02 Ocak 2023 04:15

MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklar: Büyükler bile bizim kadar çalışmıyor

İstanbul Ümraniye’de İMES ve KADOSAN isimli sanayi sitelerinde binlerce dükkan... Dükkanlardan çıkan çocukların yüzleri, elleri, tırnaklarında motor yağı izleri...

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Ümraniye İMES Sanayi Sitesini oluşturan blokların arasından geçen otobüslerde bulunan işçiler, işyerlerine yakın duraklarda iniyor. İnenler arasında çocuklar da var. İMES’in içinde bulunan İMES Süheyl Erboz Mesleki Eğitim Merkezinde (MESEM) yıl boyunca haftada ancak bir gün, 666 öğrenci eğitim görüyor. Otobüslerden inen öğrenciler arkadaşlarıyla birlikte sohbet ederek MESEM’e varıyor. Öğle arasında sanayi sitesinin içindeki lokantalara giderek yemek yiyorlar. Yemeğin ardından biraz daha sohbet edecek vakit bulup derse devam edecekler.

O ara yakaladığımız Kadir, Cebrail, Abdurrahman, Beytullah, Serhan ve dahası ile sohbet etme fırsatı buluyoruz. Günlerden Çarşamba… Bugün ders görecek, haftanın geri kalan günlerinde ise çalışacaklar. Röportaj fikri onları heyecanlandırıyor. Birbirlerini teşvik edip konuşmaya başlıyorlar. Çok geçmeden yaşları 14’ten 17’ye kadar olan çocukların günde 12 saate kadar çalıştıklarını öğreniyoruz. İçlerinden Kadir, 16 yaşında. 4 yıldır işçi, 2 yıldır MESEM aracılığıyla işçilik yapıyor: “İş nerede ben oradayım. Ekmek parası, çalışmak zorundayım. Okulu bırakmadım, ben ortaokuldayken bile çalışıyordum. Esenşehir’den buraya geliyorum her gün. Babam tek çalışıyor. Aileme destek oluyorum ben de. Haftanın 5 günü 12 saat, bazen gecelere kadar çalışıyorum. Sabahtan akşama kadar çalışıyoruz ya işte. Haftada bir çarşamba günü MESEM’e gelip eğitim alıyorum sadece. Sıkıcı buluyorum onu da. Sanayide çalışıyoruz; bize din, matematik, Türkçe gösteriyorlar. Ne yapalım ki biz onları? Motor mekaniği dersi var, ondan da hiçbir şey anlamıyorum.”

UCUZ İŞÇİLİK, ŞİDDET, HAKARET…

Dudullu Organize Sanayi Bölgesinin (OSB) bitişiğinde kurulu olan Kaporta Oto Boyama Tamir Sanayi (KADOSAN) Sitesinde Çıraklık Eğitim Merkezi ve Mesleki Eğitim Merkezlerinde meslek öğrenen ve sertifika almak isteyen öğrenciler işyerlerinde tercih ediliyor. “Meslek öğrenme” adı altında uzun saatler her türlü işi yapıyor çocuklar. Kadir de KADOSAN’da çalışıyor. “Şanzıman yapıyorum. Haftalık 750-800 lira alıyorum. Ben geceye kadar çalışıyorum, mesaiye kalıyorum resmen. Benim normalde haftalık almam gereken 1500 lira ama 800 veriyorlar. Kazandığımı eve veriyorum” diyor. Kadir işyerinde şiddete ve hakarete de maruz kaldığını anlatıyor: “Usta bir şeye sinirleniyor, gelip bana bağırıyor küfür ediyor. Bir kere karşı çıkmaya çalıştım, beni dövdü...”

KAZA OLDUĞUNDA HASTANEYE BİLE GÖTÜRMÜYORLAR

16 yaşındaki Serhan, çocukların en bıçkını, vakit kaybı okul onun için. Sürekli kaçıyor: “Beni okul çıkışında da çağırıyor patron gitmiyorum ben. Okul boş ya, adamlar (hocalar) her şeyimizi gidip işletmeye söylüyorlar. Sınıfta çocuklarla kavga etsem, hemen gidip patrona söylüyorlar. Bazen okuldan kaçıyorum, hemen gidip patrona söylüyorlar. Dün patron geldi, okuldan mı kaçtın dedi.”

- Niye kaçıyorsun okuldan?

- Dinlenmeye gidiyoruz, bir de kimse yok ki okulda. Bomboş. Ben niye geleyim?

Serhan’ın bileğinin iç kısmında diklemesine kalın bir çizgi halinde yara izi var. İş yerinde olduğunu söylüyor, kaza tutanağını tutulup tutulmadığı sorusuna, “Ne iş tutanağı abla” deyip gülüyor: “Hastaneye bile götürmüyorlar, direk elimi kesti, kanı sildik o kadar.”

İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini, denetimi sorduğumuzda çocuklardan bir ses yükseliyor: “O sırf gösteriş be abla.”

"KAŞIM PATLADI, HASTANEYE GÖTÜRMEDİLER"

Eli sarılı bir başka çocuk var yanımızda, elinin çalışırken yandığını söylüyor: “Motoru çekince benim elime denk geldi. Yanık kremi sürdüler sadece. Eczaneye götürdüler, orası bakmadı. Sonra eve gönderdiler, ben kendim hastaneye gittim.” O da 09.30’da başladığı işte saat 18.00’e kadar çalışıyor, aylık 3 bin 500 liraya alıyor.

Çocuklar başlarına gelen kazaları sırayla anlatırken buna rağmen çalışmaya devam ettiklerini söylüyorlar. Kazanın sorumluluğunu ise kendi dikkatsizliklerine veriyorlar. Bu arada arkadan bir başka çocuk daha yükseltiyor sesini: “Vallahi hiç can güvenliğimiz yok ya. Ölene kadar çalış!”

16 yaşındaki Cebrail de iş yerinde geçirdiği bir kazayı anlatıyor: “Mesela benim cumartesi günü kaşım patlamıştı. Hastaneye götürmediler, cumartesi çalışmak yasak olduğu için. O yüzden hastane işinin üstünü kapatıyorlar, yoksa iş yerine sıkıntı olur. Normalde cumartesi çalışmamamız lazım ama çalışıyoruz, sanayide çalışmamak diye bir şey yok. Perşembe günü yarım gün online ders almamız lazım mesela. Arıyorlar zoomdan hocalar bizi ama giremiyoruz, çalışıyoruz çünkü nasıl girelim?​”

Çocuklar derse online katılmak için evlerinde bilgisayarlarının da olmadığını belirtiyor.

Cebrail de 13 yaşından beri çalışıyor, “Benim kendi tercihim değildi MESEM. Ben şu an çalıştığım yere başvurmuştum, ‘MESEM’li olmadan alamayız’ dediler. Ben de öyle kayıt oldum. Ondan öncesinde de çok sektörde çalıştım. Babamın arabasını kaçırıp kaza yapınca biraz gurur yaptım, çalışmaya başladım. Bir de okulda sıkıntılıydım. Sınıfımı değiştirdiler, hocalar da baya kötü davranıyordu. Kötü gözle bakılıyordu bana, kavgaya karıştığım için. Sonra ben kendime söz verdim, kendimi vereceğim derslere dedim ama hocalar el kaldırdığımda beni hiç kaldırmıyor, görmezden geliyordu. Öyle soğudum ben de iyice. Bıraktım okulu” diyor.

ÜNİVERSİTEYE GİTMEK İSTİYORUM AMA…

Abdurrahman içlerinde tek üniversite okumak isteyen çocuk. “Ben bu sene başladım MESEM’e, ilk defa çalışmaya başladım. Ortaokulda çok devamsızlığım vardı, kaçıyordum. Notlarım da iyi değildi. Babam da buraya gönderdi. Ama üniversiteye yazılacağım. Ben 1500 lira alıyorum. Patronların gözünde bedavaya çalışıyoruz. Köleden bir farkımız yok valla. Ben üniversiteyi kazanırsam gideceğim. Ama kaynak, matematik, din dersleri görüyoruz. Bunlar yeterli değil üniversite için. Hastayken de gelip çalışıyorum. Git hastaneye görün sonra gel çalış diyorlar. Sabah kahvaltı kendi cebimizden, öğlen yemeği patrondan. Kendimiz için hiçbir şey yapmıyoruz, aylığımı alıp direkt eve veriyorum” diyor.

"ÇOĞU YERDE PARAMI VERMEDİLER"

Muaz ise 6 yaşındayken Suriye’den Türkiye’ye ailesi ile gelen mülteci bir genç. “Geldiğimde devlet okulunda okumaya başladım. Liseye geçince sınav hakkım olmadığı için İlçe Milli Eğitim, ‘MESEM’e git’ dedi. Ümraniye Belediyesinde lastikçilik yapıyorum şimdi. Babam ve iki abim de çalışıyor. İlkokuldayken de çalışıyordum zaten ben. Çok yere girdim çıktım. Birçoğunda içeride param kaldı, alamadım. Hakkımı gasbettiler, benim de şikayet edecek kimsem yoktu. Arkamıza döne döne başka yerlerde çalışmaya devam ettik” diyor.

"İŞÇİLERDEN DAHA ÇOK ÇALIŞIYORUZ"

Yetişkin işçilerden bile daha uzun süre çalıştıklarını söylüyor çocuklar. Kadir giriyor söze: “Normalde 4 gün iş, 3 gün izin olması gerekiyor abla. Biz normal işçilerden bile daha çok çalışıyoruz. Verdikleri para da az. Ben bazen 07.00’de gidiyorum, gece 01.00’de çıkıyorum. Çoğu arkadaşımız sadece okulun verdiği parayı alıyor. Yol parasını da cebimizden veriyoruz, al bak cebimde 10 lira kalmış. Zaten 15 tatillerde bile çalışıyoruz.”

Başka bir çocuk Kadir’in elindeki 10 liraya uzanıp “Oha 10 liran mı var, bende o bile yok. Akşam nasıl gideceğim onu düşünüyorum lan” diyor.

"HAYALLER BOŞ, GELECEK YİNE SANAYİ"

MESEM’i tercih etme nedenlerini, “Meslek edinme”, “Okuldan atılma”, “Kontenjanların dolması”, “Hem çalışıp hem okumanın zor olması” nedeniyle tercih etmek zorunda kaldıklarını söyleyen gençlerin geleceğe dair hayalleri ise yok: “Hayaller boş. Geleceğimiz sanayi sitesi. Hiçbir geleceğimiz yok.”

Öğle molalarının bitmesine 8 dakika kaldığını hatırlatan çocuklarla vedalaşmak üzereyken içlerinden biri sesleniyor: “Abla bu kadar derdimizi anlatıyoruz da derman bulabilecek misiniz? Biz hiçbir şey istemiyoruz, biz sadece ne istiyoruz biliyor musun, iki üç gün tatil istiyoruz.”

Gecelere kadar çalışan Kadir de “Beni erken bıraksınlar başka bir şey istemiyorum” diyor.

Bir diğeri çözüm olarak tepki göstermelerinin, yan yana gelmelerini anlamsız buluyor: “Abla mecburiyetten çalışıyoruz, eve yardım etmemiz lazım. Tepki göstersek patron diyecek ‘Eleman mı yok, defol git.’

- İşten çıkarsa ne olur?​”

- MESEM yine iş bulur ama yakın değil, uzak yerler olur. Bir de her yer hep aynı patron, bulsa ne olacak, hepsinin huyu aynı…

SIRTLARINDA BORÇ YÜKLÜ ÇOCUKLAR!

Çocukların çalıştıkları KADOSAN’a doğru yürüyoruz. İMES’ten KODASAN’a yürüyüşümüz 20 dakikayı buluyor. Sıra sıra, labirent gibi dükkanlar sıralanıyor daha sanayi sitesinin girişinde. Her dükkanda en az bir çocuk var. Kimisi yerleri paspaslıyor, kimisi lastik değiştirmek için kriko ile aracı yükseltiyor, kimisi yanında motorla uğraşan ustasının yanında getir götür işini yapıyor. Bir dükkandan çıkan üç çocuk; Enes, Emin ve Yekta öğle yemeğine gitmek için yürüyor. Kendimizi tanıtıp birlikte lokantaya gitmeye karar veriyoruz. Enes’in yüzüne, Emin’in ellerine, Yekta’nın tırnak aralarına bulaşmış motor yağı izleri var. 15 yaşındaki Enes, 5 aydır oto serviste çalışıyor ancak onun da ilk işi değil bu. 13 yaşından beri pek çok yerde çalışmış. Yaşıtlarına göre oldukça ufak tefek ve çelimsiz. “Aylık 1700 lira alıyorum. Ben okumak istemiyordum. Babam da gitti MESEM’e yazdırdı. Daha önce de lastikçide çalışıyordum zaten. 08.30’da işbaşı yapıyorum akşam 19.00’da kadar çalışıyorum. Yoruluyorum tabii. Belim ağrıyor hep. Kahvaltımızı evden getiriyoruz. Ekmek arası falan. Öğlen yemeğini patron ödüyor. Annem okul temizliği yapıyor, ablam da a101’de çalışıyor. Babam ambulans şoförü. Borçlarımız var, onları ödüyoruz. Ben de aldığımı direkt eve veriyorum. Üniversite okusam işsiz kalırdım. Burada kendi işimi kurarım en azından ileride. Kendim için hiçbir şey yapmıyorum. Okuldan sonra işe geliyorum yine. Eve gittiğimde yatıyorum. Oyun oynamaya vakit bulamıyoruz” diyor.

Emin ise 14 yaşında, 2 yıldır çalışıyor: “Burada 3 aydır çalışıyorum. Babam parkeci. Kimi pazarlar da babamın yanına parke işine gidiyorum. Dinlenme yok. Motor mekanik işi bizim de burada yaptığımız iş. Bakım falan yapıyoruz. Ben de kazandığımı aileme veriyorum. Haftalık 800 lira alıyorum. Bizim aldığımız da borca gidiyor. Babam parke ustası, ablam muhasebeci, biz beş kardeşiz. Tek ben ve ablam çalışıyor kardeşlerden. Annem arada temizliğe gidiyor. Ben okula gitmeyip babamın yanında çalışıyordum. Notlarım da düşüktü, çalışıp okula gitmek zor oluyordu.”

Motorculuk değil de elektrikçi olmak istediğini ancak artık bunun çok da önemli olmadığını düşünüyor. Okula gittiği vakti boş vakit olarak görüyor, “Okuyup milletin yanında çalışacağıma, ileride kendi dükkanımı açarım” diyerek geleceğe dair planlarını anlatıyor.

Yekta ise 15 yaşında. İlk kez MESEM ile bir yerde çalışmaya başlayan gençlerden, “Biz Enes ile aynı yerde çalışıyoruz. Bizim gibi bir arkadaş daha var. Normalde ben okulumu değiştirecektim. Okul müdürü MESEM’e gönderelim dedi. Öyle geldik. Çıraklık yapıyorum, getir götür, bakım yapıyorum. Yoruluyorum ben de. Zaten çoğu arkadaşım sanayide çalışıyordu, ben de buraya geldim. Benim aldığım ücreti ben aileme vermiyorum, kendi ihtiyaçlarımı karşılıyorum.”

TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞÇİLİĞİ PİK YAPTI!

1 Aralık’ta MEB’in OECD iş birliği ile gerçekleştirdiği Mesleki Eğitim Zirvesi’nde çocukların bakanlık eliyle nasıl içleştirildiği anlatılmıştı. Bu açıklamaya göre, Mesleki Eğitim Merkezlerinde 159 bin olan çırak ve kalfa sayısı geçtiğimiz yıl 1 milyon 100 bine ulaştı. Meslek liselerindeki çocukların çalıştırılarak ülke ekonomisine 2 milyar TL kazandırdığı belirtildi. TÜİK verilerine göreyse 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk, işçi olarak çalıştırılıyor. MEB verilerine göre açık öğretimde kayıtlı öğrenci sayısı 1 milyon 700 bini aşmış durumda. Mesleki eğitim merkezlerindeki çocukların sayısının 1 milyonu aştığı verileri de eklendiğinde örgün eğitimden kopan, çalışmaya yönelen çocukların sayısı milyonlarla ifade ediliyor.

ÖNCEKİ HABER

Venezuela’da bir iddianın sonu: "Geçici hükümet" feshedildi

SONRAKİ HABER

İmamoğlu: Ankara'da İmamoğlu'na soruşturma imalathanesi diye bir mekanları var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa