30 Ocak 2023 15:24
/
Güncelleme: 16:56

Ayşen UYSAL

Altılı masa yani Millet İttifakının mutabakat metni çok değerlendirme ve yorum kaldırır. Her başlığının ve her maddesinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Ben bu ilk değerlendirmemde, metnin geneline, önceliklerine ve yeniden inşaya ilişkin niyet beyanlarına odaklanmak isterim. Bugün açıklanan beyanname olası bir iktidarda izlenecek adımlarda sürprize yer bırakmayacak kadar detaylı düşünülmüş, şeffaflık sözü veren, kararlı ve ne yaptığını bilen adımların atılacağı mesajını veren, bir gövde gösterisi olarak okunabilir. Aynı zamanda, sorunu tespit edip çözüm için gereken adımları ortaya koyması bakımından bir yeniden inşa müjdesidir.

Burada, keyfiliği, yolsuzluğu, israfı, hukuksuzluğu, adaletsizliği, yandaşlığı, liyakatsizliği ortadan kaldırma istek ve iradesini ortaya koyan bir metin ile karşı karşıyayız.   

Bu, dokuz ana başlıkta, yetmiş beş alt başlıkta, iki binin üzerinde maddede ve 244 sayfada açıklanmış bir yeniden inşa yol haritası. Metinde daha teknik olarak kabul edilebilecek meseleler de var (Torba kanun uygulamasını kaldırma, Hakimler ve Savcılar Kurulunu kaldırma, tek kullanımlık poşet kullanımı uygulamasına son verme, vs.), rejimin temel özelliklerini belirleyen maddeler de (özgürlükçü, adil, sosyal, vs.). Metnin, siyasal çeşitliliği artırmak ve temsili genişletmek gibi bir önceliği de var. Örneğin, seçim barajının yüzde 3’e düşürülmesi beyanı bunu hedefleyen maddelerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Beyannamede, hukuk, adalet ve yargı Türkiye’nin en önemli sorunu olarak ilk başlıkta yerini alıyor. Önce adalet. Metindeki vurgusu ekonomiden bile önce. Tarafsız ve bağımsız yargı öncelikli hedefler arasında yerini alıyor. AİHM kararlarında mahkumiyete neden olan yargıca tazminatın rücu edilmesi, uzun tutukluluklara son verme, hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olması gibi önemli sözler veriliyor.

Kuvvetler ayrılığı ve güçlendirilmiş parlamenter sistem vurgusu, tek adam rejimine alternatif oluşturma ve demokrasinin tahsisi olarak okunabilir. Aslında metnin bütünü ana hatları ile tek adam rejiminden çıkışı hedeflemeye odaklanmış ilkeleri içeriyor.

Metnin bütününden çıkan üç temel niyet beyanı olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki, bölünmüş Türkiye’ye son verme. Erdoğan iktidarı bölünme ve kutuplaşma üzerinden ülkeyi yönetti, iki kutbun birbiri ile temasını engelleyerek bugüne kadar iktidarını pekiştirdi. Millet İttifakının “Yarının Türkiye’sinde” buna son vermeyi öncelikli hedef olarak önüne koyduğunu anlıyoruz. İkinci temel niyet, liyakat. Adalet talebi ile iç içe geçmiş bir liyakat ilkesi bu. Aynı zamanda geleceğe dair başta gençlerde olmak üzere, umudu yeşertmeyi hedefleyen bir liyakat. Bürokraside kilit atamalar liyakatin tesisi için ilk somut adım olarak düşünülmüş. Ve üçüncü temel niyet de temiz toplumun inşası çerçevesinde biçimleniyor. İsrafın önlenmesi, kara para ve mafya ile mücadele de bu başlığın altını dolduruyor.

Sözcük seçimleri politik olarak nerede durduğumuzu dış dünyaya anlatır. İttifakın bu konudaki seçimleri de bize politik olarak nerede konumlandığını gösterir. Başta millet kavramı (Halk ya da yurttaş değil de millet kavramının tercih edilmesi) olmak üzere, ortak akıl, vicdan koalisyonu gibi derdini ifade biçimleri liberal ve sağ politik konumlanmanın işaretleri. Bu, arada sola da selam çakılmadığı anlamına gelmiyor elbette. Nitekim, altılı masada iktidar öncelikli hedef olarak belirlenince, her tarafa selam çakmak, hatta bazı yönlere daha çok selam çakmak kaçınılmaz olarak görülüyor. Tam da bu noktada, ayrı Emek ve Özgürlük İttifakının olmasının ne kadar kıymetli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Millet İttifakının daha fazla sağa kaymasını önleyebilecek, onu merkeze doğru çekebilecek bir güç olarak Emek ve Özgürlük İttifakı.

Son olarak, önemli bir noktanın altını da çizmek isterim. Unutmayalım ki, bu sadece bir seçim mücadelesi değil, hayatta kalma mücadelesidir. Mutabakat metninin en başında “Mevcut sistem devlet için bir beka sorununa dönüşmüştür” deniyor. Oysa, mevcut sistem her şeyden önce yurttaşın hayatta kalma sorununa dönüşmüştür. Keşke ortak politikalar metni devletin bekası meselesinin önüne yurttaşların hayatta kalma sorununu geçirebilseydi. Devletin halk için, yurttaşlar için bir amaç değil, araç olduğunu hatırlayabilseydi. Bu durumda özgürlüklere yapılan vurgu daha güvenilir bir temele oturmuş olurdu.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çocukları öğüten çark

Çocukları öğüten çark

Yoksulluğun pençesindeki ailelerin çocukları tüm dünyada acımasızca emek piyasasına çekilirken, Türkiye kapitalizmi bu konuda en önde koşuyor. Çarklar köle koşullarında dönsün diye devlet gücünü seferber etmekten geri durmayan iktidar, milyon milyon işçileştirdiği çocukların da uzun ve ağır çalıştırılmasına, onlarcasının ölüme sürüklenmesine göz yumuyor.

2.3 milyon çocuk MESEM kapsamında günde 8-10 saat çalışıp ustalık belgesi aldı

15-17 yaş grubundaki neredeyse her 4 çocuktan biri çalışma hayatında

71 çocuk 2024'te çalışırken hayatını kaybetti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et