KESK MYK Üyesi Gönül Kural: Kamu emekçilerinin ortak mücadele olanakları
"Birçok kararı emekçilerle işyerinde tartışmadan, siyaseten oluşturulmuş meclisleri aracılığıyla alıp emekçilerin önüne getiren, KESK’in tutumu da tartışılmalıdır."
Fotoğraf: Evrensel
Gönül KURAL
KESK MYK Üyesi
Kamu emekçileri gittikçe derinleşen bir yoksullaşma kriziyle karşı karşıya. Her geçen gün kötüleşen çalışma koşulları, parçalanan istihdam yapısı, eriyen ücretler ve ulaşımdan kiraya, yakıttan temel tüketim maddelerine gelen zamlarla yaşamımızı sürdürmeye çalıyoruz.
Cumhurbaşkanı, yetkili sendika Memur Sen’in sözleşmeliye kadro şöleninde kamu emekçisi ve emeklisine sanki çok büyük bir artış gibi açıkladığı yüzde 25 zam ve ardından 5 puan daha arttırarak yüzde 30 zam yapmıştır.
Birleşik Kamu İş’in de içinde yer aldığı 7 sendika, 12 Ocak tarihinde iş bırakma kararını almış ve kararı açıklamadan bir gün önce KESK’e de iş bırakma çağrısı yapmıştır. Beraber tartışılmadan karar alıp, sadece katılım çağrısı yapma tutumu doğru değildir. KESK, iç mekanizmalarında tartışılmadığı ve birlikte karar alınmadığı için bu tür bir iş bırakmaya katılamayacağını ifade etmiş, ancak bundan sonraki süreçte birlikte planlanacak eylem ve etkinliklerde ortaklaşılabileceğini belirtmiştir.
KESK bütçe görüşmeleri sürerken bütçe döneminde ortak neler yapılabileceğini tartışmak için emek ve meslek örgütleriyle bir toplantı düzenlemiş, Birleşik Kamu İş’e de yazılı bir çağrı yapmıştır. Birleşik Kamu İş ise bu çağrıya bir dönüş yapmamış ve toplantıya katılmamıştır. KESK’in çağrıyı sadece yazılı olarak yapması, arayıp görüşülmemesi, bunun için yeterli çabanın harcanmaması, tartışılmalıdır.
Birçok kararı emekçilerle işyerinde tartışmadan, siyaseten oluşturulmuş meclisleri aracılığıyla alıp emekçilerin önüne getiren, KESK’in tutumu da tartışılmalıdır. Bütçe döneminde alınan ve uygulanamayan merkezi miting kararı da buna dahildir.
Gerçek enflasyonun yüzde 100’leri çoktan geçtiğini hızla yoksullaşan bütün kamu emekçileri yaşamlarında hissetmektedir. Sorunlarımızın bu kadar arttığı bir dönemde sendikal rekabeti değil, birlikte mücadeleyi örme ihtiyacı daha da önemli hale gelmiştir. Emekçilerin talebi bu yöndedir. Koşullar birlikte mücadele etmeyi her zamankinden çok mümkün ve zorunlu kılmaktadır. Fakat birlikte mücadele, karar alıp çağrı yapmak şeklinde olmamalıdır. İş yerlerinde tartışılarak alınmayan eylem kararları, emekçilerin katılım göstermediği, ayakları yere basmayan eylemler olarak kalır.
Sendikalar tutumlarını emekçilerin ihtiyacına göre belirlemeli, her zaman emekçilerin çıkarını ön planda tutmalıdır. Sendikal rekabet emekçilere bir şey kazandırmamıştır. Günümüzde sendika üye sayısının artmasına rağmen emekçilerin koşullarının kötüleşmesi bunun bir göstergesidir.
Bütçe öncesinde de, bugün de ihtiyaç ortadadır. Sendika ve konfederasyonların gerçekleştiremediği birliği işyerlerinde yapılacak eylem ve etkinliklerde, alanlarda hayata geçirmek gerekir. Bunun için işyerleri kendi özgünlüklerinde tutum almalı, ortaklaşmanın yolları aranmalı, eylemlerin etkili olması için tüm emekçileri güçlerini birleştirmeye çağırmak ve bunun için çaba harcamak önemli olacaktır.
Ortak mücadelenin kendi gücünü aşan etkisini Öğretmenlik Meslek Kanunu için yapılan iş bırakmada ve sağlık emekçilerinin iş bırakmalarında gördük. Bu iş bırakmalara sendikalı, sendikasız birçok emekçi katılmıştır. Önemli olan emekçilerin taleplerini ve eğilimlerini iyi değerlendirip doğru karar almaktır.
SEÇİMLERE HAVALE ETMEK ÇÖZÜM DEĞİL
Ülkenin genel seçime adım adım yaklaştığı bir süreçte seçimler, emekçilerin tutumu ve oyları önemlidir. Emek örgütlerinin görevi ise emekçilerin çıkarları aleyhinde politikaların teşhir edilmesi, emekçilerin sınıf çıkarları için mücadeleye çekilmesi ve bu mücadele içinde emekçilerin talepleri etrafında birleşik mücadelesinin sağlanmasıdır.
Yoksa bu günlerde çokça tartışıldığı ve emekçilere tartıştırılmak istendiği gibi, emekçilerin sorunlarının seçimlere ve şu ya da bu partinin iktidara gelmesine havale edilmesi çözüm değildir. Bu tutum emekçiler arasındaki bölünmeleri derinleştirmekten öteye gitmeyecektir.
Her siyasi görüşten emekçiyi birleştirmek ve mücadeleyi büyütmek gibi bir görevi olan emek örgütlerinin hedefi emekçileri yanılsamaların peşinden sürüklemek değil, emekçiler arasındaki yapay ayrımların ortadan kalkmasını sağlayacak, birleşik bir mücadelenin temel dayanağı olmaktır.
Sendikalar ne güncel görevleriyle ne de tarihinden süzüp getirdiği ilkeleriyle işlerin emekçilerin sorunlarının çözümünü bir partiye ya da sandığa havale edemez, bir siyasi partiyi adres gösteremez. Böyle bir tutum, iktidar tarafından sürekli ayrıştırılmaya çalışılan emekçilerin ortak sorunları ve talepleri için bir araya gelmesi gereken bir dönemde emek hareketini bölmekten ve iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Emekçilerin sorunlarının çözümü sandığı beklemekten değil, her koşuda talepleri için örgütlü mücadeleden geçmektedir.
Karar süreçlerine üyelerinin aktif katıldığı, kararların tartışıIarak alındığı, karar alıcılar ile uygulayıcıların aynı olduğu demokratik bir sendikal yapıya her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.