29 Ocak 2023 13:30
/
Güncelleme: 13:35

Artık harekete geçme vakti!

Tıpkı üniversitede, lisede, iş yerindeki talepler için olduğu gibi, tüm Türkiye’de en “büyük” özlemler için de böyle bir siyaseti icra etmenin, kendi adımıza konuşmanın vakti.

Artık harekete geçme vakti!

fotoğraf:pexels

Hazan İLİK

İstanbul

“Sen konuyu biliyorsun” dilekleriyle karşılanan yeni yıl, malumun ilanı olarak seçim tartışmalarıyla başladı. Siyasi ittifaklar arasındaki çekişmeler, kimin aday olacağına ilişkin tartışmalar, seçim sonrası Türkiye’de siyasi iktidarın nasıl paylaşılacağına dair hesaplar… Bu tartışmalar büyük ölçüde siyasi “elit”ler tarafından sürdürülürken gençlik kesimlerinin siyasete ilişkin tartışmaları ise ekonomi, adalet, özgürlük ve eğitim gibi başlıklar etrafında sıralanabilecek, günlük yaşamda baş edilmeye çalışılan sorunlar yığınından oluşuyor. Şimdilik bu politik tartışmalar tümüyle seçimle birleşmiyor, seçime ilişkin konuşmaları önemli ölçüde burjuva siyasi odakların açtığı tartışmalar şekillendiriyor ya da -daha doğru ifadeyle- sınırlandırıyor. Siyasete katılımın, kimi popüler figürlerin demeçlerinin paylaşılması, koparılan kavgaların seyredilmesi; eleştirel, sorgulayıcı ve talepkâr olmaksızın bekleme konumunda seçim günü oy vermekle eşlenmesi, burjuva siyasetinin bizzat örgütlediği bir anlayış olarak hakimiyetini sürdürüyor. Öyle ki bu durum, atanmış rektör eliyle üniversitesinin adeta fethedilmesine karşı duran Boğaziçi öğrencisinden, devlet bürokrasisinden mahalle arası vakıflara uzanan ağlarla memleketin dört bir yanını sarmış tarikatlara ait yurtlara mecbur bırakılan sıra arkadaşlarının intiharından öfke duyan gençlere kadar yakın dönemde patlak veren birçok sarsıcı sorun karşısında yan yana gelenlere “Seçimi bekleyin” şeklinde ifade edilen, alt metni “Evlerinize dağılın, ses çıkarmayın” olan çağrılar yapmaya kadar vardı.

Elbette egemen olan siyasetin dışında, halkın kendi siyasetini yapmasını teşvik eden, “İki kutuplu burjuva siyasetine mahkûm değiliz” diyen ve başka bir alternatifin altını çizen bir siyaset anlayışı da var. Fakat bu siyaset tarzı, yukarıda bahsettiğimiz koşullarda, tepetaklak ama aynı zamanda ana akım olan siyaset anlayışının karşısında kendini var ediyor.

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI MİTİNGİNİN GÖSTERDİKLERİ

Emek ve Özgürlük İttifak’ının 15 Ocak Pazar günü “Savaşa, yoksulluğa, baskılara dur diyelim, birlikte değiştirelim” sloganıyla İstanbul’da gerçekleştirdiği miting bu çerçevede değerlendirilmeli. Değişim arzusu olan, tahammül etmeye sabrı kalmamış olan, “Acaba gönderebilecek miyiz” tedirginliğini içinde taşıyan binlerin doldurduğu Kartal Meydanı’nda politik bir gençlik örgütünün üyesi ya da taraftarı olmayan gençlerin sayısı oldukça azdı. Bir “ilk miting” için katılımın çoğunlukla doğrudan mitingin çağrıcısı olan kuruluşlara mensup kişilerden oluşması tabii ki bir bakıma normal de. Üstelik seçim tartışmaları yoğunlaşsa da seçime ilişkin belirsizlikler sürüyor. Ama hepsinden öte, kendi talebini bir mitingde ifade etmenin, benzeşi olan binlerle yan yana gelerek kendi gücünü meydanlarda göstermenin, kendini siyasetin parçası olarak görmenin, arzu edilen değişimleri gerçekleştirme kuvveti ve payına sahip olduğunu bilerek hareket etmenin henüz yaygın bir kanı haline gelmemiş olmasıyla ilgili bu durum. Oysa çıkış arayışında olan, yaşamından memnun olmayan, memleketin sorunlarını dert eden, 20 yıllık iktidar gücüne rağmen tek adam yönetimine rıza göstermeyen, onun alternatifi olduğunu iddia eden bir diğer burjuva kampa da gönülsüz, mecburi bir destek sunan milyonlarca genç vardır.

BÜYÜK DEĞİŞİMLERE GİDECEK OLAN KÜÇÜK ADIMLARI ÖRGÜTLEMELİ

Şimdi artık, iple çekilen değişim için harekete geçme vakti. Yemekhane zammı, derslik yetersizliği gibi siyasetin konusu olamayacak kadar basit gözüken gündelik sorunların bizzat siyasetin parçası olduğunu bilerek, bu sorunların çözümü için birleşmekten başlayarak küçük görmeden, “Bundan ne çıkar ki” demeden imza toplamaktan basın açıklaması gerçekleştirmeye dek mücadele aracı olabilecek her türlü olanağı değerlendirmenin vakti. Hatırlatmakta fayda var ki Boğaziçili öğrencilerin onlar adına konuşanlara kulak asmadan kendi üniversitelerine sahip çıkma kararlılığını sürdürmesi, Boğaziçi bileşenlerinin taleplerinin tüm kamuoyunun gündemi haline gelmesini sağlarken, sessizliği telkin edenlerin dahi bu talepleri dile getirmesini ve öğrencilere destek olmasını da zorunlu kıldı. İşte siyaset yapmanın, siyaseti etkilemenin bir örneği. Tıpkı üniversitede, lisede, iş yerinde en küçük talepler için olduğu gibi, tüm Türkiye’de de en “büyük” istek ve özlemler için de böyle bir siyaseti icra etmenin, birilerinden çözüm beklemenin değil kendi adımıza konuşmanın vakti.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et