İstanbul’dan tekstil işçileri: Asgari ücretteki artış oranında zam istiyoruz
Asgari ücretteki son artıştan sonra on binlerce tekstil işçisinin gündeminde ücretlerinin arttırılması var.
Arşiv | Fotoğraf: DHA
Çağdaş ÇAVUŞOĞLU
İstanbul
İstanbul’un Bağcılar, Bahçelievler, Küçükçekmece, Esenyurt ilçelerinde bulunan yüzlerce tekstil atölyesi ve fabrikada on binlerce işçi çalışıyor. Birçoğu uluslararası markalara üretim yapan fabrikalarda çalışan işçilerin ortalama ücreti açlık sınırının altında kalıyor. Üstelik fazla mesailer, ek işler, parça başı işler de işçilerin geçimini sağlamasına yetmiyor. Ücretlerinin artırılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için işçilerin örgütlenme faaliyeti yürüttüğü iş yerleri olsa da bu oran iş kolunun toplamına göre çok az. Çoğu zaman beklenti içinde olan işçilerin bu tutumu asgari ücret belirlendikten sonra da sürüyor. Ancak bir yandan da kimi işçiler zam taleplerinin karşılık bulması için patronlardan önce adım atmalarının önemli olduğunu söylüyor.
"PATRON GEÇEN SEFER KABUL ETMİŞTİ"
Sezgin Bağcılar’da 50 kişilik bir nakış fabrikasında çalışıyor. Şu an 8 bin lira aldıklarını ancak taleplerinin 13 bin lira olduğunu söylüyor. Peki bu mümkün mü? Sezgin şöyle yanıtlıyor: “Patron kalp ameliyatı oldu, bir buçuk ay yok. Müdür topu ona atacak. ‘O gelene kadar ben bir şey yapamam’ diyecek. Şubata kadar durgunluk var zaten. Şu an piyasa kötü. Bir gün çalışıyorlar üç gün çalışmıyorlar. Biz diğer fabrikalarla da iletişim içerisindeyiz. Biz şimdi 13 bin istiyoruz bu bizi zorlayacak. Geçen sefer 8 bin istemiştik, ikiletmeden kabul etti patron. Şimdi sektörde durum kötü… Bizim kârımız piyasada artık eleman yetişmiyor...”
Tekstil iş kolundaki işten atmaları hatırlattığımızda, “Mecbur iş olmadığı zaman işçiyi ya çıkaracak ya ücretsiz izne gönderecek. Patron kârından kısmak istemiyor ki. Adama iş yok ama bizim paramızı ver diyemiyoruz” diyor. Tekstil patronlarının devasa kârlarını hatırlattığımızda ise bu kez verdiği cevapla birlikte kendisiyle çelişiyor: “Doğru diyorsun. Bizde iş olsa da olmasa da bizim maaşlar yatıyor. Çünkü bizim patron sadece nakış işi ile uğraşmıyor. Sağdan soldan kira geliri çok yüksek. Adam geçen bir yer aldı 1.5 milyona, kiraya verdi dolar üzerinden...”
"ASGARİ ÜCRETLİ NASIL KİRADA OTURSUN?"
Kira, ekmek, ulaşım, harçlar, faturalar... Temel tüketim maddelerine neredeyse aydan aya gelen zamlar nedeniyle geçimin zor olduğunu söylüyor: “Her şeye her gün zam geliyor. Asgari ücreti iyi bulan da varmış. Kirada oturmuyor galiba onlar. Bu zamanda asgari ücretle kirada nasıl oturulur? Ben aile apartmanında oturuyorum, aldığım 8 bin lira yetmiyor. Daha geçen konuştuk, benim bir arkadaşıma doğal gaz faturası gelmiş 1600 lira… Evde çoluk çocuk olunca her şey artıyor. Pazarda bile fiyatlar yüksek...”
“Ülkenin durumu hiç iyi değil. İnsanlar önünü göremiyor” diyor Sezgin: “Düzeltmek için ülke olarak bir şey yapmak lazım. Bir ayaklanma olması lazım, yoksa işimiz daha kötü olacak. Bizim iş yerinde çoğu işçi Ak Parti’li. Biz 13 bin lira isteyeceğiz. Ak Parti’li arkadaşlarla da konuştuk bu mevzuda. Sizinle birlikteyiz dediler. Tek avantajımız bu zaten, bir tek ücret mevzusunda birleşebiliyoruz.”
MÜLTECİLER YİNE HEDEFTE
Öte yandan ekonomik sorunlar son yıllarda ırkçı propagandaların artmasıyla birlikte işçilerin hedefine mültecileri de koyuyor. Sezgin de konuyu mültecilere getiriyor: “Bizim evin karşısında binada 2 artı 1 evin kirası 15 bin. Hep Araplar oturuyor zaten. Evin sahipleri de onlar. Almışlar kiraya veriyorlar...”
- Bizim mahallede de varlar, 10 kişi bir evde kalıyorlar...
- Evet
- Başka türlü yaşama şansları mümkün değil sanki...
- Aynen
- Zenginler de var sonuçta. İyi yerlerde de onlar oturuyor...
- Başakşehir ful onların elinde. Bizim bir akraba var, onlara kira veriyor...
"İŞÇİ GÜN GEÇTİKÇE DAHA FAZLA ÇALIŞIYOR"
Uzun yıllardır tekstil işçiliği yapan Ercan sınıf bilinci olan bir işçi. Ekonomik krizin ve geçim sorununun işçileri daha fazla çalışmaya ittiğini ve buna rağmen ücretlerin işçilerin temel gereksinimlerini bile karşılamaya yetmediğini anlatıyor: “Ben 5 yıldır aynı iş yerinde çalışıyorum. Ortalama 8 bin TL maaş alıyoruz. Çocuk, yakacak, erzak ödenekleri gibi yan haklarımız olmasına rağmen birçoğumuz fazla mesaiye kalıyoruz, fazla mesai yoksa cumartesi günleri iş olmadığında günlükçü olarak başka bir işe gitmek zorunda kalıyoruz.”
Şimdiye kadar asgari ücretin üzerinde ücret aldıklarını söyleyen Ercan bunun sebebini şöyle anlatıyor: “Bunda bizim sendikal örgütlenme sürecimizin etkileri var. 2018’de yüzde 20 oranında bir zam yapmıştı patron. Piyasadan daha yüksek bir zamdı. Eğitimi, yakacağı ekledi. İkramiye zaten vardı. Yine pandemi döneminde işçilere yardımlarda bulundu. Şimdi de beklentimiz bundan önce olduğu gibi asgari ücretin bir tık üzerinde. Yüzde 56-57 zam oranı.”
Ücretlerin asgari ücret sınırında kalması durumunda bir tepkinin oluşacağını ifade eden Ercan, “Eğer patron yapmam derse tepkimizi göstereceğiz. 2022’nin ocak ayında çorap işçilerinin şalterleri indirmesi bizim ücretlerin de artmasını sağladı. Temmuzda da asgari ücrete yapılan zam oranında ek zam yapıldı. Bir yandan iş yerinde sendikayı örgütlemeye çalışıyoruz. Mücadeleye ideolojik diyerek katılmayan arkadaşlarımız da var ama zam yapılmazsa onlar bile tepki gösterecek” diyor.
"SORUMLULUK BİLİNÇLİ İŞÇİLERDE"
Beklentiden çok ücret zammının bir talep olarak örgütlenmesinin önemli olduğu dile getiren Ercan şunları söylüyor: “Bizi sömüren patron çeşitli kurumlarla istişare yaptığını söylüyor. Bizim de örgütlenmemiz gerekiyor. Bu noktada daha önce birkaç hamlemiz olsa da tam istediğimiz gibi olmuyor. Hem bizden kaynaklı hem de işçideki bilinç düzeyinden ötürü. Mesela bazı arkadaşlar ‘Daha fazlasını istemek adamı batırabilir’ gibi sözler söyleyerek, ekonomipolitik bilimine aykırı artı değerden bihaber konuşuyor. Ama biz olmasak, bizim emeğimiz olmasa orayı açmaz zaten. Vakıf değil, dernek değil; kâr için yapıyor bunu, bayağı da kâr ediyor. Bunu işçi arkadaşlarımı suçlamak için söylemiyorum. Biz sınıf bilinci olan işçilerde sorumluluk. Onları toplayıp o bilinci oluşturmak lazım.”
Son süreçte işsizlik tehdidinin işçilerin tepesinde bir sopa olarak kullanıldığını söyleyen Ercan şöyle devam ediyor: “Her iş yerinde olduğu gibi bizim iş yerinde de her zaman bu kaygı var. Çünkü işçiler kendi gücünün farkında değil. Bu durum kaygıyı daha da artırıyor. Bir arkadaşımız EYT’li, bu süreç geçene kadar sendikadan istifa etti mesela.
"YOKSULLUĞUN SEBEBİ KAPİTALİST SİSTEM"
Ekonomik sorunlar tekstil işçileri arasında seçimlerle birlikte tartışılıyor. “AKP’liler yüzde 1000 zam olsa bile reisten vazgeçmez” diyen Sezgin seçimlere ilişkin şunları söylüyor: “Valla Kılıçdaroğlu aday olursa Erdoğan hayli fark atar. İmamoğlu olursa şansı var ama Ankara’daki Mansur Yavaş aday olursa biz Kürtlerden oy alamaz. Birçok kişiye de sordum vermeyiz diyorlar. Milliyetçi bir adam. Zaten bu seçimde düşürdük düşürdük, yoksa mezarımızı kazıp bekleyeceğiz. Ülkede her şey bitti. Hayvancılık, tarım bitti. Benim kayınpeder hayvancılık yapıyor, kışın hayvanlara verdiği yem ile kazandığı para denk gelmiyor. Zarar ediyor. ‘Ya hayvanlarımı satacağım ya da peynire süte zam yapacağım’ diyor.”
Ercan ise AKP’ye oy vermeyen işçilerin çoğunun gündeminde Millet İttifakının olduğunu belirtiyor. İşçilerin yaşam koşullarının kötü olmasını kapitalist sisteme siyasi iktidara bağladığını söyleyen Ercan şöyle devam ediyor: “Aslında yaşadığımız yoksulluk kapitalist sistemin kendisi ile ilgili. AKP’den önce de sömürü vardı, Erdoğan gitsin yine sömürü olacak. Kapitalist üretim ilişkileri değişmediği sürece hep olacak. Fakat geçinemeyen, kirasını ödeyemeyen, arabasını satmak zorunda kalan arkadaşlar arasında ‘Erdoğan giderse yerine alternatif yok’ diyenler de var ve o kadar az değil sayıları.”
Seçimlere bir yandan da Emek ve Özgürlük İttifakının hazırlandığını dile getiren Ercan, “Bu ittifakın iş yerlerinde gündem edilmesi önemli olacaktır. İttifakın ve bileşenlerin işçilerin anlayacağı şekilde fabrikalara seslenmesi de önemli. Bu sistem içinde bu ittifak dışında işçiden yana olan yok aslında. Ben öyle düşünüyorum. Emekçiden yana bütün siyasal kurumların ve sendikaların da yan yana gelip, işçilerle buluşup, işçilerin sorunlarına dair politika örgütlemesi gerekiyor. Bunlar olmadığı sürece biz hep önümüze sürülen gündemin peşinden sürüklenip gideceğiz” diyor.
BİREYSEL ÇIKARLAR ETKİLİ OLUYOR
Seçimlerde işçilerin tercihlerinde bireysel çıkarların da etkili olduğunu ifade eden Ercan, “Mesela EYT tartışması olduğunda Erdoğan ‘Bu yasayı çıkarmayacağım’ dediğinde kendi tabanı da onu sorgulamaya başlamıştı. Bir milliyetçi arkadaş bile iş kendisi ile ilgili soruna geldiği zaman ‘Bu zamana kadar oy verdim, EYT yasası çıkmazsa bundan sonra vermem’ diyecek duruma da geldi” diyor.
- EYT çıktı, peki şimdi oy verecek mi?
Sınıfın çıkarıyla bakarsa vermemesi lazım ama bireysel bir çıkar ile bakıyor. Bu nedenle oyunu yine verecek gibi gözüküyor.
İş yerinizde EYT’li olan kaç kişi var?
Farkı farklı bölümlerden toplam 250 kişinin olduğunu duyduk. Bir tanesi de benim mesela. Hepsi birden olur mu olmaz mı, işten çıkarırlar mı bilmiyoruz. Bir yandan zam beklentisi, bir yandan EYT, kafalar karışık...