Erdoğan ve değişen Suriye politikasının nedenleri | Arap coğrafyasından geçen hafta
Türk, Rus ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat örgütlerinin buluşması, bölgedeki dengelerin yeniden dizaynına dair önemi nedeniyle birçok açıdan değerlendirilmeye devam edilecek gibi duruyor.
Fotoğraf: Kayhan Özer/Cumhurbaşkanlığı/DHA
Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Türk, Rus ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat örgütleri başkanları arasında gerçekleşen zirve, Arap dünyasının önemli gündemleri arasında yer almaya devam ediyor. Suriye krizi patlak vermesinden sonra Esad iktidarının yıkılması için muhaliflere siyasi, askeri ve ekonomik olarak verdiği desteğin boyutu ve Suriye yönetimine yönelik kullandığı son derece sert üslup 11 yıl boyunca ilişkilerin kesilmesine yol açmıştı. Dolayısıyla bu buluşmanın bu kadar yıl aradan sonra gerçekleşen ilk resmi temas olması ve bölgedeki dengelerin yeniden dizaynı noktasında sahip olduğu önem nedeniyle birçok açıdan değerlendirilmeye devam edileceği görünüyor.
Arap basınında yapılan değerlendirmelere geçmeden önce dikkat çeken nokta her ne kadar Rusya’nın himayesinde gerçekleşse de görüşmede istekli olan tarafın, aslında ilişkilerin kesilmesinin müsebbibi olan Türkiye tarafı olması. Bu gelişmelere paralel olarak al Kuds al Arabi gazetesi Bloomberg Haber Ajansının haberine dayanarak Türkiye, BAE ve Rusya arasında “Başkan Beşar Esad’ın meşruiyetinin tanınması ve itibarının geri verilmesinin” en önemli hükümlerinden biri olduğu bir anlaşma gerçekleştiğini yazdı. Eğer bu haber doğruysa yakın zamanda Erdoğan’dan Suriye dosyasına yönelik birçok adım görmemiz mümkün. Zaten yapılan hemen hemen bütün yorumlar “Erdoğan’ın neden diyaloğa ve Esad’la görüşmeye istekli olduğu üzerinde şekillenmiş durumda. Bu kısa girizgahtan sonra yapılan değerlendirmelere bakabiliriz.
1. Yaklaşan Seçimler: Türkiye’yi yakından takip eden Muhammed Nureddin Türkiye’nin “görüşmeyi isteyen taraf” olmasının ekonomi ve Suriyeli mülteciler konusunda yaşanan sorunların haziranda yapılması planlanan seçimlere olumsuz etkisi nedeniyle olduğunu vurguladı.
2. Rusya’nın Ukrayna sorunu: Nureddin’in dikkat çektiği diğer bir nokta Rusya’nın Ukrayna sorunu nedeniyle Suriye dosyasının yükünü hafifletmek için uzlaşmaları yönünde taraflara baskı yapması.
3. ABD’yle Kürt meselesinde ihtilaf: Erdoğan’ın sadece iç politikada değil dış politikada da değişmezlerinden biri Kürt meselesinin tasfiyesi. Arap-Avrupa Politikalar Merkezi Başkanı Dr. Cevat al Hindawiye; Erdoğan’ın Amerikalılardan ve onların bölgedeki politikalarından bıktığını ve sıkıldığını gizlemedi ve onlara karşı hayal kırıklığını dile getirdiğini yazdı.
4. Müslüman Kardeşlerle yaşanan ayrılık: Hidawiye makalesinde İhvan ile Türkiye’nin çıkarlarının aynı olmadığını ve bu noktanın Suriye politikasının değişmesinde önemli bir etmen olduğuna yer verdi.
5. Arap Birliğinin başarısız diplomasisi: Tunuslu Yazar Asya al Atrus Erdoğan’ın pragmatik politikasına alan açan durumun Arap birliğinin isabetsiz diplomasisi olduğu görüşünde.
TÜRKİYE İLE SURİYE ARASINDA NORMALLEŞME
Muhammed Nureddin/al Halic
Suriye, Türkiye ve Rusya savunma bakanlarının geçen hafta Moskova’da yaptığı görüşme başlı başına bir sürpriz olmadı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç hafta önce Rusya’nın himayesinde Suriye ile ikili görüşmeler yapma olasılığı hakkında bir “yol haritası” gibi görünen bir açıklama yapmıştı. Görüşmeler önce istihbarat düzeyinde başladı. Ardından savunma ve dışişleri bakanlarının görüşeceğini ve son olarak da Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmesi planladığı ifade edilmişti.
Ancak görüşmenin, Türkiye’nin muhalefeti desteklemede önemli bir rol oynadığı Suriye’de 11 yıl süren savaşın ardından Moskova’da bu düzeyde gerçekleşmiş olması, gidilmesi gereken yolda önemli bir aşamadır. Niyetler netleşirse iki ülke arasındaki ilişkilerin her düzeyde normalleşmesine yol açacaktır.
Veri ve bilgilerden ortaya çıkan, özellikle ekonomi ve Suriyeli mülteciler açısından bazı sorunlara çözüm bulmak için Suriye ile normalleşmenin Türkiye’nin kendi iç ihtiyacı olduğudur. Türkiye’deki kamuoyu yoklamaları, Erdoğan’ın önümüzdeki haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma şansının muhalefet adayı lehine düştüğü konusunda oy birliğiyle hemfikir. Tabii ki bu adayın (Kürt) Halkların Demokratik Partisi dahil tüm muhalefet güçleri tarafından paylaşılması şartıyla…
Moskova görüşmesini hazırlayan ikinci faktör ise, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’da yıllarca sürecek gibi görünen savaşla meşgul olduğu dönemde Rusya’nın baskısı. Putin, Suriye sorununun yükünü azaltmak istiyor ve bu, onu uzlaşma ve normalleşmeyi kabul etmesi için Suriye’nin yanı sıra Türkiye’ye de baskı yapmaya iten noktadır…
Normalleşme görüşmelerinin başlamasından somut sonuçlara ulaşılmasına kadar geçen süre; engeller, tuzaklar ve mayınlarla dolu uzun ve karmaşık bir aşamadır. İdlib’deki mülteciler ve silahlı gruplar sorunu, Türk ordusunun geri çekilmesi, Kürtlerin Fırat’ın doğusundaki askeri varlığı, o bölgedeki Amerikan askeri varlığı gibi çözüme kavuşturulmayan her konunun zorluğu var.
Bu nedenle, Şam ve Ankara arasındaki farklı gündemler, önceliklerdeki farklılıklar ve uzlaşmacı çözüm arayışları göz önüne alındığında, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili arzularının bir kısmını gerçekleştirmesi bekleniyor. Esad Erdoğan’la görüşmeyi kabul etmesini, Türkiye’nin taahhütlerinin yerine getirilmesi için bir zaman çizelgesi belirleyerek ve Türk ordusunun Suriye’den çekilmesi ve İdlib ve diğer yerlerdeki muhalif güçlerin siyasi ve askeri grupların yapılarının tasfiyesi için Rusya ve muhtemelen İran garantisi vererek gerekçelendiriyor. Böylece uzlaşma, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve ondan sonraki her olay sonrasında kesintiye uğratmakla bağlantılı bir taktik adımı değildir. Bu iki arzunun arkasında Rusya’nın, Ankara ile Şam arasında barış, istikrar ve uzlaşmanın tesis edilmesine karşı çıkan ABD’yi utandırarak ve köşeye sıkıştırarak en büyük kaybeden haline getirecek “bir şeyi” başarma kararlılığı var.
TÜRKİYE SURİYE’YE YÖNELDİ: DÜŞMANLIK İKİLEMİNDEN ORTAK ÇIKARLAR GERÇEKLİĞİNE
Dr. Cevat al Hindawiye*
Belki de yaklaşan Türkiye seçimleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik saldırganlık ve düşmanlık durumundan barış ve iş birliği durumuna geçişini haklı göstermesi için en iyi fırsattır. Türkiye ile Suriye arasında ortak güvenlik, ekonomik siyasi çıkarlar gerçeğine yönelerek düşmanlık ikileminden kurtulmak için iyi bir fırsat.
Elbette, ideolojik ve stratejik boyutu olan diğer faktörlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye hükümeti ile yüksek güvenlik ve diplomatik düzeylerde iletişim köprüleri kurmak için acele etme kararına katkıda bulundu. Türk, Suriye ve Rusya savunma bakanlarının geçen hafta Moskova’da yaptıkları görüşmenin önümüzdeki günlerde Rusya’nın himayesiyle bir dışişleri bakanları toplantısı daha yapılacak.
Süreci etkileyen diğer faktörler nelerdir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikalılardan ve onların bölgedeki politikalarından bıktığını ve sıkıldığını gizlemedi ve onlara karşı hayal kırıklığını dile getirdi. Konuşmalarında ve açıklamalarında artık müttefik, hasım, düşman ayrımı yapmıyor. NATO onları bir araya getiriyor ve çıkarlar, din ve güvensizlik onları ayırıyor.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin düşmanlarına ve muhaliflerine askeri destek sağlayan güçler ve Amerikan ile Avrupa askeri üsleri tarafından güneyde ve kuzeyde kuşatıldığını görüyor. Fırat’ın doğusunda, Suriye’de ABD güçleri Kürtleri destekliyor. Suriye-Türkiye sınırında ayrılıkçı bir Kürt bölgesi kurmak istiyorlar. Türkiye’nin ulusal güvenliğe stratejik tehdit olarak gördüğü PKK’yi destekliyorlar. Türkiye, Amerika, Fransa ve Batılı ülkeler tarafından desteklenen Kürt güçlerini terör örgütleri olarak sınıflandırıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suriye’ye yönelik husumet ve saldırganlık halinin yerine barış ve iş birliği devletini koymaya iten ideolojik boyutu olan bir diğer faktör de ülkede ve bölgede Türkiye’nin çıkarları ile Müslüman Kardeşler hareketlerinin çıkarları arasındaki kopukluktur. Cumhurbaşkanı, Müslüman Kardeşler hareketlerini ve örgütlerini desteklemenin, onları bölgede savunmanın ve Türkiye’nin Arap ve bölgesel çıkarlarını korumanın imkansızlığını anladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Mısır’la olan ortamı düzelterek ve İhvan örgütlerinden radyo ve medya kanallarını kapatmalarını talep ederek harekete ve İhvan örgütlerine siyasi ve mali desteğin kesilmesi konusundaki ciddiyetini ve iyi niyetini gösterdi.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşan seçimlerin terazisine iki kategori koyuyor: Alevilerin ve Şiilerin oyları ve sayıları 10 milyondan az değil ve bazı tahminler onları 20 milyon olarak sayıyor. Suriye ile silahlı terörist gruplara karşı yakınlaşma ve iş birliğini siyasi olarak savunuyorlar.
Türkiye-Suriye iş birliğinin tarihi yakındır, çok yakındır ve her iki ülkenin stratejik çıkarlarına hizmet edecektir. Bu iş birliği Rusya ve İran için siyasi ve diplomatik bir başarı anlamına gelirken Katar-Suriye ilişkilerinin düzelmesine de yol açacaktır.
*Arap-Avrupa Politikalar Merkezi Başkanı
ESAD ERDOĞAN İLE GÖRÜŞME... PRAGMATİK DİPLOMASİ
Asya al Atrus/raialyoum
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad’ın önümüzdeki günlerde görüşeceği haberler doğruysa bu, pragmatik Türk diplomasisinin istikrarlı bir şekilde ilerlediği anlamına geliyor. Bölgesel ve uluslararası alanda yeniden konumlanmak için tüm krizlerde olmayan Arap Devletleri Ligi’ni sahneden uzaklaştırıyor. Bunu yaparken bölgesel dönüşümleri okuyamayan, Suriye’yi ihraç edip hasta Lig’deki yerini geri almayı reddeden birliğe kasıtlı veya kasıtsız bir tokat indiriyor. Cezayir’de gerçekleştirilen Arap zirvesinde, Suriye koltuğunun boş kalmaya devam etmesi ve meseleyi düzeltmek için inisiyatif almaması Rusya, İran ve Türkiye’de destek arama hamlesini pekiştirdi. Nitekim Lig bu yaklaşımıyla, kendisini Yemen’den Libya’ya, Suriye’den Irak’a kadar kenarda kalmaya zorlayan hatalı diplomasisine sadık kalmış oldu.
Suriye ile Türkiye arasında on yılı aşkın süredir devam eden gerilim ve düşmanlığın ardından Moskova, Rusya Savunma Bakanı Sergei Shoigu’nun katılımıyla Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Suriyeli mevkidaşı Ali Mahmud Abbas ile iki ülkenin İstihbarat Şefleri Hakan Fidan ve Ali Memlük’ü bir araya getiren bir toplantıya ev sahipliği yaptı. İlişkilerin tamamen normalleşmesinden bahsetmek için henüz çok erken ama her şeyin bir başlangıcı var ve belki de önümüzdeki olaylar bu toplantıların ardında nelerin saklı olduğunu ve yeni yılın başında neleri beraberinde taşıyacaklarını bize gösterecek. Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamını geri getirme hayali kuran Erdoğan’ın politikası, Arap başkentlerine müdahaleleri ve siyasi İslam’ı destekleme ve onunla iş birliği yapma girişimlerinin başarıya ulaşması, Arap Ligi’nin yokluğuna borçlu olacaktır. Çünkü politikasını birliğin zayıflığı, kırılganlığı ve aciz Arap konumunun yokluğu üzerine kurmuştur.
Elbette, Moskova’nın bu Suriye-Türkiye yakınlaşmasını zorlamadaki ve bunun önündeki engellerin birçoğunu kaldırmadaki rolünü inkar etmek mümkün değildir. Erdoğan’ın siyasi hesaplarını bırakmaya da niyeti yok ve önümüzdeki yaz cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma niyetini ortaya koymuştur. Şüphesiz Erdoğan, Türkiye’deki Suriyeli mülteci dosyasının ağırlığının ve bu mültecilerin Suriye’ye dönüşünü kolaylaştıracak bir anlaşmaya duyulan ihtiyacın daha çok farkında. Mülteci krizi üzerinden ticaret yapma, onları Türkiye’de tutma ve Avrupa’ya sızmalarını önlemek karşılığında benzeri görülmemiş Avrupa yardım ve hibelerini kazanma zamanı sona erdi. Gerçek şu ki, Ankara bu karta yatırım yapabildi ve bu kart sayesinde, Türkiye sınırlarını mültecilere batı sınırlarının kapılarını açma tehdidinde bulunduğunda akmaya devam eden Avrupa desteğini yeniden kazandı...
Rusya, yıl sonundan önce Moskova’da savunma bakanları toplantısı yapacağını duyurarak Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin değişeceğine dair güçlü sinyaller verdi ve olayın Suriye ile Türkiye arasındaki köprüleri yeniden kuracağı kesindi... İki taraf arasında normalleşme yakın zamanda olmayabilir, ancak Türkiye’nin Şam’dan uzaklaşmanın Türkiye’nin çıkarları açısından, özellikle de Kürt dosyası açısından daha tehlikeli olduğuna ikna olduğu açık...