TTK Kozlu Müessesesi işçileri: Öyle bir siyaset ki patlamadan ceza alanı genel müdür yapıyorlar
Kozlu Müessesinde 2013 yılında 8 işçinin hayatını kaybettiği patlama meydana geldi. Dönemin kusurlu bulunan Müessese Müdürü Kazım Eroğlu, bugün TTK’nin Genel Müdürü.
Fotoğraf:DHA
Hazırlayan: Hilal TOK - Zonguldak
Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) bağlı Kozlu Müessesinde 2013 yılında 8 işçinin hayatını kaybettiği patlama meydana geldi. Patlama rödovanslı şirketlerden Star’ın üretim alanında gerçekleşirken, dönemin kusurlu bulunan Müessese Müdürü Kazım Eroğlu, bugün TTK’nin Genel Müdürü. Kozlu TTK’de çalışan bir işçi bu durumu “İşçiyi patlatanı müdür yapıyorlar” sözleriyle değerlendirerek TTK’deki siyasi müdahale ile özelleştirmenin maden işçilerine daha ağır bilançoları getireceğini söyledi. Madencinin sadece ölürken değil, taleplerini dile getirirken de duyulması gerektiğini aktaran Kozlu işçileri, TTK yapısındaki sorunları anlattı.
Kozlu TTK’de yarı harici şekilde çalıştığını anlatıyor işçi: “Yer üstü ücretleri düşük olur yer altında çalışana göre. Sadece yer üstü çalışırsam 9 bin alırım, ocağa inersem 15 gün kadar, ücretim 13 bin liraya çıkar. Ben elektrikle uğraşırım ama bazen mekanik işler de oluyor, yapıyorum. Motorcu da bazen bize gelir yardım eder, biz gideriz ona yardım ederiz bazen. Yani kendi işimiz olmayan işler de yapıyoruz. Eleman eksikliği olduğu için böyle oluyor.”
TTK’nin en önemli sorununun işçi sayısının azlığı olduğunu dile getiren işçi, “TTK’nin, geleceğe dair yatırım yapalım, geliştirelim diye bir düşüncesi yok. Amasra’da 600 milyon tonluk saha HEMA’da, TTK kapanmaya doğru gidiyor. İşçi alınmıyor, yatırım yapılmıyor. Tepedeki insanların kafasındaki boşvermişlik varsa, bu en tabandaki işçiye kadar yansıyor, o da boşveriyor. Laçkalaşılıyor çalışma. Bunu görebiliyoruz” diyor.
MADENLER ÖZELLEŞİRSE NE OLUR?
İşçi açığının iş yükünü artırdığını, bu yükün yorgunluğa ve olası kazalara davetiye çıkardığını söylüyor Kozlu işçisi: “Bu durum bizi mutsuz ediyor. Biz bu kurumun uzun yıllar yaşamasını istiyoruz. 1.5 milyar ton rezerv olduğu söyleniyor. Burada üretim devlet eliyle devam etmeli. 39 milyon kömür ithal ediyoruz linyitle beraber. Tonun maliyeti 400 dolar oldu. Söylenen rakamlar bunlar. TTK’de 7 bin 300 işçimiz var, en iyi ihtimalle bir milyon ton üretiyoruz diyelim. Rezervimiz var, kömüre ihtiyacımız var, üretmeyip ithal ediyoruz. Ben sosyal medyada çırpınıyorum, işçi sayısını artırın diye. Bazı arkadaşlar ‘Hazır işçileri kullanın’ diyor. İşçi alınmasın da kapansın mı burası?”
Madencilikten kamunun tamamen el çekmesi durumunda olası riskleri de şöyle sıralıyor işçi: “Bakın, Amasra’da kaza oldu; bu epey gündem oldu, ardından özel ocakta 4 kişi yaralandı o kadar gündem olmadı. Yarın bir gün tamamen geçtiği zaman bu kazalar da bu kadar gündem olmayacak demek ki. İş güvenliği önlemleri ile ilgili denetimler aksayacak ve daha büyük faciaların yaşanmasına yol açacak. Bakın Soma’da ne oldu? 301 madenci öldü. Bile bile geldi katliam. Patron kâr mantığıyla gittiği için işçinin güvenliğinden kısacak önce. Muhtemel iş kazası demek bu. Özelleştirme olduğu zaman ocağa indiğimde iş güvencem de olmayacak, ekonomik anlamda daralacağım, yan haklarım yok olacak. Özelleştirmeden insanlar mutlu olmayacak yani.”
Rödovanslı sahalarla parça parça özelleştirmenin yapıldığına işaret eden işçi, “Artarak devam ediyor bu. Her taraftan kuşattılar. Amasra’da HEMA, Armutçuk’ta Erdemir, Karadon’da Enka, Arslantürk… Türkiye’nin son 20 yılına baktığımızda pek çok şey böyle olmadı zaten” diyor.
"LİYAKATSİZLİK HAD SAFHADA"
TTK’ye siyasi odakların müdahalesinin liyakatsizliği getirdiğini düşünen işçi, “Siyasallaşma kurum üzerinde o kadar yoğunlaştı ki, kadrolar şu anda bildiğin siyasi kadro gibi. Bu nasıl değiştiyse işçilerde de bu değişim var. Tecrübe deneyim de kalmadı şimdi. Burada en büyük sorunlardan biri de siyasilerin müdahalesi. Atamalar yapılırken, iktidarla bağlantısı kuvvetli olanlar diğerlerini egale ediyor ve kurumda yönetici oluyor. Kazım Eroğlu en büyük örneği. Patlamanın olduğu yerde müdürken, genel müdür oluyorsunuz” diyor.
"AMASRA SONRASI İŞÇİ ÇIKINCA LAĞIM ATILMAYA BAŞLANDI"
Amasra’daki katliam sonrası Kozlu’da değişimler olup olmadığını soruyoruz. Kozlu işçisi, “Amasra olayından sonra lağım atma işi vardiya sonrası yapılmaya başlandı. Önceden 40 işçi varsa lağım atıldığında şimdi vardiya sonu 10 işçi kalınca lağım atıyorlar. Barutçular 08.30’a kadar ocağa girmeyi bekliyorlar. Amasra’daki patlamadan sonra denetimler de arttı. İSİG eğitimleri var ama çok nitelikli değil. Ben yer altına giriyorum ama hiç maske takmadım. O maskeler çıkarılıp kullanılınca bir daha kullanamıyorsun, maliyet olduğu için uygulamalı deneme yok bu eğitimlerde. Pratik olarak onu yapmadığımızda da tam kavrayamıyoruz haliyle onu kullanmayı.”
"ÖZELLEŞTİRMEDEN DOLAYI YATIRIMLAR DA AZALMIŞ DURUMDA"
15 yıllık bir başka madenci “Kömür tozu, metan gazı, ağır iş kolu… İnsanların ciğerlerinin bitmesi, sağlığının bozulması, iş kazalarının önlenememesi madencinin en büyük sorunları” diyerek anlatıyor maden işçisi olmayı. Maden işçisi yaşanan sıkıntıları şöyle sıralıyor: “TTK genelinde eleman eksikliği sorunu var. Dört kişinin yapacağı işi iki kişi yaparsa ertesi gün yorgun olur, dikkatsiz yapılır o iş. Biz eksi 630 kota kadar üretim yapıyoruz. TTK teknolojiyi kullanıyor ama bir yerde ihmal oluyor, kazalar bitmiyor. İşçinin yorulması, az işçiyle çalışılması çok fazla iş kazasına neden oluyor. Madenlerin hepsi devlet kontrolünde olmalı. Kozlu’da özel şirkete verilen yerde kaza oldu, can ciğer arkadaşlarımı kaybettim. O önlenebilirdi. Buradaki müdür, o olaydan sonra 4 yıl ceza aldı, sonra artık partideki ilişkilerinden mi neden bilmiyorum TTK’nin başına getirdiler. Zaten sorumlular ceza almıyor ki. Ne Soma’da aldı ne burada aldı. İşin içinde siyaset oldukça almaz zaten. Kimin nerede nasıl müdür olacağı belli olmuyor yani burada. Zonguldak’ta başka iş imkanımız yok. TTK özelleştirilirse işsiz, aç kalırız. Bu kazalar da kader değil. Almanya bu işi çok eskiden beri yapıyor, ölümlü iş kazaları olmuyor. Sistemleri çok iyi çalışıyor. Bizim o şartlarda çalışma imkanımız yok. Özelleştirmeden dolayı yatırım da azalmış durumda. Madenlerde, üretimlerde teknolojisiz iş yapılmamalı, işçi güvenliği ve sağlığına önem verilmeli, kamu madenciliğinden vazgeçilmemeli. Verilen İSİG eğitimlerimiz yetersiz. Kağıt üzerinde bu eğitimler. Madende en az 2-3 yıl eğitim statüsü olmalı. Elemanların alınmaması ve teknik cihazların yetersizliği, eğitimin yetersizliği, iş yoğunluğu yeni riskleri doğuruyor. Bunların değişmesi lazım.”
"BİREYSELCİLİĞİ AŞIP YAN YANA GELMELİYİZ"
Tüm bu sorunlara karşı işçilerin neden birleşmediğini ve seslerini duyurmak için örgütlenmediğini sorduğumuzda sendikaya uzanıyor sohbet: “Diyelim ki biz bir araya gelen dört kişiyiz. Şuraya gidip eylem yapalım desem ben işçiye sahip çıkamam ki. Bir şey olsa ne yapabilirim? Burada sendikanın (GMİS) sahip çıkması, bir şeyler yapması gerekiyor. Sendika günü kurtarıyor anca. Sendika başkanının açıklamalarını gördük. Cinayet bile diyemedi Amasra’daki olaya. Çünkü iktidarla iş birliği içinde, söyleyemez. Onlar birbirlerine destek oluyorlar. GMİS eskiden saygın bir sendikaydı, ama o saygınlığı ve güven verici hali kalmadı artık. Sendikanın sadece TTK işçisi için de değil genel bir mücadele vermesi gerekiyor. Örneğin İstanbul Sözleşmesi kaldırılıyor, buna karşı da bir mücadele vermeli. Örneğin kaçak ocakta kaza oluyor, bir taziye mesajı bile yayımlamıyorlar.”
Kozlu işçisinin “Sendikayı değiştirecek olan kim?” sorusuna karşı cevabı “Biz” oluyor, sonrasında ise bir ‘ama’sı var: “Sendikayı işçiler değiştirir tamam ama o da zor yani. İşçinin arasından bir liderinin çıkması lazım. Ama işçi diyor ki üç brüt maaşım var, rahatım, iş güvencem var, neyin mücadelesini vereyim. Sendikayı bile gereksiz görüyorlar. Son 20 yılda Türkiye’de ne varsa TTK’de de o var. Toplumda bireyselcilik ön plana çıkmış durumda. Bu burada da böyle. Bu yüzden de yan yana gelemiyoruz. Oysa ki bunu aşmamız lazım.”
"SADECE ÖLÜRKEN HATIRLAMAYIN BİZİ"
TTK’ye en kısa zamanda işçi alınması, yatırım yapılması, madenlerin özerkliğe kavuşması ve siyasi müdahaleden uzaklaşılması taleplerini sıralayan işçi, “Madenciler öldüğünde, büyük kazalar olduğunda hatırlanıyor. Bu taleplerimizi dile getirirken de sesimize ses olunmalı. Mesela promosyon meselesi sorunumuz. İşçinin moralini burada da düşünsünler. Şu an belirsiz güncelleştirme meselesi var. Madencilerin değer görmesini istiyoruz gerçek anlamda. Öte yandan sendikada demokrasi denen bir şey yok. Kimi şubelerde kimi yöneticiler hegemonya kurmuş durumda. Bu seçimlerde usulsüzlükler döndü. Sendikamız tek adamlığa doğru gidiyor. Muhalifler sürdürülüyor. Tek adamlıkla, antidemokratik bir biçimde sendikamız yönetiliyor. İleri ve muhalif işçiler üzerinde genel bir baskı söz konusu. TTK’deki yer üstü işçileri düşük ücret alıyor, bu işçiler arasındaki barışı da bozan bir durum. Bunlar da gündem olmalı, sadece ölürken hatırlamayın bizi...”
YARIN: ‘Oradan köpek geçerse sen de geçersin’