Asgari ücret ve enflasyon meselesi
Ücretlerin her iş kolunda yükseltilmesi ve temel tüketim maddelerine gelen zamların durdurulması mücadelesini birlikte yürütmeliyiz.
Fotoğraf: Pixabay
Barış TİMUR
Kayseri
2023 yılı için geçerli olacak asgari ücret aralık ayının üçüncü haftasında belli oldu. Ücretin belirlenmesi için işçi ve patron temsilcileri arasında gerçekleşecek dördüncü toplantı beklenirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Kurulu Kabine Toplantısı sonrasında yeni ücreti 8506 lira olarak açıkladı.
Geçen yıl Ocak ayında belirlenen asgari ücret; alım gücünün düşmesi, enflasyon artışı doğrultusunda bütün temel tüketim maddelerinin zamlanması gibi durumlar karşısında erimiş ve Temmuz ayında yapılan ikinci düzenlemeyle 5500 TL olarak belirlenmişti. Son yıllarda ekonomik krizin etkisini artırmasıyla konut, taşıt, teknolojik ürün, gıda başta olmak üzere bütün temel tüketim maddelerinin büyük oranda zamlanmasıyla yılın ikinci zammı yapılmak zorunda kalınmıştı. İşçilerin çok büyük bir çoğunluğunun asgari ücretle çalıştığı gerçeğini ele aldığımızda büyük illerde yaşayanlar başta olmak üzere ülkenin her yerinde geçim sorununun büyümesi, borçlanmanın artması, ücretlerin enflasyon karşısında ezilmesi, beraberinde, birçok büyük fabrika başta olmak üzere pek çok iş kolunda ek zam taleplerini de gündeme getirdi. Kocaeli’de Ford Otosan işçilerinden Kayseri’de Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu fabrikalara kadar işçilerin ek zam taleplerinin çokça konuşulduğu bir dönem yaşadık. Kazanımla sonuçlanan bir örnek açısından İzmir’de TPI Fabrikası işçileri ek zam talebiyle iş bırakmış ve asgari ücretteki artışın üzerine yüzde 15 oranında zam almışlardı. Asgari ücreti ve önümüzdeki dönemi tartışırken bu tür örnekleri hatırlamak önemli, nitekim işçi-işsiz gençler ve okurken çalışmak zorunda olan öğrenci gençler açısından önümüzdeki dönemde zamlara ve kötüleşen yaşam koşullarına dair neler yapılabileceğine dair bu türden irili ufaklı deneyimler önemli dersler sunuyor.
ASGARİ ÜCRET DEMOKRATİK BİR ŞEKİLDE Mİ BELİRLENİYOR?
Asgari ücretin belirlenmesi her dönem aslında başta fabrika işçileri olmak üzere bütün emekçilerin çokça tartıştığı bir mesele olmuştur. Ancak özellikle son iki yıldır süren tartışmaların bir yanı bizlere, asgari ücretin belirlenmesinde ekonomi temelli tartışmaların yanında politik tartışmaların ve değerlendirmelerin de yaygınlaştığını gösteriyor. İşçi ve emekçilerin gözünde ücret artışlarına her dönem hükümetin karar verdiği bilinen bir gerçekken, bu dönem ücret artışının karar mekanizmasının neleri temel alarak ücreti belirlediği noktası oldukça tartışma götürdü. Erdoğan, Bakanlar Kurulu Kabinesi sonrasında yaptığı açıklamada işçi ve patron temsilcilerinin anlaşamadığını söyleyip, orta yolu kendilerinin bulduğunu ima etse de işçileri sözde temsil eden Türk-İş’in önerdiği ücret patronlarınkine çok da uzak bir tutar değildi aslında.
ASGARİ ÜCRETTEKİ ARTIŞ ENFLASYONUN SEBEBİ Mİ?
Ücretin belirlenme sürecinde ise en çok konuşulan konulardan biriyse asgari ücrete yapılacak zamdan sonra temel tüketim maddelerine yılbaşından sonra gelecek zamlar meselesi oldu. Televizyon kanallarında, sosyal medyada, kapitalist sistemin ekonomistleri ve siyasi temsilcileri tarafından sıkça dillendirilen “Asgari ücretten sonra zam yağmuru olacak” söylemi, işçilerin ve gençlerin de önemli bir kısmının benimsediği bir görüş haline geldi. Elbette pratikte görmeye alıştığımız durum asgari ücretin artışından sonra her şeye zam gelmesi. Ancak bu durumu ortaya çıkaran gerçeklik anlatılandan oldukça farklı. Şirketlerin asgari ücret artışından sonra ürünlerine zam yapma fırsatçılığı bir yana, iktisadi olarak enflasyonun temel sebebini ücretlerdeki artışlarda görmek gerçek sebebin önüne perde çekmeye yarayan bir propaganda aslında. Nitekim kapitalist ekonomistlerin sıkça söylediği “Ücret artışı zamlara neden oluyor” söylemi aslında ücret artışlarını engellemek ve enflasyon artışına bir kılıf takmak için söylenen koca bir yalan. Ücretlerin artması temel tüketim maddelerinin fiyatlarında bir artışa iktisadi olarak doğrudan ve tam manası ile neden olmaz. Kısaca asgari ücret artarsa her şeye zam gelir mantığı çok doğru bir mantık değildir. Enflasyonun ve temel tüketim maddelerinin fiyatlarının artmasının sebebini doğru yerlerde aramak gerekir.
Enflasyon artışı ve paranın değer kaybetmesi, doğrudan kapitalist ekonominin kendi iç çelişkisi ile doğar. Basit olarak fazla kâr hırsı ile doğan aşırı üretimin karşısındaki tüketim talebi azalınca kapitalist krizlerin doğmasının koşulları oluşur. Alım gücünün düşmesi tüketimi azaltır ve bu döngü kapitalist ekonomilerde belirli periyotlarda gerçekleşerek devam eder. Elbette krizin temel nedeni bu olsa da AKP’nin benimsediği ekonomik planın da suçu büyüktür. Sonuçta burjuvazinin politik çıkarlarının sürdürücüsü olan hükümetlerin para ve ekonomi politikaları ile krizleri öteleyebilir veya etki şiddetine müdahale edebilir. Ancak Hükümetin takındığı tutum başından beri ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte krizi halka, işçi ve emekçilere yıkmak olmuştur. Bu noktada da patronların kârını büyütecek bir hamle olan işçi ücretlerinin en alt seviyede tutulması hem ekonomik hem de politiktir.
ZAMLAR DURDURULSUN ÜCRETLER ARTIRILSIN!
Bu dönemde de ücret tartışmaları işçi ve emekçiler açısından yalnızca ekonomik tartışma olarak kalmamış, politik bir çerçevede meseleyi ele alma ve talepleri için mücadele etme istediği de yer yer artmıştır. Ek zam talep eden ve kazanan İzmir TPI işçileri buna bir örnektir. Yalnızca ek zam talebi için değil, asgari ücrete zam gelse dahi temel tüketim maddelerine zam gelmemesi ve asgari ücretlinin vergi diliminden çıkartılması gibi talepler için de mücadele güçlendirilerek ilerletilmelidir. Nitekim gençliğin farklı kesimleri de hepimizin hayatlarında yaşadığı ve bildiği gibi ekonomik krizden oldukça etkileniyor. Ücretlerin artırılması mücadelesi ile alım gücünü düşüren enflasyona karşı zamların durdurulma mücadelesi birbirinden bağımsız değildir, öyle olmamalıdır. Biz gençler enflasyon artışının nedeni değiliz. Bu krizin sonucunu da alım gücümüz düşerek ödüyoruz. Kayıt dışı sanayi sitelerinde asgari ücretin çok çok altından çalışan on binlerce işçi genci, çıraklık ve staj gibi isimlerle ucuz iş gücü olarak sömürülen meslek liseli gençleri, okurken çalışmak zorunda olan üniversite öğrencilerini ve hepsinin ücretlerinin asgari ücrete göre belirlendiğini düşündüğümüzde, ücretlerin her iş kolunda yükseltilmesi ve temel tüketim maddelerine gelen zamların durdurulması mücadelesini birlikte yürütmeliyiz. İnsanca çalışma ve yaşam koşulları için bu talepler etrafında bir araya gelmeliyiz.