02 Ocak 2023 04:45

Kayyumun 2 yılı: Öğrenci haklarına tırpan, akademide kıyım

“Bu iki sene boyunca üniversitemiz üzerine yapılan saldırıların faturası özelde üniversite bileşenlerine geniş kapsamda ise halka ödetiliyor.”

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Cenk Yılmaz BAYIR
Boğaziçi Üniversitesi Lisansüstü ÖTK Başkanı

Boğaziçi direnişinin ikinci yılını doldurduk. Öğrenci eylemliği açısından görece uzun süren bu direnişte öğrenciler bir kayyum göndermeyi başardı. Ancak güçlü bir örgütlülük örmede ve eylemleri devam ettirmede yaşanan sıkıntılar kayyum Naci İnci’nin üniversite üzerindeki baskı ve değişim politikasını uygulamada daha sert davranabilme imkanının önünü açtı. Öğrenciler bir süredir bu baskının sonuçlarına katlanmak durumunda. Bu durumun ortaya çıkardığı sorunlar saymakla bitmese de üç başlık altında sıralamaya çalışacağım.

TEMEL İHTİYAÇLARI KARŞILAMAKTA YETERSİZ

En temel ihtiyaç olan beslenme, barınma ve ulaşım konularında Boğaziçi tatmin edicilikten oldukça uzak. Yemekhane ücretinin 7.5 liraya çıkması dışarıdan beslenmekten uygun gözükse bile yemek kalitesindeki önemli düşüşler, vegan besinlerin kalorisinin düşük olması, yemekhanede kullanılan yağdaki ciddi sorunlar öğrencilerin tepkisini çekmiş durumda. Yurtlarda yapılan mecburi kapasite artırımı öğrencilerin barınma ihtiyacının asgarisini ancak karşılayabilirken insanca barınma ihtiyacının gerisinde kalıyor. Hatırlatmak gerekir ki kayyumluk herkese yurt vadetmesine rağmen bunları gerçekleştirememiş ancak eğitim döneminin başında yeni gelen öğrencilerinin eylemleri üzerine geri adım atıp asgari barınma koşullarını sağlamaya yönelik adım atabilmişti. Ulaşım açısından ise sorunlar hâlâ devam ediyor. Özellikle yeni açılan Anadoluhisarı kampüsü ve Güney kampüs arasında ulaşımı sağlayan otobüslerin sefer sayısındaki yetersizlik hazırlık öğrencilerinin üniversite imkanlarına ulaşmasında bir engel. Ayrıca benzer ulaşım sorunu Kilyos yurtlarında kalan öğrenciler için de geçerli. Öğrenciler sabah derslerine yetişmek için bir buçuk saatlik yol kat etmek zorunda bırakılıyor.

Benim temel ihtiyaçlar kısmında saydığım bir diğer mesele ise üniversitenin rehberlik ve ruh sağlığı hizmetleri. BÜREM üzerinden ilerleyen ruh sağlığı hizmetlerinde istihdam edilen psikolog sayısındaki yetersizlik öğrencilerin ruh sağlığı hizmetine ulaşmasında büyük bir engel teşkil ediyor. İhtiyaç olmasına rağmen bir buçuk senedir istihdam edilmeyen psikiyatrist ise BÜREM’in sınırlarını aşan ruh sağlığı konularına dair müdahale edilebilme imkanını ortadan kaldırıyor. Ruh sağlığı hizmetlerine üniversitenin yetersiz bütçe ayırması nedeniyle gerçekleşen bu eksiklikler, öğrencilerin yaşamlarında kaygı, stres, şiddet hatta intihara varan sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.

YAŞAM TARZINA VE KULÜPLERE MÜDAHALE EDİLİYOR

Bir diğer önemli başlığımız ise kulüpler üzerindeki baskılar ve öğrencilerin yaşam tarzına yapılan müdahaleler. Boğaziçi siyasi iktidarın müdahalesinin bu kadar hissedilmediği zamanlarda pek çok “aykırı” addedilen görüşü tartışmaya ve yaşam alanı açmaya müsait bir yapıya sahipti. Kayyumlarla birlikte bundan nasibini en çok alan LGBTİ öğrenciler oldu diyebiliriz. BULGBTİ+ kulübünün kapatılmasının ardından bu temada etkinlik yapan kulüplerin etkinlikleri yasaklandı. Hatta kayyumluk daha da ileriye giderek LGBTİ içerikli film gösterimi yapan sinema kulübü BÜ(S)K’ün etkinliklerini 1 ay yasaklamakla kalmadı üstüne kulüp yönetim kurulunu tek adam iktidarını andırır bir şekilde görevden aldı. Baskının en ekstrem örneği olarak da Boğaziçi onur yürüyüşünün kampüsün içerisine kitleden sayıca 2-3 kat fazla çevik kuvvet polisi sokularak şiddetle engellenmesi olduğunu söyleyebilirim. Bir parantez açarak kayyum kadronun LGBTİ’yi bir siyaset meselesi olarak nitelendirdiği ve bu yüzden üstünde baskı kurduğunu söylemek istiyorum. Bu nedenle bu durum LGBTİ’lerle sınırlı kalmadı. Özellikle iktidara karşı gözüken ve sosyalizm ile ilintili olan birçok kulüp ve siyaset faaliyeti yasaklandı, masa açılmasına engel olundu ve afiş asılması ÖGB’ler tarafından zor yoluyla engellendi. Öğrencilerin yaşam tarzına ve kültürüne yapılan bu saldırılara ek olarak kampüs içerisinde alkol tüketiminin yasaklanması ve ağır yaptırımlar uygulanmasını söyleyebilirim.

AKADEMİK BAŞARI GERİLEDİ

Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye’de üniversite sınavında yüksek başarı elde eden öğrencilerin ve akademik anlamda önemli başarıları olan hocaların buluştuğu bir eğitim kurumuydu. Fakat kayyum bu denklemi bozmayı başardı. AKP iktidarının “kültürel iktidarını” kurmak adına yılanın başı olarak gördüğü Boğaziçi’nde yaptığı akademik kıyım üniversite niteliğini oldukça düşürdü. Direnişe katılan emeritus profesörlerin derslerinin açılmaması, direnişçi hocaların görevlerinden alınması, hocalara uzaklaştırma verilmesi ve hatta işine son verilmesi biat etmeyen akademisyenleri cezalandırma pratiği olarak ön plana çıkarken öğrencilerin eğitim hakkının gasbedilmesine de yol açtı. Kendi siyasasına yakın akademisyenlerle kadroları doldurmaya çalışan kayyumluk dünya üniversite sıralamasında ilk beş yüzlerde olan Boğaziçi Üniversitesini sekiz yüzlere kadar geriletmeyi başardı. Bireysel anlamda ise direnişçi öğrencilere açılan davalar nedeniyle birçok öğrenci yurt dışında lisansüstü eğitimi kazanmasına rağmen yurt dışı çıkış yasağı nedeniyle eğitim hakkından mahrum kaldı. Bugünlerde ise kayyumluk, bir kamu üniversitesi olan üniversitemizi kamu yararına teşvik etmek yerine özel sektör projeleriyle sermaye eline teslim etmeye çalışıyor.

Bu iki sene boyunca üniversitemiz üzerine yapılan saldırıların faturası özelde üniversite bileşenlerine geniş kapsamda ise halka ödetiliyor. Bu yapılan tahribat kaç senede düzeltilebilir bilemiyorum ancak bileşenlerin seçimden sonra düzelmesi umudu üzerinden oynadığı zımni kumar yerine yeniden bir şeyler yapmak zor ama daha sağlıklı gözüküyor.

ÖNCEKİ HABER

İki yılın ardından Boğaziçi direnişi: Birimiz ve hepimiz

SONRAKİ HABER

Gıda MO İzmir Şube Başkanı Toprak: Gıda terörünü önlemenin yolu yetkilendirilmiş gıda danışmanlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa