30 Ocak 2023 15:00

Mutabakat 4.0

Evrensel yazarı Nuray Sancar, altılı masanın "Ortak Politikalar Mutabakat Metni"ni değerlendirdi.

Fotoğraf: Evrim Aydın/AA

Paylaş

Nuray SANCAR

Kamuoyu zaten onları ittifak olarak tanımlıyordu ama 6’lı Masa, açıkladığı ‘Hükümet Programı´ niteliğindeki Mutabakat Metni ile gerçekten bir ‘Millet İttifakı´ olduğunu tescil etti. Metnin PDF hali 244 sayfa. Törende genel başkan yardımcıları tarafından bunun kısıtlı bir hacmi okunabildi.

Mutabakat Metninin ruhu ‘vaat siyaseti’nin geri dönüşüne işaret ediyor. 20 yıl boyunca iktidar partisinin kongrelerinde ya da dönüm noktalarındaki program açıklamalarında gözün ve kulağın alıştığı başka bir retorik vardı. Bundan tamamen farklı bir retorikle inşa edilen bu metin her şeyden önce bir gelecek vaat ediyor.  

Alpaslan’dan Fatih’e oradan Erdoğan’a süreklilik hattının çizildiği tarihsel değinmelerin yerini, gelecek zaman kipinin alması değil sadece, bunu düşündüren. Vaat siyasetinin sonunun göründüğünü neo liberal akademisyenler 90’lı yıllarda duyurmuşlar ve bütün emekçileri kendi sosyal ve maddi sermayelerini artırmakla mükellef kılmışlardı. Mutabakat Metni bu ‘sosyal sermaye’yi geliştirme konusunda toplum kesimlerini değil müstakbel hükümetini yetkili ve sorumlu kılıyor. Yeni olan taraf burası.

Madem emekçilerden başladık, oradan devam edelim. İşçi ve işsiz sözcüğünün devasa metne pek giremediğini görmek beklenir bir durum ama her şeye rağmen şaşırtıcı. Bu ülkede sanki fabrikalar, ücretli işçiler, taşeron çalışanlar, sözleşmeliler, uzaktan çalışanlar, kadrosuzlar, merdiven altı kayıtsızlar, işsizlikten mustarip bir nüfus yok. Sendikalar ise ‘Tüm paydaşlar, odalar, üniversiteler, sendikalar ve işçilerin yer alacağı Madencilik Zirvesini toplayacak, Ulusal Madencilik Strateji Belgesi ve Eylem Planını hazırlayacağız’ maddesinde, işçi sınıfının örgütlü gücü olarak değil de sermayeyle eşit pazarlık gücüne sahipmiş gibi davranılan paydaşlar olarak geçiyor.

Dolayısıyla işçilerin bir sınıf olarak haklarının yansıdığı değil durumları iyileştirilmesi gereken ‘yoksullar’ grubuna girdiği, kadın işçilerin ise hiç yer almadığı, ekonomik ilişkiler içinde sadece müstakbel girişimciler olarak kodlandığı bir metin bu.

Böyle olunca en çok kullanılan sözcükler arasında geçen ve hoş bir tını bırakan; yenilikçilik, dijital, girişimci, bilişim, bilgi, liyakat, teknoloji, donanım, destek… ve tabii cağız, ceğiz…gibi sözcüklerin halkın gündelik hayatının şartlı kipi olduğunu fark etmemek mümkün değil. Sanki herkes bir gün girişimci olmak zorunda!

DİJİTALLE TERBİYELENMİŞ RESTORASYON

Mutabakat metni özü itibarıyla doğrudan doğruya sermaye sınıfını dijitalle terbiye etmeye odaklanmış; TÜSİAD’ın yıllardır talep ettiği istikrarlı, kurallı, kanunlu, öngörülebilir düzenini ihya etmeyi hedeflemiş görünüyor. Metinde resmedilen burjuvazinin öncekine göre en önemli farkı parti kartı olanların değil yetenekli, yatırımcı ve ‘smart’ (akıllı) olanların devlet olanaklarından yararlandığı, yararlanmanın da kurala bağlandığı bir davranış modelini benimsemeye eğilimli olması.

Devletin de 20 yıllık sembolik referansları ve kurumlarıyla; Külliyesi ve bakanlık sistemi, yasama ve yürütmesi ve HSK’siyle, bakanlık isimleri ve işlevleriyle müzeye kaldırıldığı bir program bu. Yeni CB malum Çankaya’da oturacak; sorumlulukları sınırsız ve parti kimliği olmayacak. Dolayısıyla sermayenin devletle ilişkileri de o kadar dolaysız değil bir takım üst kurullar, ilgili bakanlıklar düzeyinde ve yasal çerçevede olabilecek. Devletin bu kesime desteği sadece maddi manevi değil aynı zamanda dijital, bilişim, iletişim ve öteki smart şeyler. Evet, bir önceki neslin, hödüklüğünü rantiyeciliğinden ve sonradan görmeliğinden almış tipini gömmeye gelen yeni nesil sermaye sınıfı için. O kadar ki bıraksan bütün işlerini özerk varlığı içinde halledecek, o kadar serbest o kadar ‘katma değerli’!

Üniversitelerin çevresindeki teknoparkları kentlere yayıyor bu burjuvazi. Yani bütün Türkiye Teknokent. Kobi’lere ve esnafa daha çok büyümek için ise devlet desteği var. Bunlar çok detaylı anlatılırken, işsizliğin ve enflasyonun tek sayılı düzeye nasıl indirileceğinin yanıtı verilmiyor mesela. “Sermayenin tabana yayılmasını sağlayacak uzun vadeli kaynakları özellikle sürdürülebilir kalkınma araçlarının gerçekleştirilmesine dönük şirketlere yönlendireceğiz” diyor ittifak. İstanbul’u gerçek anlamda bir finans merkezi yapacağız diye de ekliyor.

YİNE ÇIKTIK AÇIK ALINLA…

Cumhuriyetin başlangıcında halk evleri, köy enstitüleri modeliyle dönemin akıllı-çağdaş-Batılı insan kaynağını yaratmaya çalışan kadroların ikinci yüzyılın eşiğindeki 4.0 versiyonları Millet İttifakı eliyle teknoloji liseleri vaat ediyor. Hem de OSB’lerin bünyesinde ilgili paydaşların yönetiminde, sanayi, ticaret ve tarımsal işletmelere ucuz stajyer, çırak ve işgücü yetiştirmek maksadıyla. Şimdilik BİM’de filan istihdam edilen stajyerlerin geleceğinin parlak olduğunu mu düşünmeliyiz?

Demek ki burjuvazinin ‘smart’, ‘yeşil’, ‘dijital’, ‘rantiye olmayan’, ve kareli ceket de giymeyen halini esas alıyoruz bu dönem. Bu yeni aktör için ‘yatırım destek ajansını yeniden yapılandıracağız’ ama tabii dijital araçlarla…

Çünkü ülkeyi demir ağlarla örme devri kapandı ‘hızlı trenlerle’ örme zamanı başladı. Ancak eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesine son verileceği haberi yok bu programda; biraz iyileştirme, bu süreçleri akıllı bir destinasyonla toparlama, bazı kamu hastanelerini yeniden açma var. Silikon Vadisi’ne de büyükelçi atanacak. İklim elçileri olacak.

Çalışma hayatına ilişkin dikkat çekici olan; çağrı üzerine çalıştırma, kısmi zamanlı çalışma ve uzaktan çalışma gibi iş modellerinin kalıcılaşması. Yani esnek çalışma ve güvencesizlik emekçiler için baki kalıyor. Sermaye sınıfının kendisi için istediği Millet İttifakı’nın da vaat ettiği kurallılık, öngörebilirlik şartlarıyla ilgili düzenlemeler işçi sınıfı için bir hayal. Orada işler bildiğimiz gibi; güvencesiz bir iş hayatı.  

Millet İttifakının programının bir restorasyon programı olduğu hep söylenegeldi. Sistemin kırılan kolonlarını güçlendirerek toparlamaya aday. Sınıflar arasındaki ilişkiler bakımından ise yeni bir şey yok; eski köye dijital, yeşil, yenilikçi bilişimli 4.0. adet oradaki. Yani sermaye için hep bana hep bana dönemi…yine.  

ÖNCEKİ HABER

Zamlardan sosyal aktivite yapamaz olduk 

SONRAKİ HABER

Tatilde sosyal aktivite gerçekleştirmek mümkün mü? 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa