GÖÇİZDER Davası: İddia var, delil yok!
GÖÇİZDER Davası dosyasındaki bilgilerin hukuka aykırı şekilde toplandığını ve somut deliler olmadığını belirten Avukat Serhat Çakmak, hibelerin PKK’ye aktarıldığına dair de delilin olmadığını söyledi.
Fotoğraf: MA
Göç ve İzleme Derneği (GÖÇİZDER) eşbaşkanları Kamile Kandal ve Mehmet Boğakan'ın da aralarında olduğu 23 kişinin “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yargılandığı davanın 2’nci duruşmasının ikinci oturumu İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Dava duruşması tutuklu ve avukatların sayısı nedeniyle Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsü karşısında bulunan mahkeme salonunda başladı. Duruşma salonunda, tutuklu bulunan 13 kişi ile avukatları hazır bulundu. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcileri ve çok sayıda izleyici de duruşmaya katıldı.
“YERİMİZ BURASI DEĞİL”
Duruşmada söz alan tutuklu Makbule Altıntaş, derneğin bünyesinde sosyolog ve sosyal hizmet uzmanı ile pek çok meslekten insanların çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Hak savunucusu olduklarını belirten Altıntaş, daha önce de Kadın Sığınma Koordinatörü olarak da çalıştığını ve ayrıca Barış Vakfı’nda da çalışmalar yaptığını aktardı. Altıntaş, “Bizim yerimiz burası değil, hakimin de bunu bilmesi gerekiyor” dedi. İnsanların hayatlarından çalındığını ve bunun hesabının verilmesi gerektiğini dile getiren Altıntaş, 7 ay boyunca süren tutukluluk hali nedeniyle yaşadıkları mağduriyetlere işaret etti.
“HESABA AKTARILAN 60 TL’DEN SUÇ ÜRETİLDİ”
Dernekteki faaliyetlerine de değinen Altıntaş, suçlamalara dikkat çekti. IŞİD’in Şengal’e saldırısının ardından binlerce insanın Diyarbakır’a geldiğini anımsatan Altıntaş, bu duruma ilişkin belediyenin yaptığı çalışmalar içinde yer aldığını ve bu hususun suç olarak yansıtıldığını kaydetti. Altıntaş, “Orada bir dram vardı. Ancak sayfa sayısını artırmak için suç üretilmiş. Öyle ki Şengal Suriye’de gösterilmiş. Bu durum bile ne de kadar uyduruk bir dosya ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor” dedi. Kardeşinin düğünü için bir arkadaşına kıyafet diktirdiğini ve bunun ücretini ödediğini ve bu durumun da dosyada suçlama konusu yapıldığını paylaşan Altıntaş, oturduğu kafelerin de suçlama konusu yapıldığın belirtti. Altıntaş, bu duruma “İçtiğimiz kahvenin ve çayın hesabını mı vereceğiz?” sözleriyle tepki gösterdi. İddianamede banka hesabına gönderilen 60 TL ile “kitap basımı” yapılacağı iddiasının da olduğunu kaydeden Altıntaş, “60 TL ile kitap mı basılıyor?” diye sorarak, suçlamaların gülünç olduğunu belirtti. Altıntaş, iddianamede birçok iddianın yer aldığını ancak bu iddiaların “değerlendirme yapılamadı” şeklinde iddianameye kaydedildiğine dikkat çekerek, “Değerlendirme yapılamamışsa neden iddianamede yer alıyor?” diye sordu.
“KADINLAR ÖLDÜRÜLÜRKEN EVDE OTURAMAM”
Altıntaş, kadın katliamlarına ilişkin tepkisinin de iddianamede suç olarak yer aldığına değinerek, “Kadınlar öldürülürken ben de evde oturamam. Bu durumun suçlama konusu yapılması beni mücadelemden edemez. Yıllardır mücadele yürüten kadınlardan biriyim” diye kaydetti.
Söz alan derneğin Eşbaşkanı Mehmet Boğatekin ise, hakkındaki suçlamaları reddederek, tahliye talebinde bulundu. Mahkeme başkanı, Boğatekin’in katıldığı basın açıklamalarını sordu. Boğatekin, derneğin basın açıklaması yaptığını ve bunların suç olmadığını dile getirdi.
“TERCÜME YAPILIRKEN KONUŞMALAR ÇARPTIRILDI”
Tutuklu Ramazan Kırkpınar da, derneğin ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) açıklamalarına katıldığını, 12 yıl önce kapatılan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) bünyesinde bulunan “Adalet ve Barış Komisyonu” içinde yer aldığı yönünde iddialarla suçlandığını ancak bu komisyonda yer almadığını söyledi. Suçlama konusu yapılan telefon görüşmelerinin tümünün aile ve çevresi ile yapıldığını dile getiren Kırkpınar, kolluk kuvvetinin görüşmeleri çarpıttığını kaydetti.
Türkçe bilmediğini, bu nedenle görüşmeleri ana dili Kürtçe yaptığını ancak polisin çeviri yaparken çelişkiler yarattığını dile getiren Kırkpınar, durumun hukukla bağdaşmadığını ve bu durumun düzeltilmesini istedi. Kırkpınar, gözaltına alınan bir partili için kendi avukatını gönderdiğini ve bunun da suçlama olarak yer aldığını ifade ederek, “Partimin bir üyesi için avukat göndermek suç mu?” diye sordu. Yaptıkları toplantıların da “örgütsel” olarak ele alındığını dile getiren Kırkpınar, bununla siyasi parti çalışmaların engellendiğin altını çizdi. Kırkpınar, “8 aydır niçin tutuklu olduğumu anlamakta zorlanıyorum” diye konuştu.
“YARDIM ETTİĞİM İÇİN GURURLUYUM”
Tutuklu Zelal Çoşkun da, psikolog olduğunu ve uzun yıllardır kadın ve çocuk alanında çalışmalar yaptığını paylaştı. Çoşkun, derneğin bu doğrultuda çalışmalar yaptığını bildiğini ve bu nedenle bünyesindeki çalışmalar içinde yer aldığını söyledi. Yaptıkları yardımların da suçlama konusu yapıldığını söyleyen Çoşkun, “Yaptığım yardımı burada açıklamaktan utanıyorum. Ancak şunu da söylemek isterim; Bu yardımları yaptığım için gururluyum ve bu gün olsa yine yaparım” dedi. Derneğin projeler içinde yer alması için kendisine teklifte bulunduğunu belirten Çoşkun, bir dönem bu proje içinde yer aldığını daha sonra ise dernekten ayrıldığını kaydetti.
Tutukluların beyanların sona ermesinin ardından tutuksuz yargılananlar söz aldı ve bir sonraki celsede beyanda bulunma talebinde bulundu.
AV.ÇAKMAK: SOMUT DELİL YOK
Daha sonra söz alan bir kısım yargılanan avukatı Serhat Çakmak, soruşturmanın somut veriler üzerinden başlamadığını söyledi. Derneğin “KCK çatı yapılanması” içinde yer aldığına dair iddia olduğuna işaret eden Çakmak, “Bunu diyebilmek için bir delilin olması lazım. Ancak buna dair somut bir delil olmamasına rağmen soruşturma başlıyor ve tedbirlere başvuruluyor” dedi. Derneğin aldığı hibeleri PKK’ye aktardığına dair iddialara ilişkin ise Çakmak, “Peki milyonları bulan bu bedeller örgütün hangi faaliyeti için kullanıldı?” diye sorarak, buna dair dosyada bir hususun yer almadığına dikkat çekti. Çakmak, şöyle devam etti: “Çalıştay, basın açıklaması, ajans ve reklam gibi giderleri inkar etmiyoruz. Ancak örgüt için kullanılan giderler ne? İddianamede yer almıyor. İddianame kendi içinde dahi çelişkiye düşmüştür. Birbiriyle ilişkisi olmayan insanları bir torbaya koyup yargılama yapmak ciddi ihlallere yol açar. Mahkemenin bu konuda sorumlu olması gerekiyor.”
“HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE DELİL ELDE EDİLDİ”
Dinlenme, gözaltı ve adliyeye dair tedbir ve kararların dosyada yer almadığını da anımsatan Çakmak, “Bunlar hukuka uygun mu değil mi bakmak lazım. Delil etme aracının sağlıklı bir şekilde yürütülmediğini de görüyoruz. Daha önce dinlenme yapılıyor bir şey çıkmayınca aynı iddia ile tekrardan dinleme kararı veriliyor. Bir ceza yargılamasının sağlıklı yürümesi için bu kararların ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. CMK 135 kararların dosyada yer almasının çok ciddi bir hukuksuzluk olduğunu düşünüyoruz ve bu durumun dikkate alınmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
Tutukluk haline ilişkin de beyanda bulunan Çakmak, “Dosyada somut delil bulunmamaktadır. Salt katalog suç kapsamında işlemin yapılması tutukluk haline gerekçe yapılamaz. Ayrıca aleyhte bir husus da bu aşamada dosyaya girmediğini müvekkillerin verdiği beyanların da lehe olduğunu gördük” ifadelerini kullandı.
“SAVUNMA HAKKI SÜREYE TABİ TUTULAMAZ”
Çakmak, ayrıca bir önceki duruşmada savunma haklarının engellendiğini ve dışarıya çıkarıldıklarını anımsatarak, tepki gösterdi. Çakmak, “Mahkemenin hakkaniyetli ve adil karar almayacağına dair herhangi bir hususu ileri sürmememize rağmen savunma hakkımız engellendi. Kutsal gördüğümüz bu hakka yönelik müdahale olduğunda aynı şekilde bizler de müdahale etme ve bu hakkı korumak için çaba sarf ederiz. Bilindiği üzere bu ülkede temel haklarını kullandığı veya kullanmak için gösterdiği çaba nedeniyle insanlar yıllarca tutuklu kalabiliyor. Bunlardan bir tanesini söylemek gerekirse ana dilde savunma yapmak isteyen birçok kişinin yıllarca beyanları alınmadı ve cezaevinde tutuldu. Savunma hakkı kutsal olduğu için bir süreye tabi tutulamaz ve engellenemez” şeklinde tepki gösterdi. Çakmak’a yanıt veren mahkeme başkanı, savunmanın “makul sürede” yapılması gerektiğini ileri sürdü.
Duruşmaya bir saat ara verildi. (İstanbul/MA)