16 Ocak 2023 04:11

İşçiler gerçeği görüyor, birbirine inanmıyor

"Günlükçü olarak paketleme işine gelen farklı milliyetlerden kadın işçiler de var; fabrikanın arka kısmında herhangi bir ısıtıcının olmadığı yerde buz gibi ortamda çalışmaya çalışıyorlar..."

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bir plastik işçisi
İstanbul

Merhabalar, ben Esenyurt ve Beylikdüzü’de faaliyet gösteren, sürpriz yumurta ve oyuncak üreten bir şirkete bağlı fabrikada çalışıyorum. 3 aylık işsizliğimin sonunda, “Bizde çalışana önem esastır ve çalışan mutlu olsun ki, çalıştığı yere daha faydalı olsun düşüncesindeyiz. Ayrıca kurumsallaşmaya doğru ilerleyen bir fabrikayız, senin de bu yolda bizimle olmanı isteriz” gibi sözleri şirketten duyunca bir an, “Sahiden doğru mu söylüyorlar diye” düşünceye kapılıyor insan. Uzun süren işsizliğimin ardından yeni bir işe başlamak psikolojik ve maddi açıdan insana iyi hissettiriyor tabii. Güzel bir heyecan kaplamıştı içimi fakat üretime adım atar atmaz aslında merdiven altı diye tabir edilen, denetimlerden yoksun ve iş güvenliğinin hiç olmadığı bir fabrika olduğunu gördüm.

Fabrikada üretime girer girmez çok ağır bir koku ve duman karşılıyor insanı. Havalandırma çalışmadığı için plastik enjeksiyon makinelerinden çıkan yoğun duman ve koku iliklerine işliyor. İlk günlerimde işçilerle tanışıp fırsat buldukça çalışma koşulları ve iş ortamı hakkında bilgiler almaya çalıştım. Mesela yaklaşık 4 aydır Suriyeli 2 kardeş sigortasız bir şekilde asgari ücret ile çalıştırılıyor. Kardeşlerin biri 19, diğeri ise 17 yaşında. Yaşı küçük olan genç işçi “Birkaç ay sonra 18 olacağım, o zaman sigorta isteyeceğim” diyor. Ağabeyinin ise beyninde tümör olduğu için 4 yıldır tedavi görüyor; aldığı maaşın tamamı tedavisinde harcanıyormuş. 20 yıldır aynı fabrikada çalışan bir işçi ile konuştum, kendisi kırma işinde çalışıyor. Kırma işi ağır ve meslek hastalığı konusunda çok riskli olduğu için sigorta primi biraz daha yüksek. Patronlar ise kendisini ana fabrikadaki gıda makinesindeki işçiler gibi gösterip sigortasını düşük şekilde yatırıyormuş kan emiciler. Emekli bir işçi ile tanıştım, kendisi fabrikanın ustalarından ve emekli olmasına rağmen çocuklarını okutabilmek için çalışmaya devam ediyor. Yaklaşık 10 yıl kadar önce makinede elini sıkıştırmış ve 3 parmağını kaybetmiş. Şu an ki patron ve eski ortakları, işçiye dava açmaması karşılığında bir daire sözü vermiş. 2 yıl kadar işçiyi bu şekilde oyaladıktan sonra ortaklar ayrılmış ve verdikleri söz yalan olmuş, konu da bu şekilde kaybolup gitmiş.

ANLATTIKLARIMDA ABARTI YOK

Bu arada sakın abarttığımı düşünmeyin; öğle yemeklerinde içtiğimiz çorba ayrandan daha soğuk oluyor genelde. Yemekler Esenyurt’taki ana fabrikadan geldiği için gelene kadar buz gibi oluyor ve burada da ısıtılmadan veriliyor işçilere. “Patronlardan biri burada olsaydı, bak görürdün yemekleri nasıl da sıcak yiyoruz’’ demişti bir işçi. Patronlar demişken birkaç gün önce patronun en küçük oğlu gece canı sıkılıp fabrikaya “baskın” düzenlemiş aklınca. Üretimi dağınık ve kirli görünce sinirlenip vardiya ustasına talimat vermiş. “Sabah kimse eve gitmesin, toplantı yapacağım” diye. İşçilerin gece vardiyasında 14.5 saat çalıştığını bilmesine rağmen herkesi sabah 09.00’a kadar beklettikten sonra telefon açıp işinin olduğunu, toplantıyı iptal ettiğini söyledi. Üstelik gece vardiyasında servis yok ve işçiler iki, üç vasıta ile evine gidiyor. Şunu da söylemek istiyorum; üretimin bu kadar kirli olmasındaki en büyük nedenlerden biri de meydancı amcanın işten ayrılmasıdır. Hem ofisleri, hem de üretimi temizleyen işçiyi boş zamanı kaldığı zaman da kırmada çalışan işçinin yanına veriyorlar. Yaşlı vücudu bu yoğun tempoyu kaldıramadığı için işten ayrıldı. Günlükçü olarak paketleme işine gelen farklı milliyetlerden kadın işçiler de var; fabrikanın arka kısmında sobanın ya da herhangi bir ısıtıcının olmadığı yerde buz gibi ortamda çalışmaya çalışıyor kadınlar. Taşeron işçisi oldukları için bizim gibi onların da hiçbir sosyal hakları ve güvenlikleri yok.

Evet bildiğiniz kölelik düzenidir bu okuduklarınız. Bu düzenin değişmesine dair birçok işçinin fikri var fakat harekete geçecek örgütlülük, bilinç ve birbirine inanmışlık yok. Bunun en büyük nedenlerinden birinin de; birbirlerine karşı ön yargılarını kırmamış farklı kültürlerden, farklı uluslardan işçilerden oluşan kozmopolit bir fabrika olması.

ÖNCEKİ HABER

Haklarımız için örgütlü ortak mücadele şart

SONRAKİ HABER

‘Hükümet’ sendikası sorunlarımızı çözmüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa