtuluş, ulus, halk gibi kavramlarla yücelen dava İnsarov’u çevresindekilerin ama en çok da yeni tanıştığı Yelena’nın gözünde ulaşılmaz kılar. O herkesin beklediği ama kimsenin olmaya yeltenmediği kahramanın ta kendisidir. Yelena’ya bir davaya adanmışlığın ne demek olduğunu ona kendi hayatının boşluğunu iyice belirterek gösteren de İnsarov figürüdür. Ne Bersyenev ne de Şubin’in; birinin resimle birinin felsefeyle idealize ettiği hayat onun içinde fırtınalar estirmeye yetmez.

Turgenyev bu dört tipi Rus insanının genel karakteristiği üzerine en çok konuşulan bir dönemde tasvir etmiştir. Doğal olarak bu karakterler zamansız değildir, söz konusu Rus insanını tasvir etmeye çalışan Rus aydınlarının envanterinden çıkmıştır. Öte yandan son derece gerçektirler. Hiçbir şey yapmadan büyük fikirlerin peşinde koşan Rus aydınlarının beklediği yarının hemen öncesinde, ortalık böyle tiplerle doludur. Turgenyev’in bir yan karaktere söylettiği gibi ‘Yeterince felsefe yaptık, şimdi uygulamaya geçmeliyiz…’ dendiği ama kimsenin geçmediği sıralardır.

Turgenyev’in ne anlatmaya çalıştığını anlamak için roman dışına çıkmak gerekir. Yoksa Arefe’nin aşılmış sorunsalı ve biçemi bugünün okuru için bir şey ifade etmeyebilir. Oysa romanın büyüleyici gücü, geride bıraktığı tarihte, yazarının önsezisinde ve onu ortaya çıkaran bağlamındadır.

KAHRAMANLAR ÇAĞI

1825’teki Decabrist ayaklanmanın sayısız idama ve Sibirya sürgününe mal olan yenilgisinden sonra, çarlığın ağır baskı koşulları altında nefes almaya çalışan Rus halkı ve entelektüelleri için 1850’ler bir geçiş dönemidir. Köleliğin kaldırılacağı ve bir toprak reformunun yapılacağı 1860’lı yılların başına az kalmıştır. Rus entelektüelleri özgürlükçü şairlerin etkisindedir; Byron ve kendi ulusal kültürel hazinelerini tarihin derinliklerinden çıkarmaya çalışarak bir ulusal mit/mitoloji yaratan Alman romantikleri esin kaynaklarıdır. Yelena babasının Schellingçi olduğunu söyler bir yerde. Demek ki eski soylulardan Rus okuryazarlarına kadar herkes Alman romantiklerinin Platon’un mağarasında inşa ettikleri kahramanlık ideolojisiyle beslenir.

27 yaşında ölen ve Rus sosyalist gerçekçi eleştirisinin ilklerinden radikal demokrat Dobrolyubov; ‘çağdaş Rus toplumunda gördüğümüz iyi insanlar yalnızca Yelena’yı yakıp tutuşturan aktif iyilik yapma arzusunu anlayabiliyor ve Yelenaların bu duygularını paylaşabiliyorlar, ama aktif iyilik yapma konusunda cesaret edemiyorlar… büyük çoğunluğu iyilik perisinin kanatlarıyla gelecek binbir türlü kahramanlık bekleyişi içindeler…’

Rus gerçekçiliği bu kahramanları geçmişteki ‘lüzumsuz adam’ tipleri ile haber vermiştir. Gonçarov’un Oblomov’u, Lermontov’un ‘Zamanımızın Bir Kahramanı’ adlı eserindeki geçiş dönemi karakteri Peçorin böyle tiplerdir. Bizzat Turgenyev’in Rudin’i de…  Ama İnsarov; Çernişevski’nin narodnik-sosyalist Rahmetov’unun öncelidir.

Çernişevski’nin de dahil olduğu, narodnikler olarak adlandırılan ve köylüleri kurtarmak için üniversitelerden köylere giden genç halkçılarda karşılığını bulan kahraman arayışı Rus çarına suikast yaparak düzenin değişeceği hayallerinin suya düşmesiyle birlikte bir yol ağzına gelir. Narodnikler ikiye bölünür. Lenin’in 1894’te narodnikleri eleştirdiği ‘Halkın Dostları Kimlerdir’ kitabı yeni bir dönem başlatır. Bu dönem yenilgiyle devrim arasındaki araftır. Yeni bir arefedir. Artık işçi sınıfı öncülüğünde ayaklanan kitleler o bireysel, gözü pek dava insanının yerine geçmiştir ve o, bir şeyler yapma zamanı yaklaşmaktadır.

Turgenyev’in romanını böyle bir bağlamla okumak onu gereği gibi anlaşılır kılar.

DEVRİMİN HABERCİSİ

Romana dönersek. Yelena aşkına aynı tutkuyla karşılık veren İnsarov’la birlikte Bulgaristan’daki bağımsızlık mücadelesine gitmek üzere yola çıkar. Yelena’nın hareketi bir bakıma Rus toplumunun da yolculuğudur. Onun motivasyonu henüz embriyon halinde, ama bir süre sonra kabuğunu çatlatıp çıkacak olan toplumsal tutkudan beslenir. 

Fakat Dobrolyubov’un sorduğu soruyu sormak gerekiyor. İnsarov bir Rus romanında neden bir Bulgar olarak belirir? Çünkü Rus yazarın erken uyanan sezgisi Rus topraklarında tutkuyla bağlanılacak bir kavgayı kendi ülkesinde henüz bulamaz. Bunun işaretleri vardır ama kendisi yoktur. Adaletsizliklere, haksızlıklara karşı mücadele edenler bataklıkla uğraşmaktansa hırslarını küçük yolsuzluklara, gördükleri aksaklıklara, bürokraside yanlış dönen çarklara karşı mücadele ederek köreltirler. Bunların tümünden kurtuluşun ancak radikal bir düzen değişimiyle mümkün olduğunu göremezler. Her küçük girişimin sonucu ödenen bedeller ile hayal kırıklığıdır.

Yelena’nın bulacağı kahraman ve dava henüz Rusya’da yoktur. Ama Rusya yarından bir gün öncesini, arefeyi yaşamaktadır.

-Arefe; Ataol Behramoğlu’nun çevirisiyle İletişim yayınlarından çıkmıştır.*Dobrolyubov için bkz: Oblomovluk Nedir, Yön Yayınları, Mazlum Beyhan çevirisi, 1992

Evrensel'i Takip Et