Ahmet Hâşim’in şiir öğretimi yaklaşımına bir bakış
Ahmet Hâşim’in şiirde mana aramayı anlamsız bulmak gibi fikirleri edebiyatımızda hâlâ tartışılıyor. Dolayısıyla şu soruyu sormak gerekiyor, şiirde anlam aranır mı?
Fotoğraf:pixabay
Furkan DOĞAN
Mersin Üniversitesi Türkçe Eğitimi Lisansüstü Programı
Ahmet Hâşim’in “Piyale” kitabındaki “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” başlıklı ön sözü edebiyatımızda hâlâ tartışılıyor. Hâşim’in şiirde mana aramayı anlamsız bulmak gibi fikirleri günümüz şairlerini de etkiliyor. Hâşim, şiirde mana aramayı anlamsız bulduğu için şiir öğretimine bakışı bu fikir etrafında şekilleniyor Yazısında dönemindeki eğitim sistemine odaklanmayıp şiirde anlam arayan öğretmeni eleştirmesinin çerçevesini ise şiire olan dar bakış açısı sınırlıyor. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor, şiirde anlam aranır mı? Bana sorarsanız bugün artık bu soruya rahatlıkla “evet” cevabını verebiliyoruz ancak evet dediğimiz şiirin toplumsal mesajlarla yüklü bir düzyazıya dönüşmesi değil, estetik kaygıyla yoğrulan ve toplumun sorunlarını anlatan, bu sebeple hem herkesin anlayabileceği hem de içerisinde ruhu besleyen dizeler bulacağımız şiir anlayışı. Bununla birlikte Hâşim’in (2019) “Şair ne bir hakikat habercisi ne bir belagatli insan ne de bir kanun yapıcıdır.” (s.113) tanımını da reddetmiş oluyoruz çünkü kanımca şair, hakikatin habercisi olmalıdır. Burada hakikat diyerek halkın yaşam koşullarından ve şairin imgelerinden bahsediyorum.
YAŞAMA YAKINLIK İLKESİ EDEBİYAT ÖĞRETİMİNDE DE ÖNEMLİ
Ahmet Hâşim’in okullardaki şiir öğretimi ve öğretmenler için kullandığı “Edebiyat hocası, hava satan ve mehtap ışığı imal eden efsanevi tüccarlar gibi, güzellik hissini ve idrakını bir ortaöğretim programına uyarak öğrencilerine öğreten, şimdiki yanlış eğitim usulünün yarattığı ve icat ettiği beyhude bir eğitimcidir. Ne şair şiiri ne de sanatkâr sanatı yorumlayıp açıklayamaz. Onun için, hiçbir memlekette, edebiyat öğretmeni –nadir istisnalarla- ne bir şair ne bir nasir ve ne de başka suretle sanata mensup olan bir insandır. Çoğunlukla okuma, imla ve gramer hocalığından gelen bu zat için şiir, sualli cevaplı bir okuma malzemesinden fazla bir kıymeti olmadığından, nesre çevrilmeye ve gramer uygulamasına elverişli olmayan her şiir, genç zekâlar için bir tehlike ve kötü bir örnektir.” (Hâşim, 2019, s.117) ifadelerinin havada kalan ve hayatın gerçeğine uymayan ifadeleri olduğunu bugün yaşayarak gördüğümüzü düşünüyorum çünkü Ahmet Hâşim’in ifadelerinin tam tersi doğrultuda, özellikle köy enstitülerinden sonra bu ülkede hem öğretmen hem yazar-şair olan onlarca edebiyatçımız yetişmiştir. Bununla birlikte şiirde anlamı açığa çıkarmanın öğrencileri şiirden uzaklaştırmadığını, öğrencilerin şiirde anlamı öğrendiği zaman şiire daha çok ilgi duyduğunu gözlemleyebiliyoruz. Dolayısıyla Hâşim’in ortaya attığı iki iddianın da bugün tamamıyla çürüdüğünü söyleyebiliriz. Bugün öğretim ilkelerini de incelediğimizde yaşama yakınlık ilkesinin en önemli ilkelerden biri olduğunu görebiliriz. Öğrencinin günlük hayatta işine yaramayan, yaşamı sırasında deneyimlemeyeceği bir konuyla ilgilenmediği ve bu konuyu sadece ezberlediği gözlemlenmektedir. Bu sebeple ders kitaplarına seçilen şiirlerin bu ilkeye ve öğrencinin yaş grubuna hitap etmesi büyük bir önem taşımaktadır.
ŞİİR VE EDEBİYATI NASIL ÖĞRETMELİ?
Ahmet Hâşim’in şiire bakış açısının ve şiir öğretimi üzerine söylediği düşüncelerinin aksini kanıtlayacak birçok tarihsel olaydan bahsedebileceğimizi söyledik. Peki, bugün şiir öğretimi ne durumda? Türkçe dersi öğretim programını incelediğimizde “Şiir okur, şiir yazar” gibi kazanımların olduğunu görüyoruz ama öğrencilerin şiire beklenen ilgiyi duymadığını da gözlemliyoruz. Şiire ilgisizliğin temel sebebi ise sınav merkezli eğitim sistemi. Öğrenciler, LGS ve YKS kıskacında tüm ilgi alanlarını kaybetmeye mahkûm oluyor. Bu durum Türkçe ve edebiyat derslerini, yazar-eser ezberleme veya dil bilgisi öğretme dışına çıkamayacak hâle getiriyor. Bununla birlikte özelikle ortaokul kitaplarında didaktik eserlere yoğunluk verilmesi ve yaparak, yaşayarak öğrenmenin terk edilmesi öğrencileri yazmaktan uzaklaştırıyor. Öğrencilerin sınav sürecindeki özgürlük alanı da böylece kaybolmuş oluyor. Eğer daha üretici ve daha yaratıcı bir toplum istiyorsak öğrencilerin sınavsız eğitim hakkını savunmak gerekiyor.
KAYNAKÇA
Hâşim, A. (2019).Bütün Şiirleri. İstanbul: Karbon Kitaplar.