27 Ocak 2023 04:22
/
Güncelleme: 10:16

DOSYA | Savaşın 1. Yılında Ukrayna-5: Savaşlar yalan söyler, ya gazeteler?

Dosyamızın beşinci gününde Ukraynalı Gazeteciler Serhiy Guz ve Sofiia Skyba ile Kryvyi Rih Bölgesi Yerel Milletvekili Nune Volkova'nın görüşlerine yer veriyoruz.

DOSYA | Savaşın 1. Yılında Ukrayna-5: Savaşlar yalan söyler, ya gazeteler?

Kryvyi Rih sokakları | Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel

Hazırlayan: Elif Görgü

“Savaşlar yalan söyler” der Uruguaylı Gazeteci-Yazar Eduardo Galeano, “Hiçbir savaş itirafta bulunacak dürüstlüğe sahip değildir: Çalmak için öldürüyorum.”

Her savaş bölgesinde olduğu gibi Ukrayna’da da gerçeğe ulaşmanın araçlarından biri gazetecilik. Gazetecilik de siyasi tercihlerden bağımsız değil elbette. Yine de gerçeğin halka ulaşma imkanı ile basın ve ifade özgürlüğü alanının genişliği arasında doğrudan ilişki var.

Ukraynalı Gazeteci Serhiy Guz’a göre “Ukrayna medyası, örneğin Rusya’daki medyadan daha özgür.” Ancak yeni bir kanun bu durumu değiştirmeye hazırlanıyor.

Guz, Ukrayna Bağımsız Medya Sendikasının kurucularından biri ve 2002-2012 arasında başkanlığını yapmış. 2003’ten bu yana da Gazetecilik Etiği Komisyonu üyesi. Guz ile Ukrayna’da yüz yüze görüşme şansımız olmadı. Görüşlerini yazılı olarak paylaştı.

BASKIYA İHTİYAÇ DUYULUNCA ESKİ TASLAK HATIRLANDI

Serhiy Guz, Ukrayna’da “Medya Kanunu”nun gündemde olduğunu ve bu kanunun “Ukrayna mevzuatının Avrupa Birliği direktifleri ve mevcut askeri durumla bütünleşmesi nedeniyle kabul edilmesi gerekli olan bir belge” olarak sunulduğunu belirtiyor.

“Medya Hakkında Kanun Taslağı”, Temmuz 2020’de hazırlanmış. Guz’a göre, “Aslında bu, Zelenskiy’nin ekibi tarafından başlatılan ve yetkililerin medya üzerindeki etkilerini artırmak istedikleri büyük tasarılardan biriydi.” Destek bulmayan tasarı iki yıl boyunca gündeme gelmemiş.

Peki bugün neden gündemde?

“Mevcut Ukraynalı yetkililerin, Rusya’nın askeri saldırısıyla başlayan baskıya, yargısız medya kapatmaya ve yarı yasal sansürü meşrulaştırmaya ihtiyaç duydukları zaman hatırlandı yasa. Ukraynalı yetkililerin Rus propagandası ile neden mücadele ettiği açık olsa da, bu yasanın önemli sorunları var.”

Nedir bunlar?

“Ulusal Rada (meclis) şu ana kadar sadece radyo ve televizyonu kontrol edebiliyordu, gazeteler ve internet ise kontrolü altında değildi. (Eski Başkanlar) Kuçma ve Yanukoviç dönemlerinde medyanın dağınık kontrolü gazetecilerin hükümet baskısına karşı kendilerini savunmalarına yardımcı oluyordu. Bugün ise hükümet sadece tüm baskı işlevlerini tek bir organda toplamakla kalmıyor, aynı zamanda daha önce hiç olmadığı kadar, bireysel gazetecileri de kendisine tabi kılıyor. Artık Meclis sadece medya kuruluşlarına değil gazetecilerin kendilerine de para cezası verebilecek.”

"EDİTORYAL BAĞIMSIZLIK DİYE BİR ŞEY KALMADI"

 “Dahası, mevzuata mahkeme kararı olmaksızın medya kuruluşlarının kapatılmasına izin veren bir hüküm getiriliyor. İddiaya göre, ‘Ulusal güvenliğin çıkarlarına uygunsa’ bu yapılacak. Ancak sorun şu ki, bu tür kapatmalar artık kolluk kuvvetlerinin teşvikiyle, ancak kamuya açık bir kanıt olmadan gerçekleşiyor. Bazı medya kuruluşlarının gerçekten Rusya için çalışıp çalışmadığını, ülkemize saldıran devletle iş birliği yaptıklarına dair kanıtların neler olduğunu vb. bilmiyoruz. Bu da örneğin hükümete muhalif medya kuruluşlarına baskı yapılmasını mümkün kılıyor.”

 “Size Ukrayna’nın Eski Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile bağlantılı üç televizyon kanalının Ukrayna’da çok yaygın olan T2 dijital yayınından atılmasını örnek vereceğim. Birleşik Maraton’u yayımlamayı reddettikleri için kapatıldılar. Peki ya editoryal bağımsızlık? Ülkede editoryal bağımsızlık diye bir şey kalmadı, bunu açıkça kabul etmek gerekiyor. Bugün bir gazeteci ‘vatansever medya’nın genel saflarında yer almalı yoksa Kremlin’le suç ortaklığı yapmakla suçlanıp zulme uğrama riskiyle karşı karşıya kalabilir. Peki ‘vatansever medya’ olmak ne anlama geliyor? Sonuçta, bunu tanımlayan bir yasa yok.”

"SENDİKACILARI EKRANDA GÖREMEZSİNİZ"

Bugün Ukrayna’da en çok sol yayınların medya mensupları ve gazetecilerin sorun yaşadığını belirten Guz, “Birçoğu sosyal medya sayfalarını veya web sitelerini kapatmak zorunda kaldı, bazılarını biliyorum. Diğerleri ise ‘vatansever ana akıma’ sürüklendi, sosyal konulara da dikkat etmeye ancak genel bilgilendirme kampanyasının dışına çıkmamaya çalışıyor. Ancak nasıl ‘biraz hamile’ kalamazsanız, biraz özgür de olamazsınız. Gazetecilik ve yayın politikanızda ya özgürsünüzdür ya da değilsinizdir.”

“Yayınlarda sol siyasi yelpazeden tek bir politikacı bile göremeyeceksiniz. Birkaç istisna dışında -ana kanallar değil bunlar- sendika temsilcilerini konuşurken göremezsiniz. Hem de hükümetin sendikal hakları ve çalışan haklarını en acımasız şekilde budadığı, mevcut çalışma yasalarını büyük şirketlerin çıkarları doğrultusunda tamamen değiştirmekle tehdit ettiği bir dönemde. Medyada sadece iktidar partisinin ve hükümetin eylemlerini haklı çıkaran propaganda bulacaksınız.”

GAZETECİLER BASKILARA DİRENMEYE DEVAM EDECEK

“Şu anda gazeteciler ve gazetecilik kuruluşları, özellikle bölgesel düzeyde, kelimenin tam anlamıyla hayatta kalmaya çalışıyor. Bazıları bombardıman ve işgalden kaçıyor, diğerleri ise işleri için para bulmaya çalışıyor. Günümüzde medyanın geçim kaynakları, devlet ve yerel makamlardan gelen ilanlar veya uluslararası kuruluşlardan gelen hibeler ve bağışlardır. Ve tabii ki kuruculardan doğrudan finansman. Ancak tüm bu faktörler aynı zamanda gazetecileri kendilerine fon sağlayanlara daha bağımlı ve sadık hale getiriyor.

Elbette bu tablonun Ukraynalı gazeteciler için bir felaket olarak algılanmasını istemem. Olabilir ama henüz olmadı. Yine de Ukraynalı gazeteciler çoğunlukla baskılara direnmeye ve tarafsız haber yapmaya çalışıyor. Bu nedenle Ukrayna medyası, örneğin Rusya’daki medyadan daha özgür görünüyor. Ve daha da özgür olmamızı istiyorum. Çünkü Rusya’daki durum gerçekten korkunç görünüyor. Orada ya sessiz kalacaksın ya da hapse gireceksin. Hiçbir seçeneğiniz ve tercihiniz yok. Ve gördüğümüz gibi sessiz kalanlar, hapiste olanlardan çok daha fazla. Bu gerçekten de her şeyden önce Rus toplumu için bir trajedi. Ancak bu aynı zamanda biz Ukraynalılar için de bir trajedi çünkü Putin’in propagandasıyla yönlendirilen Rus toplumu bu savaşı destekliyor. Sadece insanları değil, aynı zamanda eşitlik ve kardeşliğe dayalı özgür bir toplum inşa etme ihtimalini de öldüren bir savaş bu.”

Ukraynalı Gazeteci Serhiy Guz

Serhiy Guz | Fotoğraf, kişisel arşivinden alınmıştır.

ÇOĞU SAVAŞTAN ÖNCE BAŞLADI

Medya yasası dışında, savaş sırasında Ukrayna’da ‘demokrasi’ ne kadar yıprandı? Bunun tek nedeni savaş mı?

“Sadece medya değil, siyasi partiler ve sendikalar da savaş nedeniyle baskı altında. Örneğin, 10’dan fazla sol parti (En azından kendilerini böyle ilan ediyorlar) Rusya yanlısı olmakla suçlandı ve yasaklandı. Herhangi bir mahkeme süreci bulunmadığından, bu suçlamaların ne kadar sağlam temellere dayandığını bilmiyoruz. Belki bazıları gerçekten de ‘Rusya yanlısı’ olarak adlandırılabilir, ancak örneğin en eski sol partilerden biri olan Ukrayna Sosyalist Partisi de yasaklananlar arasındaydı.

Geçtiğimiz yıl sendikaların yetkileri büyük ölçüde kısıtlandı ve hatta İş Kanunu’nun kendisi bile büyük ölçüde değiştirilerek çalışanların işverenlerin keyfi yönetimine karşı korunması zayıflatıldı.

Elbette tüm bunlar savaş nedeniyle olduğu iddia edilen bir bahaneyle yapılıyor. Bu sadece kısmen doğru. Bu tür önlemlerin çoğu savaştan bir ya da iki yıl önce başlatıldı. Ancak o dönemde iktidar partisi bu önlemlerin hoş karşılanmayacağını gördü ve bu kadar radikal adımlar atmaya cesaret edemedi. Ancak bugün protestolar ve grevler yasaklanmış durumda ve ciddi siyasi faaliyetler güvenlik güçlerinin gözetimi altında yürütülüyor. Bu nedenle hükümetin tüm bu eylemleri Ukrayna bir demokrasi olduğu için değil, tam da demokrasinin kendisi büyük bir baskı altında olduğu için mümkün oldu.”

"ORDU, DEMOKRASİ İÇİN UYGUN BİR YER DEĞİL"

Savaşın uzaması Ukrayna toplumu ve kurumları nasıl etkiler?

“Bağımsızlıktan bu yana Ukrayna’nın demokratik kurumları sürekli var olma tehdidi altında. Kitlesel protestoların ve hatta barikatlardaki kavgaların eşlik ettiği iki siyasi devrim yaşadığımızı unutmamalıyız. Savaş sadece insanlar için değil, tüm demokratik kurumlar için ciddi bir sınav. Savaş demokrasiyi kemiriyor çünkü ordunun emirleri, ordunun karar alma gelenekleri hayatın her alanına nüfuz ediyor. Diğer taraftan ise ordu, kendi temsilcilerinin de söylediği gibi, demokrasi için uygun bir yer değil.

Askerler anlaşılabilir, görevlerini yapmaya ve görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Bu yüzden uzun tartışmalar için zamanları yok. Ancak bu tür yönetim yöntemleri demokrasiye uygun değil. Halihazırda zaten iktidar tarafından yapılan çok fazla suistimal söz konusu ve üstüne üstlük bugün birçok demokratik prosedürü görmezden gelmek için açık çek de almış durumda. Eğer bu bir alışkanlık haline gelirse -ki savaş uzarsa böyle olması çok muhtemel- Ukrayna zor bir seçimle karşı karşıya kalacak: Demokratik bir yönetim biçimine nasıl dönüleceği ve siyasi elitlerin buna hazır ve istekli olup olmadığı.

Ukrayna’da demokrasinin başına gelenler tüm Avrupa’ya, Avrupa’daki tüm eski ve yeni demokrasilere, savaşın alışılmış bir yaşam biçimini çok hızlı bir şekilde yok edebileceği konusunda bir uyarıdır. Cephe hattı evlerinden çok uzakta olsa bile.”


KARDEŞİM CEPHEDE ÖLDÜ, BU HABERLERİ GAZETECİ OLARAK YAZMAK ÇOK ZOR

Sofiia Skyba, yerel bir gazeteci. Kryvyi Rih’teki haber ajansı Fisrt’in baş editörü. “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği konusunda hemfikiriz değil mi?​” diye ilk soruyu kendisi soruyor buluştuğumuzda, “Dostla mı konuşuyorum düşmanla mı, bilmem gerekiyor”. Şüpheleri varsa söyleşiden vazgeçebileceğini söylüyorum, bizimle konuşmak zorunda değil, konuşmayı tercih ediyor.

Ağabeyinin savaşta öldüğünü öğreniyoruz. Bir diğer erkek kardeşi ve kız kardeşinin eşi de cephede. Sert tutumu anlaşılır oluyor. Skyba’nın çalıştığı ajansın sahibi de savaşa gitmiş, ajanstaki kendi sorumlulukları da artmış bu nedenle.

“Bizim için öncelik, tüm Ukraynalılar için de olduğu gibi işgali geri püskürtmek. Gazetecilik ikinci planda” diyor açıkça, “Bundan sonraki en büyük problemimiz finans problemi. Çünkü biz yerel basınız, yerel basın sadece ilanlardan besleniyor, savaştan kaynaklı yaşanan ekonomik kriz, işyerlerinin kapanması bizim ilan gelirlerimizi etkiledi ve finans problemi yaşıyoruz. Avrupa Birliği’nden finansal destek alıyoruz.”

Ajansta tam zamanlı çalışan 12 kişiler. İki ay, gönüllü olarak maaş almadan çalışmışlar. “Yaşadığımız en büyük zorluk savaşın kendisi. Ben gazeteciyim benim kardeşim de savaşmak için cepheye gitti ve öldü, bu haberleri gazeteci olarak yazıyorum ama çok zor. Haber yaptığımızda başka insanların haberini yapıyormuşuz gibi hissetmiyoruz. Mesela benim kız kardeşim Harkiv’deydi, Rus askerlerinin Harkiv’e saldırısının haberini yaparken aklımda kız kardeşim vardı. Oradan canlı çıkıp çıkamayacağını merak ediyordum. Yazı işlerindeki tüm meslektaşlarımın benzer hikayeleri var.

Kimi tanıdıklarımız savaşta, kimileri işgal edilen bölgelerde yaşıyordu, kimi tanıdıklarımız göç etmek zorunda kaldılar. Bunların haberlerini yaparken içimiz sızlıyor ama yine de profesyonelliği bırakmıyoruz. Bu savaş aynı zamanda bir enformasyon savaşı, bu nedenle Rusyaya inanmamak kendi yaşadıklarımıza, gördüklerimize inanmak çok önemli.”

Skyba, ifade özgürlüğü konusunda herhangi bir sorun ya da bir baskı yaşamadıklarını söylüyor. “İstediğimiz gibi kendimizi ifade edebiliyoruz. Sansür yok” diyor, “Sorunumuz cepheye gidememek, gazeteciler cepheye yaklaştırılmıyor. Bu bizim güvenliğimiz için.”

Herkese sorduğumuzu ona da soruyoruz, “Savaş nasıl ve ne zaman biter?​”

“Bu savaş 2022’de başlamadı. Bu savaş dünyadaki bir savaşın parçası ve saha olarak Ukrayna’da yürütülüyor. Bu yüzden savaşın devamı ve ne zaman biteceği ile ilgili bir şey söyleyemem. Bu, çeşitli devletlerin topraklarında onlarca yıldır devam eden hibrit bir savaş. Rusya emperyalist bir güç olmak istiyor. Gürcistan ve Moldova’ya, Azerbaycan ve Ermenistan sorununa müdahale ediyor, bunlar emperyalist güç olmak için yaptıklarının bir parçası. Bugün Ukrayna’ya yaptığı da bu. Halkları da asimile etmek istiyor. Biz Rus değiliz, Ukraynalıyız.”

Ukraynalı Gazeteci Sofiia Skyba

Sofiia Skyba | Fotoğraf, kişisel arşivinden alınmıştır.


YEREL MİLLETVEKİLİ VOLKOVA: SAVAŞ BAŞLADI VE BAŞKA HİÇBİR ŞEYİN ÖNEMİ KALMADI

Nune Volkova, Kryvyi Rih bölgesinde, Liberal Demokrat Partiden genç bir yerel milletvekili. Giyim mağazası olan Volkova ile evinde konuşuyoruz. Elektrikler uzun saatlerdir yok. Hem mağazada hem evde kullandıkları tek jeneratör de yetersiz kalıyor. Evi biraz ısıtsın diye ocağın tüm gözleri yakılıyor.

Volkova samimi konuşuyor. Resmi olmaya çalışmıyor. Bizi bir gece evinde ağırlıyor ve başka söyleşiler ayarlamamıza da yardımcı oluyor. Bizi çatışma bölgelerinden göç etmiş ailelerin çocukları için düzenlenen bir yeni yıl etkinliğine de götürüyor, etkinliğin ortasında elektrikler yine gidiyor ama çocuklar mutlu bitiriyorlar günü.

“24 Şubat’a kadar savaşın olacağını düşünmüyorduk” sözleriyle başlıyor mum ışığında yaptığımız sohbet, “Çoğumuz bu bir enformasyon savaşı olacak, savaş baskısını kullanarak Rusya istediğini yaptırmaya çalışacak ancak bir işgal ya da saldırı olmayacak diye öngörüyorduk. Bu nedenle 23 Şubat’ta çok rahat uyudum ve 24 Şubat’ta yapacağım çok iş vardı. 25’inde de Kızıl Haç ile planladığımız bir etkinlik vardı. Bu etkinlik için hangi elbisemi, hangi ayakkabımı giyeyim diye düşünüyordum. Ama 24’ünde savaş başladı, ne elbisenin ne ayakkabının, hiçbir şeyin önemi kalmadı. Eşim 25 Şubat’ta işe gitmeme karşı çıktı. Arabaya oturdum gitmek için ama ayaklarım titriyordu, gerçekten çok korktuk. Bizim için savaş bu şekilde başladı.”

Kryvyi Rih bölgesinde halkı nasıl etkiledi savaş?

“Burası bir sanayi şehri, buradaki insanların çoğu madenlerde çalışıyor, ilk olarak bu kesimi, çalışan işçi kesimini etkiledi. Bir iki aylık izne çıkardılar. Ben milletvekili olduğum için çok sayıda insan bana bu durumu yazdı. Ücretsiz izne çıkarıldıklarını yazdılar, bazıları ise sadece 2-3 bin grivni ücretle izne çıkarıldıklarını söyledi ki bu çok komik bir para.

İlk iki ay mağazalar kapandı, çok fazla işyeri kapandı. Gıda sektörüne ait yerler açık kaldı. Ben de bir aydan fazla mağazayı açmadım. Başkanımız (Zelenskiy) çalışmamız gerektiğine ve normal hayata dönmemiz, çalışıp vergilerimizi vermeye devam etmemiz çünkü bütçeye ihtiyacımız olduğuna dair bir açıklama yaptı ve ben de çalışmaya geri döndüm.”

Nune Volkova

Nune Volkova | Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel

"PARASINI ÖDEDİM, SAVAŞTAN SONRA GÖNDERİRSİNİZ"

“İnsanlar savaşın bir iki ay içinde biteceğini düşünüyordu, örneğin bir müşterim sığınaktan mesaj attı ‘Bir ceket aldım ve ödemesini yaptım ama bana bunu şimdi göndermeyin, savaştan sonra gönderirsiniz’ diye çünkü biteceğini sanıyordu.”

Savaşın kente diğer etkileri neler oldu?

“700 bin nüfuslu kentimizden 200 bin insan göç etti. Dışarıdan gelen 80 bin insan da burada kaldı. Gelenlere yardımcı olduk. İnsanlar panik halindeydi. Biz çok yakınız cepheye, Dinyeper Nehri yakınımızda ve Dinyeper’in diğer tarafında çatışmalar oluyor. Herson ve Donbas bize yakın. Para toplayarak bir yer satın aldık, şimdi tadilatı yapılıyor, göçmenlerin kalması için hazırlanıyor. Merkezde rehabilitasyon merkezine dönüştürmek üzere bir yer daha satın alınacak. Şu anda bunun için para toplanıyor.

İlk aylarda Odessa buraya yakın olduğu ve liman kapandığı için birçok mal burada bekletildi, demir çelik ürünleri bekletildi. Demir çelik işletmeleri ve madenler kapatıldı ve 10 bin civarında işçi işsiz kaldı ancak şu an ufak ufak çalışmaya başladı madenler. Aslında büyük ihtimalle işsiz kalanlar daha fazla, resmi olarak çalışanların dışında demir çelik işletmelerine taşeron olarak çalışan küçük firmalar da var, ilk aylarda bunların da hemen hepsi kapandı. Kadınlardan gitmek istemedikleri halde gidenler oldu. Erkeklerin de zaten yurt dışına çıkması yasak bu yüzden herhangi bir yere gidemediler. Batıda da birçok işyeri kapandı, orada da erkekler bekliyor. Savaşın bitmesini bekliyorlar.

Kentimizin küçük mağazaların olduğu iki caddesi var, yaşamımızın hiçbir döneminde buralarda kiralık yer bulunamazdı, pandemide bile çok az yer kapandı, ama şu an her yerde kiralık yazıları asılı.”

"TESLİM OLMAK MÜMKÜN DEĞİL"

Volkova savaşın kısa sürede biteceğini düşünmüyor, “Ukrayna da daha uzun savaşa hazırlanıyor, Rusya da” diyor, “Hükümetimiz anlaşmaktan yana değil ki zaten bir yıl içinde o kadar çok insan öldü, o kadar çok insan yakınlarını kaybetti ki teslim olmak bizim için bir alternatif değil. Halk da buna razı olmaz. Putin, Ukrayna’yı da federasyona katarak yeniden buraya üslerini silahlı güçlerini yerleştirmek istiyor. Gürcistan’da da savaş bu nedenle çıktı, şu an hemen hemen Ermenistan’da da benzer bir durum görüyorum. Eğer Rusya ve Putin agresif olmasaydı bu savaş çıkmazdı. Dünyada hiç kimse üçüncü dünya savaşı çıksın istemiyor. Eğer bu istenseydi NATO çoktan Ukrayna’yı ittifaka alırdı.”

Volkova’ya son olarak Ukrayna’da Neonazi grupları ve savaş ile birlikte milliyetçiliğin artmasına dair gözlemlerimizi soruyoruz. O bu fikirde değil, “Sağ Sektör, sağcı bir örgüt ama onlar da ordunun içinde savaşıyor. Savaşan insanlar arasında bir ayrım yapmıyorum şu anda, hepsi asker şu an bizim için. Ben milliyetçiliğin Ukrayna’da yükseleceğine de inanmıyorum. Savaş koşulları tabii ki farklı ama bunun yükseleceğine, aşırı sağcılığın artacağına inanmıyorum.”

Biz söyleşirken uzaktan belli belirsiz uyarı sireni sesi geliyordu. Sohbetin sonlarına doğru telefon çalıyor. Arayan aynı kentte yaşayan kayınvalidesi. Yakınlara bir füze düştüğünü söylüyor. Daha sonra bir kişinin yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz.

Gece yola çıkarak Kryvyi Rih’ten yine trenle ayrılıyoruz. Ertesi gün ise, 130 km uzağımızdaki Dnipropetrovsk’ta bir apartmanın vurulduğu, en az 40 kişinin öldüğü, 30 kişinin de kayıp olduğu haberini görüyoruz. Saldırı uyarıları, gerçek oluyor.

YARIN: 'Savaştan sonra' yine gel...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yağma iklimi

Yağma iklimi

Enerji şirketlerinin patronlarının bizzat yönetimine girdiği Saray iktidarı, “iklim değişikliğiyle mücadele” adı altında sermayeye yeni kaynak aktarma hazırlığında. İktidarın Meclise getirdiği tasarıya göre karbon emisyonu ticareti sistemi kurulacak, “atmosferi kirletme hakkı” alınıp satılan bir mala dönüşecek. Sistem karbon ticareti zenginleri yaratırken, halka zehir kalacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et