24 Ocak 1993 yılında evinin önünde bombalı saldırı sonucu katledilen gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur Mumcu kimdir?
Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 yılında Ankara'daki evinin önünde bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Uğur Mumcu’ya yönelik suikastın üzerindeki sis perdesi hâlâ varlığını koruyor. Mumcu, suikasttan bir süre önce kaleme aldığı "Dipsiz Kuyu" başlıklı yazısında, "Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!" demişti.
22 Ağustos 1942'de, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi ile Nadire Mumcu'nun dört çocuğundan biri olarak Kırşehir'de dünyaya gelen Uğur Mumcu, ailesinin Ankara'ya taşınması üzerine ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1965'te mezun olan Mumcu, öğrencilik yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" makalesiyle "Yunus Nadi Ödülü"nü aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanlığını yapan Mumcu, Milliyet gazetesinde incelemeler kaleme aldı.
Mumcu, 12 Mart 1971 dönemindeki bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" ifadesiyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde birçok aydınla bir yıla yakın tutuklu kalan, yargılandığı davada 7 yıl hapse mahkum edilen Mumcu, kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine tahliye edildi. Serbest bırakılmasının ardından askere alınan Mumcu, askerliğini "yedek subay" olarak yapması gerekirken, kendi tabiriyle "sakıncalı piyade" olarak tamamladı. Tuzla Piyade Okulu'nda eğitim gören Mumcu, 1973'te okul yönetimi tarafından "kötü hal ve düşünce sahibi" suçlamasıyla "er" çıkarıldı ve Ağrı Patnos'a yollandı.
Askerlikten sonra üniversitedeki görevinden ayrılan Mumcu, profesyonel gazeteciliğe 25 Şubat 1974'te Yeni Ortam gazetesinde "Anarşist!.." başlıklı yazısıyla başladı. Köşe yazılarında hem sorunları dile getiren hem de hukuka aykırı ve yasa dışı uygulamaların üstüne giden Mumcu, yazdığı kitaplarla da ses getirdi.
SAKINCALI PİYADE TİYATROYA UYARLANDI
Güldal Homan ile 19 Temmuz 1976'da evlenen Mumcu'nun bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) oldu.
Usta gazetecinin 1977'de yayımlanan "Sakıncalı Piyade" kitabı tiyatroya uyarlandı ve Ankara Sanat Tiyatrosu'nda yüzlerce kez sahnelendi.
Mumcu, 1981'de "Silah Kaçakçılığı ve Terör" kitabını okurlarıyla buluşturdu.
Papa 2. Jean Paul'e düzenlediği silahlı saldırıya ilişkin Mehmet Ali Ağca ve bağlantıları hakkında araştırma yapan Mumcu'nun, "Rabıta" ve "12 Eylül" kitapları 1987'de, önemli araştırmalarından kabul edilen "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" eseri ise 1991'de yayımlandı.
1991'de İlhan Selçuk'un da aralarında bulunduğu 80 kişi ile Cumhuriyet gazetesinden ayrıldı. Bir süre Milliyet'te yazdı. Cumhuriyet gazetesinde yapılan yönetim değişikliği üzerine yeniden Cumhuriyet'e döndü. Cumhuriyet'teki son yazısının başlığı "Zeyilname" oldu.
SUİKASTİN ARDINDAKİ SIR ORTAYA ÇIKMADI
Uğur Mumcu, Yazar Musa Anter'in öldürülmesinden sonra 27 Eylül 1992'de Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı "Dipsiz Kuyu" başlıklı yazısında, "Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu'da 'kimin eli kimin cebindedir' bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!" ifadelerini kullandı.
Mumcu, 24 Ocak 1993'te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti.
Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de aradan geçen 30 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi aralanamadı.
Türkiye'yi sarsan suikasta ilişkin ilk yargılamalar, Mumcu'nun ölümünden 7 yıl sonra başladı. Mumcu suikastı ile Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan davanın adı "Umut" oldu.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, cinayetlerin ardındaki sırrı tam olarak ortadan kaldıramadı.
İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, 3 sanık "yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek" suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapis cezalarına mahkum edildi.
Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" eylemlerinden 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırıldı.
Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın'a ise "silahlı suç örgütü üyesi olmak"tan 6 yıl 3'er ay hapis cezası verildi.
Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle, sanıklar Recep Aydın, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin ve Yusuf Karakuş'un yeniden yargılanmasına karar verdi.
5 SUİKASTTA KİLİT İSİM
Mumcu suikastının kilit ismi olan sanık Oğuz Demir’in dosyası ise 2005 yılında, ana davadan ayrılmıştı. Firari sanık Oğuz Demir hakkındaki yargılama Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Oğuz Demir, yıllardır İçişleri Bakanlığının arananlar listesinin ilk sırasında olmasına rağmen bir defa Ankara’da polisin elinden kurtuldu, bir defa da hakkında Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı iddiası gündeme geldi. Oğuz Demir, 14 Mayıs 2000 tarihinde Sincan’da kullandığı otomobil ile polislerin elinden kaçtı. Önce İran’a ardından Hollanda’ya gittiği iddia edildi. Dava dosyasına giren bir ihbara göre ise 2021 yılında sahte kimlikle Türkiye’yi giriş çıkış bile yaptı. Dosyaya giren bilgilere göre Demir’in son adresi ise Avustralya.
Oğuz Demir hâlâ İçişleri Bakanlığının ‘arananlar’ listesinde. İsmi ‘terör’ bölümündeki kırmızı listede yer alan Demir, “Tevhid Selam Kudüs Ordusu Terör Örgütü” üyesi olarak aranıyor. 1971 doğumlu Demir, yüksek mühendis. Bomba yapımında uzman olduğu belirtiliyor. Adı sadece Uğur Mumcu suikastında değil, Ahmet Taner Kışlalı ve Muammer Aksoy cinayetinde de geçiyor.
Bugüne kadar “firari” sanık olarak aranan Oğuz Demir hakkındaki davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Demir hakkında “kaçak” kararı verdi. Mahkemenin bu kararı alması “kaçak sanık” hakkında kovuşturma yapılabilmesinin önünü açmış oldu.
MAHKEME MİT’E SORDU: BOMBACI İÇİN NE YAPTINIZ
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Mumcu ailesinin avukatlarının talebi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT’e müzekkere yazılarak, sanık Oğuz Demir ile ilgili yeni bir bilgi olup olmadığının sorulmasına da karar verdi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, son duruşmada, yine avukatların talepleri üzerine, TBMM’nin Uğur Mumcu hakkındaki araştırma komisyonunun raporunun da mahkemeye getirilmesini istedi. Avukat İlhan Cihaner, komisyon raporunda, Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in Mumcu suikastı ile ilgili İran Cumhurbaşkanından yardım istediği, dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in de İran’a dosya sunarak, ortak komisyon kurulmasına ilişkin girişimlerine dair bilgilerin yer aldığına dikkat çekti. Cihaner, mahkemeden bu nedenle komisyon raporunu istediklerini söyledi. Komisyon raporunda, Mumcu hakkında çarpıcı ifadeler de yer alıyordu. Cihaner, “Ana davada bazı kararlar verildi ama bu suikastların arkasındaki dinamik ortaya çıkarılamadı. Oğuz Demir’in yakalanmamasının nedeni de bu” demişti.
Davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, aldığı karar uyarınca bundan böyle Oğuz Demir hakkında “kaçak” usulü uygulayacak, yani kovuşturma devam edecek. Demir’e ulaşılamaması, davanın kapanmasını engelleyecek. Oğuz Demir hakkında çıkarılan yakalama emrinin beklenmesine karar veren mahkeme, emniyet, MİT ve jandarmadan Oğuz Demir ile ilgili gelecek olan yeni belgelere göre hareket edecek.
"DİKKATLER SALDIRGANIN ÖRGÜTÜNE ÇEVRİLMELİ"
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker yayımladığı 7'inci videoda, Uğur Mumcu ve Kürt iş insanlarının cinayetlerinde Mehmet Ağar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Güvenlik Daire eski Başkan Yardımcısı Korkut Eken’e işaret etmiş, Peker, Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin ardından olay yerine ilk olarak Mehmet Ağar’ın gittiğini belirterek “Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. ‘Terörden beslenen terör lordları’, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları olur, uyuşturucu satışları, dikkat edin, ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katil en önce gelir, Mehmet Ağar. Eşine diyor ki ‘Ben buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı iner’. Bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler. Uğur Mumcu temiz adam, tek başına bir adam. Bende o şanslarını daha tutturamadılar." ifadelerini kullanmıştı.
Sedat Peker’in açıklamalarının ardından 23 Mayıs 2021'de Uğur Mumcu'nun çocukları Özge Mumcu Aybars ve Özgür Mumcu sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımda şöyle demişti: “Bir ülkede devletin güvenliği ile hukukun güvenliği eş anlamlıdır. Devlet güvenliği adına hukuk güvenliğinin ortadan kaldırılması, demokrasi ve hukuk devleti için ileride onarılmaz yaralar açar. Bu gibi dönemlerde daha soğukkanlı olunmasında sayısız yarar bulunmaktadır. Dikkatler, gazetelere ve gazetecilere değil, saldırgana ve saldırganın örgütüne çevrilmelidir."