30 Ocak 2023 11:18

Çöl rüzgarının ağladığı gün: Libya Sahrası’nda Fransız nükleer denemeleri

1960 ve 1966 yılları arasında Fransa, Cezayir Sahrası’nda 17 nükleer bomba patlattı. Komşu Libya’da ölümcül etkileri bugün bile hissediliyor.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Samira ELSAİDİ
Middle East Eye

“Var olmayan kelimeleri arıyorum. Babam çöl rüzgarının ağladığı gün vefat etti ve onun yokluğu hâlâ orada, dilsiz bir çığlık gibi, kelimelerin dolduramadığı bir boşluk gibi.”

Abed Alfitory şimdi 64 yaşında. Ancak babasının ölümünü ve buna yol açan olayları hatırlıyor.

Alfitory, Libya’nın güneybatısında büyük ölçüde çöl olan Fizan bölgesinden. Burada, Sahra’nın derinliklerinde, babasının 1960 yılında gözlerini kaybetmesi ve birkaç yıl sonra da ölmesi üzerine yazdığı Çöl Çığlığı kitabı için 20 yıl boyunca malzeme topladı.

El Zighan’daki evinden Middle East Eye’a konuşan Sabha Üniversitesi felsefe profesörü, çocukluğunun büyük bedeller ödeyerek geçtiğini, zor koşullar altında mücadele ettiğini ve babasının körlüğünün peşini bırakmadığını söyledi.

Alfitory daha sonra babasının bu durumuna neyin sebep olduğunu keşfetmiş. Yalnız olmadığını da öğrenmiş.

Fizan’da pek çok insan 1960 yılında solunum yolu hastalıkları ve göz hastalıklarından muzdaripti. Akut göz enfeksiyonu o kadar yaygındı ki o yıl “oftalmi yılı” olarak anılmaya başlandı. Bunu “çiçek hastalığı yılı”, “sarı rüzgar yılı” ve “kemirme yılı” takip etti. Fizan halkı daha fazla sayıda kansere yakalanmaya başladı. Asit yağmurları yağdı. Toprak hastalandı. Ne olmuştu?

SAHRA’DA PATLAMALAR

13 Şubat 1960 tarihinde Fransa ilk nükleer denemesini Cezayir’in güneyinde bir vaha kasabası olan Reggane’de gerçekleştirdi. Kuzey Afrika ülkesinin bağımsızlığı için verilen savaş 1954’ten beri devam etmekteydi ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Fransa’nın askeri güçler arasında en üst sıralarda yer aldığını dünyaya göstermek istiyordu.

Bu amaçla, üç renkli bayrağın mavisine ve Sahra’daki küçük bir çöl hayvanına atfen “Gerboise Bleue” adı verilen ilk Fransız atom bombası Cezayir çölünde patlatıldı. Bu bomba, ABD’nin Hiroşima’ya attığı bombanın dört katından fazla enerji açığa çıkardı.

Birkaç ay sonra, Sovyet Lideri Nikita Kruşçev resmi bir ziyaret için Fransa’dayken, Sahra’da ikinci bir Fransız bombası patlatıldı.

Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasından dört yıl sonra, 1960 ve 1966 yılları arasında Fransa, dördü Reggane yakınlarında olmak üzere Sahra’da 17 bomba patlattı. Testlerin tanıkları bu patlamaları hayatlarında gördükleri en acımasız şey olarak tanımladılar.

Bir Fransız parlamento raporuna göre Cezayir Sahrası’ndaki dört yer altı patlaması “tamamen kontrol altına alınmamış ya da sınırlandırılmamıştı”.

Bunlardan en ünlüsü, dokuz askerin ve bir dizi yerel Tuareg köylüsünün radyoaktivite ile ağır bir şekilde kontamine olduğu Beryl patlamasıydı.

ETKİLERİ HÂLÂ DEVAM EDİYOR

Fransa’nın Cezayir’deki nükleer deneme programının etkileri hemen ortaya çıkmış ve halen devam etmektedir.

1960’taki ilk patlamanın ardından radyoaktif serpinti, bağımsızlığını yeni kazanan Gana’ya ve İngiliz sömürgesi altında son günlerini yaşayan Nijerya’ya ulaştı.

Le Parisien’in 2014 yılında aktardığı gizli savunma belgeleri, hükümetin iddia ettiğinden çok daha geniş alanın etkilendiğini ortaya koydu.

Aslında Paris’in iddialarının aksine, sadece ilk bombadan kaynaklanan radyasyon Cezayir’den Libya’ya, Moritanya’dan Mali ve Nijerya’ya kadar uzanan bir bölgeyi kapsıyordu. Hatta etki İspanya ve İtalya’nın kuzeyine kadar ulaşmıştı.

Bir Fransız askeri haritasına göre, Libya’nın güney bölgesi ve özellikle de Fizan, batı rüzgarlarının Cezayir’deki In Ekker’deki test alanlarından Fizan’a doğru nükleer bir bulut estirmesiyle ağır bir şekilde etkilenmişti.

Bir kum tanesi, radyasyonu, tahmini olarak 24 bin yıl boyunca muhafaza eder. Bölge halkı, çöl halkının en önemli taleplerinden biri olan bölgenin yüzeyde kalan kalıntılardan temizlenmesi ve nükleer atıkların gömülü olduğu yerlerin ortaya çıkarılmasının, Fransızlar tarafından tamamen göz ardı edildiğini söyledi.

TURUNCU BİR GÖKYÜZÜ ALTINDA

2021 Şubat’ında Sahra kumları Cezayir’den Akdeniz’e savruldu. Gökyüzü turuncuya döndü. Kum alışılmadık derecede yüksek radyasyon seviyeleri taşıyordu.

Test alanlarına yakın Cezayir’de yıllar boyunca yapılan araştırmalar, yerel halkın deneylerden zarar görmeye devam ettiğini, doğum kusurları ve “birçok kanser türüne ek olarak nesilden nesile aktarılan” ciddi hastalıklar olduğunu ortaya koydu.

Oran Üniversitesi’nde nükleer fizik profesörü olan ve 2021 yılında ölen Cezayirli Abdul Kahdim al- Aboudi’ye göre 27 bin ila 60 bin Cezayirli radyasyon seviyelerinden etkilendi.

Sınırın ötesinde, Libya Sahrası’nda, Fransız nükleer denemelerinin etkisi daha az kapsamlı bir şekilde belgelendi. Testlerin etkisini araştıran araştırmacılar çeşitli engellemelerle karşılaştı; Fransız, Libyalı ve Cezayirli yetkililerin hepsinin araştırmaları engellemekten sorumlu olduğuna inanılıyor.

Ancak yerel halkla yapılan görüşmeler ve MEE’ye sağlanan resmi bilgiler, Fizan’da binlerce insanın hâlâ 1960’larda yapılan Fransız testlerinden muzdarip olduğunu gösteriyor.

KANSERDEN ÖLENİN OLMADIĞI GÜN YOK!

Wadi Atba köyünden 55 yaşındaki öğretmen Muhammed Salih, “Testler sonucunda Fizan halkının başına gelenlerin araştırılması ve soruşturulması gerekiyor” dedi. Salih, 1960’ın “sürpriz yılı” olarak da bilindiğini ve sonrasında insanların ve evlerin gömüldüğünü söyledi.

“Bu durum uzun süre devam etti ve bugüne kadar izlerini bıraktı” dedi: “İnsanlar acı çekiyor.”

Ghaddwah köyünden 70 yaşındaki çiftçi Saada Jibril, 1960 yılında asit yağmurunun yağdığını, develerin öldüğünü ve “insanları tüm aileleri öldüren bir ateşle etkilediğini” söyledi.

Etkilenenlerden biri de Cibril’in ateşlenen ve iki gün sonra ölen büyükbabasıydı. “Çocuktum ama bu acı dolu anları hâlâ hatırlıyorum” dedi MEE’ye.

Fizan’dan Mohammed Nasr, “Acı bugün de devam ediyor” dedi: “Fizan’da hâlâ nedeni bilinmeyen yüzlerce kanserli insan ortaya çıkıyor. Kanserden ölenleri gömmeden bir gün bile geçmiyor.”

Nasr ayrıca nükleer testlerin ardından birbirini izleyen nesillerde düşük doğurganlık oranlarından da bahsetti. Nasr’a göre bunun nedeni kısmen, “Fizan’daki yeraltı suyunun kıtlığı nedeniyle tek kaynağının şiddetli yağmurlar olması ve kaynağın da Cezayir çölü olması; bunlar gömülü nükleer atık hipotezini güçlendiriyor.”

Araştırmalar, testlerin yeraltı suyunun kirlenmesine ve orada radyoaktivite bulunmasına neden olduğunu ortaya koyuyor.

Libya Kanserle Mücadele Birliği de güneydeki vaka sayısının yüksek olduğunu söyledi. Bu durum özellikle akciğer kanseri için geçerlidir.

Danışman Onkolog Ömer Ali, MEE’ye yaptığı açıklamada, Libya’da kanserli insan sayısına ilişkin kesin bir istatistik bulunmamakla birlikte, “sayının çok büyük” olduğunu söyledi. “Bunun nedeni nükleer patlamaların su ve havayı kirletmesidir” dedi.

Nükleer patlamaların etkisi genellikle iki aşamada ortaya çıkıyor: Birincisi cilt hastalıkları ve alerjiler. İkincisi ise Libya çölündeki pek çok kişinin muzdarip olduğu kanserli tümörlerdir.

ARAŞTIRMACI DA KANSER

Abed Alfitory kitabını araştırırken Fizan’da özellikle yaşlılarla konuşarak ve Profesör al-Aboudi ile iletişim kurarak sözlü anlatıları toplamaya çalıştı. Nükleer patlamaların tümörler, doğumsal anomaliler ve daha fazlası dahil olmak üzere uzun vadeli etkilerini yazdı.

Kaderin acımasız bir cilvesi olarak, Fizan halkının acılarını belgelemek için çok şey yapan ve babasının nükleer testler nedeniyle öldüğünü gören Alfitory şimdi kanserli bir tümörden muzdarip.

Konuşurken gözleri hüzünle doluyor.

“Dün babam görme yetisini kaybetti ve bu bana büyük zorluklar yaşattı. Bugün de aynı sebep benim hareket etmemi engelledi. Gelecek nesilleri ne kadar çok kötülük bekliyor?​”

Alfitory’ye sevgili babasının düşünceleri, hatıraları kaldı: “Hatırasının iyiliğinden yayılan ışık hala yanaklarımı ısıtıyor.”

ÖNCEKİ HABER

SGK'nin 34 ilacı geri ödemeden çıkarmasına Danıştay “dur” dedi !

SONRAKİ HABER

Açlık sınırı, yılın ilk ayında asgari ücreti geçti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa