19 Ocak 2023 03:56

Elazığ’ın işçi hali: O kadar uzun çalışıyoruz ki içimizde bayılanlar oluyor…

"O kadar uzun süre çalışıyoruz ki içimizden bayılanlar oluyordu. Hep özenmişimdir bayılmaya. Çünkü bayılanlar eve gönderiliyordu."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Özkan ZÜLFİKAR
Elâzığ

Elâzığ bölge açısından merkezi konuma sahip bir il. Özellikle Dersim ve Dersim’in ilçeleri, Bingöl, bazen Muş hatta Hakkâri’nin bile “işi düşer”. Ama genellikle sağlık işleri yüzünden hastane ziyaretleri olur. Gelenler yoksuldur. Hastane bahçelerinde, bekleme salonlarında, acillerde sabahlarlar. Bu nedenle Elâzığ, en azından çalışacak bir iş bulma umudu, hastaneye erişebilir olma umuduyla bahsettiğimiz illerden göç alır. Gelenler büyük çoğunlukla organize sanayi sitesine yakın olan Yazıkonak, Akçakiraz, Yurtbaşı beldelerine yerleşir. İşe giderken yakın olur, servis yoksa yol parasından kurtulunur böylece. Yemek verilmezse eve gidilir, çalışma saatleri uzun olursa en azından daha erken eve gidilir.

Elâzığ’ın sanayisi çok gelişkin değildir. Çalışan işçi sayısı azdır. Ama işsizi de çoktur. Bu nedenle bir iş bulan, işçilerin deyimiyle bir işe “kapak atan” kendini şanslı sayar. Öyle sadece şanslı da saymaz sadece, o işten atılmamak için bir çalışması gerekiyorsa on çalışır. Çünkü patronun da sürekli hatırlattığı gibi “dışarıda onun yerine çalışacak yüzlercesi vardır”.

"BİR KERE BAYILABİLSEM EVE ERKEN GİDECEKTİM…"

Emek Partisi (EMEP) Elâzığ İl Örgütü, organize sanayi sitesinde işçilerle zaman zaman bir araya gelir, bildiriler dağıtır. Bu bildiri dağıtımlarında konuşma şansı yakaladığımız işçiler, hayatlarından örnekler veriyor.

Tekstil işçisi bir kadının çalışma saatleri ve şartlar hakkında söyledikleri, işçilerin nelere katlanmak zorunda olduğunun bir özeti gibi: “O kadar uzun süre çalışıyoruz ki içimizde bayılanlar oluyordu. Hep özenmişimdir bayılmaya. Çünkü bayılanlar eve gönderiliyordu. Kahretsin ki bir kere bile bayılamadım. Şöyle gerile gerile bir ayılıp bayılsaydım bir gün eve erken gitmiş olacaktım. Olmadı.”

KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMAK…

Konuk olduğumuz sokak sohbetlerinde gündem ekonomi, daha doğrusu geçim sıkıntısı. Mutfak masrafları, faturalar, çarşı pazardaki fiyatlar… Asgari ücreti konuştuğunuz hemen herkes size bunları anlatıyor.

“Asgari ücret zammı daha hesaplara yatmadan eridi bile.” Dünyaca ünlü bir markaya çalışan bir iş yerindeki tekstil işçisi böyle diyor. “Neden” diye soruyoruz, anlatıyor: “Asgari ücrete yapılan zam hiçbir şeyi değiştirmedi. En düşük mutfak masrafı 2 bin 500 lira. Asgari ücret 15 bin olsa ne fayda.”

Bir gıda işçisi ise şunları söylüyor: “Biz buna kaşıkla verip kepçeyle almak diyoruz. Elâzığ küçük yer. Burada yine o parayla geçinebilirsin belki. Ya İstanbul’da, büyük şehirlerde yaşayanlar nasıl geçinecek? Ev kirası bile 3-5 bin TL dolayında. Ne yiyip ne içecek bu insanlar?​”

Sokakta bütün bunları konuştuğunuzda “Bu hükümet size ne yapsa yaranamaz” diyerek ekonomiyi savunanlar da oluyor. Ama onlara yanıtı da yine vatandaşlar veriyor: “Bir litre süt 28 lira. Daha ne diyeyim?​”

Bir başkası ekliyor: “Patronlar bir sürü para alıyorlar ama gözleri halen bizim paralarımızda. Şu ana kadar hangi seçim yapıldıysa hepsinde AKP’ye oy verdim. Şimdi verirsem elim kırılsın."

ÖNCEKİ HABER

Kadın örgütlerinden anayasa değişikliği teklifine hayır çağrısı

SONRAKİ HABER

Ege Denizi'nde 4.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi, 3 ilde hissedildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa