TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı'ya hapis cezası ve tahliye kararı verildi

TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın tutuklu yargılandığı davada mahkeme Fincancı'yı 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı ve tahliyesine karar verdi.

11 Ocak 2023 09:39
Son Güncellenme Tarihi: 11 Ocak 2023 15:23
Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın yargılandığı davada mahkeme, Fincancı’yı 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı ve tahliyesine karar verdi.

TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince yargılandığı davanın karar duruşması için sabahın erken saatlerinde çok sayıda kişi Çağla'yan'daki İstanbul Adliyesinde toplandı. "Şebnem Hoca'yı almaya geldik diyenlerin açıklamasında “Şebnem Korur Fincancı’ya, geleceğimize ve örgütümüze sahip çıkıyoruz” denildi. Duruşmada son sözleri sorulan Fincancı, yargılamadaki asıl hedefin TTB olduğunu söyledi, nedenlerini tek tek anlattı.

FİNCANCI DURUŞMAYA TTB AMBLEMLİ POLAR İLE KATILDI

İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin gördüğü duruşma için salona getirilen Şebnem Korur Fincancı, üzerinde TTB amblemi olan polarıyla dikkat çekti. Desteğe gelenler, "sizi almaya geldik" şeklinde seslendi, karşılıklı sevgi ifadeleri kullanıldı.

Fincancı'ya destek için gelenlerin önemli bir kısmı duruşma salonuna da girebildi. Desteğe gelenler arasında Cumartesi İnsanları, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, CHP Milletvekili Sezgin Tanrikulu, HDP milletvekilleri Oya Ersoy, Hüda Kaya, Filiz Keresticioğlu, Züleyha Gülüm, Musa Piroğlu, Necdet İpekyüz, CHP İstanbul İl Başkanı Canan kaftancıoğlu, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, KESK, DİSK, SES, İHD, EMEP, Sol Parti, Demokrasi İçin Birlik temsilcilerinin yanı sıra CPME (Avrupa Hekimler Daimî Komitesi) Başkan Yardımcısı Dr. Ole Johan Bakke ile uluslarası hak örgütlerinin temsilcileri de yer aldı.

MSB'NİN KATILMA TALEBİ YİNE REDDEDİLDİ

Mahkeme heyetinin gelmesi ile duruşma başladı.

Çok sayıda izleyici mahkeme salonunda yer olmaması nedeniyle ayakta veya salonun açık bırakılan kapısının önünde duruşmayı takip ediyor. Mahkeme başkanı, Milli Savunma Bakanlığı avukatlarının bir kez daha katılma talebi geldiğini açıkladı. Duruşma savcısı, bir önceki celse açıkladığı esas hakkındaki mütalaasını tekrar ederek Fincancı’nın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devamını istedi.

DURUŞMANIN BÜYÜK SALONDA GÖRÜLMESİ VE AVUKAT SINIRLAMASININ KALDIRILMASI İSTENDİ

Diyarbakır Baro Başkanı avukat Nahit Eren, bu duruşma salonunda adil yargılama olmayacağını aktardı. Avukatların, izleyicilerin ayakta beklediğini söyleyen Eren, "Yargıç olarak sizin bu duruşmada düzeni sağlamanız gerek. Bir an önce duruşmanın büyük bir salonda yapılması avukat sınırlandırmasının ortadan kalkması gerek. Fiziki koşullar ve avukat sınırlaması adil yargılanma hakkını ihlal ediyor" dedi.

Eski İzmir Baro Başkanı avukat Özkan Yücel 3 avukat sınırının hukuka aykırı olduğunu belirtti, Çağlayan Adliye girişinin kuşatılıp gelenlerin engellendiğini ve aleniyet ilkesinin ihlal edildiğini anlattı. “Çağlayan adliyesinin önü teslim alınmış durumda. Hukuk adaleti temin etmek içindir. Kararlarınızda vicdanı göremiyoruz” dedi.

Mahkeme başkanı, bu itirazların daha önce değerlendirilerek reddedildiğini belirterek taleplerin oy birliği ile reddine karar verdi.

ŞEBNEM KORUR FİNCANCI: YARGILAMANIN ASIL HEDEFİ TTB

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, savunmasını yaptı. Fincancı yargılamadaki asıl hedefin Türk Tabipleri Birliği olduğunu söyledi.

Savunmasına kendisi ve örgütü TTB ile günlerdir süren dayanışmadan söz ederek başlayan Fincancı, "Ne karar verdiğinizden bağımsız olarak bu dayanışmayı görmüş olmak buna tanıklık etmek çok önemli. (TTB) Ve bu yıl yasayla kuruluşunun yetmişinci yılını kutlayacağız biz. Tabii ki 1929'dan itibaren Ankara'da, İstanbul'da kuruldular. Ama anayasada yerini bulup böyle bir çerçeve dahilinde oluşumu 1953 sonrası diye düşünüyorum. Bir de ben geçtiğimiz duruşmalarda da ifade etmiştim. Yani beyanlarımda dile getirmiştim aslında bu saldırının tabii ki bana dönük yanı var. Tabii ki ifade özgürlüğüne, bilimsel özgürlüğe dönük yanı var. Toplumu susturmaya yönelip korku yaratmak konusunda irade koydukları muhakkak. Yani adliyenin önü bile bize bunu gösteriyor ki zaten ben röportaj verdikten sonra bir daha kimsenin ağzına hani kimyasal silah sözcülüğünü alamaması ve siyasi bu korku ikliminin yaratıldığını gösteriyor. Ama korkunun ecele faydası yok malum" dedi

"TTB NEDEN Mİ HEDEFTE?" DEDİ, TEK TEK ANLATTI

Yargılamadaki asıl hedefin Türk Tabipleri Birliği olduğunu söyleyen Fincancı bu durumu şu sözlerle açıkladı:

"Türk Tabipleri Birliğinin kapatılmasına dair davanamenin hazırlandı. Yargılamadaki asıl hedef Türk tabipliği.  Şimdi tabii ki meslektaşlarımız böyle bir hedef alınmayı şaşkınlıkla izliyor. Ne kadar iyi? Çünkü şaşırma iradesini kaybetmek demek, mücadele irademizi de ortadan kaldıran bir durum. O yüzden biz şaşırmaya devam edeceğiz. Siz ne yaparsanız yapın, nasıl kararlar verirseniz nasıl bir emire itaat süreci işlerse işlesin bütün alanlarda ve hayata dair biz şaşırmaya devam edeceğiz. O nedenle neden hedefte olduğumuza dair tam da Cumartesi'ydi GYK’miz vardı. Bu hedef almanın gerekçelerini tek tek dile getirmişler. Neler bu gerekçeler?"

"TTB neden mi hedefte?" diyen Fincancı, tek tek anlattı.

  • Herkese anadilde, nitelikli, ücretsiz, eşit sağlık hizmeti istediği için.
  • Toplumsal, koruyucu sağlık hizmetlerini öncelediği için.
  • Sağlığın ticarileştirilmesine ve özelleştirilmesine karşı çıktığı için.
  • Şehir/şirket hastanelerine ödenecek paranın ülkemizin geleceğini 25 yıl ipotek almasına karşı çıktığı için.
  • Hekimlerin ekonomik ve özlük haklarına sahip çıktığı için.
  • Niteliksiz tıp eğitimine karşı çıktığı için.
  • Pandemiden sahadan aldığı verileri bilimsel verilerle güçlendirip hakikat üzerinden yaptığı açıklamalarla iktidarın turkuaz tablosunu kara tabloya çevirdiği için.
  • Sağlıktaki çöküşü herkese gösterdiği için...

FİNCANCI: TOPLUMUN YÜZDE 69'U ADALETE GÜVENMİYOR

Fincanı toplumun adalete güvenmediğini şu sözlerle anlattı:

"Türkiye hukukun üstünlüğü bakımından 139 ülke arasında 127'nciyken, toplumun %60'ı yargıya güvenmiyorken, yolsuzluk bakımından Avrupa birincisiyken; her türlü hukuksuzluğa karşı çıktığı için hedeftedir TTB. Düşman ceza hukuku ne kadar işletilmeye çalışılırsa çalışılsın, düşmanlaştırmaya çalıştıkları kitleler TTB’ye güveniyor. TTB, pandemi sırasında en güvenilen kurumdu ve bugün de bu güveni koruyor. Pandemi sırasında en güvenilen kurumdur TTB ve aynı zamanda ülkede en az güvenilen kurumlar arasında sonuncudur. Ancak toplumun yüzde 69’u adalete güvenmiyor. Ayrıca her iki kişiden biri insanların düşünceleri nedeniyle cezaevinde olduğunu, her üç kişiden biri de siyasi muhaliflerin cezalandırıldığını düşünüyor. Hakkınızda böyle şeyler düşünülüyor olması sizi çok üzüyor olmalı.”

"SAVCI MEĞER BELGESEL ÇEKMEYİ DE BİLİYORMUŞ"

Fincancı yargılamaya, mahkeme heyeti ve savcıya yönelik eleştirilerine devam ederek, "Bu davada bana işimi öğretmeye çalışan savcı; meğer belgesel çekmeyi de biliyormuş, koğuş arkadaşım belgesel sinemacı Sibel Tekin'e de belgeselciliği öğretmeye çalışıyormuş, 'Karanlıkta belgesel çekilmez' demiş" diye konuştu.

"BU ÜLKENİN YAZGISINI BİRİLERİNİN ELLERİNE TESLİM EDEMEM"

Fincancı şöyle devam etti:

"8 gün sonra yoldaşım Hrant Dink’in katledilmesi üzerinden 16 yıl geçmiş olacak. Sevgili arkadaşım Tahir Elçi’nin katlediği Dört Ayaklı Minare’yi bir daha gidip göremedim ben. Atanmış bakan siyasi cinayet yok demiş. Daha geçtiğimiz günlerde Sinan Ateş katledildi. Bu cinayetleri kimler işliyor? Bu ülkede insan öldürmek birisini cezaevinde tutmaya yetmiyor ama bilimsel görüş belirtmek birisini cezaevinde tutmaya yetiyor. Araştıranlar cezaevine girmek zorunda kalıyor bu ülkede. Çünkü biz vatan hainleri olarak lanse ediliyoruz. Bu ülkenin yazgısını birilerinin ellerine teslim edemem. Hiç unutulmasın ki onlar da yargılandılar mahkemelerde. Bizim karşısında durduğumuz şey budur, kötülük kimseye bulaşmasın. Bu ülkenin de Eichmann'ları var."

Fincancı, "Çıkar karşılığı bu ülkenin yazgısını birilerinin ellerine teslim eden gerçek vatan hainleri de yargılanacak! Emre itaat etmek kimseyi sorumsuz kılmıyor. Bizim karşı duruşumuz budur; kötülük hiç kimseye bulaşmasın diye..." diyerek sözlerini sonlandırdı.

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın konuşması salondaki izleyiciler tarafından alkışlandı.

AVUKAT BEYANLARINDA SİYASİ İKTİDARIN DAVAYA BASKISINA DİKKAT ÇEKİLDİ

Ardından söz alan Av. Öztürk Türkdoğan, Fincancı’ya yöneltilen “örgüt propagandası” suçlaması yönünden Anayasa’ya aykırılık olduğuna dikkat çekti. Türkdoğan, Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini anımsatarak Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkındaki suçlamaların, tutukluluk kararının ve üst dereceden ceza talebinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığını vurguladı.

“Siyasi iktidarın bu davada baskısını çok net görüyoruz” diyen Av. Öztürk Türkdoğan, itirazların ciddiye alınması gerektiğini belirtti ve AİHM’nin Polonya hakkındaki kararlarını hatırlatarak "İktidarın siyasi kazanım elde etmek amacıyla yaptığı tüm bu yargılamalar AİHM'den dönecektir" dedi. Anayasa aykırılık itirazının dilekçelerini sunan Türkdoğan, davanın durdurulmasını ve Fincancı'nın beraatini talep etti. Türkdoğan, mahkemenin aksi fikirde olması halinde ise Fincancı'nın tutukluluğuna son vermesini istedi.

Ardından Av. Hülya Yıldırım söz aldı ve  "Üç duruşmada da davanın Anayasa'ya aykırılığını anlattık. Tüm bunlara karşın ısrarınız, kararların siyasi olduğunu gösteriyor. Biz de ısrarcıyız, suç unsurları oluşmamıştır. Hangi gerekçeyle adli kontrol yetersiz. Buna dair neden belirtmiyorsunuz. Toplanması gereken delil yok, kaçma şüphesi yok, bu durum da hukuksuzluğa neden oluyor. Bilime de avukatlığa da sınır belirlemeye çalışıyorsunuz. Kabul etmiyoruz. Dr. Şebnem Korur Fincancı insan onurunu korumuştur; şimdi sıra sizde!" dedi

Av. Meriç Eyüboğlu da salonun küçük olmasına yeniden vurgu yaptı: "Ne söylersek söylemeyelim bir kara delik var sözlerimizi boşluğa düşüyor. 19 Ekim'den gelen süreçten bahsediyoruz. Duvardan çarpıp sözlerimiz tekrar bize geliyor."

Duruşma savcısının ilk celseden önce esas hakkındaki mütalaasını hazırlamasının, değiştirmeden her celse tekrar etmesinin davadaki adil yargılanma hakkı ihlalini gösterdiğini aktaran Eyüpoğlu, "Bu da adil yargılanma hakkı açısından bu davayı bir tiyatroya çeviriyor” dedi.

Savunmaların ardından mahkeme başkanı, "Yargılamayı bitireceğiz" diyerek Şebnem Korur Fincancı’nın son sözünü sordu. Av. Özkan Yücel müdafilerden birinin esasa ilişkin savunma yapmadığını belirtti. “Anayasaya aykırılık var “ diyen Yücel, dolayısıyla bir avukatın daha savunmaya ilişkin söz hakkı alması gerektiğini söyledi. Mahkeme talebi kabul etti.

Yücel, “Helvadan bir put yapmışsınız acıkınca yiyorsunuz. Buradan adil bir karar çıkacağı konusunda endişeliyiz umarım utandırırsınız. Sizden hukuka uygun bir karar bekliyoruz. Bu sessizliğiniz teslimiyetin sessizliği. Buradan ceza verirseniz Hukuku yaralamış vicdanı yaralamış olacaksınız. Adalete güveni sarsacaksınız. Bir an önce müvekkilimin tahliyesine karar verin" dedi.

FİNCANCI'NIN KARAR ÖNCESİ SON SÖZLERİ: BU TTB'Yİ YOK ETMEK ÜZERE, HUKUKİ DEĞİL SİYASİ BİR DAVADIR

Yargılamaya son verileceğini belirten Mahkeme Heyeti, Şebnem Korur Fincancı'ya karar öncesindeki son sözünü sordu.

"10 Ocak çalışan gazeteciler günü değil Türkiye’de hapishanede gazeteciler günü" diyen Fincancı, gazeteciler gününü hatırlatarak, basın mesnuplarına teşekkür etti. Fincancı ayrıca köşe yazarı olduğu gazetemiz Evrensel'in duruşma salonunda bulunan Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat'a da teşekkür etti.

Fincancı "Hukuk iktidarların fahişesidir. Bu hukuki değil, siyasi bir dava. TTB’yi yok etmek üzerine... TTB’yi demokratik ilkelerimizi, toplumun haklarını arama iradesini yok etmeyi hedefliyor bu dava" diye konuştu.

Selçuk Kozağaçlı’nın adının geçtiğini belirten Fincancı, "Son duruşmasında adımı anmış, benim de onun adını anmamam olmaz" diyerek dayanışma duygularını ifade etti. Şebnem Korur Fincancı, Adnan Yücel’in "Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek" şiiriyle sözlerine son verdi.

Fincancı'nın son sözlerinin alınmasının ardından mahkeme heyeti karar için duruşmaya 13.30'a kadar ara verdi.

MAHKEME, FİNCANCI'NIN TAHLİYESİNE KARAR VERDİ

Verilen aranın ardından mahkeme kararını açıkladı. Şebnem Korur Fincancı’yı terör örgütü propagandası suçlaması ile 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme ve Fincancı'nın tahliyesine karar verdi.

Karar duruşma salonunda ve dışında büyük bir sevinçle karşılandı. Çok sayıda kişi, "Şebnem Hoca onurumuzdur", "Yaşasın örgütlü mücadelemiz", "TTB yürüyor mücadele büyüyor" sloganları adliye önüne yürüdü. Adliye önündeki açıklamayı TTB 2. Başkanı Ali İhsan Ökten yaptı.

"HEKİM ÖRGÜTÜMÜZ, TTB'NİN DE ÜLKEMİZİN DE KARANLIĞA TESLİM OLMAMASINI SAĞLAYACAK"

Ökten'in Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi adına yaptığı açıklama şu şekilde:

"Dr. Şebnem Korur Fincancı serbest bırakıldı.Hiç yaşanmaması gereken bir süreç 2 buçuk aydan uzun bir sürenin ardından sonlandı. Demokratik hukuk devleti ve mesleki bağımsızlığa saygı ilkeleri hiçe sayılarak 26 Ekim 2022’de tutuklanan Merkez Konseyi Başkanımız Dr. Şebnem Korur Fincancı bugün serbest bırakıldı.

Dr. Nusret Fişek, Dr. Ata Soyer’lerden bu yana Türk Tabipleri Birliği geleneği toplumun sağlık hakkının ve hekimlik değerlerinin en önemli savunucusu olagelmiştir. Elbette iktidarlar böylesi bir faaliyeti cezasız bırakmamıştır. Görevdeki TTB Merkez Konseyi başkan ve üyeleri her daim soruşturmalar ve cezalandırmalarla karşı karşıya kalmışlardır. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya verilen hukuksuz cezayı da bu hekimlik yargılamalarının bir devamı olarak görüyoruz. Bizlerin aklında ve vicdanında bu ceza yok hükmündedir.

Bununla birlikte tutukluluğu bir cezalandırma yöntemi haline getiren mevcut iktidar çevreleri, tutukluluk süresi boyunca hedeflerinin aslında TTB’ye müdahale etmek olduğunu itiraf eder nitelikte demeçler vermiş, Şebnem Hoca hakkındaki soruşturma süreci, bu hedef için bir kaldıraca dönüştürülmeye çalışılmıştır. Dün de TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınması için açılmış olan temelsiz bir davanın duruşması için Ankara Dışkapı Adliye’sinin önündeydik. Niyetinizi görüyoruz ve çok net ifade ediyoruz, başaramayacaksınız.

TTB’ye yönelik, var olanı daha da vesayetçi hale getirmeyi hedefleyen anti-demokratik müdahale çabalarını reddediyoruz. Hekim örgütümüz, aramıza dönen merkez konseyi başkanımız Dr. Şebnem Korur Fincancı ile birlikte, meslek örgütümüzün tarihinden ve geleneklerinden aldığı güçle, ülkemizin önünde bulunan dönüm noktasında rolünü oynayacak; TTB’nin de ülkemizin de karanlığa teslim olmamasını sağlayacaktır.

Hekimler susmaz, TTB Susturulamaz!"

"İKİ BUÇUK AYDAN FAZLA TUTUKLULUĞA SEVİNİR OLDUK"

Ardından Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren söz aldı. Fincancı'nın bilimsel görüşlerini ifade ettiği için tutuklanmasını ve 2 yıl 8 ay ceza verilmesine değinen Eren, "Hukuk mücadelesine devam edeceğiz ama üzülerek şunu da belirtmek istiyorum; düşünün ki bir bilim insanı bir insan hakları savunucusu kendi ayaklarıyla yurt dışından Türkiye'ye geldi. Ve iki buçuk aydan fazla bir süre tutuklu kaldı. Ve biz bu duruma hak savunucuları olarak, insan hakları savunucuları olarak sevinir olduk. Aslında üzülmemiz gerekiyor. Bu ülkede yargının içinde bulunduğu durumu gösteren, aynı zamanda ülkedeki demokrasi anlayışını gösteren bir pratik" diye konuştu.

Türkiye'de farklı düşünen insanların cezalandırıldığını söyleyen Eren, "Hak savunucularını katlettiler, gözaltına aldılar, tutukladılar ama gördükleri gibi mücadele sona ermiyor. Ülkede yargının ne kadar bağımlı olduğunu göstermek adına tespiti ortaya koymak adına bir şey söyleyeceğim. Hep şuna tanıklık ettik. Evet hak savunucuları olması gerekeni dile getirdiğinde bir sosyal medya linci başlar. Sonra iktidardakiler konuşmaya başlar. Sizi hedef haline getirmeye başlar. Sonra yargı harekete geçer gözaltına alınırsınız. Haksız bir şekilde tutuklanırsınız. Sonra ceza verilir. Aslında tahliye bize bir nimetmiş gibi sunulur. Bu bu karanlık, bu sis bulutu dağılana kadar hukuk mücadelesinden, insan hakları mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz" dedi.

"DAYANIŞMAYLA ONU BUGÜN ALDIK, DARISI DİĞER ARKADAŞLARIMIZIN BAŞINA"

Av. Meriç Eyüboğlu ise şu konuşmayı yaptı:

“Tahliyeye sevindik. Sürpriz bir karar da oldu, biz hiç beklemiyorduk. O yüzden de mutluyuz. Ama bir ceza da verildi. Yani yine diyemeyeceğiz; 'Çağlayan'da hakimler var' diyemeyeceğiz. Yine dedirtmediler bize. Olmayan bir suç ile bunca ay tutuklu kaldığı yetmezmiş gibi üzerine bir de ceza verildi. Peşisıra da pek çok dava açılmaya devam ediyor. Galiba biz Şebnem Korur Fincancı dostları olarak bu meydanlarda buluşmaya, Türk Tabipleri Birliği dostları olarak hep bir araya gelmeye devam edeceğiz.

İçinden geçtiğimiz süreçte sadece sadece Şebnem Korur Fincancı, sadece Türk Tabipleri Birliği dostları için değil, içeride olan onca arkadaşımız için, Çağlayan şu an esir alınmış, işgal edilmiş. Görev çok. O yüzden bugün önce Bakırköy'e. Ama biz Bakırköy'e gitmeden Çağlayan'ın özgürleşmesini umuyoruz. Bu Çağlayan'daki işgalin de bu duruşmalarla beraber iyice artık inanılmaz bir boyuta ulaşan işgalin de bugün ve bundan sonrası için de kalkmasını istiyoruz tabii ki. Çünkü neden? Sürekli dava açılıyor. Arkadaşlarımız tutuklanıyor. Biz de sürekli Çağlayan'dayız. Öyle değil mi? Avukat olanlar olmayanlar. O yüzden bu kendimiz için de bir talep aynı zamanda. Hepimizin eline, emeğine sağlık. Yüreğine sağlık. Bu kolektif bir emek Şebnem Hoca'mızın kararlı, dirayetli her zamanki dik duruşuyla biz de dışarıda hep beraber bir dayanışma örerek onu bugün aldık. Darısı içeride olan onlarca arkadaşımıza."

Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME) Başkan Yardımcısı Dr. Ole Johan Bakke ve Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler Örgütünden (IPPNW) Ernst-Ludwig Iskenius da kısa birer konuşma yaptı.

Açıklamaların ardından çok sayıda kişi Fincancı'nın tahliye edileceği Bakırköy Cezaevine gitmek üzere yola çıktı.

Fincancı'nın cezaevinden tahliye edilmesine dair detayları haberimizden takip edebilirsiniz.

"Godot’yu değil, Şebnem Hoca’yı bekledik ve aldık"
Fatih Polat'ın duruşma izlenimine buradan ulaşabilirsiniz.

DURUŞMA ÖNCESİNDEKİ AÇIKLAMA

Çağlayan Adliyesi önü, önceki duruşmalarda olduğu gibi sabahın erken saatlerinden itibaren kolluk kuvvetleri tarafından, TOMA araçları ve demir bariyerler ile ablukaya alındı. Duruşma öncesindeki basın açıklamasına hekimler beyaz önlükleriyle katıldı. Çağlayan Metro çıkışında bir araya gelen onlarca kişi, Fincancı için adalet talep etti.

Açıklamada konuşan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 2. Başkanı Ali İhsan Ökten, TTB’nin, üçüncü defa demokrasisi ve hukuku açısından yaşanaan utanç verici bir dönemin sonlanması için toplanıldığını belirterek; “Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın duruşması az sonra başlayacak. Dün, 10 Ocak 2023 Pazartesi günü ise Ankara’da TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınması için açılmış olan davanın duruşmasındaydık. Bu adliyelerin önünde bizlere bedel ödetme niyetinde olanlar şunu bilmeliler, tarihin çöp sepeti bu niyeti besleyenlerle doludur” dedi.

"ŞEBNEM KORUR FİNCANCI DERHAL SERBEST BIRAKILMALI"

Tamamen siyasi hedeflerle ve hukuksuzlukla sürdürülen sürecin sonlandırılmasını, hukuki hiçbir dayanağı olmayan kararlarla halen tutuklu bulunan Merkez Konseyi Başkanımız Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın derhal serbest bırakılmasının beklendiğini ifade eden Ökten şunları söyledi: “Geldiğimiz noktada mevcut iktidar çevreleri topluma demokrasi ve halk sağlığı için yıkım dışında bir şey vaat etmemektedir. Bu yıkım, hekimlerin meşru örgütü olan TTB’nin yargı eliyle muktedirler tarafından baskı altına alınmasında, Merkez Konseyi Başkanı’nın keyfi ve hukuksuz bir biçimde tutuklanmasında kendini göstermektedir.”

Sürecin hep birlikte, dayanışmayla aşacağını vurgulayan Ökten; “Şebnem Hocamızı özgürlüğüne kavuşturacağımızı ve yine hep birlikte hekimlik değerleri, mesleki bağımsızlık, toplumun sağlık hakkı, demokrasi ve özgürlük için mücadelemizi sürdüreceğiz. Geçmişte olduğu gibi bugün de kazanan, hekim meslek örgütümüz olacaktır” dedi.

NE OLMUŞTU?

Kamuoyu gündemine TSK’nın operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “kimyasal kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi ve Minnesota Sözleşmesi kapsamında bu iddiaların olduğu bölgelerde inceleme yapılmasının bir zorunluluk olduğunu” ve “bağımsız heyetlerin etkin incelemeler yapması gerektiğini” söylemişti. Açıklamasının ardından hedef gösterilen Fincancı ifade vermeyi talep etmiş olmasına rağmen 26 Ekim tarihinde gözaltına alınmış, 27 Ekim tarihinde ise tutuklanmış ve Ankara’ya nakledilerek Sincak Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Tutukluluk kararına 582 avukat itiraz etmiş, mahkemece ‘tedbirin orantılı olduğuna’ karar verilmişti.

Ev araması sürecinde ‘delil niteliğinde’ sayılan eşyalar tutanaktan önce yandaş medyaya servis edilmiş, sansasyonel haberler oluşturulmuş ve karalama kampanyaları yürütülmüştü.

Şebnem Korur Fincancı hakkında ‘terör örgütü propagandası yapmak’ iddiasıyla 7 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti.

23 Aralık’ta görülen ilk duruşma öcesinde ve sonrasında da adliye önünde bir araya gelen yüzlerce kişi ‘Şebnem Hoca’ya özgürlük’ talebini dile getirmişti. İlk duruşmada Fincancı, tarihi bir savunma yapmıştı.

29 Aralık'taki ikinci duruşma öncesi Fincancı ve diğer TTB Merkez Konseyi üyeleri hakkında ikinci bir ‘terör örgütü üyeliği’ soruşturması başlatıldı.

ÖNCEKİ HABER

Resmi Gazete'de yayımlandı: MEB, AFAD, Göç İdaresi ve Adli Tıp Kurumu’na yeni atalamalar

SONRAKİ HABER

Aysun Ahnas’ı öldürüp intihar etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa