Özel ocakta kara tablo: İşçi sağlığı ve iş güvenliği Allah’a emanet!
Zonguldak’ın Kilimli beldesi özel maden şirketlerinin en çok faaliyette bulunduğu alanlardan. Bölgede özel ocak denince işçiler düşük ücretlerden, güvencesizlikten ve iş kazalarından söz ediyor.
Fotoğraf:Eren Bozbaş
Hazırlayan: Hilal TOK - Zonguldak
Kamuya ait maden alanları yıllardır rödovansla özel şirketlere peşkeş çekiliyor. Peşkeşin boyu büyüdükçe madenlerdeki iş güvencesi, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri de paramparça oluyor. Bunun örneğinin yaşandığı bölgelerden biri de Zonguldak’ın Kilimli beldesi. Zira burası özel maden şirketlerinin en çok çimlendiği alanlardan.
Arslantürk, Demir, Bahadır, Of-Kar… Pek çok firma bu bölgede faaliyet yürütüyor. Ve bu firmalara rödovansla kömür çıkaracakları alan tahsis etmenin yanı sıra MİSGEP projesi kapsamında finansal destek de sağlanıyor. Madenciler açısından ise tablo maden patronlarının tersine hiç de iç açıcı değil. “Kamu ocakları özelleşirse sonuçları ne olur?” sorusunun cevabını özel ocaklar veriyor.
UYARI CİHAZI KAPATILIYOR
En son Amasra’daki katliamın ardından bölgede faaliyet yürüten Enka’nın ocağında proje kapsamı dışında üretim yapılan bir alanda patlama yaşandı. Dört işçi yaralandı. İkisinin hayat mücadelesi sürüyor. Vücutlarının çoğunluğu yanık, yaşam mücadelesi veriyorlar. Zonguldak’ta ve Bartın’da, bu kazaların sık yaşanmasına rağmen herhangi bir yanık merkezi yok. İşçiler tedavi için İstanbul ya da Ankara gibi uzak şehirlere gönderiliyor. 18 Aralık tarihinde başka bir özel ocakta yaşanan iş cinayetinde bir madenci daha hayatını kaybetti. Kilimli bölgesi delik deşik, öyle ki madencilerin anlatımına göre özel ocaklarda nefeslik açmak istense her an bir kaçak ocağa rast gelinebilir.
18 yaşından beri özel ocaklarda çalışan bir madenciyle görüşüyoruz. “TTK’ye giremeyen şansızlardan” olduğunu söylüyor. Özel ocakların TTK kadar teknolojik donanıma sahip olmadığını anlatıyor. Metan gazının yükselmesine, cihazın uyarı vermesine rağmen işçilerin çalıştırılmasının yaygın olduğunu söyleyen işçi, şunu dile getirdi: “Bazen bazıları cihazı bile kapatıyor ötmesin diye.”
"BİR AĞAÇ GİBİ ÇÜRÜYORUZ"
180 işçinin çalıştığı özel ocakta eksi 100 metreye kadar üretim yaptıklarını dile getiren işçi, günde 8 saat, haftada ise 6 gün çalıştıklarını aktardı. Oysa kanuna göre maden işçisinin günde en çok 7.5 saat, haftada ise en çok 37.5 saat çalışması gerek. “Cumartesi pazar iznimiz yoktur, hafta içi izin kullandırılır burada. 11 bin lira ücret alıyorum. Özel şirket sonuçta, biz ‘Maaşımızı alalım yeter’ diyoruz. Daha önceden maaşımızı bile alamıyorduk. Elden verirlerdi bir dönem. Üç ay maaş alamadığımız dönemler vardı. Benim emekliliğim doldu, buna rağmen çalışıyorum. Çünkü emekli maaşı az. Bizim promosyonumuz yok, promosyonu şirket sahibi alıyor. Bir şey diyemiyoruz, ‘Ortalığı karıştırıyorsun’ diyerek hemen işten atabiliyorlar özelde. O yüzden sendika mendika da konuşamayız” diye anlatıyor içinde bulundukları durumu. Yaşadığı meslek hastalıklarına dikkat çeken işçi, “Madencinin ciğeri toz doludur. Benim de ciğerlerim toz dolu. Yok diyen yalan konuşur. Nem, pis hava, havasızlık etkiliyor. Bir ağaç gibi çürüyoruz.”
"HEM KADIN, HEM YENİ MEZUN, HEM UCUZ!"
Madenlerde erkekler çalışıyor. Ancak bölgede kimi kaçak madenlerde kadın işçileri de görmek mümkün! Güvencesiz, sigortasız, yevmiyesi düşüğe… Bir de kimi özel ocaklarda kadın mühendisler mevcut. Buralarda kadın mühendisler erkeklere göre daha düşük ücrete çalıştırılıyor. Onlardan biri Maden Mühendisi Eda.
Eda, özel sektörde işe başladığında ilk başlarda çok iyi karşılandığını söylüyor. “Yeni mühendis biz buna iş öğretiriz” diyerek bir karşılık alıyor ama perdenin arkasında “Hem kadın hem yeni mezun; ucuz mühendis tadından yenmez” diye ellerin sıvazlandığını süreç içinde anlıyor. Gerisini ondan dinleyelim: “Çalıştığım ocak rödovanslı bir özel madenin taşeronu. Yani burada rödovansla işletilen ocakların taşeronları da çoktur. Beterin beteri işte. Kadın mühendis olduğum için bayağı zorluk çektim. İşçiler ‘Bu kadın işçi, elinin hamuruyla bize mi iş öğretecek, bizi mi kontrol edecek, o ne bilir’ diye tepki veriyordu. Üstlerim vardı, ‘daimi nezaretçi’ denir onlara. ‘Dünkü bok, sen ne bilirsin’ gibi laflar bile işittim ondan. Kafalarına göre vardiyamı değiştirirlerdi. İşim olmayan doküman belge işlerini verirler, ‘Eve git yap’ derlerdi. Yeniyim diye beni 3 bin 500 lira ile işe başlattılar. Benimle aynı işi yapan erkek mühendisler 7 bin 8 bin lira alıyorlardı o dönem. Zaman içinde de bana daha az zam, erkek mühendise daha çok zam yapıldı, hiç eşitlenemedik. Yıllık izne çıkarmayıp onun parasını verirdi özel ocak. Benim yıllık izinlerimi kullandırtmayıp, üstüne fazladan vardiya yüklüyorlardı, bunların ücretini de vermediler. Ekstra prim alır, hangi vardiyanın mühendisi bulduysa kömürü. Ben de vardiyamda kömürü buldum, ama ocağa gelmeyen mühendise verdiler o pirimi. Ezmeye çalışıyorlardı hep anlayacağın. Benim bir fikrim var mesela, ocağa inmeden tertip yapıyorum. Ocağı biliyorum, tertibi vereceğim zaman ‘Sen sus, sen yenisin’ diyordu daimi nezaretçi. Söyletmiyorlar, yaptırmıyorlardı, hatta tertibe bile çıkarttırmıyorlardı. ‘Sen git çayı demle’ diyordu. Yeri gelince daimi nezaretçiden önce geliyordum, geldiğinde ‘Aa benim sofram neden hazır değil, benim çayımı neden demlemedin’ diyordu. İşe dair öneride ve uyarıda bulunduğumda, ‘Sen sus dünkü bok, sıçtığım bok, sus sen’ diyordu.”
"DAHA ÇOK KÂR ETMEK VARKEN PATRON NEDEN İŞÇİYİ DÜŞÜNSÜN?"
Özel ocaklarda hele ki özelin taşeronunda her şeyin daha zorlu olduğunu söyleyen Mühendis Eda, burada güvenlik önlemlerinin alınmasının da daha çok çaba istediğini söyledi: “Metan gazına karşı sondaj yapılır. Atıyorum 15 metrede bir sondaj yapmamız gerekiyorsa misal, kömür gelimi duracak diye sondaj yaptırmıyordu patron. Orada metan birikimi varsa patlayabilirdi ama öyle risklere rağmen çalışıyorduk; karambole gidiyorduk işte. Havalandırmada sorun yaşıyorduk. Patrona vantüpün yetmeyeceğini söylüyorduk, uzatması gerekiyordu, 6 ay sonra getiriyordu. Sıcak oluyor, ekstra terliyor işçiler, hasta olabilirler, onu da düşünmüyordu. Dinlenme yok, bir ara yemek molalarını da kesmeye çalıştılar hatta. Nefeslikler de uzaklaşmıştı, onun da yenisini açmıyordu. Çalıştığımız yerde de çok fazla kaçak ocak vardı, nefeslik açmamız gerektiğinde hep kaçak ocak göçüklerine denk geliyorduk. Açtığımız yeri tekrar, riskli olduğu için kapatmak zorunda kalıyorduk. Yeni nefeslik açmak ekstra masraftı. Bize mesela tahkimat için direk lazım oluyordu, getirtmiyordu patron. Daha önce kullanılmış, baskı almış direkleri kullandırtıyordu. Göçük için davetiye! Patlatma yapınca kömür tozu taş tozu geliyordu işçiye ama maske yoktu mesela. Bir maske veriyordu ama perti çıkana kadar kullandırtıyordu. Her gün yenisini vermesi gerekirken bir haftadan fazla kullandığımız oluyordu maskeyi. OFK’lerin zaten süresi geçmişti, kullanılmaz durumdaydı. Baret bile kalitesizdi. Benim vardiyam dışında bir işçimiz zehirlenmişti mesela. Tam havalandırılmayan bir alanda patlatma yapılmış. Havalandırma olmadan çalışmaya zorlanmış işçi, kömür çıkarmaya cihazsız gitmiş... O cihazları zaten ya sadece mühendise ya da çavuşa veriyorlar sadece. İşçi de öyle gidip oradaki karbonmonoksitten zehirlenmiş. Gece vardiyasında oluyor bu, o vardiyanın mühendisi yok ama işçi yine de çalıştırılıyor. Yani bu koşullarda metana denk gelirsen yandın. Bunun tek güvencesi, ‘Çalıştığımız damarda fazla metan yok’ tecrübesi. Yani tecrübelerine güvendiklerini söylüyorlardı. Sondajı tedbir amaçlı değil, asıl olarak kömür bulmak için yapıyorlar. Gaz sensörü de çalışılan yerin baya bir gerisindeydi. Belli bir mesafesi olur, onu da korumuyorlardı. Masraf olacak her şeyden kaçarlar çünkü. Ocağı açarken denetimlerden yırtmak için alınmış şeylerdi bunlar zaten, işçiyi korumak için değil. Zonguldak’ta çok fazla özel ve kaçak ocak var. Güvenlik önlemleri genelde yetersiz. Çünkü daha çok kazanmak varken neden daha çok masraf yapsın? Gaz ölçüm cihazlarının kalibre edilmesi gerekiyor mesela, onu bile zar zor yaptırtıyoruz. Benim çalıştığım ocakta bir nefeslik girişinde vardı su barajları, onlar da zaten patlamıştı. Çoğu ocak da bu şekilde. Patron zarar ettiği için ocağı kapattı en sonunda. Hepimiz de işsiz kaldık. Bir güvencen de olmuyor yani özelde. Buradaki özel ocaklarda ben bu tabloyla karşılaştım.”
İŞÇİ AÇIĞI VE DENETİMSİZLİK YENİ KATLİAMLARA NEDEN OLABİLİR
Kamunun iş güvenliği açısından özellerden daha iyi durumda olduğunu söyleyen Maden Mühendisleri Odası (MMO) Zonguldak Şube Başkanı Çağlar Öztürk, özelleştirmeye karşı mücadelenin büyümesi gerektiğini söyledi. AKP’li yıllarda Maden Mühendisleri Odasının işlevsizleştirildiğini aktaran Öztürk, bunun güvenlik denetimlerini etkilediğini anlattı: “TTK’de Üzülmez, Kozlu, Karadon gibi havzalarda işçi ve mühendis eksiği var. Bu yüzden tedirginlik var. Üzülmez’de gaz oranı düşük ama Armutçuk, Karadon ve Kozlu’da başımıza yeniden böyle olayların gelmesi çok olası. İşçi ve mühendis açıkları kapatılmazsa bu sorunlar tekrar edebilir. Özellikle bu mevsimlerde hava basıncının düşük olduğu zamanlarda araziler içindeki basınç ağır bastığı için gaz içeriği ocak boşluklarına geliyor. Bu yüzden iyi denetim, iyi havalandırma yapmak lazım. Buna uyulmazsa patlamalar devam eder. Denetimler ne yazık ki yeterli değil. Burada biz, Üzülmez’i, Armutçuk’u, Karadon ve Kozlu’yu, Amasra’yı bir havza madenciliği olarak ele alıyoruz. Havza madenciliğinde projeler tek elden yapılır işin uzmanları tarafından. Ama bakın Amasra iki proje gibi, biri TTK biri HEMA. Bu tek kuruluş tarafından işletilmeli, o da kamu olmalı. 24 tane rödovanslı saha var burada. Kaçak ocakların sayısı belli değil. 100’ün üzerinde kaçak ocak vardır. Proje dışı kapsamında çalışmalar var, rödovansların taşeronları var… Bunları denetleyecek kurum MAPEG’tir. TTK’nin da böyle bir yetkisi var. İki ayda bir oluyor denetimler. Ama denetimdekilerin çoğu büyük değil küçük ocaklarda çalışan deneyimi az kişilerden oluşuyor. TTK dışındaki rödovanslı sahalarda işçi sağlığı ve güvenliğine önem veren işletmeler var ama buna önem vermeyenler ağırlıkta. Masraf görüyorlar. MMO’nun proje denetim hakkı vardı eskiden. Bu hak elinden alındı. Özel sektördeki proje bizden onay almadan kabul görmüyordu. Şimdi öyle değil. TTK’nin bile planları odadan onay almalıydı. Bilimsel yönden projeleri inceliyorduk. Nezaretçi eğitimi de Danıştayda lehimize dava kazanıldığı halde, MAPEG elinde hâlâ. 20 yıllık AKP döneminde, odanın yetki ve sorumluluklarını budadılar. Bu iş güvenliği ve sağlığını da etkileyen bir durum. Özel sektör ocaklarında hava giriş çıkışlarını kimse bilmiyor. Ne kadar hava giriyor ne kadar çıkıyor. Hava hesabı yapılmıyor. Uygun ağaçların tahkimat sürecinde kullanılmadığını biliyoruz. Domuzdamları sert ağaçtan yapılır mesela, ama daha ucuz olduğu için bunu tercih etmiyorlar. Bu da ister istemez göçüklere neden olabiliyor. Risk değerlendirmesi yapılmalı denetimlerde, ama yapılmıyor. Formaliteden yapıp rafa koyuyorlar denetimi. MMO olarak madenlerin proje planlarını görmeli, onaylamalı ve denetlemeliyiz, bunun önündeki engel kaldırılmalı.”
-BİTTİ-