30 Ocak 2023 08:46

Şair M. Utku Yeşilöz: Yazdığım şiirlerde itibar ettiğim ilk kaynak doğa

Şair M. Utku Yeşilöz: Her şeyin her şeyle arasındaki bağ şiir için neden geçerli olmasın? Ne tek bir kaynak, ne tek bir kişi ne tek bir bakış var şiirdebana kalırsa.

Fotoğraf M. Utku Yeşilöz'ün kişisel arşivinden alınmıştır.

Paylaş

Yiğit Kerim ARSLAN

M. Utku Yeşilöz, 1993 Bolu doğumlu. Şiirleri ve yazıları Akatalpa ve Roman Kahramanları gibi dergilerde yayımlandı. İlk şiir kitabı Belki Bugün Nardır 2022’de çıktı. Yeşilöz, oldukça lirik ve doğayla ilişkili şiirler yazıyor. Şiirleri bireysel temalara dayansa da doğanın tahrip edilişine de itiraz ediyor. Ayrıca inceleme yazılarıyla da dikkat çekiyor.  

Kitabında ilk dikkatimi çeken, doğayla kurduğun ilişki oldu. Şairlerden yaptığın alıntılar da doğayla kurduğun ilişkiyi pekiştiriyor. Ayrıca kitaptaki bölüm başlıklarında “Hâlâ/ Daha/Doğa” diyorsun. Her şey yapaylaşırken, hâlâ daha doğa demek bir itiraz mı? 

Kuralların ve aklın ötesinde duyduğum ritim olarak tanımlıyorum doğa ile aramdaki ilişkiyi. “Hâlâ” ve “daha” benim için başka anlamları karşılasa da bir üçüncü bölüm başlığı olarak seçtiğim “Doğa” ile arka planda sesimi bir itiraza dönüştürmem mümkün. Yapaylık meselesinde doğa ve toplum arasındaki iletişimin gittikçe güçsüzleşmesini işaret edebiliriz. Dil ve düşünme yetimizi doğanın başına çorap örmek için kullanıyoruz; çevresel sorunlar her geçen zamanda yeni bir isimle karşımıza çıkıyor. Tahribat çok büyük. Gündelik yaşantımızda çözüm arayışlarına girmek ve sanat, kültür faaliyetlerinde bu konuya değinmek, bunu vurgulamak gerekiyor. Yazdığım şiirlerde her ne kadar bireysel temalar ön planda olsa da beslendiğim, itibar ettiğim ilk kaynak doğa. Doğanın hâlâ ve daha olması şart.

Şiirlerin yer yer Haydar Ergülen, İlhan Berk gibi şairleri anımsatıyor. Kendi şiir geleneğinde ya da poetikanda kimler var?

Buna poetika demeyeceğim elbette. Bir içeriğin dile dönüştüğü, dilde ad bulduğu, dille kesinleştiği anlarda elimdeki şiir kitaplarının yazarları farklı dönemlerde birbirinden başka başka estetik anlayış geliştirmiş kişilerdi. Ayrıca farklı türlerde yazan ve şiir üretmeye heves ettiren isimler de bir hayli fazla. Okumak bir kültür işi. Okuma kültürümü az çok gözlemleyebildiğini düşündüğüm için bu kişilerin hepsinin adını burada zikretmemin mümkün olmayacağını kabul edersin diye umuyorum ama sen ifade ettiğin ve Belki’de de adını andığım için “kimler var?​”a İlhan Berk diyebilirim. Yanına bir isim de ben söyleyeyim desem bu Rilke olur.

Kitaptaki şiirlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Bütün şiirlerinin ortak bir yapısı, belli bir arka planı var. Bazı şairler bunun tam tersine kendini sürekli yeniler, her sayfada bambaşka bir şiir görürüz. Ülkü Tamer, diyor ki: “Ben aynı tür şiiri tekrarlamaktan hep kaçındım. Turgut Uyar’ın bir sözü var ‘korkulu ustalık’ diye. Yenilenmek istiyorum. Acemiliğin kucağına atıyorum kendimi. İnsanın yazın kişiliğini yitirmeden yeni renkler araması, acemiliklerin peşinde koşması… Ben bunları seviyorum.” Ülkü Tamer’e katılıyor musun?

Ülkü Tamer’e katılıyorum. Acemilik deyince akla gelen Süreyya Berfe’ye de. Hem Belki’deki şiirlerin hem yazdığım diğer şiirlerin birbiriyle elbette bağlantısı var. Her şeyin her şeyle arasındaki bağ şiir için neden geçerli olmasın? Ne tek bir kaynak ne tek bir kişi ne tek bir bakış var şiirde bana kalırsa. Şiirin var olan iç mantığı, düşün yöntemini inkar etmemekle birlikte a şiiriyle b şiirinin ortak yapılarının ya da arka planda birbirlerinin parçası olması benim duygu, düşünce ve estetik süzgecimden geçiyor olmalarıyla ilgili; bu da değişime her zaman müsait. O halde durum biraz benimle, yaşantımla alakalı zannediyorum. Herkes gibi, herkes kadar bende de bir koşuşturma, bölünmüşlük hissi yok değil ancak bakıldığında tekrar eden eylemlerin hüküm sürdüğü bir yaşantıdayım. Değişim gerekli ve mümkünse de yavaş oluyor böylelikle. Uzun bir süre aynı olanda kalarak körleşiyorum. Aksal’ın da dediği gibi bir kör olan benin fili anlatmasına çıkıyor yazdığım şiir. Yine de bu kendi karanlığımda renklerin peşine düşmediğim ya da yeni bir rengin gelip beni bulmadığı anlamına gelmiyor zira Belki’deki şiirler 2018 yılında sekiz dokuz ay içinde yazılmış şiirler. Aynı dönemde yazdığım başka renklere sahip şiirler var. O zamandan bu zamana yazdığım şiirleri karşılaştırdığımda kimi şiirlerde yapının değiştiğini de söyleyebilirim. Bu bahsini ettiğim şiirler henüz yayımlanmadı. Belki bir gün onlar da nar olursa gördüğüm farklılığı muhatabı da görebilir düşüncesindeyim.

Belki Bugün Nardır, lirik şiirin iyi bir örneği diyebiliriz. Günümüzde lirik şiir sıklıkla eleştiriliyor. Lirik şiir, deneysel şiir, eski şiir, yeni şiir gibi adlandırmaları doğru buluyor musun?

Bu “iyi” için teşekür ederim öncelikle. Lirik şiirin de taşıdığı direnç potansiyeli unutulup apolitizasyon gibi farklı saiklerle eleştirilmiştir, bu doğru. Hem elbette lirik ifadenin yanında senin saydığın daha da sayabileceğimiz farklı yaşam imgelerini bir araya getiren ürünler var ve onlar farklı adlandırmalara, dönemselleştirmelere uygun. Doğruluğu/gerekliliği noktasında bu işin; şiiri, şiirin üreticisini anlamak adına olumlu sonuçlar verdiğini, şartlar çerçevesinde olumlu sonuçlar vermeye devam edeceğini düşünüyorum.

"PAYLAŞIMDA BULUNMAKTAN KEYİF ALIYORUM"

İncelemeler de yazıyorsun ancak bunların birçoğu şiir dışındaki türler üzerine. Şiir üzerine, çağdaş şiir üzerine yazmayı neden tercih etmiyorsun?

Şu ana kadar yazdığım yazıların çoğu ısmarlama yazılar. Yazının içeriği/mihrakı/izleği yazar ya da onun eseri olduğu durumlarda esas sınırlar çekilmiş oluyor ki buna dosya konusu diyebilirim; hâl böyleyken sadece bakış noktasında inisiyatif bende. Soruna gelecek olursam şiir üzerine birçok kere kişisel yorumlara yer verdiğim yazılar mevcut. Çağdaş şiir üzerine de keza. Ama kastın hemen hemen akranım olan şairin şiirleri ya da kendilerinin yazın yolculuğuysa henüz bu şiirleri ciddiyetle okuyor, o yolculuğu takip ediyor ve özel alanımda ürüne dair paylaşımda bulunmaktan keyif alıyorum.

"BAŞLANGIÇ NOKTASI DAYANIŞMADAN GEÇİYOR"

Türkiye’de kültür-sanat alanında gelişme görüyor musun? Örneğin, bir sanat dalında eser veren insanların geleceğiyle ilgili ne düşünüyorsun?

Geçtiğimiz zamanda pandemi tedbirleri kapsamında tiyatro, sinema, konser ve benzeri etkinlikler durduruldu. Etkinin az hissedildiği dönem ve şimdilerde yeniden kültür sanat faaliyetlerine dönülmek istense de ekonomik gerekçelerle insanların etkinliklere katılım sağlamakta zorlandığı açık. Sürdürülebilir olan uğruna, eser sahibinin hevesinin devamlılığı için ekonomik zorlukların ve dahi her dönemde dert sansürün gerilemesi; farklı otoritelerden alınan kuvvetle bireyin düşünmesine ve yaratmasına ket vuran, önlemek işine argüman geliştirmeye çalışan baskı unsurlarının son bulması gerekir. Bunun gerçekleşeceği ihtimalini düşünenler o vakte kadar var olan yükü omuzlamalı. Gördüğüm, hep görmek istediğim gelişmenin başlangıç noktası dayanışmadan geçiyor, bana kalırsa.

ÖNCEKİ HABER

"Fırın işçileri birliğini sürdürdüğünde kazanıyor"

SONRAKİ HABER

Esenler'de bir kadın boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa