Sorgulamaya açılacak bir kapı olma gayreti: Tiyatro Fısıltı
Tiyatro Fısıltı ekibin yönetmeni ve oyuncusu Baran Öztürk, “İnsanları düşünmeye, düşündükçe sorgulamaya, sorguladıkça bir şeyler yapmaya itmek istiyoruz” diyor.
Fotoğraf: DHA
Selin KURŞUN
İzmir Demokrasi Üniversitesi
"...Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?Yok muydu saraylardan başka oturacak yerdillere destan olmuş koca Bizans’ta?” -B. Brecht
Brecht’in şiirinden bir alıntıyla başlayalım istedik sözlerimize. Çünkü geçtiğimiz günlerde Tiyatro Fısıltı ekibinin ikinci oyunu “Das Brechtian”ı izledikten sonra ekibin yönetmeni ve oyuncusu Baran Öztürk ile oyuna dair sohbet ettik. Oyunda geçen birçok Brecht şiirine alıntı yaparken Öztürk, “İnsanları düşünmeye, düşündükçe sorgulamaya, sorguladıkça bir şeyler yapmaya itmek istiyoruz” diyor.
“EMEK SÖMÜRÜSÜNE KARŞI TİYATROMUZU KURDUK”
Tiyatro Fısıltı’yı kurmaya nasıl karar verdiniz?
Okulu bırakmaya karar verdiğimiz bir süreçte, pandemide karar verdik böyle bir tiyatroyu kurmaya. Bizi buna iten temel sebepler emek sömürüsü, yetenek sömürüsü ve bizim yaptığımız işlerin başkalarınca sahiplenilmesiydi. Asıl bir şeyleri yapan, üreten biz tiyatrocularken parayı bizim yerimize alıyor, oyunlarımıza bizim yerimize karar veriyorlardı. Şu andaysa yaptığımız işte temel kaygımız para değil. Tiyatroyu gönüllülük ve bağlılıkla yapıyoruz. Dolayısıyla ortaya kimyamızın uyduğu işler çıkarmamız kolaylaşıyor. Genelde cebimize para kalmıyor, sahne ve dekor masraflarını karşılayabiliyoruz sadece. Başarıyı getiren şeyler, bağlılık ve disiplin oluyor bizim için. Kendimize üretim alanı açıyoruz. Alsancak’ta tuttuğumuz atölyede eğitim veriyoruz. Doğaçlama tiyatro ve bar tiyatrosu yapmaya başladık."
"TOPLUMU ETKİLEYEN OLAYLAR SANATI DA ETKİLİYOR”
Oyunlarınızda seyirciye vermek istediğiniz mesajlar neler oluyor?
Brecht’in tiyatroya bakışında sevdiğimiz bir şey var. Seyircinin önce izlediği şeye empati kurup olayın etkisine kapılmak yerine gülüp ağlayıp dalga geçip ama oyunun sonuna doğru “Bunlar bize yapılıyor” dediği bir farkındalığı sağlamak istiyoruz. Sahnede sana yabancı olan bir insanı değil kendinden parçaları bulmak daha iyi empati kurmanı sağlıyor. Aziz Nesin’in şöyle bir lafı var: “Ben gülerken gülüp ben ağlarken ağlayacak insanlara ihtiyacım yok, biz bu durumdaysak harekete geçmeye başla, bir şey yap.” Brecht’in yanında Haldun Taner, Ferhan Şensoy gibi tiyatroculardan da etkileniyoruz. İnsanları düşünmeye, düşündükçe sorgulamaya, sorguladıkça bir şeyler yapmaya itmek istiyoruz. Toplumu, aile yapısını etkileyen olaylar sanatı da etkiliyor. Brecht’in sorgulamaya itmesi, Haldun Taner’in güldürürken düşündüren tarafı gibi şeyler etkiliyor bizi. Fısıltı’nın logosunda Brecht’in de gözlüğü var mesela.“GEÇİNMEK ZOR, EK İŞ YAPIYORUM”Ekonomik krizin derinleştiği bir dönemde tiyatro yapmak sizi zorluyor mu?
Bir sahneye verdiğimiz para ve oyunun masrafları, devletin aldığı vergiler derken bize pek bir şey kalmıyor. Hiçbir zaman bir oyunda bir kaşeden daha fazla para kazanmadık. Şu an sadece tiyatro yaparak bir tiyatrocunun geçinebilmesi mümkün değil, bu nedenle tiyatrocular genelde ek iş yaparlar. Ben bir barda ek iş yapıyorum mesela.
“FİKİRLERİN ÜSTESİNDEN GELEBİLİRLER Mİ?”
"Das Brechtian” oyunundan biraz bahseder misiniz?
Oyun boyunca cinsiyetçiliği eleştiriyoruz. Bıyık çizmemize rağmen ruj sürmemiz, der, die, das artikellerinden “das”ı kullanmamız gibi şeyleri barındırıyor oyun içerisinde.
Brecht’in “Tahterevalli” şiirini okuyan bir işçi var ancak geri işine dönüyor. İşçilerin bunu söylemesi yetmiyor. O anda işçi harekete geçseydi, bir şeyler yapsaydı, eyleme dökseydi anlamlı olurdu. Şunu eleştiriyoruz: Bir şeyleri eleştirirken harekete geçememek. Bir şeyler yalnızca söylemde kalmamalıdır.
“Bay hakkından gelir” diye bir sahnemiz var, ironik bir sahne. Her şeyi iyi yaptığı için sorgulanan bir adamı anlatmak istedik. Hakkından gelip öldürüyorlar ancak hakkından gelebiliyorlar mı gerçekten? Silahla, güçle bir şeylerin üstesinden geliyorlar ancak fikirlerinin üstesinden gelebiliyorlar mı?
Oyunda en sevdiğim kısım, “Savaş istiyoruz” diye yazan adamın savaş sırasında ilk ölen kişi olması. Bu da küçük bir anekdot aslında yine Brecht’ten. Bu savaşı en güzel anlatan sahne bence. Emreden bir komutan ve itaat eden bir asker sahnesinde şöyle bir replik var: “Emreder komutanlar ama neden emreder bilemeyiz, sorgulamayız, sorgulayamayız. Sorgulamaya rütbemiz yetmez çoğu zaman.” Yani, öl denilirse ölürler ancak bilmezler çoğu zaman niçin öldüklerini.
“VAAT DEĞİL HAYATA GEÇEN DESTEK GÖRMEK İSTİYORUZ”
Son olarak şunu soralım, muhalefet partilerinin tiyatrolara bütçe ayırma konusunda vaatleri var. Ne düşünüyorsunuz?
Destekleri görmek elbette bizi mutlu eder ancak bunların vaatte kalmasını değil hayata geçirilmesini isteriz. Bizim oyunumuzda da vaatlere karşılık Brecht’in bir şiirinden alıntı var. O da şöyle, “İnsan olsaydı eğer bizim köpek balıkları/ Eminim çok isterlerdi güzel günler görmeyi/ Küçük balık ellerinde hep vaat var dillerinde/ İsterlerdi hep düzen, tek düzen olmayı.”