18 Ocak 2023 18:17
/
Güncelleme: 19 Ocak 2023 08:11

Anayasa değişikliği teklifi | “Hayır” demeyenler de en az teklifi hazırlayan kadar sorumluluk sahibi olacak!

Anayasanın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik yapılması öngörülüyor. Her iki maddeye ilişkin düzenleme önerisi ayrımcı, nefret suçu içeren, eşitliğe ve laikliğe tamamen aykırı özellikler taşıyor.

Anayasa değişikliği teklifi | “Hayır” demeyenler de en az teklifi hazırlayan kadar sorumluluk sahibi olacak!

Arşiv | Fotoğraf: Evrensel

İlke IŞIK
Avukat


Anayasanın 24 ve 41. maddelerinde değişiklik yapılması öngörülen teklif 9 Aralık 2022 günü Meclise sunulmuş, AKP, MHP ve BBP’li milletvekilleri tarafından imzalanmıştı. Teklif, Meclis Başkanlığı’na sunulmasının ardından Anayasa Komisyonu’na iletildi. Böylece anayasa değişikliğinin Meclisteki süreci de yarın başlamış olacak.

Ülkede mevcut bir sorundan kaynaklı olmayan bir tartışmadan söz ediyoruz. Kadınların böyle bir yasal düzenleme talebi yok. Hali hazırda başörtüsünden dolayı yaşanan bir sorun yok.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun başlattığı konu AKP tarafından bir karşı hamle olarak değerlendirildi ve birkaç aydır ülke gündemi yapılmaya çalışılıyor. Üstelik sıradan bir gündem olarak da konuşulmuyor. Seçime adım adım giden ülkede seçimin temel gündemi haline getirilmek isteniyor. Buradan muhalefeti sıkıştırmaya çalışan siyasal iktidar muhafazakar ve başörtülü kitlenin oyunu kendince garantilemek istiyor.

28 Şubat’ı inat ve ısrarla gündemde tutan AKP iktidarı, “O günler yeniden gelebilir” kozunu oynamaya çalışıyor. Oysa hayatın herhangi bir alanında şu an bu sorun yaşanmıyor. Kadınların bu noktada dillendirdikleri bir talep yok. Dahası ülkede kadınların yaşadıkları çok ciddi sorunlar var. Yoksulluktan işsizliğe, eğitim hakkından mahrum bırakılmaktan çocuk yaşta evlendirilmeye, şiddetten kadın cinayetlerine kadar çok sayıda soruna ilişkin hiçbir adım atılmazken tartışılanın bir sorunu çözmek olmadığı aslında son derece açık.

Peki ne öneriliyor anayasa değişikliği olarak? Anayasanın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik yapılması öngörülüyor. Her iki maddeye ilişkin düzenleme önerisi ayrımcı, nefret suçu içeren, eşitliğe ve laikliğe tamamen aykırı özellikler taşıyor.

LAİKLİĞE, İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNE, EŞİTLİĞE TÜMÜYLE AYKIRI

Anayasanın 24. maddesi; dini inanca dayalı bir örtünme ve giyim tarzından açıkça söz edilerek inanç temelli giyim kuşamı bir dayatma olarak karşımıza çıkaran, bunun dışında kalanları tamamen korumasız hatta risk altında bırakan bir içerikle değiştirilmek isteniyor. Madde sadece kadınlara ilişkin bir düzenleme içermesiyle, cinsiyet ayrımcılığı yaratıyor, sadece bir dini inancın mensuplarını korumasıyla da laikliğe, din ve inanç özgürlüğüne, eşitliğe de tümüyle aykırı bir teklif olarak sunuluyor.

Anayasada ayrıntılarıyla sayılmış bir giyim tarzının sadece bir başörtüsü ya da giysi olmadığı, bu ülkede yaşayan herkesin malumudur. Bu değişiklikle aslında tek bir inanç ve yaşama biçimi kabul edilecek ve böyle yaşamayan, böyle düşünmeyen her kadın ve aslında her birey tehlike altında olacaktır. Anayasal düzlemde yapılmış bu tanımlama, devletin açıkça tüm ayrıntılarıyla tanımladığı bir giyim ve hayat tarzına da işaret edecek olup, bu durumun ülkedeki kadınlara İran’ı, Afganistan’ı hatırlatması kesinlikle abartılı bir durum değildir.

NET BİR AYRIMCILIK VE NEFRET SUÇU İŞLENİYOR

Anayasanın 41. maddesine dair yapılan değişiklik teklifinde de derin bir ayrımcılık ve eşitsizlik söz konusudur. “Aile, kadın ve erkekten oluşur” tanımı getirilerek yapılmak istenen değişiklik, LGBTİ’lerin varoluşlarını, birlikte yaşamalarını tümüyle “kanun dışı” hale getirmenin önünü açıp, devlet eliyle büyütülmeye çalışılan nefrete “anayasal bir form” kazandırmayı amaçlıyor. İlgili madde değişikliği gerekçesinde; “ailenin her türlü tehlike, tehdit, saldırı, çürüme ve sapkınlığa karşı korunması” biçiminde yapılan açıklamayla da anayasa yoluyla net bir ayrımcılık yapılıyor ve nefret suçu işleniyor.

LGBTİ’ler her türlü saldırıya açık hale getirilirken, bunun devlet eliyle yapılmaya çalışıyor olması, dikkate almamız gereken çok önemli bir nokta. AKP; kendi tarif ettiği yaşam tarzını, aile biçimini, en bağnaz “hassasiyetlerini” devletin temel normlarından biri hali getirmeye çalışılıyor. Devletin tanımladığının dışında yaşayan herkesi yaşamsal tehlikelerle yüz yüze getirecek anayasa değişikliği teklifi, sadece bu nedenle dahi son derece tehlikelidir.

Bu maddedeki değişiklik aynı zamanda kadınlar için de büyük ve ciddi tehlikeler barındırmaktadır. Yıllarca süren mücadele ile hukuk mevzuatından kaldırılan “Ailenin reisi erkektir” hükmü dahil, eşitliğe dair kadın hareketinin çok önemli kazanımlarına yönelik ciddi bir tehlike anlamına geliyor. O nedenle Medeni Kanun başta olmak üzere kazanım içeren tüm yasal düzenlemelerin tehdit altında olduğunu da anayasa değişikliğini konuşurken atlamamak önemlidir.

DİNİ NİKAHIN MEŞRULAŞTIRILMASINA OLANAK SAĞLIYOR

Öte yandan teklif evlenme yaşına dair bir düzenleme içermezken, “dini nikahın” meşrulaştırılmasının olanaklarına yol açıyor. Ülkedeki cemaat, tarikat örgütlenmesinin, kız çocuklarının eğitim hakkından yoksun, 6 yaşından itibaren tecavüze uğradığı bir hayat yaşamasına neden olduğu, ülkenin son dönemdeki en temel gündemlerinden biri iken, hatta bu konuda Mecliste Araştırma Komisyonu kurulmasına dahi karar verilmişken, aynı Meclisin kadınların ve kız çocuklarının hayatını ipotek altına alma girişimi anlamına gelecek anayasa değişikliğini tartışması olabilecek en son şeylerden biridir.

TOPYEKUN KARŞI ÇIKILMALI

Tarikat, cemaat örgütlenmelerinin devlet eliyle gündelik hayatta, bürokraside, eğitim ve sağlık alanında yarattığı yıkım ortada iken, din temelli kılık kıyafeti anayasal koruma altına almaya çalışmak, evlilik birliğini yine AKP’nin tariflediği ve devlet politikası olarak ifade ettiği ailenin sınırları içine yerleştirmeye çalışmak topyekûn karşı çıkmamız gereken temel bir meseledir.

MUHAFAZAKAR BİR HAYAT TOPLUMUN HER KESİMİNE DAYATILIYOR

Anayasa değişikliği tartışmasını AKP iktidarının 20 yılı aşmış istikrarlı politikasından bağımsız ele almak mümkün değildir. Yıllardır bir aile tanımı yapılarak kadınlar buraya sıkıştırılmaya çalışılıyor. Kadını birey olarak görmeyen, eşit haklara sahip kişiler olarak tanımlamayan siyasal iktidar, muhafazakar bir hayatı toplumun her kesimine dayatıyor. Şimdi bu hayat tarzını bir devlet normu olarak anayasal düzleme taşımamaktan geri durmayacağını gösteriyor ki burası tehlikenin boyutu açısından mutlaka üzerinde durulması gereken bir noktadır.

EN ÖNEMLİ GÜVENCE GERÇEK BİR LAİKLİK

Kıyafet özgürlüğü, kadınların özgürlüğü söylemleri altında bu teklifin tartıştırılmak istenmesi ise tam bir garabet esasında. Kimsenin kıyafetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramamasının garantisi, inanan ve inanmayan herkesin özgür yaşamasının, kaygı duymamasının en önemli güvencesinin gerçek bir laiklik olduğu tartışmasız iken, bu noktada gerçeği eğip bükerek, özgürlük sözcüğünü de sürekli kullanarak anayasayı değiştirmeye çalışmak, siyasal iktidarın niyeti açısından önemli verilerden biridir.

NET VE KESİN BİR “HAYIR” ZORUNLULUKTUR

Bu tartışmayı ülkenin gündemine sokan CHP ve Mecliste yer alan diğer muhalefet partilerinin çoğunun tutumları da tam bu noktada değerlendirilmelidir. Muhafazakar kesimi, “hassasiyetlerini” düşünen, oy ve seçim hesapları yapan muhalefet net bir karşı duruş göstermekten kaçınıp, net açıklamalar yapmadıkça, olay günü kurtarmaya dönmektedir. AKP’nin ilk tur görüşmelerine katılan muhalefet, ikinci tur görüşme taleplerini aslında dokunulmazlık dosyaları nedeniyle reddederken, İYİ Partinin teklif içeriğine dair görüşmeler yaptığı, teklif içeriğinin değişmesi durumunda destek verebileceği, CHP’nin de benzer bir eğilimi taşıdığına dair kulis bilgileri medyada yer almaktadır.

Anayasal zeminde ayrımcılık, nefret suçu içeren, eşitliği ve laikliği yok eden, tarif edilen kriterlere uygun yaşamayanlar açısından yaşamsal tehditler içeren böylesi ciddi bir düzenleme karşısında net ve kesin bir “hayır” demek zorunluluğu apaçık karşımızda duruyor.

Haftalardır kadınlar, kadın örgütleri, emek demokrasi güçleri, siyasi partiler açıklamalar yapıp konunun ne derece tehlike içerdiğine dair net verileri ortaya koyuyor. Tüm bu çabalara karşın anayasa değişikliğine “hayır” demeyenlerin de en az teklifi hazırlayan kadar sorumluluk sahibi olacağını buradan söylemiş olalım. Mesele bu kadar ciddi ve tehlikeli çünkü.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et