Lise gençliği nasıl bir mücadelede birleşmeli?
Bir şeyler yapmak, bir şeyleri değiştirmek isteyen her liseli önce kendi sınıfındaki arkadaşlarından başlamalı birlikte tartışmaya, mücadeleyi fikren ve pratik olarak örgütlemeye.

Arşiv | Fotoğraf: DHA
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Başlarken liseli gençliğin bu zamana değin biriktirmiş olduğu sorunları ve bu sorunlar karşısında daha iyisini gerçekleştirebilmek üzere sahip olduğu talepleri kendisinden önceki yıllardan devraldığı eğitim öğretim yılının ilk yarısı geride kaldı. Geride bıraktığımız dönem boyunca bu sorunlar da derinleşerek ve her seferinde daha da yakıcı bir hal alarak farklı farklı görünümlerle birlikte sayısız defa liselerinin karşısına çıkmış oldu.
Şüphesiz bu sorunların en yakıcı olanı ekonomik krizin ve buna bağlı olarak işçi emekçi ailelerin yaşamış oldukları geçim sıkıntısının liseliler üzerindeki yansıması. Okul idarelerinin bazen zorunlu bazen de “gönüllülük” esasına dayandırdığı para talepleri, artık takip edilmekte zorlanılan kantin zamları, kırtasiye ürünlerine gelen zamlar gibi hemen hemen bütün lise öğrencilerinin karşı karşıya kaldığı bu en genel sorunlar; yabancı dil sınıfında olan öğrencilerin almakla yükümlü tutulduğu ders kitaplarının fahiş fiyatları ya da meslek lisesi öğrencilerinin satın almak zorunda bırakıldıkları alet çantalarının artan fiyatları gibi örneklerle daha da özelleştirilerek artırılabilir.
Biriken bu türden sorunların bir sonucu olarak da tespit edebileceğimiz örgün eğitimden hızla uzaklaşma eğilimi de yine geçtiğimiz dönemin belirleyici taraflarından biriydi. Özellikle son yıllarda artış gösteren MESEM ya da açık öğretim gibi örgün eğitime “alternatif” olan yöntemler geçtiğimiz dönem boyunca da liselilerin sıklıkla başvurduğu bir yöntem olarak varlığını sürdürdü. Ancak, belirtmek gerekir ki alternatif olarak tanımladığımız bu yöntem liselilerin yalnızca salt iradi karar alma süreçlerinin bir sonucu değildi. Liselileri kendi hayatlarıyla alakalı bu türden kararları almaya iten sebepler örgün eğitimde yaşamış oldukları kimi sorunların bir sonucuydu.
Şüphesiz bahsedilen sorunlar ve etkileri yeni değil. Eğitimin her kademede eşitsiz niteliğinin artması ve buna bağlı olarak liseli gençliğin taleplerinin de bu eşitsizliği hedef alan talepler olarak şekillenmesi uzun yıllardır karşı karşıya olduğumuz bir durum. Bugün ise hem sorunların etkileri katlanılamaz düzeyde derinleşiyor hem de liseli gençliğin maddi imkansızlıklara maruz kaldığı her durumda, bu durumun politik olanla bağını daha doğrudan bir şekilde kurmaya başlaması; sorumlu olarak tanımladıkları kişi ya da kurumlarla bir hesaplaşma düzeyine vardırmasa bile, kendisinin bizzat maruz kaldığı maddi zorluğun AKP iktidarının yapıp etmelerinin bir sonucu olarak tanımlaması eğilimi artıyor.
LİSE POLİTİK BİR MÜCADELE ALANIDIR
Burada önemli olan, lise gençliğinin sorumluları tanımlamaktaki netliğinin onlarla hesaplaşma düzeyine vardırılamaması olarak beliriyor. Bunun nedenleri, nasılı, hangi yolla yapılabileceği önümüzdeki dönem de lise gençliğinin bu sorunlardan kurtulabilecek adımları atmaya başlaması için cevaplanması gereken hayati sorular olarak önünde duruyor.
En başta politik olanla kurulan bu ilişkiye rağmen liseli gençlik içerisinde, kendi bulunmuş olduğu yerin, bu sorunlarla esas karşılaştığı alanın, yani kendi lisesinin bir politik mücadele alanı olarak kavranma düzeyi hala zayıf bir seviyede. Şüphesiz, burada politik bir mücadele alanı olarak lisenin kavranmaması tek başına bir mekân tartışmasıyla ilişkili değil. Esas olan, liselilerin kendilerini politik bir özne olarak konumlandırma konusunda yaşadıkları eksiklik. Üzerine birikerek gelen bütün bu sorunlar karşısında birbirinden güç alarak bir karşı koyma durumunda yaşanan zayıflık. Sorunların çözümü ve taleplerin hayata geçmesi de işte tam da bu zayıflığın ortadan giderilmesiyle mümkün.
“BİZİM SINIFTAN BİR ŞEY OLMAZ” DEME!
Halbuki liselilerin sorunları, doğrudan ülkenin ve daha dolaylı olarak dünyanın ekonomik ve politik gidişatıyla belirleniyor, ancak her toplumsal kesim gibi, liseliler de bu durumu kendilerine özgü biçimler altında deneyimliyor. Liseli olmaktan kaynaklanan sorunların yaşandığı liseler, öyleyse, lise gençliğinin kendi taleplerini formüle etmesinin ve bu talepler etrafında en geniş öğrenci birlikteliklerini kurmasının da alanı olmak zorunda. Eğer liselilerin kendinde özgü sorunları varsa bu bütün liselilerin sorunları demektir. Öyleyse, arkadaşları için “Ama onlar bir şey yapmazlar” kolaycılığına kaçmak, bütün bunları kendinde dert edinen bir liselinin tercih edeceği son şey bile olamaz. Bu bir nasihat değil, hayır, yaşamın gerçeği. Başta dediğimiz gibi, liselilerin kendi talepleri etrafında birleşik bir mücadeleyi örmesinin dışında başka bir yolu yok çünkü. Öyleyse, bir şeyler yapmak, bir şeyleri değiştirmek isteyen her bir liseli önce kendi sınıfındaki arkadaşlarından başlamalı birlikte tartışmaya, üretmeye, mücadeleyi fikren ve pratik olarak örgütlemeye. Çok uzağa gitmeye gerek yok, fiili öğrenci temsilcilikleri kurup bir adım ileri atabilenler de fiili öğrenci topluluklarında yan yana gelmeyi başaranlar da bugünün lise öğrencileri. Üç kişinin yan yana geldiği Genç Hayat okuma gruplarını onlarca gence kadar büyütenler yine bizim arkadaşlarımız, belki henüz tanımadığımız…
Nitekim ekonomik krizi ve bunun bütün topluma mal olan etkilerini ortadan kaldırmak bugün liselilerin hiç değilse bir grubunun bir araya gelmesiyle mümkün olacak bir şey değilse bile; onun bizzat kendi üzerindeki yansımasından kendini koruyacak ve onu geri püskürtecek bir kazanım mümkün. Kantin zamlarının geri alınması için bir araya gelen bir arkadaş grubunun bu en somut talep etrafında başkaca arkadaşlarıyla bir araya gelerek çevrelerini biraz olsun genişletmeleri ve böyle hareket ettikleri müddetçe de kantindeki zamları geri aldıracak bir mücadeleyi örgütlemeleri mümkün. Okulda yeterince kültürel/sanatsal/bilimsel faaliyetin kendisine sunulmadığını gören bir arkadaş grubunun bugünden Türkiye’deki bütün bir eğitim müfredatını değiştirmesi mümkün değilse bile, kendi okullarında kendi, çevreleriyle bir kültür grubunu kurup bu imkânı kendi kendine sağlaması mümkün. Üstelik bütün bunların önemi, sadece bugün nefes almamız değil, hayır, “belki o kadarı da mümkün değil” diye saydıklarımızı da mümkün kılacak mücadele birliklerinin örgütlenmesi de ancak böyle yerel, kalıcı mekanizmaların varlığına bağlı.
İşte, mümkün diyebileceğimiz, bizi kazanıma götürebilecek bütün bu bir araya gelişlerin çoğaldığı, her birinin kendi lisesinde bir mücadeleye giriştiği durumda, yerellerden biriken bu mücadele olanaklarının ortaklaşması durumunda, liselilerin talep ettikleri gibi bir ülkede, talep ettikleri gibi bir eğitim almaları hayal olmaktan çıkar. Bunun için ama, önümüzdeki dönem ilk ders yanımızdakinden başlayarak mücadeleyi sabırla örgütlemek olmalı.
Evrensel'i Takip Et