"Yeni bir salgına hazır olduğumuzu söylemek zor"
“Covid-19 Salgınında Halk Sağlığı Çalışanlarının Yapması Gerekenler” kitabını editörleri Prof. Dr. Alp Ergör ve Prof. Dr. Bülent Kılıç ile konuştuk.
Covid-19 Salgınında Halk Sağlığı Çalışanlarının Yapması Gerekenler kitabının kapağı
Ramis SAĞLAM
İzmir
“Covid-19 Salgınında Halk Sağlığı Çalışanlarının Yapması Gerekenler” kitabı, Halk Sağlığı Araştırmaları Derneğinin (HASAD) katkılarıyla Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlandı. Kitabı, editörleri DEÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Alp Ergör ve Prof. Dr. Bülent Kılıç ile konuştuk.
2019 Aralık ayında yayımlanan pandemik influenza ulusal hazırlık planının en zayıf olduğu alanın “çalışma yaşamı” olduğunu ifade eden Alp Ergör, pandeminin başından bu yana emeğin korunamadığını dile getirdi. Sağlık Bakanlığının başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere alandaki aktörlerle iş birliği yapması gerektiğini söyledi.
SALGININ BAŞLADIĞI BÖLGELER
Kovid-19 öncesinde SARS’ın da ilk görüldüğü yerin Çin’in Wuhan Bölgesi olduğunu hatırlatan Ergör, Wuhan’ın insanın doğa üzerindeki tahakküm çabasının çarpıcı örneklerinden olduğunu söyledi.
Ebola ve tehlikeli birkaç hastalığın virüslerinin ise Kongo Nehri çevresinde boy gösterdiğini söyleyen Ergör, “Kongo Nehri çevresindeki ülkeler, özellikle Yeni Gine, Liberya ve Sierra Leone Afrika kıtasında ve neredeyse dünyada, sağlık iş gücünün en az olduğu ülkeler. Ebola’nın bu coğrafyada sürekli salgınlar yapması şaşırtıcı değil” ifadelerini kullandı.
YOKSULLUK ÇARPANI
Bulaşıcı hastalıkların salgına dönüşüm sürecinde sosyal koşulların etkisini anlatan Prof. Dr. Bülent Kılıç ise “Yoksullar daha kötü işlerde çalışır ve daha kötü evlerde yaşarlar. Ekonomik krizler, yoksulluğa ve işsizliğe neden olur. Savaş ve çatışma ortamlarında altyapı yıkılır vb. Bu tip durumlarda salgın öncelikle dezavantajlı gruplarda daha fazla görülür ve daha fazla ölüme yol açar. Düşük sınıfsal konumlarda ve yoksullarda Kovid-19 hastalığı diğer gruplara göre yaklaşık iki kat daha fazla görülmüştür” dedi.
Hastalıkların salgına dönüşümü sürecinde etkili diğer faktörün ise sağlık sisteminin direnci olduğunu ifade eden Kılıç, “Bir ülkenin sağlık sistemi açısından dirençli olması demek salgına önceden hazırlık yapması, güçlü bir halk sağlığı ve temel sağlık hizmetleri yapısı olması demektir. Dolayısıyla dünyamızda yaşanan tüm salgınlar öncesinde sağlık sisteminde ve sosyal koşullarda olumsuzluklar oluşmuş demektir” diye konuştu.
"SOSYAL POLİTİKALARIN ÖNEMİ GÖRÜLDÜ"
Yaşanan salgınlardan çıkartılması gereken önemli dersler olduğunu söyleyen Kılıç “Sağlık Bakanlığının pandemiyi iyi yönettiğini ve sonraki pandemiye hazır olduğunu iddia etmek zor” dedi.
Türkiye ve dünyada Kovid-19 ile mücadelede istenen düzeye gelinemediğini de belirten Kılıç, Kovid-19 pandemisinin sağlık sistemleri için büyüteç görevi gördüğünü ifade ederek, “Tüm dünyada halk sağlığının, sağlık sistemlerinin ve sosyal politikanın önemi bir kez daha anlaşılmış, sağlığın sosyal belirleyicileri ve hastalıkların toplumsal etkisi görünür hale gelmiştir” dedi.