Çok yaşlı hayatlar
Okuduğunuz bu yazıyı yazarken sürekli biz dedim. Çünkü yalnız değilim, biliyorum. Yazıda bahsettiğim sıkıntıları yaşayan çok fazla kişiyiz, biliyorum.
Fotoğraf: Unsplash
TOBB ETÜ Hukuk Fakültesi Hazırlık öğrencisi
İnsanlar hayatlarında belli başlı dönemler yaşar. Her dönemin kendine özgü özellikleri vardır. Her dönem kendi içinde birçok güzelliği ve de birçok zorluğu barındırır. Bu dönemleri basitçe bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık olarak ayırabiliriz. Bu dönemleri yaşayan insanlar o dönem içerisindeki konularla ilgilenirler. Aşama aşama, kurala uygun bir yaşam diyebiliriz aslında buna. Ama gelelim şimdi günümüz toplumuna.
Çok yaşlı hayatlara sahip insanlar olduk. Maalesef ki bu söylediğim şey, çok yönlülük gibi güzel bir şey değil. Hayatın ileriki dönemlerinde karşımıza çıkması gereken zorluklar erkenden gelip yakamıza yapışıyor. Aynı anda birçok dönemin zorluklarını yaşıyoruz. Güzellikler mi? Onları kaybedeli çok oldu.
Bebekler bile… Onlar farkında değil tabii ama mamasıdır, bezidir derken, ki bunlar temel ihtiyaç… Zorluklarla karşılaşarak geliyorlar dünyaya.
Gençler… Kanayan bir yaradır gençler günümüzde bu toplumda. Yaşanamayan bir çocukluk, zorlu geçen okul dönemleri, gelecek kaygısı, masraflar… Sahi niye böyle olduk? Biz mi istedik böyle olmasını? Hiç sanmıyorum.
Üniversitede okuma hakkı kazandın. Hadi bakalım gelsin yeni sıkıntılar o zaman. Acaba diyoruz, “Acaba gençliğimi bırakacağım bu yerden mezun olunca rahata erebilecek miyim?” O kadar kötü ki gördüğümüz örnekler, maalesef kendimize güzel bir yanıt veremiyoruz.
TEMEL İHTİYAÇLARIMIZI DAHİ KARŞILAYAMIYORUZ
Keşke sadece bu olsaydı. Durum daha da kötü bir hale geldi. Yemek masrafımızı bile hesaplar hale düştük. Bakın yemeğe bile “masraf” diyorum. Okuyacaksın, ama okumak için alacağın kitaplar var. Dışarıda yatmayacaksan yurda ödemen gereken bir para var. Teknoloji çağındayız değil mi? Telefon, bilgisayar olmadan eksik kalıyorsun. Kış geliyor. Mont var, bot var. Bakınız bir genç olarak sinema, kafe, eğlence… Saymadım bile. Neyi saydım? Beslenme, barınma, giyinme ve de okuma... Biz eğlenceden vazgeçeli çok oldu zaten. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale geldik. Temel ihtiyaçların tanesi üç sıfırlı, dört sıfırlı haneleri görmüşken ne yapalım? Tek bir cevap var karşımızda gençlik olarak, para kazanmak lazım.
Dolan dur bakayım. Part-time iş görüşmeleri, kendini sürekli kanıtlama çabası, olumsuz geri dönüşler… Bir yere girdin sonra, iş sahiplerinin üsten bakan tavırları… Kendini değersiz hisset. İşlerine zaman kalmasın. Okula koştur, işe koştur. Olmadı bir gece vardiyası, uykudan da vazgeç. Peki, niye bu kadar değersiziz çalışan öğrenciler olarak? Çünkü talep çok. İşten mi çıkarılacaksın, pardon hakkını mı isteyeceksin, çünkü ikisi aynı şey. Nasıl olsa gelecek olan çok yerine. Seni koruyan bir sistem de yok. Bakarlar mı gözünün yaşına?
İşin kötü tarafı ne biliyor musunuz? Yine de yetmiyor. Yine de karşılayamıyorsunuz ihtiyaçlarınızı. “Olduğu kadar” deyip direniyorsunuz sadece. Çok yaşlı hayatlar dedim ya, gençler olarak okuman lazım, çalışman lazım, hesap kitap yapman lazım, hatta uyumaman lazım. Bunların sıkıntılarını bitirmeyeceğini bile bile buna dayanman lazım. Niye? Biz istemedik böyle olmasını. Bu yazıyı yazarken sürekli biz dedim. Çünkü yalnız değilim, biliyorum. Bu sıkıntıları yaşayan çok fazla kişiyiz, biliyorum.