30 Ocak 2023 04:30

Mülk değil, haklara sahip bir özne olarak çocuk

Çocuk hak örgütü temsilcileri, çocuk haklarının kapsamını ve çocuk politikalarının önemini anlattı.

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL
İstanbul

Dünyada ve Türkiye’de ‘çocuk hakları’ sık sık ihlallerle gündeme geliyor. Ve maalesef bu ihlalleri sosyal medya ya da basın kuruluşlarına yansıyanlarla sınırlı değil. Çocuklar gündelik hayatın pek çok alanında ihmallerle karşılaşıyor. Rengarenk Umutlar Derneğinden Alper Yalçın hayatın yeniden inşası noktasında çocukların da sürece dahil edilmesi gerektiğini vurgulayarak “Onların da bir sistem hayali var” diyor.

Çocuk haklarının kapsamını ve çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinin çerçevesini Çocuk İhmalini ve İstismarını Önleme Derneğinden (ÇİİÖDER) Prof. Dr. Kasım Karataş, Şehir Dedektifi İnisiyatifinden Gizem Kıygı ve Rengarenk Umutlar Derneğinden Alper Yalçın’la konuştuk.

YETİŞKİNLERİN İNŞA ETTİĞİ BİR DÜNYADA ÇOCUK OLMAK

Çocuk hakları, insan haklarının özel bir alanı. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi ayrım gözetmeme, çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı ve katılım hakkı olmak üzere dört temel ilkeye dayanıyor. Bu ilkeler doğrultusunda çocuklara yapılmasını istemediğimiz şeylerin yapılması istismarı; yapılmasını istediğimiz şeylerin yapılmaması ise ihmali doğuruyor.

ÇİİÖDER Başkanı Kasım Karataş insan hakları içerisinde çocuk haklarının yeterince ayrıntılı düzenlenmediğinden ek düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Rengarenk Umutlar Derneğinden Alper Yalçın ise “Yetişkinlerin inşa ettiği bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyada çocukların görüşleri yetişkinler tarafından nadiren dikkate alınıyor. Haklarını hayata geçirebilmek için ihtiyaç duyabilecekleri araçlara erişimleri çok sınırlı” diyerek çocuk haklarına dair ayrı bir çerçeve ihtiyacına işaret ediyor.

 "MÜLK DEĞİL HAKLARI OLAN BİR ÖZNE"

Çocuk hakkı ihlallerinin sadece ‘kötü niyetten’ doğmadığını ifade eden Alper Yalçın, “İyi niyet ile gerçekleştirilen eylemler de ihlale dönüşebiliyor. Yetişkinin çocuk için düşündüğü ‘iyi’, doğru sonuçlar vermeyebiliyor” uyarısında bulunuyor.

Çocukların ihmal ve istismarının hayatın her alanında söz konusu olabildiğini söyleyen Karataş, en sık karşılaşılan alanın ise aile içi olduğunu belirtiyor: “Çocuklar en fazla aile içindedirler. Aile çocuğun ihmali ve istismarı bakımından hem önemli bir aktör hem de önemli bir fail durumundadır. ‘Aile kutsaldır, ailede her şey iyi olur’ diye bir şey yok. Aileler sağlıklı ya da sağlıksız olabilir. Gerekirse çocuğu aileden de korumak gerekebilir.”

Hak ihlallerinin yaygınlığının nedenlerine işaret eden Yalçın ise ilk olarak gündelik hayatta özne olarak saygı gösterilmeyen çocuğun sözlerinin kayda değer görülmemesini söylüyor.

ÇOCUKLARI VE HAKLARINI KİM KORUYACAK?

Çocukların korunması sorumluluğunun genelde çocuğun bakımından sorumlu kimseye yüklendiğine dikkat çeken Kasım Karataş “Çocukları, koruması gereken kurumlar ihmal eder genelde. Ancak çocuğun haklarının korunmasından son tahlilde kamu sorumludur” diyerek bu noktada eğitim, sağlık, sosyal hizmet kurumlarını sıralıyor.

Çocuğun toplumsal yaşama dahil olduğu ve hak takibinin yapılabildiği önemli kurumlardan biri okul. Ancak TÜİK verilerine göre 2021-2022 eğitim öğretim yılında 1 milyon 200 bin 892 çocuğun okul kaydı yok. MEB verilerine göre 1 milyon 738 bin 198 çocuk ise açık öğretimde.

Çocuklara birincil düzeyde koruma sağlanmamasının çocuklar arasındaki eşitsizlikleri derinleştirdiğini ve bu nedenle ihlale, istismara uğrayan çocuk sayısının arttığını vurgulayan Kasım Karataş “Koruma aşamasında çocuklar arasında cinsiyet, etnik kimlik, inanç ve milliyet ayrımı yapılamayacağını vurguluyor.

"ÇATIŞMA ALANLARINDA ONLARCA İHLAL VAR"

Çatışma alanları da çocuk hakları ihlalleri bakımından önemli bir noktada duruyor. Diyarbakır Barosunun derlediği verilere göre şehirlerdeki çatışmalar sonucu 2011-2021 yılları arasında zırhlı araçlar dolayısıyla en az 22 çocuk yaşamını yitirdi, 27 çocuk ise yaralandı. Aynı yıllar arasında mayın, savaş ve çatışma artıklarından kaynaklı en az 45 çocuk yaşamını yitirdi.

Diyarbakır merkezli çalışma yürüten Rengarenk Umutlar Derneğinden Alper Yalçın, çatışma ve OHAL sürecinin çocuklar üzerindeki etkilerini şöyle anlattı: “Çatışmalar sonrası kendi ana dilleri olan Kürtçeyi sokakta daha az, evde daha çok konuşmaya başladı. Polis veya asker görmek çocukların korku yaşamalarına neden oldu. Sokaklar eskisi kadar oyun oynanan alanlar değil. Çocuklar barışı ifade ederken mahallesinde polisin olmadığı, sokağında özgürce oyun oynayabildiği bir tablo ifade ediyor.”

Çocuklara özgü bir ‘barış köyü’ projesi hedeflerinden bahseden Yalçın, “Çocukları doğrudan ilgilendirsin veya ilgilendirmesin, dönüştürmek istediğimiz herhangi bir şeye çocukları da davet etmeyi denemek oldukça anlamlı bir başlangıç olabilir. Bu sadece çocuğa yaşadığı sorunun ne olduğunu sormak değil, çözümün de ne olacağını sormak ve bunu birlikte yapmak anlamına geliyor. Çocukların da bir sistem hayali var” diyor.

BÜYÜYEN BİR TALEP: ÇOCUK DOSTU KENTLER

Yaşadıkları mahallelerde ve sokaklarda kendilerini güvende hissetmeleri çocukların ‘kent hakkı’ kapsamında yer alıyor. Şehirlerin çocuklarla uyumluluğu, toplu ulaşım ağlarının çocuklara uygunluğuna ilişkin çalışmalar yapan Şehir Dedektifi İnisiyatifinden Gizem Kıygı, “Yerel yönetimlerin çocuğun üstün yararı açısından bir sorumluluğu var. Alınan kararlarda, şehir planlamalarında çocuğun üstün yararı gözetilmelidir” diyor. Çocuklar açısından kent hakkının yeşil alan ve parklarla sınırlı olmadığına dikkat çeken Kıygı “Toplu taşımadan afet planlamalarına kadar her meselede çocukları ilgilendiren yanlar var. Çocuğun kent hakkına trafik de giriyor, inşaatların, zırhlı araçların, çocuğun yaşamını veya sağlığını tehdit etmemesi de” diye ekliyor.

Toplu ulaşımın da çocuklar için zorlayıcı olduğunu söyleyen Kıygı, “Toplu taşımanın saat düzenlemeleri, araç tasarımları çocuklar gözetilerek yapılmalı. Çocuklar özellikle raylı sistemlerde yoğun bir kaybolma hissi yaşıyor. Tabela çocuklara uygun tasarlanmalı” diyor. Göçmen veya engelli çocukların, işçi çocukların toplu ulaşım çalışanları tarafından da müdahaleye maruz kaldığını ekleyen Kıygı görevli personel eğitiminin önemine de dikkat çekiyor.

Çocuk politikalarının vaatlerden öteye gitmediğini söyleyen Kıygı “Üst politika belgelerinde çocuklara yönelik hedefler görüyoruz ancak faaliyet sayısı çok az. Kapsayıcılık sözden öteye geçemiyor” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Ordu Çaybaşı Belediyesi grev kararı sonrası 9 işçiyi işten attı

SONRAKİ HABER

Okul bizim söz bizim: Halı sahamızdan vazgeçmiyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa